Doğaç İşbilen / Cem Mansur’un TUGFO’daki konuşmasını dinledim, besteci olmaya karar verdim

0

Yedi yıl obua eğitimi aldıktan sonra besteci olmaya karar verdi Doğaç İşbilen. 20 yaşında ilk piyano konçertosunu yazmaya koyuldu. Bu arada HÜ ADK Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Bölümü’ne kabul edildi. Henüz hazırlık sınıfında okurken konçertosuyla İKSEV 10. Ulusal Beste Yarışması’nı kazandı. 2019’da ise piyanolu beşlisiyle Süreyya Operası Beste Yarışması’nda birinci oldu. Türk Beşleri’ni örnek alan genç besteci “Hedefim kalıcı eserler yazmak ve bunların yurtdışındaki ünlü salonlarda seslendirilmesi” diyor.

Müziğe hangi koşullarda başladınız?
– Babam gitarist. Evimizde doğal olarak hem klasik müzik sohbetleri yapılırdı hem de eser dinlenirdi. Kendisinin çaldığı eserlerin çok hoşuma gittiğini fark ettikten sonra ben de gitarı denemek istedim. Çok geçmeden bana gitar aldılar. Babamın benden çalmamı istediği eserlerden daha çok kendim ortaya bir müzik çıkarmaya çalışıyordum. Zaman geçtikçe müziğe ilgim daha da arttı. Ailem bunu fark etti. “Konservatuvarda okumak ister misin” diye sordular. Büyük heyecanla “evet” dedim. İlkokulun bitmesine yakın üç aylık kısa bir hazırlık döneminden sonra Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nın açtığı yetenek sınavına katıldım. Okula kabul edildim.
Yedi yıllık obua öğrenimi ses dünyanıza neler kazandırdı?
– Bir çok şey kattı elbette. Hocamla çalıştığım bireysel obua derslerimde, bir yorumcu gibi düşünebilmeyi, notalara nasıl anlam katılabileceğini öğrendim. Bu da yeni eserlere olan merakımı artırdı. Sonrasında içinde bulunduğum oda müziği grupları ve orkestralar sayesinde önemli eserlerin derinliklerinde neler saklı olduğunu, aylarca çalışma sonrasında ortaya neler çıkartılabileceğini ve bir bestecinin anlatmak istediklerini en iyi şekilde nasıl aktarılabileceğini gördüm. Bulunduğum çevre sayesinde başka enstrümanların özelliklerini, zorluklarını ve orkestradaki yerlerini yakından izledikçe aslında sadece obuacı olarak değil bütün çalgıcıların gözünden bakıyor gibiydim. Müziğe duyduğum bu ilginin her gün artmasının sebebinin 7 yıl boyunca yaşadıklarımın getirisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Cem Mansur’un konuşmasından
öyle etkilendim ki…

Yorumculuktan besteciliğe yönelmeye ne zaman, neden karar verdiniz?
– Besteciliğe yönelme fikri, 6. sınıfta aldığım solfej dersleri sayesinde, küçük bir eser yazmamla ortaya çıktı. O zamanlar ciddi olarak düşünmüyordum tabii. Yıllar geçtikçe ben de küçük parçalar yazmaya devam ettim. 2015 yılında, sınavını kazanarak katıldığım Türkiye Uluslararası Gençlik Filarmoni Orkestrası’nın (TUGFO) bir aylık yoğun geçen çalışma süresinin bir gecesinde, değerli şef Cem Mansur hocamız bizlere çaldığımız eserlerin içindeki anlamlarını, aslında bestecinin bizlere ne aktarmak isteğini ve eserlerin önemli tarihini anlattı. Sonrasında ise daha önce hiç duymadığım, dinlemediğim eserleri dinletti. O geceden o kadar etkilenmiştim ki, işte ilk o zaman ciddi olarak besteciliğe yönelmem gerektiğini anlamıştım. 2016 yılında ise artık bir şeyler yazmayı deniyor ve aynı zamanda kompozisyon bölümünün sınavı için de hazırlanmaya çalışıyordum. Aynı sene yaylı kuartet için üç bölümlü toplam 15 dakikalık bir eser yazmıştım. Arkadaşlarıma götürdüm ve onlar da beni kırmadılar, hemen çalmak istediler. O gün kuarteti yazarken ne hissettiysem aynı şeyi arkadaşlarımın da hissettiğini gördüm. Çok başarılı bir eser olmasa da, çalınmasının verdiği heyecan anlatılamazdı benim için. O günden sonra artık besteciliği profesyonel şekilde yapmak istediğimden emindim.
Bugüne kadar kaç eseriniz seslendirildi, seslendirilmeye hazır kaç eseriniz var?
– Profesyonel olarak yazdığım iki eser seslendirildi. Bunlardan biri piyano konçertosu, diğeri ise obua ve piyano için yazdığım 9 dakikalık bir eser. Üzerinde çalıştığım bir çok fikir var tabiiki ama seslendirilmeye hazır şimdilik üç eserim var.

