Oğuz Büyükberber / Ara albümünün dinleyicide kurander etkisi yapacağını sanmıyorum

0

Klarnet panter kadar çevik, yılan kadar kıvrak, az nefesle kuş gibi kanatlanan bir çalgı. Bas klarnet ise olsa olsa file benzetilebilir. Hantal ve muzip, üstelik mucidi Adolphe Sax’ın bile iflasına sebep olacak kadar belalı. Kıpırdatmak güç, coşturmak nefes istiyor. Cazda Eric Dolphy gibi çılgın, John Surman gibi müthiş öykü anlatıcıları sayesinde popülerleşen bas klarnete Türkiye’de ip atlatan yegane isim Oğuz Büyükberber. Son yıllarda birbiri ardına yenilikçi albümler hazırlayan Büyükberber “Ara’da olmak benim tercihim değil, aşık olduğum sesler beni buraya sürükledi ” diyor.

 

 

Arada kalmak tercih edilmeyen bir durum. Kendiniz mi seçtiniz, kader mi sürükledi?
– Arayış sonucu ulaştım Ara’ya… Bu isim farklı kavramlar arasında gidip gelmeye, arada bağlantı kurmayı işaret ediyor. Ülkeler, kültürler, diller, görüntüyle sesler, Türk Müziği’nden klasiğe farklı ses evrenleri, akustikle elektronik, doğaçlamayla kompozisyon arasında gidip geliyor. Arada olmak benim tercihim değil, ancak merakımı çeken, aşık olduğum sesler, renkler kavramlar, beni bu noktaya getirdi. Kimilerinin eklektik dediği bu noktada olmaktan şikayetçi değilim. Başa gelen çekilir. Ancak arada kalmak, Araf’ta olmak ya da tereddüt hali gibi değerlendirilmemeli. Farklı ögelerin olumlu yönlerini bir araya getiren bir tercih, bir arayış.
Arada olanın halini en iyi aradakiler mi anlar? Bu nedenle mi dinleyicinizi daha albümün açılışında Türk Müziği ile Debussy çağrışımları arasında sağa, sola sürüklüyorsunuz?
– Yıllarca Türk Müziği’nin farklı alanlarındaki Erkan Oğur, Hasan Esen, Uğur Işık gibi ustalarla çalıştım. Onlardan çok etkilendim. Halk Müziği’ndeki açış, Türk Müziği’ndeki taksimin yerini tutan bir girişle başladım albüme. Evet, bu parça Türk Müziği’nden klasik müziğe kadar birçok çağrışım yapacak şekilde düşünüldü. Ancak herhangi bir alıntı yapmadım. Eğer bunu dinleyicisini araya sürükleyecek hain bir plan olarak algılıyorsanız, boynum kıldan ince…

Boşuna denemeyin, ıslıkla çalamazsınız!

Klarnet gibi gözde bir çalgıyla müziğe başladıktan sonra, neden mucidini bile iflasa sürükleyen tekinsiz bir enstrümana gönül verdiniz?
– Bu soruya bir şarkıyla karşılık vermek zorundayım: Seviyorum İşte Var mı Diyeceğin? (Kahkahalar) Klarnet çalması zor bir enstrüman, bas klarnet ise akla ziyan denebilecek zorlukta. Saksafondan daha geniş ses ve ifadeye sahip olmasına karşın, onun kadar popülerleşememesinin nedeni teknik zorluğu. Klarnet keman gibi şakır. Bas klarnet, çello gibi hisli, hırçın ve muziptir. Bu ses zenginliğini elde etmek, yani fili dans ettirmek için güçlü nefese sahip olmak, bir ömür vermek gerekiyor. Aslında klarneti de bir kenara bırakmadım. Bu albümdeki 11 parçadan, dördünde klarnet çalıyorum. Bas klarnete ağırlık vermemin nedeni ise Hollanda yıllarının etkisi.
Klarnetten sürükleyici melodiler, içli öyküler dinlemeye alışmış kulaklarımıza Ara’da ses kesitleri, renkler üflüyorsunuz. Dinleyicide kimi zaman kurander etkisi yapabilecek bu deneyden ne gibi bir sonuç bekliyorsunuz?
– Melodi anlayışı topluma, zamana, kişiye göre değişebilir. Bu albümdeki parçaların omurgasını alışıldık, yalın melodik temalar oluşturmuyor. Çünkü bu geleneksel yaklaşım müziğe hiyerarşik yapı verir: Üstte pırıl pırıl solisti duyarız, altta bas sesi vardır. Ortada ise boşluğu dolduran armoni. Ben bu hiyerarşinin dışına çıkmaya çalıştım. Güzel Sanatlar Akademisi’nde iç mimarlık eğitimi almamın da etkisiyle olsa gerek, seslerden, tonlardan farklı yapılar oluşturmayı deniyorum. Görsel sanatlarda renklerin, çizgilerin oluşturduğu yapıların izdüşümü gibi algılayabileceğiniz, her ögenin eşit önem taşıdığı, hiyerarşiden uzak yapılar bunlar. Dinleyicide kurander etkisi yapacağını sanmıyorum. Çünkü albümün kapağında “Oğuz Büyükberber’den bir dinleyişte ıslıkla çalabileceğiniz muhteşem melodiler” yazmıyor. Kimilerinin kafasını karıştırabilir, kimilerinin zihnini açabilir.
Velvele albümünüzde okuldan kaçmış haşarı öğrencilerin, köprüaltı buluşması atmosferi vardı. Ara’da çocuk yerinde duruyor, fakat muzipliği, haşarılığı azalmış. Avrupa görmenin ağırbaşlılığı mı gelmiş çocuğun üstüne?
– Velvele, Marmara Depremi sonrasında, cinnet halinde kaydedilmişti. Depremle sürekli sarsılan, yarını belli olmayan, kaotik bir dönemi vurguluyordu. İçindeki muziplik parça isimleri, düzenlemelerle belirginleştirilmişti. Bunun ardından yedi yıl Amsterdam gibi sakin, sade bir şehirde yaşayınca, Ara’daki ruh haline ulaştım. Albümün kapağındaki sadelik bile bunu işaret ediyor.

