Cenk Erdoğan / Bir albüm dinledim, hayatım değişti

0

Cenk Erdoğan’ın müziğini Çağan Irmak, Turgut Yasalar gibi yönetmenlerin filmlerinde, TV dizilerinde duyuyoruz. Kendi deyişiyle “kumsal gitaristliği”nden, cazcıların Amerika’daki Kabe’si Berklee Konservatuvarı’na uzanan serüveni tesadüflerle başladı, şekillendi. Erkan Oğur’un “Bir Ömürlük Misafir” albümünü dinlemenin hayatını değiştirdiğini, perdesiz gitara odaklandığını söylüyor. Ustasının ses dünyasını çağrıştıran “İle”den bahsederken “Erkan Oğur’u dinlemeseydim bugün sıradan bir gitarcıydım. Öğrenciliği hayal ettiğim Berklee’ye ders vermeye davet edilmem bile perdesiz gitar sayesinde gerçekleşti. Bu nedenle ilk albümüm ustama ithafımdır” diyor.

 

“18 yaşında Erkan Oğur‘un müziği ve perdesiz gitarla tanışmam hayatımın en önemli dönüm noktasıdır. Bir Ömürlük Misafir albümünü dinledikten bir hafta sonra gitarımın perdelerini penseyle söktüm, Tanbur, ut gibi çalgıları tanımaya, özel çalım tekniklerini araştırmaya başladım. Müzikal rotam neredeyse 90 derece saptı. Klasik Türk Müziği’ni araştırmaya yöneldim, meşk, sohbet edermiş gibi çalma anlayışından çok etkilendim” diyor Cenk Erdoğan.
Erdoğan, perdesiz gitarı ilk dinlediğinde Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’nde birinci sınıf öğrencisiydi. Dört yıl olmuştu gitara başlayalı. Perdesiz gitarla tanışması gibi, öncesindeki müzik serüveni de rastlantılarla gelişmişti…

Sahildeki kızlara gitar çalma hevesiyle başladı

Mimar babasının yıllardır duvarda asılı duran gitarı Cenk Erdoğan’ın dikkatini ilk kez 14 yaşında çekti. Sahilde gitar çalan arkadaşına kızların gösterdiği teveccüh merakını kışkırtmıştı. Babasının gitarını aldı, arkadaşının önerisiyle çalışmaya başladı. Her sabah, TV’nin karşısına geçip, Sabah Şekerleri programında izleyicinin istek parçalarını çalan gitarcıyı taklit ederdi. Becerisini biraz geliştirdiğinde Kalamış Lisesi’nin müzik grubuna girmek için başvurdu. Ret cevabı aldı. Ertesi yıl basçı arandığını duyunca, fırsatı değerlendirdi, müzik öğretmeni Murat Ermutlu’nun desteğiyle yeni entrümanına alıştı. Milliyet’in yarışmasına katıldı grupla birlikte. Paco De Lucia başta olmak üzere gözde gitarcıların kasetlerini dinleyip, taklit ederek, emprovize yaparak enstrümanında iyice bağlandı. 15 yaşında, rastlantılar zincirine bir yenisi eklendi. Paco De Lucia konserine bilet alıp, son anda işi çıkan bir aile dostu Erdoğan’ın eline biletleri tutuşturdu. Kasette dinlerken ikiden fazla el gerektirdiğini düşündüğü müziğin sahnede, tek kişi tarafından çalındığını gördüğünde kararını verdi: Çok çalışarak imkansızı başarmak mümkündü. Gece gündüz gitar çalmaya, emprovizasyon ve hatta küçük besteler yapmaya başladı. Bu çabası, 1997’de Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’nün sınavlarına girdiğinde çok işine yarayacaktı. Burslu okuma hakkını kazandı.
Aydın Esen, Neşet Ruacan, Butch Morris, Ali Perret, Selen Gülün gibi müzikçilerle usta çırak ilişkisi içinde çalışabildiğim hayal ötesi bir mekanda buldum kendimi. Kompozisyona yöneldim. Bu arada klasik müziği analiz etme ihtiyacı hissettim. Kent Mete’den özel kompozisyon dersleri aldım.”

