Nida Tüfekçi / Dünü bilmek lazım ki bugünü değerlendirelim

0

Bağlama sanatçısı, derlemeci, öğretim üyesi Nida Tüfekçi, uzun yıllar TRT’de kritik görevler üstlenmuş, Türk Halk Müziği’nin radyo kanalıyla yönlendirilmesinde önemli rol oynamıştı. 1993’te 64 yaşında aramızdan ayrıldı. 1985’te kendisiyle yapılan söyleşide “Bugün birçoğumuzun adını dahi bilmediği halk sazlarımız unutulmaya terk edilmiş vaziyettedir” diyor.

 

Türk Halk Musikisi denince önde gelen isimdir Nida Tüfekçi. 1985 yılında TRT yapımcıları arasına katıldığımda, yakından tanıdım kendisini ilk kez.
İstanbul Radyosu’nun giriş katındaki Türk Halk Musikisi odasında, duvarlarda asılı sazlar, çeşitli halk musikisi motifleriyle süslü çok renkli bir musiki ortamında otururdu eşi Neriman Tüfekçi ile beraber. TRT’de çalışanlar, insana güven veren, yalın ve tok sesini koridorun öteki ucundan geçerken sık sık duyardı. Odasından ayrıldığında Nida Tüfekçi’yi çeşitli stüdyolarda, sazıyla özdeşleşmiş, Türk’ün sevincini, acılarını, özlemini, tutkularını, mikrofona, dolayısıyla bantlara ve dinleyicisine aktarırken bulurdunuz. Çoğu kez de prova stüdyosunda, bir kara tahta başında, bugünlerin şöhretli sanatçılarına Türk Halk Musikisini bıkıp usanmadan anlatırken görülebilirdi.
Türk Halk Musikisine gönlünü vermişti Tüfekçi. Geçen günleri, ayları, yılları düşünmeden. 1926 yılında, Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesinde doğmuş, ilk ve orta tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Ankara Maliye Okulu’ndan mezun olmuştu. Mikrofonla ilk kez 1947 yıllında konuk sanatçı olarak geldiği Ankara Radyosu’nda tanıştı. 1953 yılında, sınavları kazanarak radyoya girdi. TRT’de şu görevlerde bulundu: İstanbul Radyosu Türk Halk Müziği Müdür Yardımcısı, Ankara TRT Müzik Dairesi Türk Halk Müziği Müdürü, Müzik Dairesi Başkanı, bugünlerde İstanbul Radyosu sözleşmeli uzmanı olarak Yurttan Sesler Korosu’nun şefi…
Türk Halk Musikisiyle dopdolu günler, aylar, yıllar… Ve bugün öğretim üyesi, yönetim kurulu üyesi, başkan yardımcısı olarak görev yaptığı İstanbul Türk Musikisi Konservatuvarı’nda, Nida Tüfekçi’nin odasında, söyleşiyoruz.

