Alberto Zedda / Rossini’nin operalarındaki Türklük araştırma değil, hayal ürünüdür

0

İtalyan şef Alberto Zedda, Rossini araştırmacısı, yorumcusu, bestecinin eserlerinin seslendirildiği Pesaro Festivali’nin kurucusuydu. 2017’de 89 yaşında hayata veda etti. 1992’de müziksever Mustafa Alaca’yla görüşen Zedda, Rossini’nin popüler Osmanlı imgesini hayal gücüyle birleştirip fanteziler üretmekte kullandığını söylüyor.

 

Alberto Zedda’yı tanıtırken, “Rossini için bir yaşam…” cümlesini rahatlıkla kullanabiliriz. Zedda yalnızca bir şef değil, gönümüzün en önemli müzikologlarından. Bu alanda ismini ilk olarak Rossini’nin “Sevil Berberi” ve “Külkedisi” isimli eserlerinde yaptığı revizyonlarla duyurdu. Böylece bestecinin eserlerindeki farklılıkları ortadan kaldırarak, orijinal seslendirilerin yapılabilmesini sağladı.
Yine bestecinin doğduğu Pesaro kasabasında başlatılan Opera Festivali kısa sürede büyük başarılar kazandı. Zedda, Rossini’nin birçok eserinin kesintisiz seslendirilerini gerçekleştirirken, unutulmuş veya kaybolmuş eserleriyle ilgili sürdürdüğü çalışmalarla bunları da gün ışığına çıkarmakta. Güncel projeler arasında, bestecinin döneminden bu yana hiç seslendirilmemiş olan “Matilde di Shabran”ın, 1994 yılı için planlanan ilk sahnelenmesi başı çekiyor.
Sanatçı ayrıca Milano La Scala Operası’nın sanat yönetmenliğini sürdürüyor. Zedda ile Pesaro’da düzenlenen Rossini Opera Festivali’nde görüşme olanağı buldum. Zedda, festival süresince Pesaro’da. Her temsili kaçırmadan izliyor ve hemen ardından görüşlerini açıklıyor. Rossini konusunda onun düşünceleri sanatçılar için adeta kanun niteliğinde…
Rossini uzmansınız, besteciyle ilgili birçok araştırmanız var. Rossini’nin “Cezayir’de Bir İtalyan Kızı”, “İtalya’da Bir Türk”, “2. Mehmet” gibi Türk konulu operalarıyla da ilgili çalışmalarınız oldu. Bu eserler müzik açısından Türklere yönelik araştırmalar içeriyor mu?
– Komik operalardaki Türklük çok özgün bir şey, ama Osmanlı ile ilgili bir çalışma yaptığını sanmıyorum. Olayların güncelliğinin onu etkilediğini söyleyebiliriz, ama Türklerle gerçek bir ilişkinin olduğunu belirtemeyiz. Ayrıca tarihsel gelişmeler çok önemli, Osmanlıların damgasını uzun bir süreçte, farklı olaylarda gözlüyoruz. “2. Mehmet” bunun bir örneği… Rossini özellikle Türklükten çok, hayali bir Türklüğü farklı bir anlatım yaratmak için kullanmıştır. Yaratıcılığı ve hayal gücüne bağlı olduğuna inandığım bu yapıtlarda karşımıza çıkan Yeniçeri Koroları ve benzer ritm ve tempolar özel bir araştırmaya dayanmamaktadır. Bu eserleri bestelerken Verdi’nin ‘Aida’sında karşılaştığımız yaklaşım söz konusu değildir. Osmanlı, fantezileri seven besteciye konularda hizmet etmiştir, çünkü onun bu çalışması ne gerçek Türklükten ne de Cezayir’den iz taşır.

