Antonio Meneses / Karajan, kolay şekillendirebileceği için gençlerle çalışmayı tercih ederdi

0

Brezilyalı Antonio Meneses, şef Herbert Von Karajan’ın son çellisti, Yıldızı 1990’ların başında parladı. 1987’te kazandığı Çaykovski Yarışması’ndan sonra şansı açılan Meneses, Karajan yönetimindeki Berlin Filarmoni’nin son solistlerindendi. Birlikte Deutsche Grammophon için Strauss’un Don Kişot’unu kaydettiler. Ardından Meneses yarım yüzyıllık Beaux Arts Trio’nun çellistliğini üstlendi. 2003 İlkbaharı’nda İstanbul’da resital verecekti. Avrupa turnesindeki sanatçıyı Belçika’da yakaladığımızda “Bu kadar çok mucize birbiri ardına nasıl gerçekleşti” diye sorduk. “Hayat bu” dedi gülerek. “Sürprizlerle dolu…”

Fotoğraf: Clive Barda

İki ay önce yaptığımız röportajda Mischa Maisky bize heyecanla Strauss’un Don Kişot’unu Berlin Filarmoni’yle seslendireceğini anlatmıştı. “Tüm çellistlerin hayalini bu eseri önemli orkestralar eşliğinde kaydetmek süsler, ben de yıllardır bu günü bekliyordum” demişti. Maisky’den 10 yaş gençsiniz, ondan 15 yıl önce bu eseri Herbert von Karajan yönetimindeki Berlin Filarmoni’yle kaydettiniz. Deutsche Grammophon’dan yayımlandı. Bu mucize nasıl gerçekleşti, Karajan’la nasıl tanıştınız?
– Hayat bu, sürprizlerle dolu… Bazı şeyleri açıklamak zor… Çaykovski Yarışması’nı kazandıktan sonra Karajan’dan konser ve plak kaydı için davet aldım. Önce Anne-Sophie Mutter ‘le Brahms’ın Keman ve Çello Konçertosu’nu kaydettik. Birkaç yıl sonra, Don Kişot mucizesini yaşadım. Karajan o dönemde genç sanatçılarla çalışmaktan hoşlanıyordu. Şansımın açık olduğu bir dönemdi. İşte hayat böyle bir şey. Bay Maisky’nin aynı fırsatı yakalamış olmasınden memnunum. Çünkü Don Kişot’u çalmak gerçekten önemli bir iş.
Eser ne kadar zamandır repertuarınızdaydı, Karajan’la hazırlık aşaması ne kadar sürdü?
– Uzun zamandır repertuarımdaydı. Daha önce defalarca çaldım. Bu nedenle kayıt öncesinde özel bir hazırlık yapmam gerekmedi. Fakat kayıt öncesinde orkestrayla birçok prova yaptık. Çok iyi hazırlandık. Bay Karajan provaları da içeren bir film yapılmasını istedi. Yani sadece müzik değil, projenin görsel bölümüne de hazırlanmamız gerekti. Film hazırlığı müzikten daha fazla zamanımızı aldı. Çünkü Bay Karajan tam bir mükemmelliyetçiydi. Önceden her planın videosunun çekilmesini istiyordu.

