Midori / Süper kemancı, piyanist Özgür Aydın’la dünyayı dolaşıyor

0

1982 yılbaşında, New York Filarmoni’nin özel konserinde şef Zubin Mehta’nın dinleyicilere sürpriziydi Midori. 11 yaşında bir kız çocuğuydu, dinleyicileri Paganini’nin konçertosuyla büyülemişti. Fakat ismi dört yıl sonra Leonard Bernstein yönetiminde Boston Senfoni Orkestrası’yla sahneye çıktığında efsaneleşti. Konçerto çalarken iki kez arka arkaya kemanının teli kopunca paniğe kapılmadan konseri sürdürmesi, bir orkestra üyesinden sahnede ödünç aldığı kemanla eseri tamamlaması dilden dile dolaştı. Konserin video kaydı bugün bile You Tube’de ilgiyle izleniyor. Bugün 40’ına merdiven dayayan Midori, geçen yıldan bu yana ikili çalışmalarını piyanist Özgür Aydın la sürdürüyor. 2008 ve 2009’da Japonya turnesine çıkan ikili, bu yılın başından beri Avrupa ve ABD’de 17 konser verdi. İkili 2010 Kasımı’nda İstanbul’a uğradı, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’da bir konser verdi.

 

Klasik müziğin süperstar kategorisideki kemancıları arasında diğerlerine pek benzemeyen, şaşırtıcı bir şahsiyet Goto Midori . Boş zamanlarında Sarah Chang gibi kırmızı Ferrari’ye, Anne Sophie Mutter gibi gümüş rengi Rolls Royce’yla, VadimRepin gibi beyaz Porche’yle sürat denemeleri yapmıyor, milyon dolarlık saatler biriktirmiyor. Joshua Bell gibi dizüstü bilgisayarından dünya borsalarını takip edip, kazandığı parayla 6 milyon dolarlık Strad almıyor, otomobil koleksiyonu yapmıyor.

Bunun yerine Amerika’da kurduğu Midori ve Dostları adlı vakfına harcıyor tüm servetini ve boş zamanını. New Yorklu çocukları müzikle tanıştırıyor. Birleşmiş Milletler Barış Elçisi sıfatıyla gittiği ülkelerde çocuklarla buluşup onlara hiç bilmedikleri bir dünyanın kapısını aralıyor. Müzik üzerine denemeler yazıyor, bunları web sitesinde yayımlıyor. Okuyor, düşünüyor, notlarını internet güncelerine dönüştürüyor. Arada bir ilginç yemek tarifleri bulup, denedikten sonra internetteki okurlarıyla paylaşıyor. Bir başka ilgi alanı psikoloji. 2000 yılında New York Üniversitesi’nden bu alanda diploma aldı. Yüksek lisansını ise 2005’te Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde tamamladı. Seçtiği konu ilginçti: Çocuk ve acı. Nedeni konusunda tek cümlelik açıklamayla yetindi: “Çocuğa fiziksel acıyı izah edebilmek isterdim.”

Yüksek lisans konusu: Çocuk ve fiziksel acı

Hakkında yazılanlara bakılırsa Midori, çocukluğunda olmasa bile sonraki yıllarda psikolojik anlamda epeyce acı yaşayan müzikçilerden biri. Müzik serüveni doğduğu Osaka’da başlıyor. Annesi Setu Goto evde keman çalışırken, beş yaşındaki kızının ezgileri mırıldandığını görünce ona küçük bir keman alıyor. Kızına kemanı, solfeji oyunla öğretiyor. Eşinden ayrılınca ABD’ye yerleşip, kızını Juilliard’da şöhretlerin hocası Dorothy DeLay’e teslim ediyor. Sonrası tam bir peri masalı…

11 yaşında New York Filarmoni’yle konsere çıkan Midori , 14 yaşında Amerika’da ilk albümünü kaydediyor. Ardından dünyanın en önemli orkestraları, şefleri eşliğinde konser vererek dünyayı dolaşmaya başlıyor.

Dahi çocuk olarak birden bire yıldızı parlayan çoğu virtüözün 10 yılda nefesi tükenirken Midori, 20’li yaşları kazasız atlattı. Bugün 40’ına merdiven dayamış olgun bir sanatçıya dönüştü. Fakat bu sürecin hiç de kolay olmadığını, ciddi sorunlar yaşadığını 2004’te Almanya’da yayımlanan otobiyografisinde anlattı. “Toplum bir çocuğa dahi çocuk etiketi yapıştırdığında bundan kurtulmak hiç kolay değildir” diyordu. Kitabında yaşadığı acılı süreci anlatıyor, aynı yoldan yürüyen gençlere tehlikeli rotada kazasız ilerlemenin ipuçlarını sunuyordu.