Henüz Rossini’nin tüm
operalarını sahneleyemedik

Pesaro gibi şu an Avrupa’nın en çok konuşulan festivaline imzasını atanlardansınız. Ama, Pesaro, konulu olarak nitelendirebileceğimiz festivallerden… Rossini ve yapıtları tek kaynak durumunda. Bugün, on üçüncü yaşında olan festival için bu bir tehlike değil, ama gelecek için daha fazla dinamizme gereksinim yok mu?
– Belki haklısınız. Ama bu festivaldeki en önemli yaklaşım Rossini’nin etrafındaki dünyayı konu edinmek. Rossini, çöldeki bir katedral değildir. Onu çevreleyen, çalışmalarını yönlendiren engin bir dünya vardır. Ayrıca Rossini de bir kültürün sürebilmesini sağlamıştır. Festival, üst düzeydeki kalite çizgisini sağlayan bestecinin bu dünya-sını ve devamlılığını sürdürdüğü yaklaşımları belirleyerek ortaya çıkarmalıdır. Bu nedenle yalnızca Rossini’nin eserleri ile sınırlı değil. Ama şunu da belirtmeliyim ki Rossini’nin daha tüm operalarını sahneyebilmiş değiliz. Rossini üzerinde düşünmemiz gereken çok şey var, bunun yanı sıra belirttiğim yaklaşım festivale yeni olanaklar sağlayacaktır.
Günümüzün Rossini yorumcuları hakkındaki değerlendirmeleriniz?
– İnancım, dönemin tekniğini tamamen fethettikleridir. Fakat önemli olan Rossini’nin müzikal açıdan da bu modern yorumcular tarafından başarıyla üslendirilmesidir. Yorumcular bu bestecinin önemini ve düşünce tarzım anlamış-lardır. Dramatolojik çizgiyle bu yorumlar gerçekten çok üst bir düzeyde günümüzde sergilenmektedir.
Dramatolojiden söz açılmışken, Rossini’nin değişik dönemlere taşınarak veya çağdaş yorumlarla sahnelenmesiyle ilgili görüşleriniz?
– Rossini’nin eserleri çok farklı yaklaşımlara olanak sağlar. Dramatolojisi gerçekçi yaklaşımlardan çok soyut anlatımlara dayalıdır. Bir döneme, kesime ait değildir konular… Rossini operaları rejisöre, diğer bestecilere oranla çok daha fazla yaratıcılığa, fantezilere ve hayallere yer veren sayfalar içerir. Kanımca yakalanması gereken temiz bir ses ve berrak bir görüntüdür. Bu yaklaşım ne Barok ne klasik ne de romantik operada vardır. Onun müziğindeki gizem ve rejisöre sağladığı olanaklar soyutluğun altında yer almaktadır. Rossini, coğrafi, tarihsel veya temalı sınırlamalarla incelenemez. Kısaca fikirlerin ve hayallerin özgür dolaşımı onun satırlarında etkindir.
İleriye dönük projeleriniz neler?
– Yoğun araştırmayı sürdürmek… Geleneksel mesajları çağdaş dünyaya sunmak ve anlatmak. Böylece daha da ilgi çekici bir ortam yaratabiliriz, özellikle bu projelerdeki en önemli dayanağımız gençlik. Görüşleri ve tarzı ile çağdaş-lığı taşıyan gençliktir ve bizler için kaçınılmaz olması gereken seyirci kitlesi de gençliktir.

Kesinti eserin bütünlüğünü zedeler

Festival kapsamında sizin yönetiminizde seslendirilen “Semiramis” alışılmış kesintilerinden kurtarılmıştı. Eserin uzunluğuna rağmen bu kararı cesurca uyguluyorsunuz. Kesintilerin bazı eserleri yaşama kazandırdığı görüşü ile sizin yaklaşımınız ters düşüyor…
– Rossini’nin yalnızca kaliteli olan müziğini değil, yapısını, düşüncelerini de etkiliyor kesintiler. Bu öylesine bir yapı ki tek tek hesaplanmış ve ölçülmüş durumda. Kesinti yapıda bütünlük yoksa rahatlıkla yapılabilir, ama Rossini bu grupta değildir. Şunu belirtmeliyim ki, Rossini’de yapılan kesintiler eserin akışını ağırlaştırır ve temsili yorucu kılar. Çünkü yapıdaki mantık yok olmaktadır, akış aksar…
Size birçok kez sorulan bir soruyu yinelemek istiyorum: Niçin Rossini?
– Çünkü onun kadar büyük çok besteci olmadığını düşünüyorum. Bununla birlikte bu kadar az veya eksik tanınan… Ciddi operanın bu büyük bestecisi uzun dönem birkaç eseriyle yalnızca komik opera yaratıcısının ötesinde anılmadı. Komik opera da büyük olduğu kadar, diğer alanda da oldukça başarılı. Rossini’nin büyüklüğü trajedinin yanı sıra insanı güldürebilecek unsurları da çok iyi tanıması, insan-oğlunun iki yüzünü de böylesine yüce bir anlatımla sunabilen başka bir besteci tanımıyorum. Rossini’ye hizmet etmek, onu gereken konuma ulaştırmak için sanıyorum bu özellik yeterli.
Türkiye’nin müzik yaşantısında da yeriniz oldu…
– Ankara’da bir dönem çalıştım. Gerçekten çok iyi bir düzeyi vardı Ankara’daki kurumların. Başarılı çalışmalar gerçekleştirdik. Şu anki konumunu merak etmekteyim. Birçok genç ünlü şan sanatçısı çıkaracağınızı

Zedda ve Mustafa Alaca

düşünüyordum, ama yeni kuşakta sizlerden isimlere rastlayamıyorum. Ayrıca İstanbul Festivali’nin açılışında görkemli bir ‘Aida’ temsili yapmıştık. İstanbul’da ise en çok köprüleri merak ediyorum. İkincisinin de yapıldığını biliyorum, acaba Boğaziçi’nin o eşsiz güzelliği yara aldı mı, diye düşünüyorum.
Yanıtlarınız için çok teşekkürler Sayın Maestro, sizi tekrar ülkenizde görmekten büyük mutluluk duyacağız.
– Böyle bir ziyaret beni de mutlu edecektir.
(Mustafa M. Alaca / Eylül 1992 / Gösteri Dergisi)

Linkler

Biyografisi

Share.

Leave A Reply

16 − eleven =

error: Content is protected !!