Yesari Asım Arsoy / Aşksız bestekârlık olamaz!

0

“Akasyalar Açarken”, “Bekledim de Gelmedin” gibi ölümsüz şarkıların bestecisi Yesari Asım Arsoy 1944’te, 44 yaşında Akşam gazetesinde yayımlanan röportajda o güne kadar 200 civarında şarkı bestelediğini anlatıyor. “Telifler hakkıyla ödenmediği için geçinemiyorum, evlenmedim” diyor. “Biz Her Gece Heybeli’de Mehtaba Çıkardık”ın acemilik dönemi eserlerinden olduğunu, “Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacak”ın güftesini ismini açıklamadığı, bir zamanlar aşık olduğu kadın tarafından yazıldığını söylüyor.

Yıllarca evvel yazıldığı ve bestelendiği halde, dalından bugün koparılmış bir gül kadar makbul ve tazeliğini muhafaza eden alaturka şarkılarımız arasında “Biz Heybeli’de Her Gece Mehtaba Çıkardık” şarkısı da oldukça ehemmiyetli bir yer işgal eder. Hangi saz salonuna gitseniz, hangi saz âleminde bulunsanız bu şarkıyı şüphesiz, siz de dinlemişsinizdir. 19-20 sene evvel yazıldığı ve bestelendiği halde eskimiyor, eskiyeceğe de benzemiyor. Çünkü Heybeli o Heybeli, mehtap o mehtap oldukça “neşe dolan sandallar” o pırıl pırıl denizde, yalnız bugünün ve yarının gençlerini değil, ihtiyarlarını da “zevke dalmak”tan alıkoyamayacaktır.

Bestekâr Yesari Asım’ın güftesini de yazdığı daha nice şarkısı vardır ki onlar da eskimiyor…

Kendisiyle konuşmak istedim. Nerede bulabileceğimi sorduğum zaman tarif ettiler:

“Fatih tramvay durağının karşısındaki yokuşu inersiniz, sağda birinci apartmanın ikinci katındadır. Şayet evde bulamazsanız Fatih’te Sütçü Ahmet’e sorun. Orada da yoksa bu sütçünün karşısındaki bahçeli kahveye bakınız… Kahvede de bulamazsanız, Yesari Asım, İstanbul’da yok demektir.”

Evvelâ evine uğradım. Bulamayınca Sütçü Ahmet’e sordum. Orada da bulamayınca bahçeli kahveye baktım, yine bulamadım.

Taşraya gitmiş olması ihtimalini düşünerek kahveden çıkarken, Yesari Asım’ın, Sütçü Ahmed’in dükkânına girdiğini haber verdiler…

6 besteci toplandık, karar aldık

Sütçü dükkânı önünde tanıştık. Telif hakları ve sanat hayatları hakkında görüşeceğim bestekârlar arasında kendi isminin de bulunduğunu söyleyince:

“Hah hay efendim” dedi. “Eve kadar gidebilir miyiz?..”

Gittik. Tertemiz bir apartman katı… Balona geçtik… Duvarlarda resimler var… Köşede bir radyo … Radyonun yanında da yerde, duvara dayalı bir ut… Oturduğum kanepenin arkasındaki duvarda bir çerçeveli resim asılı amma, ters çevrilmiş!.. Bazen insan, çok basit şeylere takılır ve kalır… Benim zihnim de bu çerçeveli resme takılmıştı. Niçin ters çevrilmişti o resim?.. Sebebini öğrenmeyi en sona bırakıp mevzuumuz dahilinde konuşmaya başladık…

Şimdi 44 yaşında olan Yesari Asım, bekârdır. Bizde bestekârlığın az kazançlı bir meslek olduğunu düşünerek evlenmemesinin sebebini bunda aramaya başladım ve sordum.

“Şayet” dedi “evli ve çoluk çocuk sahibi olsaydım bestekarlıkla geçinme imkânı hasıl olamazdı. Çok şükür ki bekârım… Bir taraftan ben, öte yandan da biri tüccar, diğeri memur, üçüncüsü sanatkâr olan kardeşlerimin yardımları ve elbirliği ile evimizin İdaresini ve geçimini temin ediyoruz…”

Bestekârlık ne zaman bir geçim işi olabilir?