Aydın Esen, sınıfın tahtasında beste yaptı, biz de izledik

Albümünü dinleyip, ortak dostları kanalıyla tanıştıktan sonra, Erkan Oğur‘un konserlerinin, çaldığı kulüplerin müdavimi oldu. Konserler bir ders gibiydi. Çünkü her hafta farklı entrümanla geliyordu Oğur. Kimileri kendi icadıydı: Tellibaba, kopuz, perdesiz gitar, cura… Farklı tekniklerle çalıyordu. Genç gitarcı merak ettiklerini sordu, ustasının önerilerini uyguladı.
Okuldaki müzikçilerle yürüttüğü usta çırak ilişkisinin de çok yararını gördü. Konserine gittiği Neşet Ruacan ‘ın aniden sahneye çağırıp, gitarını eline tutuşturması, workshop sırasında iyi bildiği bir konuda sözü ona vermesi özgüvenini pekiştirdi.
Aydın Esen‘in kompozisyon dersinde yaşadığım bir olayı hiç unutamıyorum. Ders yılının başında, hepinize geçecek notu vereceğim, bundan sonra ilgilenenler benim dersime girsin, demişti. Bir gün derse geldiğinde, arkadaşlar aklımda bir şeyler var, tahtaya yazacağım, siz de izleyin, dedi. Bir ders boyunca hiç durmadan yazdı. Piyano için yazılan esere, davul, bas partilerini ekledi. Sonra da bizden temize çekip kendisine iletmemizi söyledi. Timeless albümüne adını veren eser böyle gözümüzün önünde, sınıf tahtasında yazıldı. Daha sonra bu olay efsaneye dönüştü.”
İlk grubunu üniversitedeki üçüncü yılında kurdu Cenk Erdoğan. On Cue ile caz kulüplerinde çaldı. Sahne tecrübesi kazandı. Üniversitenin üç yıl üst üste düzenlediği Uluslararası Gitar Festivali’nde birçok önemli gitarcının gönüllü mihmandarlığını yaptı, ustalıklarından yararlandı.

Okumak istediği Berklee’de perdesiz gitar

atölyesi düzenlemeye davet edildi

“2000’lerin sonunda internet yoluyla dünyayla bağlantı kurmam ufkumu açtı” diyor Erdoğan. “Boston’daki Berklee Müzik Okulu’ndaki öğretim üyelerinden David Fiuczyinski’yle yazışmaya başladım. Grup müziği üzerine ders veriyordu. Punk, caz, rock alanında çalışıştığı bir grubu vardı. Bana perdesiz gitar albümünü gönderdi. Ben de karşılık olarak kendi yaptığım kayıtları. Bunun üzerine 2004’te perdesiz gitar, Türk makamları, çalım teknikleri üzerine atölye çalışması yapmak üzere Berklee’ye davet edildim. Talep üzerine New York’taki Queens Sanat Okulu’nda da bir atölye çalışması düzenledim.”
İlk albüm tecrübesini de bu gezi sayesinde yaşadı. Queens’deki atölye çalışmasına katılmak üzere Almanya’dan New York’a giden Roland Reinke, daha sonra İstanbul’a geldi. İkilinin kaydettiği Enzim, Almanya’da yayımlandı. Erdoğan’ın bir başka kaydı Unplugged and Unfretted: A Collection of the World’s Acoustic Fretless Guitarists (Akustik ve Perdesiz: Dünya Akustik Gitarcılar Seçmesi) adlı karma albümde yer aldı. İsveç, Kanada, ABD’den 10 müzikçinin yer aldığı albüm bu yıl yayımlandı.
Cenk Erdoğan, 2001’de Bilgi Üniversitesi’nden birincilikle mezun oldu. Profesyonel müzikçi olarak çalışmaya başladı. Pop müziğinin ünlü yıldızlarına konserlerinde, albümlerinde eşlik etti. Stüdyo kurup kayıtlar yaptı. Sis ve Gece, Issız Adam gibi iki uzun metrajlı filmin yanı sıra Kırık Kanatlar, İlk Aşkım, Ekmek Teknesi, Çınaraltı, Hırçın Menekşe, Kabuslar Evi gibi TV dizilerine müzik hazırladı. Dizi müzikleri ikinci üniversitesi oldu. “Bu sayede besteciliğimi sınadım, geliştirdim. Issız Adam’ın kapanış jeneriği sayesinde yaylı çalgılar dörtlüsü için müzik bile yazdım…”