Plak kesilip biçilen seslerden oluşur, konser kaydını tercih ederim

Karajan’ın çekinilen bir şef olduğunu biliyoruz. Sizinle diyaloğu nasıldı, en fazla dikkatinizi çeken özelliği neydi?
– Provaya ya da konsere kafasında net fikirlerle gelirdi. Yorumlayacağımız eserin tüm ayrıntılarını planlamış, nasıl tınlaması gerektiğine karar vermiş olurdu. Orkestradan istediğini açıkça ifade ederdi. Daha önce böyle bir şefle karşılaşmamıştım. Çoğunlukla şefler provalar sırasında fikir geliştiriyor. Ulaşabilecekleri yorum düzeyini çalışırken keşfediyor. Edindiğim izlenim göre, Karajan’ın genç solistlerle çalışmayı tercih etmesinin sebebi de bu alışkanlığıydı. Çünkü gençleri şekillendirmek kolay. Müziğe yaklaşımını belirlemiş, üslubunun dışına çıkmak istemeyen olgun bir sanatçıyla aynı sonucu almak zor. Karajan zor rastlanan mükemmelliyetçilerdendi. Çevresindeki herkesten, bu arada solistinden de maksimum verim beklerdi. İsteklerini bazen iknayla bazen dikteyle iletir, mutlaka sonucunu alırdı. İşler istediği gibi gitmeyince çok mutsuz olurdu…
Anne Sophie Mutter’le yaptığınız kayıt sayesinde Don Kişot mucizesinin kapısını açtığını söylemiştiniz. Müzik hayatınıza bunun dışında etkisi oldu mu?
– Albümler bugün hepimizin hayatının bir parçası, gerçekten önemli. Bana sorarsanız müzik dünyasının bütünü ele alındığında o kadar da kıymetli değiller. Müzikle ilgili fikirlerimin, arzularımın gerçekleşmesi beni daha çok sevindiriyor. Mutlaka CD olması gerekmez. Dileklerim konser salonunda gerçekleşebiliyor. Plak dediğiniz şey kesilip biçilen, bir anlamda yeniden üretilen seslerden oluşur. Konserdeki duygulardan, heyecandan uzaktır. Bu nedenle konserler benim için daha önemli. Kayıt yapılacaksa, konser kaydı olmasını tercih ederim.

Dört kardeşim aynı orkestrada

Çocukluk döneminizle ilgili birkaç soru: Babanız nefesli enstrüman çalıyordu, hatta Rio de Janeiro Operası’nda nefesli grubunun şefiydi. Ondan etkilenmediniz mi, neden çelloyu seçtiniz?
– Babamın seçimiydi çello. Sadece benimkini değil, tüm kardeşlerimin enstrümanını o seçti. Kardeşlerim de yaylı çalgılar öğrenimi gördü. Üçü kemancı, bir çellistimiz daha var. Rio de Janeiro Opera Orkestrası’nda görev yapıyorlar. Babam nefesli çalgılarda gelecek görmemiş, yaylı çalgılarda uzmanlaşmanın geleceğimiz açısından daha yararlı olabileceğini düşünmüş.
Çelloya 10 yaşında başlamışsınız, öncesinde herhangi bir enstrüman çaldınız mı?
– Çellodan önceki ilgi alanım futboldu. Bol bol futbol oynadım…
Futbolu bırakıp çellonun başına kendi isteğinizle mi oturdunuz?
– Çelloya babamın zorlamasıyla başladığımı söyleyemeyeceğim. Çocuğunun müzik eğitimi almasını istedi. Onun babası müzikle ilgilenmesini yasaklamış. Trompeti, kornoyu, trombonu, bariton saksofonu babasından gizli öğrenmiş. Beni zorlamadı, babasının ona sunmadığı imkanı sundu. Enstrüman seçiminden dolayı hiç pişmanlık duymadım. Keman, kontrbas ya da piccalo çalabilirdim. Elime çello geçti, en iyi şekilde çalmaya gayret ettim.
Latin Amerika turnesi sırasında çellist Antonio Janigro tarafından keşfedilmeniz hayatınızı değiştirmişti. Tanışmanız rastlantı mıydı?
– Rastlantı sayılabilir. 14 yaşındaydım. Benim çaldığım orkestrayla konser verdi. Çello grubundan biri Janigro’nun eski arkadaşıymış. Bizi tanıştırdı. Onun için birkaç eser çaldım. Çok hoşuna gittiğini, eğitim için Avrupa’ya gitmeyi düşünürsem öğretmenlik yapabileceğini söyledi. Daha önce de önemli çellistlerle karşılaşmıştım. Janigro kadar ilgilenmemişlerdi. Avrupa’ya gitmem gündeme geldiğinde onunla çalışacağım için çok mutlu oldum.