Müziği görsellikle buluşturma denemesi

Konserde müziğe yenilik kazandıran, ruh katan emrovizasyonun, CD’ye kaydedilip, defalarca dinlenir hale geldiğinde icracı  açısından ölümcül olabileceği söylenir. Çünkü kulak konser atmosferinden uzaklaşıp CD dinlemeye başladığında mükemmeli arar. Ara’daki konser kayıtlarında yer alan emprovizasyonları dinlerken kendinizi kahrettiğiniz bölümler çıkıyor mu?
– Amsterdam Konservatuvarı’nda dünyanın önde gelen, mükemelliyetçi ustalarından birinin öğrencisi oldum. 20.yy ve sonrasındaki müzikler üzerine çalıştım. Mükemmelin peşinde olduğunu söyleyen, bu nedenle besteye ağırlık veren klasik müzik içinde bile artık önemli oranda emprovizasyon yer alıyor. Emprovizasyon, icracının duygulanıp, aklına geleni istediği gibi çalması değildir. Çağdaş icracı önce virtüözite düzeyinde enstrümanını öğrenir, sonra anlatmak istediği öykü üzerine özenle çalışıp, kendine özgü bir tür tuluat yöntemi geliştirir. Özgür doğaçlama yapanların aksine, soloya başlarken, ne söyleyeceğini bilir. Mükemmellik ise başlı başına bir tartışma konusu. Albümü dinlerken kendimi kahretmedim. Çünkü ön hazırlığımı yapıp, soloya girdiğim için bu özgüvenle çalıyorum. Ara’daki 1, 2, 3, 5, 8 ve 10 numaralı parçalar konser kaydı. Üstünde hiç oynanmadan, albüme aktarıldı. Tobias Klein’le çaldığımız ikililer ise stüdyoda konser gibi çalındı, kaydedildi. Albümün kapağında belirtildiği gibi doğaçlamalar ve besteler eşit oranda.
Bundan sonra ne gibi çalışmalar yapacaksınız?
– Solo çalışmalar önceliğini koruyacak. 14 Ağustos’ta Portekiz’in Porto kentinde, Dünya Klarnet Birliği’nin düzenleyeceği festivalde solo bir konser vereceğim. Samimi bir özellik taşıdığı için küçük gruplarla çalışmalarımı sürdürmeyi planlıyorum. Bir süredir, görsellikle müziği konserde buluşturmayı deniyorum. Müze, galeri gibi görsel sanat mekanlarına müziği taşımayı amaçlayan bu çalışmada çizgilerimi projeksiyonla perdeye yansıtıp, klarnet çalıyorum. Amsterdam’da başlamıştım, birkaç ay önce İstanbul’daki BM-SUMA adlı galeride böyle bir konser verdim. Bu çalışmamı sürdüreceğim.
(Serhan Yedig / 18 Temmuz 2009 / Hürriyet)

KLARNETE 20 YAŞINDA BAŞLADI
Oğuz Büyükberber (39), DGSA İç Tasarım Bölümü mezunu. Öğrencilik döneminde bir arkadaşının verdiği kasetteki esrarengiz klarnetçi, müziğe başlamasına sebep oldu. Dört yıl sonra kim olduğunu öğrendiği bu usta, ünlü klezmerci Giora Feidman’dı. Şükrü Tunar, Mustafa Kandıralı, Benny Goodman, Woody Herman, Jimmy Hamilton, Erik Dolphy, John Surman, Louis Clavis gibi ustaları dinleyerek kendisini geliştirdi. Craig Harris, Lawrence Butch Morris, Stella Chwesi, Nikiforos Metaxas gibi müzikçilerle çalıştı. 1997’de gitarcı Çağlayan Yıldız’la ilk albümü “AZ”ı kaydetti. 2001’de Amsterdam Konservatuvarı’na girdi. Harry Sparnaay’ın öğrencisi oldu. Ferdinand Powel ve Arnold Dooveweerd ’den ders aldı. North Sea, London Jazz gibi önde gelen caz festivallerinde konserler verdi. Koan adlı ikili bir albüm kaydetti. Yüksek lisansını tamamlayıp geçen yıl Türkiye’ye döndü. Ara albümü Velvele ve Quintet’ten sonra kendi adını taşıyan üçüncü çalışması.

Linkler

Kişisel web sayfası

 

Share.

Leave A Reply

eleven + 4 =

error: Content is protected !!