Hilmi Rit / Şükrü Tunar klarnetini fasılda başka, oyun havasında başka üflerdi

0

Kanuncu Hilmi Rit, klarnetçi Şükrü Tunar’ın uzun yıllar saz arkadaşıydı. Tunar’ın ölümünden bir yıl sonra Ses dergisine anılarını yazmış, Zeki Müren’in anılarını da bu yazıya eklemişti.

Onu kaybedeli tam bir sene oldu. Ama insana dün gibi geliyor.
Bir yıl evvel 17 Ağustos’ta toprağa verdiğimiz merhum Şükrü Tunar, hiç şüphesiz Türk musikisinin yetiştirdiği en büyük klarnetçiydi.
Beyefendiydi. Kimseyi gücendirmez, kırmaz, nazik, hassas insandı. Kendisini herkese sevdirmişti. Temiz giyinmeye meraklıydı.
Şükrü Tunar’ı iki yönden tetkik etmek lazım: Bestekarlığı ve icracılığı. Eserleri daima sevilmiş, tutulmuş ve dinlenmiştir. Onun ismini, ilelebet yaşatacak çapta olanlar çok. İcracılığına gelince tam manasıyla sazını yenmiş, sanatın zirvesine çıkmıştı. Tek kelimeyle harikaydı. Fasılda başka, oyun havası çalarken başka üflerdi. Bir soliste refakatı ise daha başkaydı. O, her kalıba girmesini bilirdi. 50 kişilik fasıl heyetinde onun klarneti hemen belli olurdu. Asla yeri doldurulmayacak ve eşi gelmeyecek bir sanatkardı.
Enfarktüs geçirmişti. Belki çalışması doğru değildi. Sahnenin maddi bakımdan onu tatmin etmesi maalesef çalışmasını icabettiriyordu. Sahnede çok sevdiği klarneti elinde olduğu halde sağına düşüşü ve ruhunu teslim edişi hâlâ gözümün önünde. Çok hazin tecelli.
Vefatına herkes üzüldü. Herkes onun büyük bir sanatkar olduğunda müttefikti. Şişli Camii’nin avlusu, onun ne kadar sevildiğine şahittir. Ne yazık ki son yolculuğa çıktığı an, arkasındaki muazzam kalabalığın bir kısmını, 40 gün sonra gene aynı camide okunan mevlidinde gözlerimiz boşuna aradı, durdu. Caminin içinde tek sanatkar arkadaşı vardı, kıymetli kemani Necati Tokyay. Neredeydi dostları, sanatkar arkadaşları?
Sevenlerin kalbinde daima yaşayacak ve unutulmayacak olan bu büyük ve eşsiz klarnet üstadının hatırasını hürmetle anarım. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın.
Hayatı:
1907 senesinde Edremit’te dünyaya gelmiştir. Babasının adı Hasan’dır. Ailesi içinde musiki ile meşgul olan bulunmadığı halde şahsi musiki kabiliyeti pek küçük yaşta tecelli etmeye başlayan merhum Şükrü Tunar, eline geçirdiği teneke kaval ile basit şarkılar çıkarmaya gayret sarf ederek etrafındakilerin dikkat ve takdirlerini üzerlerinde toplamayı başarmıştır.
Birinci Cihan Harbi’nin ilk yıllarında henüz 7 yaşındayken, toplu olarak askere gidenlerin önünde klarnet çalan bir askeri görerek, klarnete heves etmiş ve bu enstrümanın tedariki için ailesine yaptığı ısrarla ilk fırsatta elde edebildiği klarnete çalmaya başlamış ve devamlı olarak çalışmak suretiyle bu aletteki muvaffakiyetini gün geçtikçe artırmıştır.
Üç amcasıyla askere giden babasının bıraktığı aile geçim yükü omuzlarına yüklenen Şükrü Tunar, pek küçük yaşta annesiyle beraber kendi nafakasını temine uğraşmaya başlamış aynı zamanda klarnetteki çalışmalarını da bırakamamıştır.
Girmiş olduğu bütün işler kendisinin musikiye karşı olan alakasını kesmemiş ve bu kuvvetli alaka yüzünden her işi bırakıp doğduran doğruya klarnete bağlanarak musiki ile meşgul olmuştur.
1921 senesinde 14 yaşındayken ailesiyle İzmir’e gelen kıymetli sanatkar İzmir Musiki Cemiyeti’ne girip iki yıl kadar bu cemiyette çalışmış ve ilk musiki bilgisini bu suretle elde etmiştir. İki yıl sonra İstanbul’a gelerek Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne intisap etmiş, iki sene kadar da bu cemiyette çalışmış ve bu suretle ilk İstanbul Radyosu fasıl sazına iştirak etmiştir.
Bu arada tanıştığı merhum bestekar Muallim Kâzım Bey, Şükrü Tunar’ın kabiliyetini takdirle karşılayarak Mehter’e alınmasına delalet etmiş, ayrıca usul ve nazariyat dersleri de vermek suretiyle yalnız klarnet Şükrü değil, aynı zamanda kıymetli bir musikişinas ve halk tarafından eserleri beğenilerek takdir edilen bestekâr