Yönümü hislerimle buldum

Almanya’da eğitime başladığınızda ekol farkı nedeniyle zorlandınız mı? Alman çello ekolünün çok katı olduğu söylenir. Eğer Pablo Cassals’ın özgürlükçü yaklaşımını Latin ekolü kabul edersek, arada ciddi bir fark var…
– Bu soruya cevap vermek çok zor… 16 yaşıma kadar Brezilya’da ders aldığım öğretmenin çello teknikleri hakkında derinlemesine bilgisi yoktu. Hazırlık sınıfı öğretmeniydi. Janigro’yla çalışmaya başladığımda her şeyi yeniden yapılandırmam gerekti. Sıfırdan başlamadım tabii. Ama ilk birkaç ay ensrümanı tutma biçiminden çellonun ses üretimini sorgulamaya kadar birçok ayrıntıyı yeniden gözden geçirdim. Çellonun yetenekleriyle ilgili bilgilerim kısıtlıydı. Çocuk gibi çalıyordum. Yani bir ekolden diğerine geçmedim. Ekolün hiç olmadığı yerden, ekolün bulunduğu yere geçtim.
Sonra neler oldu? Öğretilenlere ne zaman eleştirel yaklaşmaya başladınız; çelloda kendi sesinizi nasıl buldunuz?
– Önce, Janigro’nun tüm öğrettiklerini tartışmasız kabul ettim. Temele ihtiyacım vardı çünkü. Ondan sonra öğretmenim olmadı. Kendi kendime geliştirdim tekniğimi. Kulaklarım ve hislerimle yolumu buldum. Diğer müzikçilerle çalışırken çok şey öğrendim. Karajan’dan, Beaux Arts’ta Menahem Preisler’dan… Usta şefler, kemancılar, piyanistler tek sözcük kullanmadan gençlere çok şey öğretebilir. Temeliniz ve hisleriniz kuvvetliyse istediğiniz yöne gidebilirsiniz. İyi müzikçi olmak için bir çellistin kılavuzluğuna ihtiyaç duymazsınız. İyi müzikçi olmak, iyi çellist olmanın bir adım daha ilerisidir. Sadece enstrümanına odaklanmak müzikçinin dünyasını küçültür.
Rostropoviç’ten ders aldığınızı okumuştum. Yoksa konser salonlarının dışında hiç karşılaşmadınız mı?
– Hiç ders almadım. Yönettiği orkestralarla konser verdim sadece. Çello üzerine de pek konuşmadık.
Öğrencilik yıllarında hayran olduğunuz çellistler kimlerdi?
– Öncelikle kemancılara hayrandım: Isaac Stern, David Oistrakh, Nathan Milstein… Çelloda tabii ki Pablo Casals. Sadece çellist yönüyle değil müzikçiliğiyle, insanlığıyla… Genç müzikçi birçok ustadan etkilenebilir, ancak kendi sesini aramak zorundadır. Etkileşimler biraz tuz, biraz biber gibi kişiliğe lezzet katar.
Misha Maisky, çellistlerin sırat köprüsü denebilecek Bach süitlerini kaydetmeden önce, yıllarca 35 farklı yorumunu dinlediğini söylemişti. Philips’ten yayımlanan Bach yorumlarınızın hazırlık süreci ne kadar sürdü, günün birinde yeniden kaydetmeyi düşünüyor musunuz?
– Ben de süitlerin birçok yorumunu dinledim. Fakat üst üste defalarca dinlemekten kaçındım. Arşivimde 35 farklı yorum yok ne yazık ki. Yedi ya da sekiz ayrı kayıt mevcut. Bach hakkında zihnimi açmak istediğimde keman, lut, piyano, koro eserlerini dinlemeyi tercih ediyorum. Diğer çellistlerin yorumunu dinlemekten daha yararlı. Bach’ın süitleri çelloda yorumlanması en zor eserler. Çocukluğumdan bu yana çalıyorum süitleri. Kayıt sorun değildi. Bir akşamda ilk üç süiti kaydettik. Geri kalanı iki günde bitti. Ama süitleri öğrenme sürecim hiç bitmeyecek. Sonuçtan hiç memnun olmadım, olmayacağım. Öyle görünüyor ki, bu eser sonu olmayan çalışma süreci gerektiriyor. Günün birinde, fırsat bulursam yine kaydedeceğim.

