Sadettin Kaynak / 63 yaşındayım, Allah’tan diliyorum ki bu sene öleyim

0

57 yaşında felç geçiren besteci Sadettin Kaynak hayatının son 9 yılında hep ölümü bekledi. O gün geldiğinde mezarının başında iki kadın gözyaşı dökmüştü: “Hatıralarımın en renkli sayfası” dediği Safiye Ayla ve bakıcısı Gülfiye…

 

Karalar giymiş iki kadın, ıslak, taze toprağın üzerine birer demet kış çiçeği bıraktı. Beyaz mermer taşa kazılmış yazıya, bir cümle boyu göz attılar: “Sultenselim Camii Şerifi Başimamı ve Sultanahmet Camii Şerifi İkinci imamı ve hatibi meşhur bestekâr Hacı Hâfız Sadettin Kaynak’ın ruhuna fâtiha. 1895-1961”.
Ellerini göğe doğru açtılar, bir Fatiha süresi öyle kaldılar. Gözlerinden birer damla yaş, kış çiçeklerinin üzerine düştü. Sonra dualar, tarihler, ağıtlar yazılı taşların, koyu yeşil selvilerin arasından geçtiler. Demir parmaklıklı bir kapıdan, kırmızılı, sarılı, mavili elbiseler giymiş insanların dolaştığı, asfalt yola çıktılar. Siyah elbiseli kadınlardan esmer olanı:
— Hatıralarımdan birkaç sayfayı daha kara toprağa gömdüm Gülfiye, dedi. Hayat dolu hâtıralarımın arasında Sadettin Kaynak’ın adı da geçer. Gülfiye, göz yaşlarını oyalı siyah yemenisinin ucuyla kuruladı:
— O da öyle söylerdi Safiye Hanım, dedi. Sizin için “Safiye Ayla hâtıralarımın en renkli sayfasıdır” derdi.

Atatürk yeni şarkı isteyince

Yoldan geçen bir otomobili durdurup bindiler.
Safiye Ayla:
— En güzel hatıramın son şahidiydi. Abbas, Nubar Tekyay, Aleko Bacanos gibi, o da artık şahitlik edemeyecek.
Bir gün Atatürk, Florya Deniz Köşkü’ne çağırmıştı beni… Sadettin Kaynak da çağrılanlar arasındaydı. Şarkı sırası bana gelince Atatürk “duyulmadık bir şarkı oku Safiye” dedi. Sadettin Kaynak’tan yeni bir şarkı geçmiştim: “Yanık Ömer…” Onu okudum. Atatürk şarkının melodisini çok beğendi. “Bu şarkının bestecisi kim?” diye sordu. Sadettin Bey’i gösterdim. Ona “Sizden böyle şarkılar bekliyorum. Çok güzel… Yeni Türk müziği böyle doğacak” dedi. Sonra bana döndü, hâtıralarımın en güzel cümlelerinden birini söyledi: “Şu şarkıyı dünyanın her köşesinde beğendirebilirsin. Her gelişinde bana bu şarkıyı oku e mi!”
Sustu. Gülfiye ile gözgöze geldi. Sonra geriye, biraz önce çıktıkları yere baktı.
Yeşil örtü üzerine gelişigüzel sıralanmış beyaz noktalar ufuk çizgisiyle kesişiyordu…

