Mustafa Çağlar / Türk müziğinin durumu kötü, hükümetin el koyması bekleniyor

0

Güçlü tenor sesiyle Rumeli türkülerine, fasıllarına can katan Mustafa Çağlar 1950’lerde solistlik yaptığı İstanbul Radyosu’nda ciddi sorunlar yaşamıştı. Ölümünden 10 yıl önce yayımlanan bu röportajda hayatını, hayallerini anlatırken bir yandan da İstanbul Radyosu Müzik Şefi bestekar Cevdet Çağla’yı suçluyor “Devlet radyosu gazino gibi yönetilmez” diyor.

 

Bu satırlar, size Mustafa Çağlar ile sual ve cevap şeklinde bir konuşmayı verecek; malumdur ki, gazetecinin sorduğu her sual, halkın bir merakını teşkil eder. Alınan cevap ise, halkın meraklarını cevaplandırmaktan ibarettir.
İşte suâllerimiz ve cevapları:
Sanat hayatınızı anlatır mısınız?
— Ben Midilli muadillerindenim. Ayvalık’a muhacir olarak geldiğimiz zaman Türk Ocakları vardı. Bazı hevesli gençlerle rica ettik; bize bir müzik odası açtılar. Ben de amatör olarak epeyce çalıştım. Orada yapılan bütün müsamerelere beni götürürlerdi. Ben de çok alkış toplar, mennun olurdum. Artık Ayvalık halkı beni tanımıştı. Asker olarak Edremit’e gönderdiler. Orada da çok çabuk tanındım. Yüzbaşı Kemal Bey iyi keman çalardı. Kunduracı Emin Bey’in de uta çok merakı verdi. Boş zamanlarımızda dükkânı kapatır içeride kendi kendimize meşkederdik. Miralay Besim Bey beni, himaye olsun diye İkinci Kolordu Kumandanı Ali Hikmet Paşa’ya takdim etti ve Balıkesir’e yolladılar.
Balıkesir’de Ali Hikmet Paşa’nın delâletiyle bir Dârültalimi Musiki Cemiyeti kurulmuştu. Beni bu cemiyetin reisi Fahri Bey’e götürdüler.
1931 senesinde Salacak’ta Dârültalim Cemiyeti’nin tertip ettiği toplantıda ilk defa sahnede okudum. Bir müddet sonra Anadolu’ya turneye çıktık. İlk konseri Ankara’da Yeni Sinema’da yaptık.
Sizi bu işe sürükleyen sebepler nedir?
— Hadisat beni sürekledi, desem, yerinde ve doğrudur. Bu arada diyebilirim ki, askerlikte tanımış olduğum Ali Hikmet Paşa’nın ısrarları, mâneviyatım üzerinde büyük tesir bırakmıştır.
Ben hem sorup hem de yazarken henüz 6-7 yaşlarında olan Ülfet Çağlar:
— Aman.. Ne sualler… Başım ağırmaya başladı, dedi ve hep beraber güldük.
İlk konserinizde heyecan duydunuz mu?
— Çok heyecan duydum. Ve hâlâ sahneye çıktığım zamanlar heyecanlanırım.

