Nağmeler Evi 100 yaşında

0

1916’da kurulan Darülelhan, Türkiye’deki modern konservatuvarların öncüsüydü. 1. Dünya Savaşı, İstanbul’un işgali ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecindeki zorluklara rağmen ilk 10 yılda gerçekleştirdikleri yüzyıl sonra bile geleceğe ışık tutuyor.

 

Darülelhan ekibinden Ekrem Besim Tektaş 1926’da Cemal Resit’in Fransa’dan getirdiği fonografla Urfa’da derleme yapıyor.

3. Selim’in tanbur hocası, besteci İzak Efendi’yle ilgili anekdot 250 yıldır fıkra gibi anlatılır: Üstadın başyapıtlarından Beyati Peşrevi dönemin müzik çevrelerinde çok konuşulmaktadır, fakat duyan azdır; ondan başka bilen yoktur. Derlemeci Baba Hamparsum eseri tarihe kaydetmek aşkıyla kıvranmaktadır. Talepleri “zordur, uzundur” gerekçesiyle geçiştirilmektedir. Çaresiz kalınca zengin bir dostundan yardım ister. Dostu, İzhak Efendi’yi konağındaki meşke davet eder. Eseri çalmasını ister. Yan odada gizlenen Hamparsum, kendi geliştirdiği notasyonla peşrevi kağıda aktarır. Daha sonra ortaya çıkıp, kontrol için bestecisinin huzurunda icra eder. “Eserimi çaldın” diye haykırır İzhak Efendi. Konak sahibince sakinleştirilir. Ve Bayati Peşrevi bu sayede günümüze ulaşır.

Osmanlı müziğinin zanaatkar kıskançlığıyla korunan, notaya alma geleneği oluşmadığından kuşaklar boyunca ustadan çırağa meşk yöntemiyle aktarılan önemli pek çok eserleri çağları aşarken ekleme ve çıkarmalarla şekil değiştirdi, hatta bu uzun yolculuk sırasında kayboldu…

Ses mirasımızı kayda geçirdi

“Darülelhan, öncü eğitim kurumu olarak bilinir, oysa müzik tarihimiz açısından en önemli işlevlerinden biri uzman heyeti oluşturup pek çok önemli eseri tartışarak, yaşayan kaynaklardan doğrulayıp notaya aktarmasıdır” diyor İÜ Osmanlı Müziği Uygulama ve Araştırma Merkezi (OMAR) Müdürü, müzik araştırmacısı, besteci Gönül Paçacı.

Türkiye Maarif Tarihi’ni yazan O. Nuri Ergin’den öğrendiğimize göre, 1914’te sahne sanatları eğitimi vermek üzere açılan Darülbedayi ile başlar modern müzik eğitimi. Kurum, geleneksel müzikten opera ve operetler için yararlanma ve Şark ile Garp müziğini birbirine yaklaştırmanın yollarını aramayı hedef belirlemiştir. 1916 sonunda talimatmamesi yayımlanan, 1 Ocak 1917’de bakanlar kurulu kararıyla resmileşen Darülelhan (Dârü’l-Elhân), doğrudan geleneksel müzik eğitimi vermekle birlikte Batı müziğine uzak değildir. Nitekim Rauf Yekta, Hafız Ahmet Irsoy’la birlikte ders verenler arasında konsere geldiği İstanbul’da hanedandan bir kadına aşık olup şehre yerleşen Macar piyanist Geza de Hegyei, keman virtüözü ve besteci Zeki Üngör yer alır.

Darülelhan Tasnif Heyeti (soldan) Hafız Ahmet, Rauf Yekta ve Ali Rıfat Çağatay pek çok eseri notaya aktardı.