Yasaklar dünyamızı sınırlıyor

Klasik müziğin engin coğrafyasında, şu anda bulunduğunuz konumu nasıl tanımlıyorsunuz, hangi akımlara yakın hangilerine uzaksınız? Hangi yönde kendinizi geliştirmeyi planlıyorsunuz?
– Şu anda öğrenme sürecindeyim. İlgimi çeken ve gelişmemi sağlayacak bir çok akım var tabiiki ve bu akımlardan en iyi şekilde faydalanmaya çalışıyorum. İçlerinden en yakın hissettiğim, Türk beşlerinin halk müziği ile Batı müziğini birleştirerek ortaya çıkarttığı akım diyebilirim. Ancak iyice ilerledikten sonra kendi stilimi bulup o yönde kendimi geliştirmeyi planlıyorum.
Dünyadaki müzikle ilgili gelişmeleri ne kadar ve nasıl izliyorsunuz?
– Çok değerli hocalarımın da yardımıyla elimden geldiği kadar takip etmeye çalışıyorum tabiki. İnternetteki Wikipedia gibi önemli bilgi kaynakları Türkiye’den erişime kapatıldığından beri dünyadaki gelişmeleri izlemek bir hayli zorlaştı. İçinde bulunduğumuz konumun getirdiği sınırlamalar ve yasaklar doğrultusunda bilgi edinmek, paylaşmak, kaynaklardan yararlanmak veya dünyanın neresinde olursa olsun, özellikle müzikle ilgili önemli olayları takip etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Zihinsel açıdan hangi kaynaklardan beslenirsiniz?
– Genelde müzik dinlerim. Yeni veya eski müzikler araştırıp, başka şeflerin, solistlerin ve orkestraların yorumlamalarını takip ederim. Her ne kadar meslek olarak yapsam da aynı zamanda hobi de olabilir müzik benim için.
Klasik müziğin evrensel düzeyde dinleyici kaybı, genç kuşağa ulaşma sorunları, çağdaş müziğin hibrit hale gelmesi gibi konular ilginizi çekiyor mu, çözüme yönelik fikirleriniz var mı?
– Popüler kültürün bu kadar yaygın olduğu bir devirde, görsel medyanın sanata neredeyse hiç yer vermemesi, klasik müzik alanında konser imkanlarının sunulmaması, eğitimine verilen desteğin bu denli az olması, müzik kurumlarının kapatılması gibi unsurlar, sanatın yaygınlaşmasının önüne geçti. Gerektiği ilgiyi görmedikçe sanatın halka ulaşma sorunu her zaman devam edecek gibi gözüküyor.
Kendinize ve klasik müziğe Türkiye’de gelecek görüyor musunuz?
-Daha önce de dediğim gibi Türkiye, sanata gerekli ilgiyi göstermediği için ilerleme kaydetmesi çok zor gözüküyor. Herkes gibi ben de bir gelecek görmek istiyorum tabiki. Ancak her geçen gün farklı bir sanat kurumunun kapatılma sorunu, eğitime gereken desteğin verilmemesi gibi önemli sorunlar gündemde olduğu sürece, hedefimiz bir gelişme sağlamak değil, sanatı hayatta tutmaya çalışmakmış gibi gözüküyor.
Nasıl çalışırsınız, eser yazarken çağdaş teknolojiyi kullanıyor musunuz?
– Piyano başında çalışırım. Eserleri kağıt-kalemle de yazdığım oluyor ancak okunaklı ve temiz bir nota ortaya çıkarmak amacıyla bilgisayarda çeşitli yazılımları kullanıyorum.

