Egberto Gismonti / Yeni ilham kaynağım J.G.Rosa’nın romanları

0

70’inci yaşını kutlamaya hazırlanan Egberto Gismonti standartlarla yetinmeyip 8-10-14 telli akustik gitarlar yaptırmış, piyano tekniğini uygulayıp yepyeni tınılar elde etmişti. Cazın yanı sıra oda müziği, bale ve orkestra eserleri de yazan Brezilyalı müzikçiyle 2017 Ağustosu’nda Gümüşlük Festivali’nde konseri öncesinde Bella Horizonte’den konuştuk. Gismonti “Babam Lübnanlıydı, Türk kültürüne yabancı değilim” diyor.

 

20.Yüzyıl’ın efsanevi müzikçilerinden Nadia Boulanger 1,5 yıldır ders verdiği Brezilyalı öğrencisini karşısına aldı “Bu sizinle son dersimiz Bay Gismonti” dedi. Gerekçesini anlattı. “Ülkenize dönün, gürül gürül akan büyük ilham kaynağından, yerel müziğinizden yararlanmanın yollarını arayın. Burada kalırsanız orta karat Avrupalı, kötü bir Brezilyalı besteci olabilirsiniz ancak.”
1971 yılıydı. Maharetli piyanist Egberto Gismonti 24 yaşındaydı. Rio de Janeiro’daki 9 yıllık konservatuvar eğitimi sırasında klarnet, flüt, çello ve partilerde şov yapacak kadar gitar çalmayı da öğrenmişti. Şarkıcılara düzenleme yaparak hayatını kazanıyordu. Paris’e, şarkıcı-oyuncu Marie LaForeg’in davetiyle, ona aranjman yazmak üzere gelmişti. Kazancıyla gezip tozacağına Stravinski, Faure, Ravel’in arkadaşı, Aeron Copland, Daniel Barenboim, İdil Biret, Gülsin Onay’ın hocası Boulanger’nin kapısını çalıp analiz dersine başlamıştı. Yetinmeyip Anton Webern’in müridlerinden Jean Barraque’dan çağdaş armoni dersi alıyordu.
Boulanger sözlerini ufuk açacak bir örnekle bitirmişti: “3. Dünya ülkelerinde çılgınlık serbesttir. Çılgınlık yapın. 50 yıl önce çılgın Fransız genç bir ay boyunca her gün küçük nehrin kıyısında suyu seyretti. Sonra La Mer’i (Deniz) yazdı. Bu genç Debussy’ydi. Gördüğün değil, hissettiğin önemlidir.”
Tokat etkisi yapan konuşma Gismonti’yi Paris’ten Amazon ormanlarına sürükleyecekti. 1996’da Josef Woodard’la söyleşisinde “Xingu kabilesiyle bir süre yaşadım. Şamanlarıyla dost oldum. Ormanlardaki köyleri gezdim. Bu deneyim hayatımı çok değiştirdi” diyor.

Hani romantizm

Gismonti, Lübnanlı babasının aristokratik enstrüman çalması arzusu üzerine 6 yaşında piyanoya başlamıştı. Sicilyalı annesinin “Piyano güzel de hani romans” sorusu üzerine de 17 yaşında gitar çalmayı öğrenmişti. Paris dönüşünde gitar öne çıkacaktı…
Yerel ezgilerden yaptığı uyarlamalarda bas ve tizlerde pek çok tınıyı kaybettiğini fark etti. Bu ihtiyaçtan hareketle 8-10-12-14 telli gitarları yaptı. Bir adım daha atıp piyanodan ilhamla gitarda tekniğini geliştirdi: “Piyanoda eller farklı melodiler çalabilir, biri 2/4’lük ritm diğeri ¾’lük kullanabilir. Bunu gitara uyarladım. Perdenin üstündeki sol elimle de melodi çalabiliyorum. Ders almaya gerek kalmadan gitar tekniğimi kendim ürettim.”
Caz dünyasında sesini 1975’te Los Angeles’ta Airto Moreira ile Flora Purim’in albümüne düzenleme yaparken tanıştığı piyanist Herbie Hancock sayesinde duyurdu. Onun tanıştırdığı Wayne Shorter , John Mc Laughlin, Charlie Haden, Ralph Towner gibi cazcıların arasına girdi, kendisine rengarenk bir yol çizdi.
1976’da plakları EMI’den yayımlanırken Atlantic Records’dan Nasuhi Ertegün’ün bol sıfırlı transfer teklifi yerine Almanya’da yeni kurulmuş, deneysel Avrupa cazı yayımlayan ECM’i tercih etmesi Gismonti’nin kariyerindeki bir başka önemli dönüm noktasıydı. Bu sayede satış endişesi yaşamadan, özgürce albümler kaydetti. 40 yılda 20’si ECM’den 70’e yakın albümü yayımlandı. 35 film, 25 bale müziği yazdı. Yaşarken müzik tarihine geçti.

Kültürüne sahip çıkıyor

Geçen pazar Bela Horizonte’deki evinden aradığımda söz geçmiş yıllardan açıldı. 1970’lerde Nana Vasconcelos, 1980’lerde Jan Garbarek ve Charlie Haden’la tanışmasını önemli dönüm noktaları olarak andı. Amazon ezgilerinden Villa Lobos’un senfonik müziğine, Jorge Amado’nun romanlarından Manoel de Barros’un şiirlerine Brezilya kültürünü kucaklamasının nasıl avantaja dönüştüğünü anlattı: “Babam, annem gibi göçmenler ülkelerinin zenginliklerini getirmiş. Bu çeşitlilik farklı kültürlerle iletişim kurabilen uluslararası sanat diliyle konuşmamı sağladı. 30 yıl önce yazdığım Bodas de Prata’yı Sarah Vaughan’dan, Wayne Shorter, Jan Garbarek’e pek çok müzikçiyle sorunsuz çalabilmemin sırrı burada. Bu sayede Martha Argerich, Yo-Yo Ma’yla ortak dil konuşabildik.”
Dört ay sonra 70’li yaşlara adım atmaya hazırlanan Gismonti, kaşif, yenilikçi ruhunu koruyor. Folk, caz, elektronik denemelerinin ardından 10 yıldır klasik müziğe odaklandı. Seiji Osawa’nın kurduğu Japon Yeni Filarmoni ve Hollanda’daki Konser Senfoni orkestralarıyla imzaladığı 10 yıllık sözleşme gereği yılda en az bir eser yazıyor. Yeni esin kaynağı 1967’de ölen, romanları James Joyce’unkilerle karşılaştırılan Joao Guimares Rosa. “Aradığım estetik dili onun eserlerinde buldum” diyor. “Anısına süit yazdım. Birkaç yıldır efsanevi eseri Grande Sertao üzerine düşünüyorum. Birkaç orkestra eseri daha besteleyeceğim. Senfoni, opera benim müzik dilim değil, fakat orkestra için yazmayı seviyorum.”
Gelecekle ilgili bir başka projesi müziklerinin notalarını internetten ücretsiz erişime açmak.
Gismonti yılda ortalama 100 konser veriyor. Türkiye’ye 1980 ve 1990’lardan sonra üçüncü kez geliyor. Bodrum’daki resitallerin repertuvarına gelince: “Solo konserlerde atmosfere, dinleyiciyle ileşime göre eser seçerim. 70 albüm dolusu müzik var zihnimde, eser seçmek zor olmuyor.”
(Serhan Yedig / 25 Ağustos 2007 / Hürriyet)

Linkler

Biyografisi

Facebook sayfası

Diskografisi

 

Share.

Leave A Reply

nineteen + three =

error: Content is protected !!