Gönül Paçacı dört önemli işlevine dikkat çekiyor Darülelhan’ın: Eğitim ve repertuvarda standartların belirlenmesi, geçmişin eserlerinin notaya alınması, icra heyetiyle seslendirilip Columbia tarafından yayımlanan plaklarla kaliteli müziğin yayılması, ses kayıtlı ilk halk müziği derlemelerinin yapılması…

Pek çok önemli öğrenci yetiştiren, ses mirasımızı ilk kez kayda geçiren Darülelhan, 1926’da İstanbul Konservatuvarı’na dönüşerek tarih sahnesinden çekildi. Belediyenin kurumu 1986’da İstanbul Üniversitesi’ne devretmesiyle İÜ Devlet Konservatuvarı kuruldu.

Nağmeler Evi’nin birikimi “Darülelhan Külliyatı” adıyla günümüze ulaştı. 4 bin civarında plak, 180 fasikülde yayımlanmış 300’e yakın eser notası, kitap ve kurumun yayımladığı dergileri içeren koleksiyon 1980’lerin sonuna kadar konservatuvarda, çuval içinde bir merdivenin altında tutuldu. Kimi plaklar taşınmada tahrip olmuş, kimileri sahaf tezgahına düşmüştü. Kalanlar Erdoğan Köroğlu, Gönül Paçacı, Ruhi Ayangil ekibince tasnif edildi. 25 yıl sonra İstanbul Üniversitesi Osmanlı Dönemi Müziği Uygulama ve Araştırma Merkezi‘nce (OMAR) elektronik ortama aktarılıp internette kullanıma açıldı.

Cepheleşmeye devam

Darülelhan’ın geleceğe ışık tutan bir başka özelliği 1926’ya kadar Batı ve geleneksel müzik eğitimini bir arada yürütmesiydi. Daha sonra eğitim politikası değişti. Cumhuriyet’in müzik devrimi doğrultusunda geleneksel müzik şubesi kapatıldı.

Dışlayıcı yaklaşım, kuşaklar boyunca süren alaturka-alafranga musiki çatışmasını başlattı. Bugün de devam eden hesaplaşmanın izleri Darülelhan’ın 100. yıl kutlamalarında bile görülüyor: 26 Kasım’da İÜ Devlet Konservatuvarı, Süreyya Operası’nda düzenlediği özel konserde kurumun geçmişindeki geleneksel müzik birikimini görmezden geldi. Kültür Bakanlığı, İBB ve İbn Haldun Üniversitesi’nin yarın Topkapı Sarayı’nda düzenleyeceği sempozyumda, ardından İBB ve bakanlığın 11 Aralık’ta CRR’de düzenleyeceği konserde Darülelhan’ın Batı müziği geçmişi yer almayacak…

Nadide eserler sahnede

Topkapı Sarayı’nda yarın sabah saat 9.30’da başlayacak sempozyumun programını İbn Haldun Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü’nden Yard. Doç. Yalçın Çetinkaya hazırladı. Müzikolog, sosyolog, tarihçilerden oluşan 12 akademisyen, üç oturumda Darülelhan’ın çalışmalarını ele alacak. Gönül Paçacı, kurumun tarihini anlatacak. Araştırmacı Cemal Ünlü, Columbia’nın yayımladığı taş plakları dinletip bilgi verecek. Saat 20.00’de Doğan Dikmen, Darülelhan’ın nota koleksiyonundan seçtiği eserleri seslendirecek.

11 Aralık’ta CRR’deki programı Cumhurbaşkanlığı Türk Müziği Korosu üyesi, müzik araştırmacısı Hüseyin Kıyak hazırladı. İlk bölümde, peşrev, kâr, beste, yörük, saz ve ağır semai formunda altı eseri içeren Dede Efendi’nin Ferahfeza Takım’ı Darülelhan notalarıyla seslendirilecek. İkinci bölümde Doğan Dikmen, Münip Utandı, Güzin Değişmez, Çiğdem Yarkın, Atakan Akdaş, Ezgi Köker kurumun kayda geçirdiği eserleri yorumlayacak.

(Serhan Yedig/ 8 Aralık 2017 / Hürriyet)

Share.

Leave A Reply

two × 3 =

error: Content is protected !!