Joshua Bell / Kemanda Stradivarius’tan, otomobilde Porsche’den vazgeçmem

0

Klasik müziğin pop yıldızları kadar ünlü kemancısı Joshua Bell dört yıl aradan sonra 2004’te, ikinci kez İstanbul’a geldi. Bu kez UBS’in yılda 10 milyon dolar harcayıp, 37 ülkenin çok yetenekli gençlerinden oluşturduğu Verbier Festival Orkestrası eşliğinde çaldı. Geçen konserden bu yana 4 milyon dolar ödeyip Stradivarius yapımı bir keman alan, CD ve ödül sayısını çoğaltan, emprovizasyonlara başlayan Bell’in peşine konserden 10 gün önce Amerika’da düştük, Japonya’da cep telefonundan yakaladık. Fizik, müzik, elektronik dahil hayatındaki yeni gelişmeleri konuştuk.

Sakıncası yoksa eğlenceli bir konuyla başlayalım. Dört yıl önce, ilk İstanbul konserinize geleceğiniz günlerde People dergisince En Güzel 50 Kişi arasında gösterilmiştiniz. Ayrıca milenyumun altı yakışıklısından biri seçildiniz. Geçen röportajımızda bu konuyu gündeme getirtiğimde, ciddi biçimde kadınlar tarafından taciz edildiğinizi anlatmıştınız. O gün bugündür adınızı yakışıklılar listelerinde göremiyoruz. Hayırdır, klasik müzik dünyasında yakışıklılığınızı gölgeleyen yeni bir kemancı mı çıktı?
– Haydi canım siz de… (Gülüyor) Doğrusu ne diyebileceğimi bilemiyorum… People gibi dergiler, üzerinde konuşacak konu yaratma çabasıyla böyle işler yapıyor. Araya klasik müzik dünyasından birileri olsun diye beni sıkıştırmışlar. Onlar kendi çaplarında eğleniyor. Ben ise fena halde mahcup oluyorum. Çevremdekiler benimle gırgır geçiyor, bakın şimdi siz de gırgır geçiyorsunuz.
Rica ederim, gırgır geçmek ne haddime düşmüş. Sadece magazincilerin yeni kurbanını merak ediyorum. Ayrıca formunuzu ve yakışıklılığınızı korumak için elinizden geleni yaptığınıza eminim…
– Ben de espri yapıyorum zaten. Tabii formumu korumak için elimden geleni yapıyorum. Ama bunu People’ın listesindeki yerimi korumak için yapmadığımı bilmenizi isterim. (Gülüyor) Hatta o tür listelere girmemek için elimden geleni yapacağım…
Borsadan spor otomobillere, bilgisayar oyunlarından yogaya birbirinden çok farklı konularda uzman bir virtüözle röportaj yapmak büyük ayrıcalık. Bu fırsatı değerlendirip tercihlerinizi soracağım: Hıza meraklıysanız ve yeterli paranız varsa Ferrari dururken neden Porsche 911; milyon dolarları sayıp istediğiniz kemanı alabilecek durumdayken neden ton zenginliğiyle meşhur Guarnieri del Gesu’lar yerine illa Stradivarius; şöhretiniz tüm kapıları açtıktan sonra daha çok resital vermek varken neden orkestra konserleri? Bu arada internette dolaşan yeni Ferrari reklamını izlediniz mi?
– Hayır, nasıl bir şey?
Porche sahibi otomobiline biniyor. Tam kemerini bağlayacakken yanından kırmızı bir ışık geçiyor. Ne olduğunu anlamak için kafasını camdan çıkarıp etrafa bakınırken ön camından akan çamurdaki yazıya takılıyor gözü: Ferrari. Porche sahiplerinin epey asabını bozuyordur herhalde bu reklam.
– Bana sorarsanız, spor otomobil ile günlük kullanım amaçlı otomobil arasında bir şey arayanlar için Porsche en iyi tercih. Ferrari fazla gösterişli. Yolda ampul gibi parlamak istemem. Porsche daha saygın, hız açısından gayet iyi ve bir mühendislik harikası. New York’ta sadece bir otomobil sahibi olabiliyorum. İkincisini alabilsem Ferrari isterdim. Özel anlar için gayet iyi ama günlük kullanıma uygun değil. Ayrıca Ferrari içinde kendimi hiç rahat hissetmeyeceğimi yineleyeceğim. Bu nedenle Porche otomobilim kırmızı değil.

