Zakir Hussain / Shakti eskisinden daha enerjik, romantizmimiz yerli yerinde!

0

1975’te İngiliz gitarcı John McLaughlin, Hintli tabla ustası Zakir Hussain’le bir araya gelmiş, ismini yaratıcı enerjiden alan Shakti grubuyla caz dünyasında iki yıl boyunca fırtına gibi esmişti. Hintli L. Shankar, Ramnad Raghavan, Vikku Vinayakram’ın yer aldığı grup dağıldıktan sonra uzun süre kendisinden söz ettirdi. 20 yıl sonra Hussain ve McLaughlin’in “Shakti’yi Hatırlamak” adı altında yeniden buluşması da geniş yankı uyandırdı. Bugüne kadar 8 albüm yayımlayan grup aynı ruhla yoluna devam ediyor. 2013 sonbaharında Fransa’dan başlayan “Remember Shakti” turunda grup, 14 ülkede 22 konser verdi. Bunlardan biri de İstanbul’du. Yeni konser albümü için kayıt yaptı. Turnenin dördüncü durağı Almanya’dan sorularımızı yanıtlayan Zakir Hussain “John McLaughlin’le her buluşmamız bir öncekinden daha heyecan verici” diyordu.

1975’ten bu yana Shakti üç kez yeniden doğdu, üç büyük değişim geçirdi. Neler değişti, neler aynı kaldı?
– Şuna inanıyorum ki grup üyelerinde değişim söz konusu olduğunda yeni gelen ayrılanla benzer özellikleri taşımalı. Enerji, duyum, müzikal iletişim, sevgi, dostluk benzer olmalı. Grubun ruhu zedelenmemeli. Bu çok önemli çünkü grubun bir kökü, geçmişi olmalı. Bu özellik grupları popüler hale getirir. Beatles örneğinde olduğu gibi. Üyeler değiştiğinde grubun karakteristik tınısı, duygusu, ifade biçimi değişmemeli. Shakti üç kez yeniden doğdu. Buna karşın enerjisi, duygusu, üslübu değişmedi… İlk grup akustikti. İki gitar, iki perküsyonist. John McLaughlin’le ikimiz grubun omurgasıydık. 38 yıl sonra bugünde omurgasını biz oluşturuyoruz. İlk gruptaki gibi Hindistan’ın kuzey ve güneyinden müzikçiler var. Ben kuzeydenim. Mandolinci Shrinivas ve perküsyoncu Selvaganesh güneyden. Grup içi iletişim eskisi gibi devam ediyor. L.Shankar’ın cennetten gelen, güzelim keman tınısı Shankar Mavadevan’ın sesinde yaşıyor. O şarkıya başladığında, çok ilginç bir şekilde Shakti’nin enerjisinin, romantizminin çok canlı olduğunu görüyoruz. İlk grupta mandolin yoktu. Aramıza yeni katılan Shrinivas, McLauglin’in gitarıyla çok iyi iletişime girdi, Shakti’nin enerjisini geçmişteki düzeyin de üstüne çıkardı. Teknolojideki gelişmeler doğrultusunda biz de elektronik ekipmanlar kullanmaya başladık, 21’inci yüzyıla adım attık. McLaughlin gitarda orkestra tonu veren synthesizer kullanıyor. Mandolin elektronik. Melodi kesitlerini tekrar eden loop kullanıyoruz. Grup olgunlaşıyor, fakat ruhu, kalbi değişmedi. Bence çok müthiş bir süreç bu…
Bugünün Shakti’sinde doğaçlama geçmişte olduğu kadar önemli mi?
– Müziğimiz ağırlıklı olarak emprovizasyonlardan oluşuyor. Çünkü özü caz ve geleneksel Hint müziği. Her ikisi de doğaçlama üzerine kurulu. Besteler, düzenlemeler yapıyoruz, fakat bu durumda bile grup üyelerine doğaçlama için bölümler bırakıyoruz. Bu sayede eserler her seferinde bir öncekinden farklı tınlıyor. Bu durum bizim açımızdan da güzel sürprizler içeriyor. Yani hâlâ emprovizasyon müziğimize heyecan taşıyor.

