Gabor Boldoczki / Trompet sadece şenlik çalgısı değildir, çello, keman gibi de tınlamalı

0

Macar trompetçi Gabor Boldoczki, klasik müzik dünyasının hızla parlayan yeni yıldızlarından. Sony Klasik plak firmasından üçüncü albümü 2013 Kasımı’nda tüm dünyada piyasaya sunuldu. Venedik gezisinin esiniyle kaydettiği Tromba Veneziana” Da trompeti geleneksel şölen çalgısı konumundan çıkarıp her duyguyu yansıtan, dramatik yönü üçlü bir çalgıya dönüştürmeyi deniyor. 37 yaşındaki müzikçiyle Piyano Festivali için geldiği Antalya’da konuştuk.

 

Fotoğraf: Marco Borggreve

Trompet sizin seçiminiz miydi, yoksa ailenizin, hocanızın mı?
– Babam müzik okulunda, bakır nefesli çalgılar öğretmeni… 8 yaşında piyanoya başladım. Babam evde çaldığında trompeti görüyordum. 9 yaşında bana da bir trompet verdi, çalmasını öğretmeye başladı. Sanıyorum, onun sayesinde sevmiştim bu enstrümanı. Babamla birlikte, aile içinde çalmak için öğrendim. Her gün belirli süre ayırmıştım müziğe. Babam da izliyordu çalışmamı. Ona şükran borçluyum. 14 yaşında Macaristan’da önemli bir yarışmayı kazandım. Ardından 20 yaşında, doğum günümde, Cenevre Yarışması’nda birinci oldum. Bu sürpriz başarının ardından müzisyenliği seçtim…
İlk yıllara dair kötü anılar var mı hafızanızda; çalışmaktan şişen dudaklar, ağrıyan dişler gibi…
– (Gülüyor) Hayır yok… Çocuklar için çok önemli şey bir enstrüman çalmasını öğrenmek… Sadece müzik öğrenmiyorsunuz, aynı zamanda zihinsel egzersiz yapıyorsunuz. Bir enstrüman çalmasını, biraz müziği öğrenmek sizi farklı bir kişi yapar. Sorumluluk duygusunu, çalışmanın önemini kavrar, yeterince çalıştığınızda bu çabanın ödülünü göreceğinizi öğrenirsiniz. Babama şükran borçluyum bana bu enstrümanı öğrettiği için. Kuşkusuz başlangıçta onun arzusuyla başlamıştım, fakat sonrasında zorlama olmaksızın kendim sürdürdüm. Tüm çalgılar, özellikle de trompet düzenli çalışmayı gerektirir. Başlangıçta düzenli çalışmanın nedenini kavrayamıyordum. Zamanla bu sorumluluğu üstlendim. Babamın sözü sloganım oldu: “Önce kahvaltı, sonra egzersiz.” Her gün… Annem matematik ve fizik öğretmenidir… O zamanlar “Yeterince müzik egzersizi yaptım. Artık biraz özgürlüğe ihtiyacım var, bilime yönelebilirim” diye düşünüyordum. 14 yaşında babam “Müzikçi olacak mısın” diye sorduğunda “hayır” demiştim. Aynı yıl kazandığım yarışma beni öylesine sevindirdi ki, çalışmayı sürdürdüm. Dahi çocuk değildim. Her gün düzenli çalışmam gerekiyordu.  20 yaşında gelen ödül, bana düzeyimin iyi olduğunu, çalışmaya devam etmemin akılcı olacağını gösterdi.

Mucize için her gün
çalışmak gerekir

Trompet çocuk için çok zor bir enstrüman: Tuşlara basmak yetmiyor. Dudakları koruyacak özel bir teknik, iyi bir nefes, el ve zihin becerisi gerektiriyor. Freddie    Hubbart’tan Wynton Marsalis’e pek çok önemli trompetçinin aşırı çalışıp dudaklarını    patlattığını, ciddi sorunlar yaşadığını biliyoruz. Siz bu tür sorunlar yaşadınız mı?
– Nefes verirken dudaklarınızda yarattığınız titreşimle trompette ses yaratıyorsunuz. Bir tür mucize yani. Dudaklar, yüzün ön bölgesindeki kaslar, nefes sürati, dil, nefes gücü, artikülasyon öylesine özel bir uyuma varmalı ki, doğru ses çıkabilsin. Nefes çıkarken bu sesi yaratması gerçek bir mucize. Bu mucize için her gün çalışmanız gerekiyor (gülüyor). Çocukken günde 5 saat çalışırdım. Şimdi günde 2-3 saat yetiyor. Her gün çalışıp kaslarıma formda kalmalarını sağlayan enerjiyi gönderiyorum. Konser öncesinde sporcular gibi dinlenip kendimi toparlamam gerekiyor. Kolay değil, ama öğreniliyor… Yeterince çalışırsanız, bu enstrümanda da teknik sorunların ötesine geçebiliyorsunuz.
Piccolo trompet ve flügelhornu ne kadar zamandır çalıyorsunuz?
– Temel iki trompet türü: si bemol ve do… Bu iki enstrümanda iyi bir temel oluşturduktan sonra diğerlerine geçmek mümkün. Piccolo, boyut olarak diğerlerinin yarısı. Yani çok daha tiz… Özel bir ağızlık ve çalmak için büyük bir güç gerekiyor. Hocam 17 yaşından önce piccolo çalmamam konusunda beni uyarmıştı. Flügelhorn’u (büğülü) da dört yıldır çalıyorum. Bir süredir birlikte konser verdiğim Sergey Nakanov’un teşvikiyle bu çalgıya başladım.

