Leyla Gencer / Adnan Saygun’un Kerem operasında Aslı’yı severek oynadım

0

Yıl 1954, Leyla Gencer 35 yaşında ve Ankara Devlet Operası’ndan dünya sahnelerine adım atmaya hazırlanıyor. İtalya’nın San Carlo Operası’nda Madam Butterfly’la sahneye çıkmadan birkaç hafta önce Adnan Saygun’un Kerem operasından söz ederken “Hem beğendim hem de severek oynadım” diyor. Fakat bu Gencer’in Türk bestecileriyle ilk ve son teması olacaktı…

Ankara Devlet Operası’nın başarılı sanatçılarından Leyla Gencer’in İtalya’ya seyahat edeceğini, bundan önce İstanbul’da Gazeteciler Sendikası Yapı Kooperatifi yararına konser vereceğini öğrenip, gerek ülkemizde operanın gelişmesi, gerekse yurtdışındaki programı hakkında bilgi almak üzere ziyaretine gittik.

1923’te (*) İstanbul’da doğan Leyla Gencer, İtalyan Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Belediye Konservatuarı Batı Müziği koluna devam etmiş ve 1949’da buradan diploma almıştır (**).

1950 yılında Ankara Devlet Operası sınavlarında başarılı olup bu kuruma girdi. Üç senedir başarıyla görevini sürdürüyor.

Leyla Hanım bir opera sanatçısı ne gibi niteliklere sahip olmalı?

Opera sanatçısı denilince önce ses akla gelir. Bununla birlikte sahne yeteneği yani sahnede güçlü bir oyunculuk ve esaslı müzik kültürü gerekir.

Bizde operanın bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz, halkımızın ilgisi ne düzeyde?

Bilindiği gibi memleketimizde opera geleneği yok. Buna rağmen kısa zamanda operamızın par­lak başarılar elde etti­ği görüldü. Hattâ Avrupa ile dahi mukayese edilebilir. Kanaatimce opera­mızın durumu gayet iyi. Yalnız bizden sonra, bizi tak­viye edecek sanatçıların ye­tişmesi lâzım. Halkımızın opera anlayışı­na gelince: Ankara’da adeta bir opera traditiosu kurulmuş­tur. Oradaki seyirci büyük ilgi göstermekte.

Leyla Hanım’ın bu cevabı gösteriyor ki opera sevenler, daha doğrusu Batı müziğini seven ve ilgilenenler bu arzularını tatmin için Ankara’da bulunmak, An­kara Devlet Operası’nın prog­ramlarını takip etmek zo­runda. Buna imkan olamayacağına, herkesin Ankara’ya gidip bu programları takip edemeyeceğine göre, Batı mü­ziğini sevenler arzularını içle­rine gömecek; ilgilenip öğ­renmek, yakından tanımak is­teyenler de arzusuna ulaşamayacak.

Ankara Operası turne yapmalı

Bizde operanın tanınma­sı ve yayılması için ne yap­mak lâzım, radyo prog­ramları yeterli mi?

Bunun için İstanbul’daki opera binasının süratle tamamlaması lazım. Ankara Devlet Operası’nca memleket içinde ve dışında turneler yapılması şart. Radyo programlarının bu konuda yeterli gelmeyeceğini düşünüyorum.

Radyodaki ”Opera Sevenlerin Saati” programlarının halkımıza bir yararının olmadığına eminiz. Bununla birlikte radyo yönetiminin bu girişimini takdir etmiyor değiliz. Yalnız sayın valimiz ve belediyecilerimizin de bildiği gibi, opera yalnız kulağa değil, göze de hitap eder. Bu bakım­dan İstanbul’daki opera binasının çirkin iskeletinin bir an önce tamamlanması gerekir. Hem halkın sanat ihtiyacı karşılanır hem de şehir güzel bir bina kazanır.

Opera sanatının 20.yy’da büyük bir değişim geçirdiği, dejenerasyona yöneldiği iddia ediliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Dejenerasyon fikri yerin­de değil. Klasik operalar, yani çalıştığımız operalar ay­nen korunuyor. Yeni operalar ise çağımızın gerektirdiği değişikliğe uğra­mış ve modern anlayışa göre bestelenmiş dramatik eserler­dir. Bu eserler daha hareketli.

Bugünkü koşullara bakarsanız opera sanatının geleceği ne olabilir?

Statik olmadığı takdirde operanın geleceğinden ümitliyim. Özellikle de yenilerden…

Konuşmamız sırasında Cumhuriyet gazetesinden gelen arkadaşımızın yönelttiği soruyu ve Gencer’in ilginç cevabını da aktarmadan geçemeyeceğim… Arkadaşımız “Adnan Saygun‘un Kerem İle Aslı operasını nasıl buldunuz” diye sordu.

Kerem ile Aslı’yı hem beğendim hem de se­ve seve oynadım. Bugün bir opera aryasını ya da eserin tümünü dinlediğimizde nasıl bu İtal­yan, meselâ Puccini’nin, bu Alman meselâ Mozart’ın, bu Rus meselâ Çaykovski’nin diyebiliyorsak, Aslı ile Kerem’i de dinlediğimizde iftiharla bu ‘Türk operasıdır’ diyebiliyoruz.

Son olarak Leylâ Gencer’e İtalya turnesinin prog­ramını sordum. Sözü kendile­rine bırakıyorum:

-Cuma günü İtalya’ya hareket edeceğim. 1—21 Şu­bat arasında Napoli’deki San Carlo Operası’nda Puccini’nin Madam Butterf’y’ında, 2—21 Mart arasında Çaykovski’nin Eugene Onegin operasında rol alacağım. Bu arada Roma’da 15 Şubat’ta İtalyan radyosu RAİ’nin düzenlediği konserde orkestra eşliğinde söyleyeceğim. Ayrıca bir başka opera için anlaşma yaptım…

(Gültekin Ovacık / 23 Ocak 1954 / Radyonun Sesi/ Arşiv çalışması, günümüz Türkçesine uyarlama, internete aktarım Serhan Yedig)

(*) Evin İlyasoğlu’nun “Ben Leyla Gencer” adlı biyografi kitabında yayımladığı İtalyan Lisesi belgelerine göre sanatçı 1919 doğumluydu. Nüfus cüzdanında 1923 yazıyordu. Milano’daki Türk konsolosluğundan aldığı belgeye doğum tarihi 1928 olarak aktarılmıştı. Bu nedenle uluslararası kaynaklardaki biyografilerin çoğunda doğum tarihi 1928 olarak geçiyor.

(**) Gencer, 1949 yazında Ankara Devlet Konservatuvarı’nda ders vermek üzere Türkiye’ye gelen ünlü opera yıldızı Giannina Arangi Lombardi’yle İstanbul’da tanıştı. Üç yıldır ders aldığı Belediye Konservatuvarı’ndaki eğitimini yarım bırakıp Lombardi’den özel ders almak üzere Ankara’ya gitti. Ankara’da da operada korist kadrosuyla çalıştı ve konservatuvarı gitmedi. Operada görev yapan İtalyan uzmanlardan ders aldı.

Share.

Leave A Reply

6 − four =

error: Content is protected !!