Ali Darmar / Tema bulduktan sonra izole ortamda çalışmayı tercih ederim

0

Melodiyi önemseyen çağdaş bestecilerimizden Ali Darmar 2016’da 70 yaşına girdi. 1971’den bu yana senfonik şiir, koro, bale müziklerinin yanı sıra şan için orkestra eşlikli eserler yazıyor. Yapıtlarının sayısı 20’ye yaklaştı. 1990’da Sümela Senfonik Şiiri’nin İDSO tarafından seslendirilmesi nedeniyle yapılan söyleşide eserini ve müzik serüvenini anlatıyor.

 

Fotoğraflar: Serhan Yedig

Sayın Ali Darmar, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Sümela Senfonik Şiiri’nizi seslendirecek. Bize yaşam öykünüzü anlatır mısınız? Bize biraz müzik yaşamınızdan söz eder misiniz? Nasıl başladınız, eğitiminizi nerelerde yaptınız?
– 1946 yılında İstanbul’da doğdum. İlk müzik çalışmalarına İstanbul Belediye Konservatuarı Piyano Bölümü’nde Verda Ün sınıfında başladım. Prof. Ferdi Statzer ile armoni, piyano, Popi Mihailides ile piyano çalışmaları yaptım. Bu çalışmalarımı sürdürürken bir yandan da Eczacılık Yüksekokulu’nu bitirdim. Kazandığım bir bursla Paris’e gittim, orada Nadia Boulanger, Annette Biendonne ile kontrpuan, armoni ve kompozisyon çalıştım. Ecole Normale de Musique’de German Moumel ile piyano çalışmaları yaptım. Ruel Malmarson Ulusal Konservatuarı’nın kompozisyon bölümünü Mme Francine’in sınıfından gümüş madalya alarak bitirdim. Ecole Normale de Musique de Paris’te Jacques Casterede’den kompozisyon dersleri aldım. Aynı kurumun yüksek bölümünü birincilikte bitirdim.
Yapıtlarınız daha önce hangi ülkelerde seslendirildi?
– Fransa, İsviçre, Hollanda, Macaristan, İtalya, Finlandiya. Danimarka, Birleşik Arap Cumhuriyeti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye’de seslendirildi.
Bir de ödülünüz vardı sanıyorum?
– 1985 yılında Sevda Cenap And Müzik Vakfı Gençlik Şarkısı Beste Yarışması’nda başarı ödülünü aldım.
Ülkemizde genç bestecilerin sorunları nelerdir ve bunları çözümlemek için neler yapılmalıdır? Emprezaryo’suz bir sanatçı düşünülebilir mi?
– Emprezaryo sorunu halledilmiş değil. Şunu belirteyim ki. bu sorun yalnız besteciler için değil, bütün müzikle uğraşanların büyük sorunu. Kanımca bu sorun hem devletin hem de özel kuruluşların ilgisiyle çözülebilir.
Var ile yok arası kadar az diyebileceğimiz müzik kritikçilerinin olması, nota basım sorunu ki bu da yine devletin katkısı artı özel kuruluşlarla halledilebilecek bir konu, klasik müziğe ait nota, plak ve kasetlerle gerekli olan malzemelerin dışarıdan getirilememesi ve Türkiye’de plak sektörünün oluşmaması.
Bestelerinizi yazmak için nasıl bir ortama gerek duyuyorsunuz ve bunu sağlayabiliyor musunuz?
– Temanın doğuşu herhangi bir ortamda oluşabiliyor. Ama o tema üzerinde çalışırken tamamen izole olmak gerekiyor. Bunu sağlamak için de bütün imkanlarımı kullanıyorum.
Ülkemizdeki kültür politikasının yeni sanatçıların yetişmesi için yeterli olduğuna inanıyor musunuz, değilse neler yapılmalıdır sizce?
– Ülkemizin kültür politikasını eleştirmiyorum. Ama bence sürekliliği ‘değişmezliği’ kültür politikasının etkinliğini ortaya koyar. Sanatçının yetişmesine gelince; her ortam sanatçının yetişmesi için imkan sağlar, çünkü sanatın oluşması için kültür birikimine ayrıca sabır, özveri ve sistemli çalışmaya da ihtiyaç vardır.
Genç besteciler arasında yapılacak yarışmaların önemi nedir?
– Bu yarışmalar bestecilerin daha iyi çalışmalar yapmaları için bir teşvik sayılabilir. Bu yarışmalarda jüriye düşen görev çok önemli. Jüri üyelerinin tarafsız olması, o anın başarısı için değil, kalıcı eser seçmekte özen göstermesi gerekir.
Biraz da ülkemizdeki konservatuar yetersizliğinden söz edelim…
– Türkiye’deki konservatuar eğitimi ile Avrupa’daki belli başlı konservatuar eğitimi arasında gözle görülür farklar var. Maalesef o seviyede değiliz, bunu kabul etmeliyiz. Konservatuarın yüksek bölümünü bitirmek için öğrenciyi tutmamalı. Öğrenciler arasında farklı yeteneğe sahip olan kişileri seçip vakit kaybetmeden dışarı yollamalı. Nedenine gelince, meselâ Paris Yüksek Devlet Konservatuarının yüksek bölümüne girme yaşı 16-21 arasıdır. Ne kadar büyük yetenek olursa olsun, 21 yaşından sonra kabul edilmez. Ayrıca girişte istenilen program bir hayli yüklüdür. Örnek olarak bu yılki Paris Yüksek Devlet Konservatuarı piyano bölümü giriş sınavının programını verebilirim. Seçmeli iki program var. Birinci seçenek: Bach: Prelüd ve Füg. Schönberg, Alban Berg, Bartok, Prokofiyef, Şostakoviç, Scriabin gibi 1920 sonrası, yani modern bir besteci.
İkinci seçenek: Chopin’den iki etüd. Romantik veya klasik bir besteci: Romantikse Schumann, Chopin gibi, klasikse Beethoven, Mozart, Brahms.
Bu yukarıda saydığım programlar birinci eleme sınavı için. İkinci eleme sınavında, zorunlu parça var. Bu yılki giriş sınavının zorunlu parçaları da Bach, Beethoven ve Debussy’di.
Hazırlık süresi 3-4 hafta. Bu sınavları başarmak için 16-21 yaş arasında kabul edeceğimiz öğrencinin belli başlı Beethoven sonatlarını, bütün Chopin etüdleri, Bach’ın prelüd ve füglerini öğrenmiş olması gerekli…
Kadıköy, Bakırköy, Şişli diye İstanbul’u bölgelere ayırıp bölge konservatuarlarının kurulması gerekir.
Böylelikle çocuklarını müziğe yöneltmek isteyen ailelere büyük kolaylık sağlanmış olur. Ayrıca yeni yetişen öğretmenlere çalışma ortamı da yaratılmış olur. Şunu belirtmek isterim ki, sanata karşı toplumumuzda büyük bir ilgi var. Devlet konservatuarlarında olan kalabalık böylelikle ilk etapta önlenmiş olur.
Sümela Senfonik Şiiri’nden biraz söz eder misiniz?
– Bir ara Sümela’ya gitmiştim oradaki doğal güzelliği beni çok etkiledi. Bu şiirde, Sümela’da geçirdiğim bir günü anlattım, diyebilirim.
(Fatoş Dilber / Mart 1990 / Gösteri Dergisi)

Linkler

Darmar piyano konçertosunu anlatıyor

 

Share.

Leave A Reply

twelve − 10 =

error: Content is protected !!