Flügelhorn’uma bas tonlar
için ilave valf yaptırdım

Fotoğraf: Marco Borggreve

8 Kasım’da piyasaya çıkan yeni albümünüzde özel bir flügelhorn çaldığınızı söylüyorsunuz; bu çalgı nasıl ve neden üretildi, müziğinize ne getirdi?
– Trompet bir şenlik çalgısı, sesi bu coşkuyu, törenselliği taşıyor. Ben trompetin aynı zamanda keman, çello gibi tınlamasını, obuanın melankolisini yansıtmasını hatta insan sesi gibi tınlamasını, kısaca dramatik güce kavuşmasını istiyorum. Tromba Veneziana albümünde bu amaçla özel yapım bir flügelhorn çaldım. Diğerlerine oranla valf sayısı bir fazla, yani dört. Daha bas sesleri bu sayede elde edebiliyorum. Ayrıca diğer nefesli çalgılar için yazılmış oda müziği eserlerini de icra edebiliyorum.
Tromba Veneziana albümünüzün geçmişteki yedi albümden repertuvar, icra, teknik açısından ne gibi farkları var?
– Bir albüm üzerine çalışmak sanatçının önünde yeni kapılar açıyor. Örneğin Bach icra ederken, besteci ve çağı hakkında çok güzel kitaplar okumuştum. İki yıl önce tatile gittiğim Venedik’te İtalya’yı ne kadar çok sevdiğimi fark ettim. İtalyan eserleri kaydetmeye karar verdim. Geçmişte “İtalyan Konçertoları” adlı bir albümüm yayımlanmıştı. Barok, klasik, romantik dönem eserlerini bir araya getirmiştim. Bu kez zengin barok müzik kültürüne sahip Venedik’e ve sadece Vivaldi’ye odaklanmak istedim. 4-5 ay boyunca derinlemesine inceledim eserlerini. Bu sayede bu büyük besteciyi yakından tanıma şansı buldum. 500 konçerto yazmış, fakat trompete uygun eser az. Tek trompet konçertosu var. Ben de diğer enstrümanlar için yazılmış, yaşam sevinciyle dolu altı konçerto seçtim. Bu eserleri trompet için düzenledik. Parlak, gösterişli eserlerin arasına romantik, melankolik, meditatif unsurlar gerekiyordu. Bunun için flügelhorn devreye girdi. İki arya seslendirdim. Albümde birlikte çalıştığımız Capella Gabetta topluluğu dönem çalgılarını kullanıyor. Çok ilginç bir buluşma oldu. Kayıt öncesinde biraz endişeliydim. Onlar dönem çalgılarıyla, ben modern piccalo trompetimle çalacaktım ve uyum sorunu yaşanmasından korkuyordum. Neyse ki çalgılarını daha pes akord ettiler ve sonuç beklediğimden de iyi oldu. Artikülasyon, yüksek re’ler istediğim gibi… Özellikle grubun lideri Andres Gabetta’nın büyük desteğini gördüm…

Düzenleme yaparken eserlerin yapısını zorlamıyorum

Fotoğraf: Marco Borggreve

Düzenlemeleri siz mi yapıyorsunuz?
– Eserin ruhu trompete uygunsa düzenleme yapıyorum. Eserin orijinal yapısını çok fazla değiştirmekten yana değilim. Ortak bir ton bulmaya, düzenlemeyi buna göre yapmaya çalıyorum. Eğer Vivaldi’nin Gitar Konçertosu’ndaki gibi arpej ile karşılaşırsam, bu gitar tekniğini trompette yapmam mümkün değil. Ben de süslemeler yazıyorum… Vivaldi müziğinde sevinç, hüzün, coşku, melankoli birbirini izler; albümdeki uyarlamalarda bu yaklaşıma bağlı kaldım.
Caz trompetçilerinin doğaçlama özgürlüğüne imrenir misiniz? Hiç caz çaldınız mı, caz virtüözlerinden etkilendiniz mi?
– Caz dahil her tür müziği dinliyorum. Cazın klasikle çok yakın bağları var. Klasik yazılı müzik, caz doğaçlama… Fakat hiç caz çalmadım. Belki bir gün emrovizasyon yaparım. Fakat bunun için iyi olmam gerekiyor. O güne kadar enerjimi, zamanımı eser siparişi verip trompet repertuvarını genişletmeye adadım. Bu açıdan trompet konçertosu yazan Fazıl Say’a teşekkür borcum var…
Fazıl Say’la konçertonun yazım sürecinde ortak çalışma yaptınız mı?
– Kısmen… 2010 yılında Almanya’da Festival Mecklenburg-Vorpommern’in resmi sanatçısı olmam teklif edildiğinde tek koşulum eser siparişi vermeleriydi. Çok mutluyum ki bu proje için Fazıl Say’ı bulabildik. Besteleme sürecinden önce trompet üzerine kısa bir konuşma yaptık. Ona enstrümanın kullanımındaki riskleri anlatım. Müthiş bir müzikçi, iyi bir dostuğumuz var. Zaman zaman telefon açıp bir şeyler sorardı. Nihayet tamamlandı…

