Hildegard Behrens / Ne yapmak istediğimi biliyordum, kimseyi taklit etmedim

0

Alman soprano Hildegard Behrens hukuk öğrenimi sırasında operaya yönelmiş ve Karajan tarafından keşfedildikten kısa süre sonra Avrupa’nın yanı sıra Amerika’nın önde gelen sahnelerinde yeteneğini sergilemişti. Zorlu Wagner yorumlarıyla dikkat çeken sanatçı sahneye hazırlık sürecini anlatırken “Elektra için Homeros’u, Yunan trajedilerini, Sartre, O’Neill, Giraudoux, Hofmannstal ve ailelerle ilgili bazı psikanaliz raporlarını okudum” diyor.

1990’da Metropolitan’da Brunnhilde rolünde

Repertuarın en ağır rolleri sayılan Brunhilde, İsolde, Elektra’yı seslendiriyorsurıuz. Bu kahramanlar sizi daha duygusal rollerden koparmıyor mu?

– Şan değil, zaten bu facia olur. Mozart, Puccini ve İtalyan operalarını seslendirmeyi sürdürüyorum,. Schönberg’in Erwartung’unu söylüyorum, sesimin yumuşaklığını ve değişik nüansları konuşmak için. Şu anda Janacek için çalışıyorum. Roller arasında bu dengeyi sağlamak çok zor oluyor. Bunun yanı sıra farklı kimliklere bürünmek çok hoşuma gidiyor. Her rol diğeriyle çekişiyor. Valküre’yi söyleyene kadar sesim uzun süre şok geçirmeyecek.

Koroda söyleyerek başladım

Böylesine zengin bir repertuara nasıl ulaştınız? Başından beri geniş hacimli bir sesiniz mi vardı, yoksa zaman içinde çalışarak mı oluşturdunuz?

– Hayır, sesim doğal. Freiburg’ta öğrencilik yıllarımda okul korosundaydım. Şarkı söylemeyi hayal ederek yaşıyordum. Konservatuarın piyano bölümündeki ağabeyim beni giriş sınavlarına yöneltince çok heyecanlandım Kör olan Margarete von Wintenfeldt’in sınıfına düştüm. İlk gün Bach’tan bir arya hazırladım. Ses iyiydi, fakat davranış ve tutumum uyumsuzdu. Madame Wintenfeldt, her şeye, solfej dahil, en başından başlamam gerektiğini söyledi.

Bu çelişkiler nasıl çözümlendi?

– Konservatuarda olmadı bu çözümleme. Bir gece arkadaşlarla birlikteydik. Herkes biraz içmiş ve şarkı söylüyordu. Ben yine köşeme çekilmiştim. Arkadaşlarım beni ayrı bir odaya çektiler. Bir teyple beni baş başa bıraktılar. Mikrofon hipnotize edene kadar baka kaldım. Daha sonra hiç durmaksızın şarkı söyledim. Sabahın üçünde ev sahibinin çocukları susmamı rica ettiler. Sesimi bulmuştum. Profesörüme çocukluktan beri aile toplantılarında hayal ettiğim müzikal fikirlerimden bahsettim. Fakat çok kuralcıydı, kabul etmezdi. Kuzey Almanya’da tatile gittiğimizde geçici dersler verirdim. Ovaya çıkar, gecenin karanlığında opera aryalarını ulurdum. Sesimi hissetmek, yaşamak ve kabullenmek isterdim. Bu artık bir ölüm, kalım sorunuydu.

Sahne üzerinde söylemeye hazır mıydınız?

– Neredeyse, Düsseldorf’ta bir grupla anlaştım, daha sonra topluluğa katıldım. İki sene sonra Karajan, Wozzeck’in provalarına katıldı. Sonra beni görmeye geldi ve Salzburg’da Salome’yi söylememi teklif etti. Bir saniye tereddüt etmedim. Onunla hazırlanmak üç yılımı aldı.

Bir anda profesyonel oldum

Böylece ortaya çıktınız…

– Evet, hatta rolü gerçekleştirmeden önce bana, Weber’den Freischütz, Puccini’den La Boheme, Il Taborro teklif edildi, bunu Lohengrin ve Fidelio izledi.

Kolay olmayan roller…

– Evet. Bir anda profesyonel oldum. Anladım ki diplomalarım benim hiçbir işime yaramayacak.

Bir karakteri nasıl zenginleştiriyorsunuz? Çok okuyor musunuz?

– Evet, Elektra için Homeros’u, Yunan trajedilerini, Sartre, O’Neill, Giraudoux, Hofmannstal ve ailelerle ilgili bazı psikanaliz raporlarını okudum. Eşim de reji yaptığından eserin tüm yapısından haberdar olabiliyordum.

Körükörüne takip eden şarkıcılardan değilsiniz o halde.