Rus ruletine başladı

Konserde orkestranın sesini bastırabilmek için sesi güçlü Strad kullanmanız çok doğal, peki neden tarihe geçebilecek CD kayıtlarında tercihinizi değiştirmiyorsunuz?
– İki ustanın kemanları hakkında ben tam tersini söyleyeceğim. Strad’ların daha hassas, dengeli, renk zenginliğine sahip olduğu kanısındayım. Guarnieri yapımı kemanların sesi daha güçlü. Bilmiyorum size bu değerlendirmeyi kim yaptı?
İlk aklıma gelen, Juilliard Dörtlüsü’nün birinci kemancısı Joel Smirnoff. Biliyorsunuz, ABD’nin en ünlü yaylı çalgılar dörtlüsünün üyeleri ABD Kongresi’nin koleksiyonundaki tüm Strad yapımı kemanları çalma hakkına sahip. Buna karşın Guarnieri kullanıyorlar. Nedenini sorduğumda farkı anlatmış, Guarnieri’nin ton zenginliği açısından oda müziğine uygun olduğunu söylemişti.
– Tam tersini düşünüyorum. Müzik dünyasındaki genel kanı da bu yöndedir: Guarnieri yapımı kemanlar enstrümanların gücüyle ön plana çıkan Ferrari, Lombargini’sidir. Strad ise dengeli renkleriyle tanınır. Guarnieri kullananlardan biri olabilirdim. Ama Strad’ın virtüöziteme güç kattığını hissediyorum. İki keman farklı yay kullanma tekniği gerektiriyor. Strad’da yayı farklı biçimlerde kullanarak birçok renk elde etmek mümkün. Guardieri’de ise farklı tonlar için yayı bastırdıkça bastırmak gerekiyor.
Gelelim resitallere. Ulaştığınız ustalık derecesinde, şöhret avantajını kullanıp oda müziğinin derinliklerinde dolaşmak varken, orkestra müziğinin pırıltılı dünyasına daha fazla zaman ayırmak sizi üzmüyor mu?

– Resital vermeyi hiçbir şeyi sevmediğim kadar çok seviyorum. Ne yazık ki Amerika’da istediğim kadar resital verme fırsatı bulamıyorum. Konser salonları, festivaller programlarına eskisi kadar resital koymuyor. Bana kalsa çok daha sık resital verirdim. Yine de yılda en az 30 ila 40 arası resital çalıyorum. Yaklaşık 50-60 konçerto yorumu yapıyorum.
Birkaç hafta önce bir gazeteciye, plak kaydı yerine konserde çalmayı daha çok sevdiğinizi anlatmış, “çünkü riske girmeyi seviyorum” demişsiniz. Bildiğim kadarıyla artık konçertoların kadanzlarında (yorumcuya doğaçlama çalma özgürlüğü sağlanan bölümler) kendi yaratılarınızı çalıyorsunuz. Muhafazakar eleştirmenlerle dolu klasik müzik dünyasında en büyük risk bu olsa gerek. Bu alanda şimdiye kadar giriştiğiniz en riskli iş neydi?
– Risk sadece konserlerle sınırlı değil. Müziğe bütün yaklaşımımı içeriyor. Emprovizasyon duygusuyla, alışıldık anlatım biçimlerinin dışına çıkma çabasındayım. Bu yolculuk her an bir çıkmaz sokakta son bulma riski içeriyor. Konserde dinleyicinin karşısına çıkıp provalarda bin kez çaldığın gibi, binbirinci kez çalmak yerine, yeni bir anlatım arayışına girmeyi tercih ediyorum. Dinleyici de bunu görüyor, riski fark ediyor. Ayrıca bir kemancının kendi yazdığı kadanzla ortaya çıkması başlı başına bir risk. Çünkü orkestra üyeleri, çevredekiler hemen “Joahim’inki, Kreisler’inki kadar güzel değil” diye söylenmeye başlıyor. Bu konuda girdiğim en büyük risk, Mendelsohn konçertosuna kadans yazmaktı. Bildiğim kadarıyla bugüne kadar hiç kimse bestecinin kadanzı dışına çıkmamış. Tüm eleştiri oklarına hedef olmak gibi bir şeydi ve gerçekten büyük riske girdim.
Ses tonunuza bakılırsa Rus ruletini sevmişsiniz. Bundan sonraki adımınız ne olacak?
– Kendi eserimi yazmak ve sunmak. Şu anda emprovizasyonlarla küçük küçük kendi sesimi konserlerde sunmaya başladım. Ama bir solo keman sonatı besteleyip bunu konserde seslendirmek için ortaya çıkmak gerçekten ürkütücü.