Agop Usta’nın hesabı

Sayın Tüfekçi, Türk Halk Musikisi’nin günümüzdeki durumunun, genel bir değerlendirmesini yapar mısınız?
– Bunu yapabilmek için düne bir göz atmak gereklidir. Başka bir deyimle, dünü bilmek lazımdır ki, bugünü değerlendirebilelim.
Bizlere göre, pek uzak olmayan 30-40 yıl kadar öncesinde, Türk Halk Musikisi bölgelere mahsur kalmış ve sadece o bölgelerde icra edilip dinlenen, diğer yörelerce tanınmayan, bilinmeyen, hatta anlaşılmayan bir müzik idi. Hele hele aydınlarımız, bu musikinin mevcudiyetinden bile haberdar değildi. Anadolu şehir ve kasabalarında bağlama unutulmaya terk edilmiş, bu öz be öz bizim sazımızın yerini ut, keman gibi aletler almaya başlamıştı. 1930’lu yıllarda, Sivas’ta faaliyete başlayan halk şairleri derneği, yörenin aşıklarını bir araya toplayıp, bir halk şairleri gösterisi yapmak ister, civardaki bütün aşıklara haber gönderir ve belirlenen tarihte bu şölene katılmalarını bildirirler. Ahmet Kutsi Tecer ve Muzaffer Sarısözen’in çabaları ile oluşturulan bu şenlik için rahmetli Âşık Veysel’e de haber iletilir. Aşık Veysel korkar ve sazını yüklükteki yatakların en altına saklar. Bu olayı bana bizzat kendisi anlatmıştır. Aynı olayı Ahmet Kutsi Tecer ve Muzaffer Sarısözen de teyid etmişlerdi. Buna benzer bir başka anı da şudur: İstanbul’da saz yapan bir Agop usta vardı. Kendisiyle, bir sohbetimiz anında, halk musikisinin geleceğinden söz ediyorduk: Bana aynen şunları söyledi: “Hoca, bundan 20-25 sene önce ben Türkiye’nin tek Agop ustası idim. Ayda bir saz yapar, zor satardım. Şimdi haftada 50 saz yapıp satıyorum. Benim gibi İstanbul’da en az 100 tane saz yapan var. Bunları kim alıyor? Niçin alıyorlar?” İşte bir hesap ki bize halk musikisinin durumu hakkında bilgi veriyor. Bunlar ve bunlara benzer birçok örnek, geçmişte halk musikisine ülke düzeyinde ne denli önem verildiğinin delilleri olarak gösterilebilir. Günümüze gelince: Şurasını açıkça söyleyebilirim ki, halk musikisine olan sevgi eksilmemiş artmıştır. Büyük şehirlerimizde halk musikisi dinleyicisi artmıştır. Okumuşlar onun yalnız ezgilerden ve ritmden oluşan bir müzik değil halk kültürünün, edebiyatın şaheserlerini bünyesinde toplayan halk duygu ve düşüncelerini en yalın ve özlü biçimde anlatan bir dil olduğu bilincine varmıştır. Devlet radyo ve televizyon yayınlarında diğer müzik türleri ile eşit oranda yayınlanmaktadır. İstanbul’da kurulan Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda eğitim ve öğretimi yapılmaktadır. Eğlence yerlerinde, gazinolarda halk musikimizi icra eden Sanatçıların sayısı, dün ile kıyas edilemeyecek kadar artış gösterdiği gibi dinleyicilerden fevkalade sevgi görülmektedir. Halk sazları yapımında dünün mütevazı imalathaneleri yerlerini saz sanayiine terk Etmektedir. Buralarda yapılan sazları çalan virtüözlerin sayısı dünle kıyas edilemeyecek kadar çoğalmaktadır. Buna ilave olarak, Ayrıca: Japonya’dan, Amerika’dan, Hollanda’dan, Belçika’dan, Almanya’dan, yurdumuza gelen müzik adamları, Türk Halk Musikisi’ni, bağlamayı öğrenip etüd etmektedir. Bu müzikologlar görüp öğrendikleri karşısında Neden hayran kalıyor? Çünkü Türk Halk Musikisi bünyesinde taşıdığı müzik değerleri açısından emsalsiz renklilikler, yücelikler göstermektedir.
Bize, Türk Halk Musikisi’ndeki sorunları önemine göre sıralar mısınız?
– Derleme, arşivleme,  notaya alma (Basma – Yayımlama), halk çalgıları müzesi kurulması, halk musikisinin okullara girmesi (eğitim-öğretim) sanatçı yetiştirmek, sanatçıların ekonomik durumları.
Sorunları böylece altı ana başlıkta topluyorsunuz Sayın Tüfekçi. Bu sorunların çözümü için neler yapılmalı sizce?
— Derleme sadece müzikle ilgili sınırlar içinde kalmayıp, bütün folklor kadrosunu kapsamalı. Bunun için uzman ekipler teşkil edilip çağın teknik araçlarından yararlanılarak (band – kaset- film video gibi) bütün yurt belli bir plan ve programa göre taranmalıdır. Bu derlemeler sürekli yapılmalı, devam etmelidir.  Derlenen malzeme çağdaş ve bilimsel arşivleme Yöntemlerine göre titizlikle kayıtlara geçirilmeli ve her derleme sonucu bir kitap halinde yayınlanmalıdır ki araştırmacılar aradıklarını nerede ve nasıl bulacaklarını bilsinler.  Ezgilerin notaları, bu işte uzmanlaşmış güvenilir Elemanlarca yazılmalı ve mutlak surette yayınlanmalıdır. Bugün birçoğumuzun adını dahi bilmediği halk sazlarımız unutulmaya terk edilmiş vaziyettedir. Bunların en kısa zamanda elde edilip bir müzede korunması burada sayılamayacak kadar Değerli kültür hizmeti olacaktır. Halk musikisinin – halk edebiyatı ile içiçe olduğu bir gerçektir. Bu noktadan hareket ederek, okullarımızda halk türküsü eğitim ve öğretiminin edebiyatla birlikte ele alınması şarttır. Bugünkü haliyle parçalanmış eksik bir İş yapılmaktadır. Bilindiği gibi insanlar sonradan olmazlar. Sanatçı yaradılışta doğarlar ancak eğitimle, bu kabiliyetlerini geliştirirler. Dünyanın her yerinde, özellikle gelişmiş ülkelerde müzik okulları vardır. Bu ülkelerin sanat hayatına hakim olanlar bu okullarda yetişir. İşte bizim de öz müziğimizi bilinçli olarak icra edecek sanatçı okullarına ve buradan mezun olacakların çalışma sahaları bulmasına ihtiyacımız var. Devlet hizmetinde bulunan sanatçılarımızın ise, ekonomik yönden güçlendirilmesi Gerekir. Bugün radyo sanatçılarının eline ayda 15-16 bin lira geçtiğini söylersem ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