Hilmi Rit

Şükrü olmak üzere yetiştirmiştir.
Musiki nazariyatını öğrenen merhum, klarnette kendi kendini yetiştirmiş ve hiçbir hocaya çıraklık etmemiştir.
Evvelce nota bilgisi hiç denecek kadar zayıf olduğu halde, devamlı çalışmak suretiyle nota bilgisini arttırmış ve etrafının takdirini kazanmıştır.
Musikideki kabiliyetinin olgunluk devresine giren sanatkâr, 1928 senesinde vatani vazifesini yapmak üzere askerde bulunduğu sıralarda ilk eseri olan “Geçti muhabbet demi, ağla gönül, yan gönül” şarkısını uşşak makamından ve curcuna usulünde bestelemek suretiyle bestekârlığa başlamıştır. Aynı zamanda gayet güzel saksafon çaldığını da zikretmek lâzımdır. Plâklarda klarnet ve saksafonla yapmış olduğu taksimleri mevcuttur.

Zeki Müren: İlk plağımda onun eserini okumuştum

Senelerce beraber çalıştığı kıymetli sanatkar Zeki Müren’in merhum Şükrü Tunar hakkındaki ihtisası:
“Yeri doldurulmayacak çok büyük bir sanatkardı. Onu çocuk yaşımda Bursa’da tanımıştım ve Boğaziçi Lisesi son sınıf talebesiyken bir gün beni mektepten alıp Sahibinin Sesi plak şirketine götürmüştü. ‘Muhabbet Kuşu’ isimli eseri ilk plağımdır. Efendi ve ağırbaşlı insandı. Sessizdi, içine kapanık bir hali vardı. Yıllarca sahnede hemen yanımda şarkıları şahane klarnetiyle süslerdi. Konserlerimde beni coşturmak için elinden geleni yapardı. Hususi hayatında da konuşmaktan çok dinlemesini seven durgun bir hali vardı. Seyahatlerimizde bir baba, bir ağabey gibi müşvikti. Hiç unutmam, 1954 senesinde ilk Ege turnemde, başkalarına direksiyonu itimat edemediği için arabamı o kullanmıştı.
Son yıllar yeni yaptığı bestelerini ilk bana geçerdi. Bu onun en büyük zevkiydi.
Ve bir akşam… (evet ne çabuk geçti bir sene) sahneye çıktığımdan iki dakika sonra kürdülihicazkar peşrevinin sonuna doğru sol koluma yaslanıp düştü, ruhunu teslim etti. Asırların klarnet üstadı mabedi olan sahnede can vermişti. Yeri olmayan büyük sanatkarı kaybetmiştik. Üzüntümü anlatmama bilmem lüzum var mı?
O şimdi ebedi uykusunda, eserleriyle, plaklarıyla, kulaklardan hiç silinmeyecek tatlı, eşsiz nağmeleriyle ruhumuzda, gönlümüzde yaşıyor.
Bana en son okuttuğu bestesi şuydu:
Kaplerde akşam oluyor, ümit lambaları yansın.
Unutulsun vefasızlar, hatıralarla yaşansın…
Hatıranla yaşıyoruz büyük Tunar, sen müsterih uyu…”

Hakkı Derman: Şükrü’nün yeri dolmaz

En eski ve yakın arkadaşlarından kıymetli sanatkar Hakkı Derman’ın merhum hakkındaki sözleri:
“Şükrü Tunar’ı tam 30 yıl evvel tanıdım. Büyük istidadın ta o zamandan bizlere ümit verdiğini anlamıştım. Zaman bizi yanıltmadı.
Musiki hayatımda iki meşhur klarnet, Şeref ve Ramazan Efendi’leri gayet yakından tanıdım. Bunlar da değerli sanatkarlar olmakla beraber, Şükrü’nün yerinin kolay dolmayacağına bugün tekrar iman ediyorum. Bu uzun arkadaşlık devremiz, birçok hatırayla doludur. Halim, selim ahlakıyla gönlümde acısı bitmeyecek derin bir iz bıraktı. Kendisini her zaman rahmetle anmaktayım.”
(Hilmi Rit / Ağustos 1963 /Ses Dergisi/ Arşiv çalışması, redaksiyon Serhan Yedig / Kupürü sergileyen Güre’deki Kazdağları ve Sarıkız Etnografya Galerisi’ne teşekkür. )

Share.

Leave A Reply

10 − four =

error: Content is protected !!