Bruno Leonardo Gelber / Piyanistlik atletizme benzer, ruhsal uyum gerilimden sonra devreye girer

0

Arthur Rubinstein’ın “neslinin en büyük piyanisti” olarak tanımladığı Bruno Leonardo Gelber gerçek bir harika çocuk olarak başladı müzik kariyerine. Müzik dolu bir ortama doğdu. İlk konserini beş yaşında verdi. Yedi yaşında geçirdiği ağır çocuk felci döneminde dahi, piyanoyla yoğun ilişkisine son vermedi. 19 yaşında Marguerite Long gibi efsanevi bir hocadan ders aldı ve uluslararası kariyerine başladı. Lorin Maazel, Rudolf Kemph, Ferdinand Leitner, George Szell gibi ünlü şeflerle çalışan sanatçı Beethoven, Brahms, Chopin, Schumann, Lizst, Schubert yorumlarındaki büyük ustalığıyla takdir kazandı. Şimdilerde 80’ine yaklaşıyor, Monte Carlo’da emekliliğin keyfini çıkarıyor. 1988’de İstanbul’da konser veren piyanist çağdaş bestecilere ihtiyatla baktığını belirtip “Günümüzün Beethoven’lerini zaman belirleyecek” diyor.

 

Gelber üç yaşında piyano ile tanıştı. Babası viyola, annesi ise evde sürekli piyano çalışmalarına karşın Gelber’in müzikle ilgilenmesini islemiyorlardı. Fakat onun müzik sevgisi ailesinin yarattığı bütün engelleri aşıyordu. Beş yaşında verdiği ilk konserde, annesiyle birlikte Mozart’ın ‘Dört El İçin Sonat’ını seslendirdi.

“Müzik benim için bir tür aşk. İnsanlar aşık olunca birbirlerinden ayrı yaşayamayacaklarına inanırlar, aynı duyguyu müzik için hissediyorum. Tutku çok önemli, ama kişi ne yapmak istediğim belirleyebilmeli. Hastalanınca yatağımı piyanonun altına yerleştirip çalışmalarımı bu şekilde sürdürdüm.”

Konservatuvar öğrenimi görmedi

Gelber’in eğitimi özel derslere dayanıyor, hiçbir konservatuarın öğrencisi olmamış. Katıldığı tek yanşma ise Marguerite Long Piyano Yarışması… Üçüncülük ödülünü kazanan sanatçı, bunu kariyeri için yeterli görüyor…

“Yarışmaların sonuçları her zaman gerçek başarıları belirlemez. Birinciliği kazanıp hiçbir şekilde ilerleme kaydedemeyen birçok sanatçı vardır. Yarışmalar bu tür işleri kolaylaştıran pasaporttan başka bir şey değil.”

Arthur Rubinstein ile tanışan Gelber, ‘Reichenbach’ filminde sanatçıyla birlikte rol alır. Hayatı seven, yaşayan, heyecanlı, yaratıcı ve rafine bir kişilik olarak tanımlıyor Rubinstein’i…

Romantik bir insandı, istediği an dikkatleri üstünde toplardı. Üç notayla değişik bir atmosfer yaratabilirdi.

Alkol kullanmıyorum, et yemiyorum

Çağdaş müzik ise Gelber’in ilgi alanına girmiyor. “Bu dönemin Beethoven’larını zaman belirleyecek” diyor. Diğer sanat dallarındaki çağdaş çalışmalara oranla müzik eserlerinin aynı ilgiyi derleyememesini ise. “Müzik belki insanların duygularına eskisi gibi seslenmiyor. Arjantinli besteci Ginasteri “Her şeyi denedik, sonunda eski tekniklerde besteleyeceğiz; diye vurguluyor. Haklı olup olmadığını zaman gösterecek” diye değerlendiriyor.

Gelber senede 120 konser veriyor. Düzenli yoga ile seyahat ve konserlere hazırlanıyor Avrupa’dan Amerika’nın birçok kentine yayılıyor konser alanı

“Piyano atletizm gibi. Ruhsal bir uyumun gerilimlerden sonra devreye girmesi gerekiyor. Bundan sonrası normal hayat değil ve birçok sanatçı hedeflerini fazla alkol veya diğer bazı fiziksel aksaklıklarla kaybediyor. Ben alkol kullanmıyor ve et yemiyorum. Seyahat etmek ve ver değiştirmek yıpratıcı bir yaşam tarzı. Tek ortak eleman müzik yapmak, dinleyici, salon, piyano ise değişen elemanlar her birinden sonra  farklı bir esin gerekiyor.”

(Mustafa Alaca / 1 Haziran 1994 / Gösteri Dergisi)

Metin yazarın onayıyla internete aktarıldı.

Share.

Leave A Reply

3 + 9 =

error: Content is protected !!