Aynı ruh, taze kan…

Shakti 1977’den sonra neden 20 yıl ara verdi; sebep üyelerin farklı projelere yönelmesi ve ortak çalışmaya zaman bulamaması mıydı yoksa müzikal bakışta farklılıklar mı? Eğer ikincisiyse gerekçe farklılıkları nasıl aştınız?
– Müzikte yeni, farklı şeyler söylemek istiyorduk. Kendimizi tekrarlamaktan kaçınıyorduk. Yeni yollar arıyorduk. John McLaughlin gidince grup dağıldı; ayrılıp arayışımızı sürdürdük. Ramnad Raghavan, babasının kurduğu müzik okulunu kurtarmak için Hindistan’a döndü. Fakat diyaloğumuzu sürdürdük. McLaughlin’in albümlerinde çaldım. 1984‘de dördümüz birlikte Hindistan turnesine çıktık. Ben L. Shankar ve Viku’yla albümler kaydettim. John bazı turnelerde L. Shankar’la konserler verdi. 20 yıl sonra bir araya gelmemizin en önemli nedeni bambu flütçü Hariprasad Chaurasia’ydı. Shakti yaklaşımına çok uygundu, gruba eski enerjisini getirmişti. Birlikte verdiğimiz konser albüm olarak yayımlandı. Turneye çıkmak istediğimizde, Rotterdam Konservatuvarı’ndaki görevi nedeniyle uzun seyahatlere çıkamayacağı anlaşıldı. L. Shankar da uygun değildi. Tam vazgeçecekken mandolinci Shrinivas müthiş bir enerjiyle ortaya çıktı. İlk kadromuzdaki arkadaşımız Vikku’nun Shakti müziğiyle büyüyen, benimle konserler veren oğlu V. Selvaganesh aramızda yer aldı. Aynı ruh, taze kan, yüksek enerjiyle bir araya gelince yolumuza devam etme kararı aldık. Onların yaklaşımı, yeni fikirleri de müziğimize katıldı. İlk turneye çıkarken izleyicinin nasıl bir tepki göstereceğini bilmiyorduk. Beklediğimizden daha yüksek bir enerjiyle çalmaya başladık, beklemediğimiz kadar ilgi gördük. Birlikteliğimizi sürdürdük. Shakti ayrılmasaydı tekdüzeleşecekti. Farklı yönlere açılıp zenginleştik, daha çok deneyim kazandık. Sonra yine buluştuk. John’la yüreklerimiz aynı ritmde çarpıyor, yaklaşımımız aynı. Yeni deneyimlerle, iletişimimiz ve müziğimiz de yenilendi. Bu sayede her buluşmamız bir öncekinden daha heyecan verici… Müzikte başarılı bir harman için sadece çok usta müzikçileri bir araya getirmek yetmez. Yaklaşımları, ifade biçimleri benzeri olmalı. Ancak bu sayede yapıcı, birleştirici pozitif enerji ortaya çıkar. Müzik güzelleşir, su gibi akar…

Tasavvuf enstrümandan insan sesine geçti

Müziğinizde son dönemde öne çıkan ögelerden biri de Hint Müslüman tasavvuf müziği. 1980’lerde Nusret Fatih Ali Han’ın dünyaya tanıttığı Kavali müziğinde sözler de önemli bir yer tutuyor. Fakat Shakti’de solist sözcükleri kullanmıyor. Neden?
– Kavali, antik bir müzik türü. Sufi kökenli. Bir yaşam, düşünce biçiminin yansıması. Şunu söylemek gerekir ki Nusret Fatih’in icraları Kavali müziğinin yegane örneği değil. 1500 yıllık bu gelenekte farklı üsluplar var. Temel olarak Türkiye, İran ve Hindistan’daki tasavvuf müzikleri ile Hint ritmlerinin harmanlanmasıyla oluşmuş bir müziktir. Bu ögeler çok ilginç bir sentez oluşturmuştur. Bizim ana kaynağımız olan Hint klasik müziği Kayal de Kavali ögeleri içeriyor. 800-900 önce Kayal, yani Hint klasik müziği icra eden şarkıcılara “Kaval baca” yani “Kaval şarkıcısının oğlu” deniyordu. Yani bu ögeler geçmişte de Hint müziğinde vardı. 13’üncü yüzyılda Amir Kusro, Hint klasik müziğiyle tasavvuf metinlerini bir araya getirdi ve Kavali’yi buluşturdu. Geçmişte L. Shankar, McLaughlin bu müziğin enstrümantal biçimini icra ediyordu. Şimdi özüne biraz daha yaklaştık. Sufi temalar Shankar Mahadevan’la ses kazandı.