Beaux Arts’a nasıl girdim?

Beaux Arts Trio konser sonrası kuliste şef Kurt Mazur ile

Beaux Arts Trio’nun kurucusu, 40 yıllık çellisti Bernard Greenhouse’un yerini almanız müzik çevrelerinde sürpriz olarak değerlendirilmişti. Greenhouse’la daha önce çalışmış mıydınız, emekliliğe ayrılırken sizi Menahem Preisler’e o mu önerdi?
– İkimizin arasında çellist Peter Wailley var. Ben görevi ondan devraldım. Bay Greenhouse’la tanışıyorduk. Derslerini dinlemiştim. Ama yakın bir ilişkimiz yoktu, öğrencisi değildim. Menahem Preisler beni ilk kez birlikte verdiğimiz konserde duydu. Bizi biraraya getiren hayatın tesadüfleriydi. Kemancı Young Uck Kim tanışmamıza vesile oldu. Preisler onu birlikte çalmak için davet ettiğinde “ben çellist Meneses’le çalışırım” demiş. Menahem de “Sana güveniyorum, eğer bu kadar önemsiyorsan çağır, birlikte çalalım” diye cevap vermiş. Böylece trioya girdim.
2000 yazında Ravinia’da verdiğiniz konserden sonra Chicago Sun’da yayımlanan eleştiride “Preisler ve Meneses’in enerjisine bakılırsa Kim, Beaux Arts Trio için yanlış seçim” deniliyordu. Geçen yıl Kim yerini İngiliz kemancı Daniel Hope’a bıraktı. Şimdi eleştirmenlerle aranız nasıl?
– Gayet iyi… Eleştirmenler çok güzel şeyler yazdı hakkında. Hope, üçlüye eksik olan duyguyu taşıdı. Grup müziği zordur. Herkes artılarıyla beraber eksilerini de getirir. Müziğin çevresinde buluştuğunuzda çıkan sorunları da çözmeyi öğrenirsiniz. Kim’in sağlık sorunları vardı. Sağ kolu ve kaslarıyla başı derttteydi. Her konserde değil, bazılarında sağlığı nedeniyle zorlanıyordu. Eleştirmenler bunu yansıttı yazılarında. Aslında birlikte çalışmayı çok seviyorduk. Sağlığı yerinde olduğunda gerçekten çok özel konserler çıkarıyorduk. Daniel genç, enerji ve öğrenme isteğiyle dolu. Bu yönüyle gruba büyük katkıda bulunuyor.

Filipin’de milli kahraman gibi

Üç ayrı yolda aynı anda yürüyorsunuz: Beaux Arts’ın söz sahibi üyesisiniz, konservatuvarda öğretmenlik yapıyorsunuz ve ünlü orkestraların solisti olarak izliyoruz sizi. Öncelik sıralaması yapmanız gerekirse ilk sıraya hangisini koyardınız?
– Dersleri azalttım. Sadece yüksek lisans dersi veriyorum. Trio ve orkestra konserleri eşit oranda önemli benim için. Üçlüyle çalışırken acele etmeyiz. Amaç yorumda mükemmele ulaşmaktır. Zaman ikinci plandadır. Orkestra önünde konçerto çalmak ise farklıdır. Zaman kısıtlıdır. Bir ülkeden diğerine koşarsınız, aceleden hangi orkestra ve şehir olduğunu bile unutursunuz. Bazen provalar yarım kalır. Orkestrayla müzik yapmak bana biraz yapay geliyor. Oda müziğinin en güzel yönü bu tür kargaşalardan uzak olması. Çalıştığınız insanlar bellidir. Oturup müziğin özünü araştırır, daha derine inebilirsiniz.