Kim dedi 4 milyon dolar ödediğimi?

Gibson takma adlı Stradivarius kemana 4 milyon dolar ödedikten sonra neden birden bire Masshusetts Teknoloji Enstitüsü’ndeki (MIT) elektro keman projesine katılmaya karar verdiniz, neydi sizi heyecanlandıran?
– Öncelikle şunu belirtmekte yarar var, Gibson’a 4 milyon dolar ödemedim.
Dünya basınında son dört yılda siz ve kemanınız hakkında yayımlanmış 500 civarında haber ve röportajı elektronik arşivden taradım. 3.5 ila 4 milyon dolar deniliyor, hiçbir haberde aksi bilgiye rastlamadım.
– Evet, bu rakamlar arasında. Ama şimdiye kadar hiç kimseye ödediğim miktarı açıklamadım. Neyse, fiyat konusunda pek konuşmak istemiyorum. Gelelim hyperviolin projesine. Benim için hoş bir çalışmaydı. Teknoloji ilgi alanımda. MIT, çocuklar için eğitim amacıyla Strad kalitesinde ses veren bir oyuncak keman geliştiriyordu. Gelecek kuşaklar için mükemmel bir elektro keman üretme çabasına danışman olarak katıldım. Laboratuvarlarda bilgisayarlar arasında keman çaldım. Deney yaptık. Ama sonuç hâlâ Stradivarius’un özgün ton zenginliğiyle karşılaştırınca çok yetersiz.
Solistlikten orkestra şefliğine geçmek bir başka risk olsa gerek. Kısa süre önce şefliğe İngiltere’nin köklü orkestralarından St. Martin in the Fields’la başlamıştınız. Sizce böylesine köklü, kişilik sahibi bir orkestrayı yenilikçi yorum açısından istediğiniz gibi şekillendirmek mi daha zor, yoksa beş yıllık gençlik orkestrasından istediğiniz olgunlukta yorum elde etmek mi?
– UBS Verbier’de şef değil, orkestra lideri konumundayım. Vivaldi’de solo çalacağım, Schubert yorumunda birinci keman olarak sahneye çıkacağım. Genç müzikçilerle çalışmak çok daha heyecan verici. Tecrübeli orkestra üyelerinin otomatik yaptığı şeyleri genç bir orkestranın üyelerine anlatmak ve sonuç almak bilgiyi paylaşma açısından güzel. Ayrıca genç müzikçiler müthiş bir enerji yüklüyor bana.
Milyon dolarlık bütçeyle çalışan UBS Verbier size hayallerinizi gerçekleştirme fırsatı verecek mi?
– Beş konserlik bir anlaşma yaptık. Şu anda sadece konserle sınırlı. Sonrasını henüz bilmiyorum. Her yıl Verbier Festivali’ne gider konser veririm. Bu yıl birlikte çalacağız. Şimdilik sadece bu kadar.
Orkestrada 37 ülkeden gençlerle çalışıyorsunuz. Bu tecrübe ışığında a) Çok yetenekli genç kemancılar yetiştirme konusunda son yıllarda sürpriz şekilde ön plana çıkan ülke var mı? b) Hızla değişen klasik müzik dünyasında genç kemancıların sizin kuşağa oranla avantajları ve dezavantajları neler? c) UBS Verbier’deki gençlere kişisel gelecekleriyle ilgili en önemli tavsiyeniz ne oldu?
– Henüz orkestrayla provalarımız başlamadı. Orkestra dışındaki gözlemlerime dayanarak da ilk sorunuzu cevaplamam mümkün değil. Çünkü gençlerle bu kadar sık bir araya gelmiyorum. İkinci soru için şunu söyleyebilirim: Teknik düzey ortalaması çok yüksek bir genç kuşakla karşı karşıyayız. Önlerine konan en zor eserleri bile kolayca çalıyorlar. Buna karşın içten ve gözükara gençler hâlâ çok nadir çıkıyor. Gençler için en büyük sorun söyleyecek yeni bir söz bulmanın zorluğu. Her eserin yüzlerce yorumu mevcut. Bunların arasından kabul edilebilecek, komik olmayan bir yorumla sıyrılmak gerçekten zor. UBS Verbier’in genç üyelerine herkes için geçerli bir mesaj vermek yerine, müzikal anlayışımı sergilemeyi tercih ederim. Dilerim ustalarımdan aldığım tecrübe onlara ilham kaynağı olur.