Shakti’siz gerçek tablacı olamazdım

John McLaughlin’le karşılaşmasanız, Shakti’yi kurmasanız bugün müziğinizde, hayata bakışınızda ne gibi farklılıklar olurdu, neler eksik kalırdı?
– Gerçek anlamda bir tabla solisti olma fırsatını kaçırmış olurdum. Müzikçi bir sünger gibidir. Çevresindeki zenginlikleri özümsemesi gerekir. Özellikle de emprovizasyon yapacaklar. Doğaçlama sırasında özümsediklerini kendi ifadenle ortaya koyarsın. Bu süreç müzikçiye deneyim kazandırır, geliştirir, mükemmelleştirir. Shakti önümde ansızın yepyeni bir kapı açtı. Tablanın ifade gücünün geleneksel müziğin ötesinde olduğunu gösterdi. Çok farklı biçimlerde kullanılabileceğini gördüm. Bunu daha önce fark etmemiştim, bilmiyordum. Ani bir aydınlanma yaşadım. Enstrümanımın sadece Hintçe konuşmak yerine, evrensel bir dil kazanabileceğini gördüm. Çünkü ritm evrenseldir, tabla da bu dili konuşmalı. Hatta benim düşüncelerimin de ötesine geçebilmeli… İşte bu süreç benim için gerçekten büyük bir şanstı…

Müzik oyunumuz, enstrümanlarımız

oyuncağımız, biz böyle genç kalıyoruz

14 ülkede 22 konserlik büyük bir turnedesiniz. Paris’te Salle Pleyel, Viyana’da Wiener Konzert Haus, Londra’da Royal Festival Hall gibi iddialı salonlarda sahneye çıkacaksınız. Bu konserler için özel bir repertuvar hazırladınız mı?
– Hepimiz yeni eserler besteledik. Bunları bir araya getirince yeni eserlerin sayısı epeyce arttı. Ayrıca kullandığımız yeni elektronik ekipmanlar müziğimize icra açısından yeni olanaklar getirdi. Yeni katmanlar kazandırdı. Shakti bana geçmişten çok daha heyecan veriyor şimdi. 24 Ekim’den bu yana Fransa, İtalya, İsviçre, Almanya’da verdiğimiz konserlerde ortaya çıkan yeni besteler dinleyicileri şaşırttı. Bir yandan da geçmiş repertuvarımızı seslendirip, dönüşümü görmelerini sağlıyoruz. Aynı zamanda Shakti’nin neler yapabileceğini de görüyorlar…
Müziğiniz kadar fiziğiniz de tartışılıyor. John McLaughlin 72, siz 62 yaşındasınız. Her ikiniz de 50’li yaşlarda görünüyorsunuz. Nedir bu işin sırrı?
– Alkol kullanmıyoruz, her gün yoga yapıyoruz fakat bunlardan da ötesinde müziğin olumlu enerjisiyle besleniyoruz. Tabla hayatım boyunca sahip olduğum en iyi oyuncak; müzik en sevdiğim oyun, en güzel beşik. Geçmişte oturup hocamı seyrederdim. 75 yaşındaydı. Eline enstrümanı alıp müzik çalmaya başlayınca bir anda 25 yaşında görünmeye başlardı. Yüzündeki tebessüm büyür, derken ansızın en sevdiği oyuncakla oynayan mutlu bir çocuğa dönüşürdü. Sanıyorum John McLaughlin’le ikimiz bunu yaşıyoruz. Kendimizi çok şanslı hissediyoruz. Büyüklerimizden devraldığımız çok değerli bir armağan bir yetenek, bilgi. Yeryüzünün en güzel oyuncaklarıyla, en güzel oyunu oynuyoruz. Ve yine çocuklaşıyoruz. Bu enerji ruhumuzu genç tutuyor. Ve sahneye çıkıp konser vermeye başladığımızda, içimizdeki gençlik yüzümüze yansıyor.
Bu kadar yeni beste varsa, yeni bir albümün piyasaya çıkması da yakın olmalı…
– Turnede kayıtlara başladık. Umarım tamamladığımızda, elimizde bir albüme yetecek kadar kayıt olur. Yeni bir konser albümü yayımlamayı planlıyoruz. Eğer koşullar elverirse albüm için İstanbul’da da konser kaydı yapacağız.
(Serhan Yedig / Kasım 2013 / Müzik Söyleşileri)

SHAKTI’NİN ALBÜMLERİ

• 1976 Shakti (Columbia)- LIVE ALBUM
• 1976 A Handful of Beauty (Columbia)
• 1977 Natural Elements (CBS)

REMEMBER SHAKTI’NİN ALBÜMLERİ

• Remember Shakti (1999)- Universal Records
• The Believer (2000)- Universal Records
• Saturday Night in Bombay (2001)- Universal Records
• Live at 38th Montreux Jazz Festival, 18 Temmuz 2004
• Live at Miles Davis Hall, 8 Temmuz 1999 (2004’te yayımlandı)

Linkler

Biyografisi

Kişisel web sayfası

Twitter hesabı

Share.

Leave A Reply

four + 2 =

error: Content is protected !!