Nasibin Mehmet / Udi, hanende, bestekar olmak aklımdan geçmezdi

0

20. yy başında İstanbul’da yaşayan mütevazı gümrük memuru Mehmet Yürü ut alıp kendi çabasıyla öğrendi. Nushi Dede’den ders aldı ve beste yapmaya başladı. “Açmam, açamam”, “Kır atıma bineyim” gibi hemen popüler olan, kendi ömründen uzun yaşayan pek çok eser yazdı. 1952’de, ölümünden 9 ay önce, yayımlanan röportajda “50 yılda 1000 şarkı yazdım” diyor.

Nasibin Mehmet ve eşi Ulviye Hanım

Bu ismi herhalde duymuşsunuzdur: Nasibin Mehmet. Radyo zaman zaman onun eserlerini çalar. Mesela şu “Kır atıma bineyim”, “Açmam, açamam” gibi besteler hep onun eserleridir. Bugün Beyoğlu’nun mütevazı saz salonlarının birinde geceleri ut çalmakta hayatını kazanan bu emekli alaturka üstadına şimdiye kadar kaç şarkı bestelediğini soruyorum. “binden fazla” diye cevap veriyor…
“İçlerinde bir kısmı bir hayli tuttu. Meşhur oldu, plağa kaydettiler. Bazıları ise o kadar yaşamadı. Şimdi 70 yaşında olduğuma göre tam 50 senedir beste yapıyorum demektir.”

Ağır Ceza Reisi Halit Bey’in şiiri ilk şarkıma ilham verdi

Nasibin Mehmet, ilk bestesini acaba nasıl yapmıştı? Bunu da şöyle anlatıyor:
“Udi olmak, hanende olmak, bestekar olmak aklımdan bile geçmezdi. Gümrükte memurdum. Günün birinde bir ut alıp kendi kendime tıngırdatmaya başladım. Hoşuma gitti. Bunun üzerine meşhur Dede Nushi Efendi’ye başvurarak musiki dersleri almaya başladım. Dersler ilerlerken ben de kendi kendime şarkılar çıkarmaya uğraşıyordum. Kanlıcalı Ağırceza Reisi Halit Bey’in bir şiiri pek hoşuma gidiyordu. Şöyle bir şey:
Seni candan severim aşkına
                                    kurban olurum
Ölürüm feyzi garamınla yine
                                        can bulurum
Sanma ölmekle bu sevda
                                tükenir kurtulurum
Ölürüm feyzi garamınla yine
                                         can bulurum
Derken ben bu şiiri besteleyiverdim. Beste pek fena olmadı ama kimseye dinletmeye bir türlü cesaret edemiyordum. Nihayet kararımı verdim. Hocam Dede Nushi Efendi’ye bir kere bestemi okuyacaktım. Derse gittiğim gün heyecan içindeydim.

Nushi Dede, sana anlatacak bir şeyim yok, dedi

‘Üstadım’ dedim. ‘Yeni bir şarkı öğrendim. Müsaade buyurursanız bugün size onu okumak istiyorum’. Oku dinleyelim, cevabını verdi. Artık heyecanım son haddine varmıştı. Bestemi okudum. Nushi Efendi ‘Pek güzel bir beste, kim yapmış bunu? İlk defa duyuyorum’ dedi.
Bestenin bana ait olduğunu söyleyince, Nushi Efendi tahminim üstünde bir memnuniyet izhar etti. Bunun üzerine ‘Hocam, artık derse başlayalım’ dedim. O da şunları söyledi: ‘Evet, derse başlayalım. Yalnız, bugün benim sana öğretecek bir şeyim yok. Şimdi bana kendi besteni geçeceksin, ben onu öğreneceğim.”
O gün akşama kadar “Seni candan severim”i okuduk. Hayatımın en mesut gününü yaşıyordum. Bu hadise bana büyük cesaret verdi. Ondan sonra sarıldım uda ve başladım aklıma geleni yazmaya. İşte o gün bugündür hep aynı yolda yürüyoruz.”

İsmim ablamdan miras

Nasibin Mehmet ismi de bir hayli tuhafıma gitti.

Nasip Hanım

“Kuzum Mehmet Bey, şu sizin isminizin başındaki Nasibin ne demek, diye soracak oldum. Şunları anlattı:
“Eski hanendelerden meşhur Nasip Hanım benim ablam olurdu. Ablamda bir ses vardı, bir daha öyle ses dünyaya gelmedi. Fikirtepesi’nden okuduğu zaman Emirgan’dan dinlenirdi. Fakat Nasip Hanım öyle gazinolarda filan şarkı okumazdı. Yalnız hususi davetlere gider, sultanların, paşaların, prenslerin konaklarında şarkı söylerdi. Ben de onun kardeşi olarak tanındığım için bana da Nasibin kardeşi Mehmet demeye başladılar. Sonra ‘kardeşi’ kalktı. Adımız Nasibin Mehmet olarak kaldı. Halbuki benim soyadım Yürü’dür. Bunu kimse bilmez.”

Ben besteliyorum, sahnedeki şık ve güzel hanımlar kazanıyor

Şimdiye kadar bestelerinizden mi yoksa udunuzdan mı çok para kazandınız?
– Eskiden bestelerim plağa alınırken bize de üç-beş kuruş verirlerdi. Fakat çoktandır bestekarlıktan elime bir şey geçtiği yok. Udilik ve hanendelik de artık para getirmiyor. Alaturka piyasası son zamanlarda çok durgunlaştı. Hakiki sanattan anlayanlara kimsenin metelik verdiği yok. Yalnız okuyucu kadınlar iyi para kazanıyor. Tabii şık ve güzel olmak şartıyla. Eski günler artık tarih oldu. Bundan sonra nerede hanende Burhanlar, Yaşarlar, Lavtacı Sarı Onnikler, İbrahimler, Anastaslar… Bunların yerini tutacak ne ses ne de saz var. Olanlara da eski rağbet olmadığı için piyasa günden güne bozuluyor. Devir değişti şimdi.”
Nasibim Mehmet, hatıralarına gömülmüş, dalgın dalgın eski günlerini düşünüyordu. Bir daha gelmeyecek ve gelmesine imkan olmayacak eski günlerini…
(Hıfzı Topuz / 16 Mart 1952 / Akşam / Arşiv çalışması: Zeynep Erdoğan / Dizgi: Serhan Yedig)

Linkler

Mehmet Yürü’nün biyografisi

Mehmet Yürü’nün biyografisi

Share.

Leave A Reply

sixteen + eight =

error: Content is protected !!