Anne-Sophie Mutter / Keman çıplak tene değdiğinde daha iyi ses çıkarır

0

“Keman benim bedenimin bir parçası. Aramızda kemanın doğal titreşimlerini donuklaştıracak bir kumaş parçası olmamalı, doğrudan doğruya tene temas eden kemandan çok daha iyi ses çıkıyor” diyor Anne-Sophie Mutter.

Fotoğraf: Monika Höfler

Anne-Sophie Mutter , göğüslerinin önemli bir miktarını dışarıda bırakan kan kırmızısı ‘strapless’ yani askısız tuvaletinin eteklerini savurarak, yüzünün sağ tarafını çapkınca örten mebzul dalgalı saçlarını uçuşturarak sahneye çıktığında konser salonundan aldığı ilk tepki derin bir iç çekmesi oluyor.
Ancak, Anne-Sophie Mutter, her ne kadar bir modern zamanlar Rita Hayworth’una benziyorsa da, kemanını çenesi ile çıplak omzu arasına sıkıştırıp çalmaya başladığında, bu genç hanımın hiç şakası olmadığını anlamakta gecikmiyorsunuz.
“Keman benim bedenimin bir parçası. Aramızda kemanın doğal titreşimlerini donuklaştıracak bir kumaş parçası olmamalı, doğrudan doğruya tene temas eden kemandan çok daha iyi ses çıkıyor” diyor Anne-Sophie Mutter. İnanmazsanız 11 Nisan 1988 tarihli Newsweek dergisini bulun ve okuyun. Aynen böyle söylüyor 24 yaşındaki Alman kemancı.
Eskiden kadın solistler giyimlerine kuşamlarına pek önem vermezlerdi. Hele Myra Hess, Clara Haskill, Gina Bachauer gibi piyanistlerin fotoğraflarına bakıldığında “Bu tatlı büyükanneler de nereden heves etmişler piyano çalmaya” dedirtirlerdi insana. Kırlaşmış saçlarını enselerinde topuz yapan, bedenlerini gri, bej ya da siyah renklerde, biçimsiz elbiseler içinde gizleyen kadın solisterin yerini, havai fişek gibi göz kamaştıran, Amerikalıların “glamour girl” tanımlamasına uyan genç hanımlar aldı yeni zamanlarda.
Dior giysileri, Japon ipeklileri, pırıltılı kadifeler içinde sahnelerde arz-ı endam eden yeni solistlerin yetenek ve artistlik açısından eskilerden eksikleri yok, hatta belki fazlaları bile var.
İçinde yaşadığımız “multi-media” çılgınlığında, insanları evlerinden koparıp konser salonlarına çekebilmek için sadece müziğin büyüsü yeterli değil artık ne yazık ki… Sanatçıların özel yaşamları, giyimleri, kişisel antikalıkları, basın ve yayın organlarında işlene işlene konser salonları doluyor ve plaklar ancak böyle satılıyor günümüzde.
Anne-Sophie Mutter, altı yaşındayken Almanya’da her yıl 6-24 yaş grubu gençler arasında yapılan “Genç Müzisyenler” yarışması birincisi olmuş. Aynı yarışmayı ertesi yıl yine birincilikle kazanınca, yarışmayı düzenleyenler kendisinden -yarışmanın sağlığı açısından- bu yarışmaya bir daha katılmamasını rica etmişler.
On üç yaşında Herbert von Karajan’ın karşısına çıkan Mutter’in, bu buluşma konusunda öyle pek büyük beklentileri yokmuş. Ne var ki, herkesin huzurunda korkudan buz kestiği büyük Karajan, Mutter’in çaldığı eserleri sonuna kadar ve hiç kesmeden dinleyince iş değişmiş. Karajan’la ilk plağını 14 yaşında yapan Mutter’e önce Karajan sonra da Tanrı “yürü ya kulum” demiş o gün bugün.
Mutter, şu sıralarda yılda 120 konser veriyor. Konser takvimi 1992 yılına kadar dolu. Deutsche Grammophon veAngel markaları için yaptığı plakların sayısını unutmuş bile çoktan. Londra’daki Krallık Müzik Akademisi (Royal Academy of Music), Mutter adına yeni bir kürsü açmış durumda.
“Ulusrararası Keman Çalışmaları” kürsüsü.
RAM öğrencileri arasında Mutter’in süksesi müthiş…
Eline aldığı en kötü kemandan bile Stradivarius sesi çıkarıyor, diye hayretlere düşüyor öğrenciler.
Newsweek’deki yazıda ise Mutter’in kemanından değil, kemanlarından, daha doğrusu en çok sevdiği Stradivarius’undan söz ediliyor. Stradivarius’lardan Stradivarius beğenen Mutter, “Benim günüm kemanımla geçer, tek gerçek dostum o” diyormuş.
Anne-Sophie Mutter’in özel yaşamının bir pop yıldızının yaşamından tek farkı, kemanıyla baş başa geçirdiği uzun uzun saatler olsa gerek. Beyaz Porsche arabası, Monte Carlo’daki apartmanı, jet-set dostlarıyla, alışılmış klasik müzik sanatçısı imajında hatırı sayılır bir gedik açıyor Anne-Sophie Mutter.
(Filiz Ali / 20 Nisan 1988 / Cumhuriyet)

Share.

Leave A Reply

four + seven =

error: Content is protected !!