Halk müziğinden vazgeçmiyor

Kamu iletişim araçları (radyo ve TV) ve yazılı basın yoluyla, Türk Halk Musikisi’nin daha da yaygınlaşması için hangi önlemler alınmalı ve ne tür çalışmalar yapılmalı sizce?
— Kamu iletişim araçları her şeyden önce, tanıtma ve özendirme sorumluluğu taşır. Bunun tabii sonucu olarak, kendi etkinlikleri oranında eğitime yardımcıdırlar. O halde kaliteyi, kaliteli icrayı tercih edip öncelik ve ağırlık vermeleri, en önemli görevleridir. Gerçek sanatı ve sanatçıyı onore ve himaye etmeleri gerekir. Eğlence eğitime tercih edilmemelidir. İnsanlar sanat karşısında saygılıdırlar, eğlenmezler, evet, eğlence müziği de vardır, benim gördüğüm kadarıyla bugünkü iletişim araçları eğlenceyi sanata tercih etmektedir. O zaman sanata değil, eğlenceye özendirmek gibi olumsuz bir gelişme var ki, yanılgı burada. Yapılan programlarda, müzik gibi çok hassas konuları mutlaka müziği bilen, sanatçıları nitelikleri ile yakın tanıyan, müzik dilini bilen, repertuvara vakıf, yapımcı eleman-lardan yararlanılmalıdır. TV ekranına çıkan sanatçı seçiminde çok titizlik gösterilmeli. Tanıtıcı programlara daha çok yer verilmeli. Konser niteliğinde solo ve koro programlar yaptırılmalı. Üstün icra yeteneği olan saz sanatçılarına 5-6 dakikalık eserler çaldırılmalı. Gereğinde bunlar hakkında tanıtıcı bilgiler verilmeli.
Sözlü ve yazılı basın dışında Türk Halk Musikisi konusunda devlete ve kurumlarına düşen görevler neler acaba?
— Türk Halk Musikisi, Türk dili gibi bu ulusun öz müziğidir. Devlet ve onun kurumlan tarihin derinliğinden günümüze kadar gelip varlığını koruyan bu musikiye, diğer yabancı müziklere gösterdiği ilgiyi esirgemezse, bir türlü kurulamayan Devlet Halk Musikisi korosunu bir an önce gerçekleştirirse, ilk adımı atmış olacaktır. Onu ikinci planda görürse yozlaşması, bozulması işten bile değildir.
Halkımızın dinlediği müzik türleri içinde Türk halk musikisine gösterilen ilginin oranı nedir sizce?
— Halk kendi müziğini çalıyor, söylüyor, dinliyor, o müzikle oynuyor. Buradaki oran kimseyle kıyaslanamayacak kadar yüksek. Bundan vazgeçmiyor, yeter ki biz sanatçılar o musikiye layık çalışmayı, özeni gösterelim. Bu tarihi sorumluluğun şuuru içinde olalım.
Türkü derlemeleri ne durumda?
— Türkü derlemesi diye bir şey kaldığını sanmıyorum. Birkaç kişinin kişisel derlemeleri dışında bir çaba yok.
Teşekkürler Sayın Nida Tüfekçi.
(Oray Tuğlan / 1 Mart 1983 / Gösteri Dergisi)

Linkler

1954’te, 25 yaşındaki Nida Tüfekçi’yle yapılmış röportaj

Share.

Leave A Reply

sixteen − twelve =

error: Content is protected !!