Mahler düzenlemesini değiştirdim

Geçmişte çağdaş bestecilerin eserlerine şüpheyle bakıyordunuz. İki ay önce New York Filarmoni’yle seslendirdiğiniz Behzat Ranjbaran’ın keman konçertosu sanıyorum Nicholas Maw’ın konçertosundan bugüne repertuarınıza aldığınız ikinci çağdaş eser. Bu yolda yürümeye devam edecek misiniz, bu sezonda repertuarınıza almayı düşündüğünüz yeni eser var mı? Genç Türk bestecilerle herhangi bir diyaloğunuz oldu mu?
– Kırmızı Keman’ın müziğini yazan John Corigliano geçen yıl benim için yeni bir konçerto yazdı. 3. Keman Konçertosu’nu gelecek yıl kaydedeceğim. Henüz Türk bestecilerle bir diyaloğum olmadı. Ama genç bestecilerinizi tanımak isterim.
Gelelim festivalde yorumlayacağınız iki esere. Festivalin konuklarından Concerto Köln’ün liderlerinden Jean Michel Forest, Andante dergisinde yayımlanan röportajında “Yeni nesil Vivaldi’yi hantal tempolar, abartılı vibrato ve gereksiz rubato’yla çalıyor” diyor. Asansör müziğine benzettiği bu yaklaşımdan nefret ettiğini anlatıyor. Siz “Mevsimler”i hangi anlayışla yorumlayacaksınız?
– Forest’la tartışmaya, kapışmaya girmek istemem. Söyledikleri komik, çünkü Vivaldi yorumunda bugüne kadar rastladığım en abartılı rubbato dönem müziği üzerine uzmanlaşan grupların kayıtlarında. (Gülüyor) Hannoncourt’dan diğerlerine kadar erken çağ müziği üzerine uzmanlaşanların hepsi Vivaldi’nin “Mevsimler”ine, romantik orkestralardan çok daha esnek yaklaşıyor. Vibrato konusunda Forest’a katılıyorum. Fazla vibratoyu sevmem. Ama bu bir süsleme tekniği, bir araç. Bir eseri yorumlarken en önemli öge değil. En önemli konu Vivaldi’nin eserindeki öyküyü yansıtmak. Biçimsel ögeler ikinci planda. Ayrıca, dönem müziği orkestraları arasında bile çok büyük üslup farkları görüyoruz.
Schubert’in müzik tarihine geçen “Ölüm ve Bakire” yaylı çalgılar dörtlüsünü Mahler’in orkestral uyarlamasıyla seslendireceksiniz. Bu düzenlemede muhalif olduğunuz yönler var mı?
Mahler orijinal dörtlü müziğini orkestraya uyarlarken değiştirmiş. Ben bazı bölümlerde yeniden orijinale döneceğim,düzenlemede değişiklikler yaptım. Sonuçta yarı Mahler bir yorum olacak. Biraz önce konuştuğumuz Vivaldi ve vibrato konusunda olduğu gibi, bir eseri farklı yaklaşımlarla dinlemek mümkün. İsteyen zevkle orijinal eseri dinler, isteyen orkestra yorumunu. Orkestra yorumunda esere daha geniş perspektiften bakmak mümkün. Mahler bunu yapmış. Ben bazı bölümlerde onun bakış açısına sadık kaldım, çünkü geniş gruplarla daha iyi tınlıyor. Bazı bölümlerde ise dörtlü yapısının daha iyi tınladığını düşünüyorum, bu nedenle özgün esere bağlı kalmayı tercih ettim.