Erkin’in konçertosu ilham verdi

Doğaç İşbilen, ödülünü İKSEV Yönetim Kurulu Başkanı Filiz Eczacıbaşı’ndan aldı

Yarışmayı kazanan eserin çıkış fikri neydi, nasıl bir ses örgüsü planladınız?
– Bestecilik fikri ilk oluşmaya başladığından beri her zaman bir orkestra için eser yazma hayalim vardı. Eczacıbaşı yarışmasını ilk gördüğümde henüz kompozisyon bölümünün sınavına hazırlanmaktaydım. Böyle bir fırsatın sunulduğunu gördüğüm anda kaçırmamam gerektiğini düşündüm. Bugüne kadar besteci olmak istememi sağlayan bütün fikirlerimi en güzel aktarabileceğim yerdi benim için. Piyano konçertosunu yazma kararı aldıktan sonra birçok bestecinin yapıtlarını inceledim. Ulvi Cemal Erkin’in konçertosunu çok seviyordum. Bu eser benim için önemli bi resin kaynağı oldu. Esere ilk başladığımda üç bölümlü, “hızlı – yavaş – hızlı” şeklinde olacağını biliyordum. Ancak nasıl ilerlemem gerektiğini hiç bilmiyordum. Henüz kompozisyon eğitimi almadığım için, çoğu şeyi

İşbilen, 2019’da Süreyya Operası’nın beste ödülünü kazandı.

kompozisyon okuyan arkadaşlarıma sorarak veya araştırarak keşfediyordum. Bilgi topladıkça eser gözümde daha da şekillenmeye başladı. Çok geçmeden esere başladım ve bugüne kadar hep yazmak istediğim fikirleri uyguladım. Geleneksel Türk müziğinin makamsal ve ritmsel yapılarından esinlendim. Oldukça yoğun ve enerjik bir yapı kurmak istedim. Bu yoğun yapıya kontrast olması için sade ve lirik temalar kullandım.

Yarışmaya eserinizi göndermeden seslendirme, hocalarınızdan fikir alma fırsatı buldunuz mu, yaklaşımları nasıldı?
– Şartname gereği eserin seslendirilmemiş olması gerekiyordu. Eğer böyle bir şansım olsaydı da yine de seslendirilebileceğini sanmıyorum. Konçertonun ilk bölümünü bitirdiğimde kompozisyon bölümünün sınavını kazanmıştım. Hocama gösterdim. İyi veya kötü, bana yardımcı olacak eleştirilerde bulundu. Yazacağım diğer bölümler için, teknik anlamda bir çok kolaylık sağlayacak fikirler gösterdi.

Rakiplerim muhteşemdi

Finalde dinlediğiniz üç eserden hangisine oy verdiniz, konçertonuzun birinci olmasını bekliyor muydunuz?
– Dinlediğim iki eser de muhteşemdi. Final konserinde üç konçertoya da oy kullandım. Provalar o kadar keyifli geçiyordu ki, yarışma sonuçlarından daha çok eserlerimizin çalınmasının mutluluğu içerisindeydik.
Birincilikten sonra eserinizle ilgili ne gibi tepkiler aldınız?
-Aldığım tepkiler ve yorumlar oldukça olumluydu. Çok değerli hocalarımdan olumlu veya olumsuz bir çok yorum aldım.
Şu anda yazdığınız eser var mı, hangi konularda çalışıyorsunuz, gelecek hedefleriniz, hayalleriniz neler?
-Üzerinde çalıştığım üç eser var şu anda. Genellikle piyano ağırlıklı çalışıyorum. Gelecek hedeflerimi sıralamam gerekirse şunları söyleyebilirim: Yurt dışına gitmek, orada da eserler ortaya çıkarmak, dünyaca ünlü salonlarda eserlerimi seslendirmek ve kalıcı eserler yazmak…

(Serhan Yedig / 16 Ağustos 2018 / Müzik Söyleşileri)

Share.

Leave A Reply

five + 18 =

error: Content is protected !!