Fazıl Say’ın konçertosu gerçek bir başyapıt

Bu eser sanatınıza neler kazandırdı?
– Gerçek bir başyapıt. Büyük bir eser. Barok konçertolar çoğunlukla 15-17 dakikalık eserlerdir. Bu eser 30 dakikayı aşan görkemli bir yapıya sahip… Tipik piyano konçertosu kadar uzun. Birinci bölümü harika, klasik yaklaşımlı, trompet geleneksel yöntemlerle kullanılmış. İkinci bölüm ise melodik ve armonik açıdan oryantal yaklaşım sergileniyor. Üçüncü bölüm çok güzel bir Anadolu türküsü formunda. Bir Anadolu türküsünü varyasyonlarıyla birlikte çalmak, böylesine engin bir duygu dünyasında yolculuk yapmak harika bir deneyim.
İş Sanat’ta vereceğiniz konserde olduğu gibi bir gecede ardı ardına üç ya da daha çok konçerto çalmak dudaklarınız açısından sorun yaratmıyor mu?
– Trompet öyle bir enstrüman ki, her zaman yüzde 100 iyi çalmanız gerekiyor. En küçük bir hatayı o anda herkes duyuyor, hissediyor. Saklamak mümkün değil. Yorumcu olarak mükemmeliyetin peşinde değilim. Tabii ki en iyi şekilde çalmak için elimden geleni yapıyorum, fakat önceliğim müziğin içeriğini, ruhunu en iyi şekilde yansıtmak. Dudaklarımı korumayı zamanla öğrendim. Öğrenciliğimde babam, ilk öğretmenim şunu söylemişti: “Çalış, çalış, çalış.” O söylemese de bu tavsiyeye ben şunu ekledim: “Dinlenmeyi de ihmal etme!” Bu nedenle konserlerime sınır getirdim. Yılda en fazla 60 konser veriyorum.  Yani ortalama 180 günüm yollarda geçiyor. Bu bana yetiyor… Kimi sanatçılar yıldırım hızıyla şehirler arasında dolaşır, kısacık provalarla konsere çıkar. Ben konser vereceğim şehre yeterince önce gitmeye, hakkıyla prova yapmaya, sahneye çıkmadan önce istirahat etmeye özen gösteririm. Yoga yaparım, uykuma dikkat ederim.  Tüm bu önlemler sayesinde sahnede sorun yaşamıyorum.
İstanbul konserinin programını nasıl oluşturdunuz?
– Gidon Kremer iyi dostumdur. Beş yıl önce tanışmış, onun önerisiyle Kremerata Baltica eşliğinde İsviçre’de konserler vermiştim. Orkestra Baltık ülkelerinin en iyi genç müzikçilerini bir araya getiriyor. Son üç yıldır orkestrayla konser vermemiştim. Bu nedenle hem çok mutluyum hem de heyecanlı. Renkli ve ilginç bir program hazırladık. Giuseppe Torelli’nin eseri, trompetin şölen habercisi olarak yer aldığı klasik bir konçerto. İkinci eser yeni albümümde seslendirdiğim Vivaldi’nin keman konçertosu. Bu eserde trompet, kemandan çok daha belirgin, güçlü bir ses olarak ortaya çıkıyor. Yine trompetten şölen motifleri duyuyoruz. Üçüncü konçerto Donizetti’nin romantik eseri. Küçük bir opera gibi düşünülmüş. Trompet birbirinden güzel aryalar söyleyen solist gibi. Bu eseri de piccolo trompetle seslendireceğim.
Son olarak yeni projelerinizden söz edelim isterseniz…
– Trompet için yeni repertuvar arayışım sürüyor. Barok konçertolardan trompet uyarlamalarını sürdürüyorum.  Bunun yanı sıra çağdaş bestecilere eser siparişi veriyorum. Şu sıralar beni en mutlu eden olay Krzysztof Penderecki ile sürdürdüğümüz çalışma. Penderecki, benim için yeni trompet konçertoları besteliyor.
(Serhan Yedig / Kasım 2013 / Müzik Söyleşileri)

Linkler

Sanatçının kişisel web sayfası

Share.

Leave A Reply

19 − one =

error: Content is protected !!