PROFESYONELLERİ KISKANDIRAN ORKESTRA

Ne New York ne de Londra, Berlin ya da Viyana filarmoni orkestrası… Klasik Müzik dünyasında sponsor desteği sağlama rekoru, genç müzikçilerden oluşan UBS Verbier Festival Orkestrası’nda. İsviçreli finans devi UBS, yaratıcılığın ve mükemmeliyetin peşindeki 36 ülkeden 100 genç müzikçiye her yıl 10 milyon dolar harcıyor. Orkestra, beş yıldır haziran başında İsviçre’de toplanıp prova yapıyor, Verbier Festivali boyunca çaldıktan sonra yaz ve sonbahar aylarında dünyayı dolaşıp konser veriyor. Bu yaz dört kıtada 6 konser verecekler. Verbier Festivali, bir müzik misyoneri olan Martin Engstroem tarafından Salzburg Festivali’ne “antidot” olarak kurulmuştu. Festivalin yaz akademisine bağlı gençlik orkestrası da bu yenilikçi anlayışla çalışıyor. Farklı ülkelerin yetenekli genç virtüözlerine ünlü ustalarla buluşup atölye çalışmalarına katılma, birlikte müzik yapma fırsatı sunuyor. 17-29 yaş arasındaki orkestra üyeleri sınavla seçiliyor. UBS Verbier’i her yıl Zubin Mehta, James Levine, Mystislav Rostropovich, Kurt Masur gibi ünlü bir şef yönetiyor. Konserlere Martha Argerich, Sarah Chang, Maxim Vengerov, Lang Lang gibi ünlü solistler katılıyor. Orkestranın kadrosunda Türkiye’den de bir müzikçi var: Fagotçu Cem Aktalay. Ancak Aktalay, İstanbul konserinde çalmayacak.

İKİ PSİKOLOĞUN CİN OĞLU

Joshua Bell (37), Indiana Üniversitesi’nde ders veren psikolog çiftin iki çocuğundan biri. Dört yaşındayken odasındaki çekmeceleri enstrüman gibi kullandığını gören ailesi tarafından müziğe yönlendirildi. 13 yaşında ünlü eğitimci Josef Gingold’la çalışmaya başladı. Ertesi yıl Riccardo Muti yönetimindeki Philadelphia Senfoni’yle ilk konserini verdi. O günden bugüne 28 CD kaydetti, Oscar, Grammy dahil birçok ödül kazandı. Yorumları dünya listelerinde üst sıralara yerleşti. Tenis şampiyonluğu da bulunan Bell, 15 yaşında Douglas Hofstadter’la dost olacak kadar matematiğe, ödül kazanacak kadar bilgisayar oyunlarına meraklı. İki cep telefonu ve bilgisayarla geziyor. Chat arkadaşlarını hiç ihmal etmiyor, dünya borsasını yakından takip ediyor. Bu sayede 2 milyon dolarlık 1732 yapımı “Tom Taylor” Stradivarius kemanını, iki yıl önce 4 milyon dolarlık 1713 yapımı “Gibson” Stradivarius’la değiştirdi. Yılın 200 gününü turnede geçiren Bell, birkaç yıl önce Fazıl Say’la Amerika’da konser vermişti.
(Serhan Yedig / 11 Haziran 2005 / Hürriyet)

Linkler

Joshua Bell’in kişisel web sitesi

Share.

Leave A Reply

seventeen − thirteen =

error: Content is protected !!