Fotoğraf: Clive Barda

Dünyanın dört bir yanından hayranlarınız internette sizin için 400’ün üzerinde sayfa hazırlamış. Ancak yarısına bakabildim. Filipinliler’in hazırladığı sayfalar dikkatimi çekti. Sizi neredeyse milli kahraman ilan etmişler. Neden?
– (Kahkahalar) Eğer nedenini bilmediğinizi söylüyorsanız buna çok şaşırırım. (Kahkahalar) Filipinli piyanist Cecile Licad’la evliydim. 10 yıl süren evliliğimiz 1997’de bitti. Herhalde Filipinlerde çok sık konser verdiğimiz için hayranlarımız fazlaydı. Bilmem ki…
Oğlunuz Octavio’nun müzisyen olmasını istiyor musunuz?
– Octavio 15 yaşında. Piyano çalıyor. Müzikçi olmak isteyip istemediğini bilmiyorum. Artık devir değişti. Hayat yolunu kendi seçecek.
İlgi alanınız baroktan çağdaş müziğe uzanacak kadar geniş. Grazini’den, Popper’a birçok bestecinin eserini kaydettiniz. Programınızda hangi besteciler var?
– Beaux Arts için bazı genç bestecilere eser siparişi verdik. Gelecek yıl için Schnittke’nin Çello ve Keman Konçertosu’nu çalışıyorum. Daniel Hope ile çalacağız. Konser programımızda Brahms’ın ikili konçertosu da olacak. Bu arada Brezilyalı bestecilere eser siparişi vermeye başladım.
Size ithafen eser yazıldı mı?
– Birkaç oda müziği eseri yazıldı. Brezilyalı bir besteci uzun zaman önce bir konçerto yazmıştı. Ne yazık ki şu anda bestecinin adını hatırlayamıyorum.
Kemancı Joshua Bell için Edgar Meyer bir konçerto yazmıştı. Yıllarca konçerto Bell’in çekmecesinde bekledi. 1999’da Gramophone dergisi muhabiri sorduğunda Bell, sizin gibi, bestecinin adını dahi hatırlayamamıştı. 2001’de bu konçertoyla Grammy kazandı. Belki sizin de çekmecelerinizi karıştırma zamanı gelmiştir, ne dersiniz?
– (Kahkahalar) Belki…

Egosentrik değilim, belki olmalıyım!

Kedisi Cleo ve çellosu Alex

Hayallerinizi sorsam… Konser, kayıt, müthiş öğrenciler yetiştirme…
– Mümkün olduğunca güzel çalmak… Bundan başka hayalim yok. Eğer bir genç benim çaldığım müzikle ilgileniyorsa, öğrenmek isterse bildiklerimi ona aktarırım. Benden ona hediye olur. Adımın, imajımın ortaya çıkması için öğrenci yetiştirmek istemem. Bu kadar benmerkezci değilim. Kimbilir, belki de olmam lazım…
Biraz da entrümanınızdan bahsedebilir miyiz?
– Venedik ekolünden gelen Nelson Freire’nin çellosunu kullanıyorum. 1700’de yapılmış. Fransız yapımı bir çellom daha var. Gerard Wyss’ın elinden çıkmış. Konserlerimde çoğunlukla Freire yapımı çalgıyı kullanırım.
Türk müzikçilerle yolunuz daha önce kesişti mi, birlikte çaldınız mı?
– Hayır, hiç karşılaşmadım. Türk müzikçilerden sadece Pekinel Kardeşler’in kayıtlarını dinledim. Birkaç kez İstanbul Festivali’nde konser verdim. Yanlış hatırlamıyorsam en son beş yıl önce eski eşimle düo çalmıştık. Fakat Türk müzikçilerle tanışmadım.
(Serhan Yedig / Mart 2003 / İş Müzik)

Linkler

Antonio Meneses’in kişisel web sayfası

Share.

Leave A Reply

five × three =

error: Content is protected !!