Berlin’e gitti, Batı Müziği’ni öğrendi

“Yanık Ömer”in bestecisi Sadettin Kaynak, 1893’te İstanbul’un Taşkasap semtinde doğdu. Babası Fatih Camii müderrislerinden Ali Alâeddin Efendi’dir. Darülfünun İlahiyat Şubesi’ni bitirdi. Müziği seviyordu. Hafız Melek Efendi’den aldığı dersler, onu müziğe daha çok bağladı. Sonra Kasımpaşa Küçük Piyale Camii imamı Hafız Cemal Efendi’den ders aldı.
Cemal Efendi’den öğrenidiği ilk eser, Tab’i Mustafa Efendi’nin “Çıkmaz derun-i dilden efendim mehabetin” diye başlayan beyati semaisidir. Sultanselim Camii Başimamlığı’na tayin edilince, meşklere son verdi. Kendi kendine nota öğrenmeğe çalıştı. Önce bildiği eserlerin notasını ezberliyor, bunu bilmediği şarkılara uyguluyor, sonra beste yapıyordu. Ney gibi titrek, tatlı, güzel bir sesi vardı. 1926’da Hafız Kemal ile birlikte okuduğu “Akşam oldu yine de bastı kareler” şarkısının plâğı, satış rekoru kırdı. O plâktan kazandığı parayla bir apartman satın aldı. O yıl Berlin’e gitti. Orada Batı Müziği’nin temellerini öğrendi. Sonra güney illerimizin halk müziğini, Arap müziğini inceledi, böylece hem Batı, hem Doğu ezgilerini araştırdı. İkinci Avrupa gezisi sırasında, Paris’te bir konser verdi. Dönüşte çalışmalarına başladı. Mısır’dan gelen 85 filmin müziğini yaptı. 1930 yılında Atatürk, Sadettin Kaynak’a bir Kuran verdi. Savaşla ilgili satırları Türkçe’ye çevirmesini istedi. Kısa süre sonra, ayetlerin Türkçesini Atatürk’e sundu. Atatürk bunları okudu. “Bunları yarın köşkte yapacağım ordu komutanları toplantısında okuyacaksın” dedi. 1948’de Hicaz’a gitti, hacı oldu. 1953’te Sultanahmet Camii’ne İkinci İmam tayin edildi. 1951’de bir filmi müziklendirirken, felç geldi. 1961 yılının 4 Şubat günü, arkasında 18 yıl kendisine bir çocuk gibi bakan Gülfiye adlı bir kadın, 3 çocuk, bir eş, iki elbise, bir pardesü, bir bavul, bir radyo, bir buz dolabı, yüzlerce beste, yüzlerce plâk ve bir vasiyetname bırakarak öldü.
16 Aralık 1958 tarihini tanıyan vasiyetnamesi söyle başlıyordu:
«Elhamdülillah 1948 tarihinde Hicaz’a gittim. Tamam 10 sene oldu. Mekke-i Mükerreme’ye babussafadan girildiği zaman, Kâbe’yi gören kimse Allah’tan ne dilerse olurmuş. Ben de dilediğimi diledim. Hacerülesvedi gördük ve ziyaret ettik.

Hasta yatağında Alaeddin Yavaşca ile

Zemzem suyunu kana kana içtik. Delilimizin evi Safa ile Merve arasındaydı. Burada, Asitanei deri Peygamberi zişam öperek, Haremi Saadet’e dahil olduk. Sonra, Peygamber’in kabrine vardık. Hazreti Peygamberin ayak ucunda Hazreti Ebu Bekir yatıyordu…”
Vasiyetini şöyle bitiriyordu : “Peygamber 63 sene yaşadı. Ben de 63 yaşındayım. Allah’tan diliyorum ki bu sene öleyim. Tamam 6 yıl oldu felç geleli. Bu senenin sonunda 6 sene dolacak. Bu evde benim bir pardesüm, iki kat elbisem, bir bavulum, bir radyom, bir buz dolabım var. Bunları Gülfiye’ye bırakıyorum. Benim evimde birikmiş param yoktur. Emri Hak vaki olduğu zaman, Sıraserviler’deki apartmanımın 1, 3,9 numaralı dairelerinden kiralar alınıp cenazemin teçhiz ve tekfinine sarf edilsin. Cenaze namazım Nuruofmaniye Camii Şerifi’nde kılınsın. Merkezefendi’de kabrim hazırdır. Kabir taşımı Gülfiye yaptırır. Yazılacak şey şudar: “Sultanselim Camii Şerifi Başimam ve Sultanahmet Camii Şerifi İkinci İmamı ve hatibi meşhur bestekâr Hacı Hafız Sadettin Kaynak’ın ruhuna fâtiha”.
(Hayat Dergisi / 1961 / Arşiv çalışması, redaksiyon: Serhan Yedig)

Linkler

Sadettin Kaynak’la 1941’de yapılmış röportaj

Saadettin Kaynak: Bugüne kadar pek çok sanatçıya eser geçtim, hiçbiri Alaeddin Yavaşça kadar kuvvetli değildi, Münir Nurettin bile

Share.

Leave A Reply

11 + 15 =

error: Content is protected !!