Bizde bestekârlığın bir geçim işi olabilmesi için her şeyden evvel eski Telif Haklan Kanunu’nu bugünkü ihtiyaca uygun şekilde değiştirmek gerektiğini savunan sanatkâr Yesari Asım diyor ki: “Bir zamanlar bu mevzu üzerinde meşguldük. Merhum Bimen Şen, merhum Lemî Atlı ve şimdi hayatta bulunan Tamburi Refik Fersan, Selahaddin Pınar, Saadettin Kaynak da olduğu halde altı arkadaş, Refik Ferzan’ın Şişli’deki evinde toplantı yaptık. Telif haklarımız üzerinde uzun boylu konuştuk, bir esasa da vardık. Fakat tatbikatında muvaffakiyet elde edemedik. Biz bestekârlar, yalnız plâk acentelerinden aldığımız yüzdelerle kalır ve bunun haricinde hiç bir telif hakkı alamayız.” .

— Doğru bir şey mi bu?

“Muhakkak kİ” diyor “hiç de doğru bir iş değil… Aylarca ve yıllarca bir şarkı besteleriz, onu falanca filânca okuyucular, muhtelif yerlerde okumak suretiyle avuç dolusu para kazanır. Fakat içlerinden bize telif hakkı vereni çıkmaz… Avrupa’da ise bu böyle değildir, öyle bestekârlar vardır ki yılda birkaç şarkı besteler ve telif haklarıyla kendilerine müreffeh bir hayat temin eder. Şarkıları nerede okunursa okunsun, telif haklan, o bestekârlara gönderilir…”

Bizde Telif Haklarını Koruma adıyla cemiyet kurulduğundan da haberdar olduğunu bu arada işaret eden bestekâr Yesari Asım sözlerine şöyle devam ediyor:

“Bence, bizde bestekârlık, ancak bütün arkadaşlarla birlikte bu cemiyete girmemizle ve cemiyetin de kuracağı teşkilât ve organizasyon sayesinde bir geçim işi olabilir. Aksi takdirde, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da emeklerimiz heder olup gidecektir.”

Şarkımızı bozuk okuyana hesap soramıyoruz

Bestekârlarımızın nasıl para kazandıkları hakkındaki sualime bestekâr Yesari Asım, şu cevabı vermektedir:

– Sadece, plâk acentelerinden alınan yüzdelerle.

Yüzdeye esas tutulan şey nedir?

– Acenteler, bestesini yaptığımız şarkılarla doldurdukları plâkları bayilere verir. Bayiler de bunlara kâr ilave edip satar. Bestekârlar, acentelerin bayilere verdikleri plâkların fiyatlarını esas tutarak satış üzerinden bir yüzdelik alırlar. İşte o kadar.

Bu oran sabit mi?

– Hayır! Bazen yüzde 6, bazen da yüzde 7 veya 7,5… Fakat şunu da işaret edeyim ki fiks çalışan bestekârlarımız da var.

Acentelerin kaç plâk basıp sattıklarını kontrol edebilir misiniz?

– Hayır!… Her bestekâr bu hususta mütevekkildir ve kontrol etmek ihtiyacını da duymaz..

Şu halde bir eserinizi plâğa verdiniz mi o eseriniz üzerinde ayrıca bir telif hakkı iddia edemiyorsunuz?

– Öyle oluyor maalesef… Plâktan sonra o şarkıyı muhtelif hanendelerden dinleriz. Bu arada bozuk okuyana da rastlarız, bestenin tam hakkını vererek okuyana da… Fakat ne plâktan gayri okunmasından dolayı bir hakkı telif iddiasında bulunabiliyoruz ne de bozuk okunduğundan ötürü bir hak iddiasına sahip bulunuyoruz. Özet olarak telif haklan bakımından gadre uğruyoruz, bu işleri bir yoluna koymamız lâzım…

Aşksız bestekârlık olmaz

Şimdiye kadar kaç şarkı bestelediğini sorduğumda ruhen derbeder olduğundan hemen cevap veremeyeceğini söylüyor. Bir müddet düşündükten sonra cevap veriyor:

“Altı yaşından beri musikiyle meşgulüm ve Türk musikisine sazla girdim. 12 yaşından sonra da bu musikiye utla devam ettim. Bu, 20 sene evveline kadar böylece sürdü. 20 yıldan beri bestekârım… Şimdiye kadar aşağı yukarı 200’e yakın şarkım var. Çoğunun güftesi de benim. ‘Biz Heybeli’de Her Gece Mehtaba Çıkardık’ şarkısı bestekârlığımın ilk yılı ürünlerinden. ‘Ömrüm Seni Seni Sevmekle Nihayet Bulacak’ şarkısının güftesi bir kadına aittir. Fakat bestesi benimdir. ‘Akasyalar Açarken’, ‘Ümitlerim Hep Kırıldı’, ‘Sevda Yaratan Gözlerini Her Zaman Öpsem’ şarkılarının bestelerini de ben yaptım.”

Plâğa geçmemiş şarkılarınız var mı?

– Harp yıllarında hiç plâk doldurmadım. Repertuvarım oldukça zengin. Yeni şarkılarım var. Fakat mesleki sır olduğundan bunları açıklayamayacağım. Yalnız birini söylemekte mahzur görmüyorum. Selçuk Hanedanı’ndan Râbia Hatun tarafından yazılan bir şiirdir ki İsmail Hâmit Danişment tarafından bulunup bana verildi.

Hüseyni makamında bestelediği bu şarkıyı okudu. Aynen not ettim;

“Bir kâsedür alav dolu gönlüm

yana yana

Men tâ senün yanında dahi

hasretem sana.

Yaşlar döken de söndüremez

âteşimi su

Sunsan elinle, kanunu içsem

kana kana”

Esrarengiz kadın

Yukarıdaki satırlar arasında bilmem dikkatinizi çekti mi? Bestekâr Yesari Asım, “Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacak” şarkısının güftesinin bir kadına ait olduğunu söylemişti. Kim olabilir bu şair? İsmini sormama rağmen sanatkarın isim vermemesi beni büsbütün pirelendirdi. Fakat ricayla üstünde durunca bu ismin uzun aşk macerası geçirdiği bir kadına ait olduğunu gizlemedi. Aşksız bestekârlık olamayacağına da işaret ederek anlatmaya başladı…

Hassas ve ince ruhlu bir kadının, bir bestekârın hayatında ne büyük rol oynadığını, o bestekârın gelişimine ne derece yardımının dokunduğunu bu aşk macerası içinde buldum ve Yesari Asım’ı, zevkle, heyecanla dinledim.

Müsaade isteyip ayrılırken de duvarda ters çevrili resmi işaret ederek sebebini sormayı unutmadım. Hafif bir tebessümle cevap verdi:

“Evce sofuyuzdur” dedi. “Namaza durulduğunda karşıda resim görünmesin diye çerçeveyi ters çeviririz…”

Evet sofu bir ev… Yesari Asım da bu aile içinde ve o, bu sofuluğundan dolayıdır ki evlenmeyi bile Allah’a bırakmış…

(Cemalettin Bildik / 1944 /Akşam Gazetesi / Şehir Üniversitesi Taha Toros Arşivi’nde rastladığı metni Müzik Söyleşileri’ne gönderen Beyza Özdemir’e teşekkür ederiz / Redaksiyon: Serhan Yedig)

Linkler

Yesari Asım Arsoy / Tüm bestelerimi eşit oranda severim (1951)

Yesari Asım Arsoy / Türk musikisinde en kolay şey okuyucu ve besteci olmak, müzisyenliğe yanaşanlar yok denecek kadar az (1953)

Yesari Asım Arsoy / Şarkılarım hangi sanatçı için yaratıldıklarını bildirir (1954)

Yesari Asım Arsoy / Aşksız bestekarlık olamaz (1944)

Yesari Asım Arsoy / Terkipli güfte yazmam (1932)

Atilla Gündüz: Yesari Asım, eserlerini heba etmemek için gazino sahnesine çıkmadı (2002 / İşMüzik)

Share.

Leave A Reply

13 − 1 =

error: Content is protected !!