– Hayır. Çok öneri yapar ve tartışırım. Fikir alışverişi çok hoşuma gider. Çok soru sorarım. Örneğin Wagner’de davranışı arayışını akılcı biçimde çözmek için dıştan bir gözle bakmalısınız.

Çok prova yapar mısınız?

– Değişir. Bazen duyarlılığımı yıpratmaktan korkarım. Kişiliği dinleyicinin önünde büyütmek lazım. Sahnede zenginleştiririm. Ben seyirciden ateş alan sanatçılardanım. Her şey bir değişim, dans etmek, kavga etmek veya aşk yapmak gibi.

Beethoven, James Bond’u tanımıyordu

Kayıt odalarında seyircinin yerini kim alıyor?

– Orkestra, şef. Hareketin olmaması beni ters etkiliyor. Tersinden başlamak veya bir yeri on kere tekrarlamak hoşuma gitmiyor.

Bu rolleri üstlenirken, hele en kahramanca olanlarını geçmişteki büyük Wagner’cilerin devamı olduğunuzu hissettiniz mi?

– Bunu düşünmedim. Ne yapmak istediğimi bildiğimden, kimseyi taklit etmedim. Her zaman bu karakterleri daha iyi gerçekleştirmeyi duyarlı bölümlerini yeniden oluşturmayı hedeflerdim. Gerçekten sırtımda hiçbir miras taşımıyorum. Fidelio’nun kahramanlığı yalnızca haklarını arayışı değil, korkunun da yenilmesidir. Ama Beethoven, James Bond’u tanımıyordu.

Operada rejiye önem veriyor musunuz?

– Eserin sahnelenmesini kavramsallaştırdığı ölçüde. Böylece benim kişisel düşüncelerim eserde yer alabiliyor.

Bütün yaşamınız mesleğinize mi bağlı… Her geçen gün daha da bağlandığınızı hissediyor musunuz?

– Hayır. Çocuklarım, arkadaşlarım var, sinemayı, tiyatroyu, okumayı seviyorum. Tabii mesleğimin çok büyük istekleri var. Sabah kalkınca formda kalkmalıyım. Çok çalışmalıyım. Her şeyden önce maddiyat ve kendi reklamıma yönelik hareket etmeye uygun değilim.

Başka bir şey yapabileceğinizi düşünür müydünüz?

– Kesinlikle hayır.

Eğitimciliğe yöneldiniz mi?

– Çoğu zaman. Daha konservatuardayken profesörüm öğrencilerini çalıştırmamı isterdi. Bugün fazla zamanım yok. Fakat daha az söyleyip, kendimi daha çok bu işe ayıracağım. Eğitimciliğin zorluğu kişiliğinizi kabul ettirmek değil, diğer bir kişinin gereksinimlerine cevap verebilmek. Ayrıca akustik ve psikolojik raporlara da ilgi duyuyorum.

(Le Monde de la Musique / Şubat 1988 / Tercüme: Mustafa Alaca)

Salzburg Festivali’nde keşfedildi

Çok farklı bir ortamda yetişmesine ve ilk gençlik yıllarında farklı alanda eğitim görmesine rağmen. Hildegard Behrens içindeki müzik sevgisine direnemeyip boyun eğmiş ve o tarihten bu yana çağımızın en büyük soprano seslerinden birini dinleme fırsatını sağlamıştır müzikseverlere. Freiburg Müzik Yüksek Okulu’nu bitiren Behrens, kısa bir sürede adını duyurdu ve art arda Düsseldorf, New York, Frankfurt ve Zürih operalarında sahneye çıktı. 1977’de Salzburg Festivalinde efsanevi şef Herbert von Karajan tarafından keşfedildi ve Salome’yi seslendirdi. Bu olay

1991’de Leonard Bernstein ile basın toplantısında

onun ününü pekiştirdi. Brünhilde rolünde çıktığı Metropolitan’daki temsil PBS Televizyonu’ndan yayımlanınca tarihte en çok kişinin izlediği opera temsiline dönüştü. Böhm, Bernstein, Maazel, Plasson gibi ünlü şeflerin eşliğinde özellikle Wagner ve Strauss yorumlarıyla bu ününü daha da arttırdı. Behrens, özellikle, Elektra rolüyle opera dünyasında sanatının doruğuna ulaştı. 1989, 1991 ve 1992 yıllarında rol aldığı Wagner ve Strauss operaları kayıtları Grammy ödülü aldı. 2009’da Kasatsu Uluslararası Yaz Müzik Festivali’ne katılmak üzere Japonya’ya giden sanatçı geçirdiği aort yırtılması nedeniyle 72 yaşında hayatını kaybetti.

Linkler

Hildegard Behrens Vakfı

The New York Times’ta ölümünün ardından yayımlanan yazı

Share.

Leave A Reply

15 + five =

error: Content is protected !!