Şovdan kaçındım

Erdoğan, perdesiz gitarın yanı sıra, cümbüş, cura, sazbüş, yaylı tanburu da kendi çabalarıyla öğrendi. Yaylı tanburda Ertuğrul Erkişi, Ercüment Batanay’ın kendisine ışık tuttuğunu söylüyor. “Batanay, Tanburi Cemil gibi ustaların enstrümanlarını sohbet edermişcesine kullanma üslubunu benimsiyorum” diyor. Şimdilerde lüthiye Ekrem Özkarpat’la sekiz telli bir perdesiz gitar geliştirmeye çalışıyor.
“Türk Müziği’nin tüm sazlarına hayranım. Ayrıca meşk ederek öğrenme geleneğine saygı duyuyorum. Bir ustayla karşı karşıya oturup, çayını içip, enstrümanlarla sohbet etmek müziği sosyal paylaşıma dönüştürüyor. Bence de müzik faaliyeti sosyal bir etkinlik olmalı. Dünya cazını, yeni yayımlanan albümleri yakından takip ediyorum. Öykü anlatırcasına akıcı çalan John Abercrombie, Ralph Towner, Philip Catherine gibi gitarcılardan da besleniyorum. Akustik müziğin insanlara hitap ettiğini düşünüyorum. Albümü de bu yaklaşımla hazırladım. Sadece elekronik müziğe ilgi duymadığımı söyleyebilirim.”
Cenk Erdoğan ilk albümü “İle”yi geçen yıl ekimde, 28 yaşında kaydetti. Stüdyo çalışmalarını bir ayda tamamladı. Üçlüsünde Arda Baykurt davul, Alper Kılıç kontrbas çalıyor. Sinan Sakızlı da üçlüye bir parçada soprano saksofonuyla eşlik ediyor.
“Enstrüman becerisi gösterme, şov yapmak yerine müziğin ve duyguların ön plana çıktığı bir albümle Erkan Oğur’a teşekkür etmek istedim. Beni sıradan bir gitarcı olmaktan kurtaran, ufkumu açan, hayalini bile kuramayacağım Berklee’de ders vermeye taşıyan ustaya ancak böyle saygımı sunabilirdim. Işığı hiç sönmesin, yolumuzu kaybetmeyelim” diyor Erdoğan. Albümüne Türkçe’de bağlaç olarak kullanılan “İle” adını vermesinin sebebine gelince. “Bu albümün geleneksel temalarla cazı, benimle dinleyiciyi buluşturmasını, dinleyicide gitarcıyla özdeşleşme düygusu yaratmasını istedim.”
Albümdeki “Daddy Goes” esrarengiz bir cümleyle açılıyor. “25 yıl bu yahu… Kim öle kim kala” diyen kişinin kimliği, hangi bağlamda burada yer aldığı albüm notlarında belirtilmemiş. Sesin sahibi Erdoğan’ın babası: Gitarını oğluyla paylaşan, sonra mimar olması için direten, müziği meslek seçmesine tepki gösteren… Babasının 1999’da vefat ettiğini söylüyor Erdoğan. Ona ithaf ettiği parçanın girişine neden bu cümleyi eklediğini sorduğumuzda, annesinin desteği sayesinde müzisyen olduğunu anlatıyor uzun uzun… Albümdeki cümlenin bağlamını açıklamak yerine “Her dinleyicinin kendi öyküsünü yazmasını isterim” diyor.
“İle,” Erkan Oğur tavrının çok belirgin olduğu bir albüm. Bu benzerliğin, Oğur’un çalgısındaki tek örnek olmasına bağlıyor genç müzikçi: “Geleneksel müzikte her yörenin enstrümanda bir tavrı vardır. Örneğin bağlamada bozlakla Ankara stili birbirinden çok uzaktır. Perdesiz gitarda ise tek tavır var: Erkan Oğur tavrı. Ben de onun izinden yürüyerek çıktım yola. Kendi tavrımı geliştirmek için çalışıyorum. Metodu olan bir çalgı değil perdesiz gitar. Kişisel çabalarla gelişiyor. Ben de perdesiz gitar için yazdığım müzikle kendimi gelişime katkıda bulunmaya çalışıyorum.”
Davulcu Arda Baykurt, albüm kaydından sonra Malta’ya yerleşti. Buna karşın üçlü konserlerini sürdürüyor. Konserlerin tarihlerini Erdoğan’ın web sitesinden öğrenebilirsiniz. Ayrıca, gitarcının farklı dönemlerde yaptığı kayıtlardan örnekleri dinleyebilirsiniz.
(Serhan Yedig / 11 Ocak 2009 / Hürriyet)

LİNKLER

Cenk Erdoğan’ın kişisel web sitesi

Share.

Leave A Reply

three × five =

error: Content is protected !!