1990’larda müzik eleştirmenleri Midori’nin yorumculuğu üzerine epeyce sert tartışmalara girişti. Özellikle bazı Avrupalı eleştirmenler 20’li yaşların sonuna kadar Midori’yi teknik yetkinliğin ötesine geçemeyen bir virtüöz olarak görüyordu.

2000’li yıllarda bu eleştiriler yavaş yavaş azaldı. 2006’da Strings Dergisi’nin eleştirmenlerinden David Templeton, sanatçının sahnedeki 20 yılını incelediği yazısında, tüm tehlikeli dönemeçleri ustalıkla atlattığını anlatıyor. “Artık çok yetenekli gençler müzik öğretmenleri tarafından yeni Midori, diye niteleniyor, ismiyle ölçüt oluşturdu” diyor.

Özgür Aydrın’ı Japon TV’sinde gördü

Fotograf: Angela Jimenez

Uzun yıllardır keman piyano için yazılan eserleri Isac Stern’in piyanisti, Juilliard öğretim üyesi Robert McDonald’la seslendiriyordu Midori. 2009 sonbaharından bu yana, McDonald’ın yanı sıra Berlin’de yaşayan Türk piyanist Özgür Aydın’la konserler veriyor. Aydın’dan öğrendiğimize göre, Midori, piyanisti ilk kez 2007’de Japon TV’sinde viyolacı eşi Naoko ile verdiği resitalde izledi. Ertesi yıl Japonya’da verdiği konser sonrasında kulise gidip, tanıştı. Birlikte çalışmayı teklif etti. Bir yıl sonra ardı ardına iki Japonya turnesine çıktılar. Ve 2012’ye kadar üç ayda bir turnelere çıkmak için anlaştılar. Aydın, Midori’nin büyük yıldızlardan hiç beklenmeyecek kadar alçakgönüllü bir sanatçı olduğunu anlatıyor:

“Midori benden bir yaş büyük, fakat neredeyse 30 yıllık sahne tecrübesi var. Büyük bir şöhret. Çok buyurgan davranabileceğini düşünmüştüm. Fakat çok sade, içten, sempatik bir kişilikle karşılaştım. Brahms, Beethoven sonatlarını ilk kez çalacağımı söylediğimde ‘Daha iyi, daha taze bir yorum olur’  dedi. Repertuvar seçerken fikrimi soruyor, önerilerimi alıyor, bazen birkaç alternatif sunuyor. Yorum konusunda ise karşılıklı konuşuyoruz, yaklaşımı birlikte oluşturuyoruz.

Midori ’nin bu inceliği konser afişlerine bile yansıyor. İkimizin ismi eşit büyüklükte yazılıyor. Oysa Anne Sophie Mutter ’in resital afişlerinde piyanistin adını görmek için büyüteçle bakmak gerekir.”

Atlantik Okyanusu’nun karşılıklı iki kıyısında yaşayan ikili çalışmalarını Midori Avrupa’ya geldiğinde buluşarak sürdürüyor. Kimi zaman Özgür Aydın, kemancının konser verdiği şehre gidiyor. Kimi zaman Midori, çalışmak için piyanistin Berlin’deki evine geliyor.

Midori yılda yaklaşık 100 konser veriyor. Bunların yüzde 40’ı keman-piyano resitalleri. Geri kalanının önemli bölümü orkestra konserleri. Bu yıl keman-piyano ikilisi olarak tüm dünyada 38 konser verecek. Bunlardan 20’sinde piyanisti Özgür Aydın. Diğer resitallerde ise Robert McDonald ve Charles Abramoviç’le çalıyor. Repertuvarına yeni aldığı eserlerin önemli bölümü Aydın’la çaldıkları. İkilinin repertuarında şu anda 30’a yakın eser var. İstanbul resitalinde dört iddialı eser yer alıyor: Ravel’in Sol minör sonatı, Beethoven’in 4’üncü sonatı, Bach’ın keman ve klavye için 1016 sayılı eseri, Saint Seans’ın birinci sonatı…

(Serhan Yedig / 21 Kasım 2010 / Hürriyet)

Linkler

Biyografisi

Kişisel web sayfası

Facebook hesabı

Share.

Leave A Reply

twenty + 20 =

error: Content is protected !!