Cevdet Çağla’nın radyodaki
varlığı sinirimi bozuyor

Sanat hayatında canınızı sıkan şeylerle karşılaşır mısınız?
— Hiç diyecek kadar azdır bu hâdiseler. Yalnız İstanbul Radyosu Müzik Şefi Cevdet Çağla hakkında bazı şeyler söylemek istiyorum ki, bu zatın sanatını bir tarafa bırakacak olursak, radyo evindeki şahsiyeti, beni çok sinirlendiriyor. Belki bu arkadaş bir sanatkârdır. Ve ben de şahsen takdir ederim. Fakat hiçbir zaman idareci bir insan değildir. Sanat ve idarecilik bambaşka şeylerdir. Bu zat benim 20 senelik arkadaşım olmasaydı, belki bu kadar üzülmezdim, radyo evi bir devlet müessesesidir. Hiçbir zaman bir gazino gibi idare edilmemelidir, vaziyet bu şekilde devam ederse onun da orada barınamayacağını zannediyorum. Ancak Münir Zahir Bey’le görüştükten sonra vereceğim bazı şahsî kararlarım olacaktır.
Bunları konuşurken hakikaten sinirlendiği her halinden okunuyordu.
Kendinizi çok mesut saydığınız bir zaman olmuş mudur?
— Hayatımdan hiç müşteki değilim. Şimdiye kadar sıkıntıyla geçmiş bir günümü hatırlanıyorum.
Sizin de herkes gibi belli başlı bir emeliniz vardır?
— En çok arzu ettiğim şey, memleket harici seyahate çıkmaktır. Bilhassa müzikle ilgili memleketlerden İtalya’nın şehirlerini gezmeyi çok istiyorum. İnşaallah birkaç seneye kadar İtalya, Fransa gibi Avrupa memleketlerini gezmek üzere hazırlanıyorum. Param olmasa bile ne yapıp yapıp gideceğim.
En çok neyi seversiniz?
— Yuvam ve çoluk çocuğumu.
En çok evinizde mi, yoksa işinizde mi rahat ve mesutsunuz?
— Her ikisi de bana saadet verir. Fakat bu saadetler ayrı ayrı servetlerdir ki, bunları anlatmak kolay değildir.
Öğrenmek mi, yoksa öğretmek mi size haz verir?
— Öğrenmek bana daha çok haz veriyor. Bu yalnız müzik sahasında değil. Başta tarih olmak üzere bütün ilimleri severim ve öğrenmek isterim.
Kızınızı da sanatkâr mı yapmak istiyorsunuz?
— Şimdi mühim bir sual sordunuz. Babam, benim okumama müsaade etmezdi. Zira dayılarımın da sesleri güzeldi ve bu sesleri yüzünden kendilerini içkiye verdiler. Çocuğum eğer erkek çocuk olsaydı, belki yetiştirirdim; fakat kız olduğu için önce iyi bir tahsil ettirip ondan sonraki istidadına göre hareket edeceğim; bu hususta annesiyle de hemfikiriz.
Bugünkü piyasa müziği hakkında fikrinizi söyler misiniz?
— Türk musikisinin kalitesi her gün biraz daha düşmektedir. Yeni yeni ortaya çıkmış bazı okuyuculara sanatkâr diyemeyeceğim. Ve esasen sanat denince bir iki şarkı söyleyebilmek değildir. Bunu siz de takdir edersiniz.
Tanıdığınız sanatkârlar hakkında tefrik yapabilir misiniz?
— Her sanatkârın kendisine has bir tarzı var. Onun için kimse hakkında bir tefrik, tercih yapamam.
Demek musikimizin bugünkü halinden şikâyetçisiniz?
— Türk müziği, bugün çok kötü durumda. Fakat, hükümetin bu işe el koyacağı kanaati çok kuvvetli. Eğer vaatlerinde duracak olurlarsa Türk müziği ihya edilebilecektir.

Garp müziğini de severim

Garp müziği hakkındaki kanaatiniz nedir?
— Garp müziğini de severim. Fakat bu hususta bilgim az olduğundan size tatminkâr cevap veremeyeceğim.
En sevdiğiniz türkülerden birini lütfeder misiniz?
— En çok sevdiğim… Meselâ: Bir Rumeli kahramanlık türküsü olarak şu türküdür:
Bülbüller ötüyor, seher vaktidir,
Gülbade içelim bahar vaktidir,
Hazır olsuıı erler gaza vaktidir,
Destur saldıralım düşman eline.
Çadırlar toplansın, tuğlar dikilsin.
Tehlilse dağları arşa yükselsin
Tuğlar başa geçsin tekbir çekilsin,
Uzanalım kafir eline.
Çağlar, bu türküyü okudu. Sesi gürdü…
Hem mülakat için, hem de bu şarkı için kendisine teşekkür etmeyi unutmadım.
(Hasan Yalçın / 23 Ocak 1951 / Bizim Yıldızlar / Arşiv çalışması, redaksiyon: Serhan Yedig)

Linkler

Mustafa Çağlar biyografsi

Share.

Leave A Reply

5 × five =

error: Content is protected !!