Furkan Özyazıcı / Klasik müzik konserine ilk kez 18 yaşında gittim

0

18 yaşına kadar Trabzon’da yaşadı. Piyanoyu özel derslerle öğrendi. Üç kez müzik öğrenimine ara verdi. Furkan Özyazıcı, İstanbul’da konservatuvar öğrenimine başladığında 18 yaşındaydı. İki yıl sonra, Chopin Derneği’nce Malezya’da düzenlenen Asya Chopin Piyano Yarışması’nda bronz madalya aldı. Roma Chopin Piyano Yarışması’nda yarı finale kaldı. Bugün 23 yaşında ve Moskova Konservatuvarı’nın yüksek lisans programında solistlik öğrenimi görüyor. 2010 Haziranı’nda İstanbul Müzik Festivali’nde “Chopin Romantizmi” başlıklı bir resital verdi. Müzik hayatında kritik rol oynayan 1’inci Balad’ı seslendirdi.

Furkan Özyazıcı, Klasik Batı Müziği dinleme alışkanlığı olmayan, Trabzonlu, muhafakar bir ailenin üç oğlundan ortancası. Çocukluğu klasik müzik konserlerine çok nadir rastlanan Trabzon’da geçti. Hatta klasik müzik yayını yapan TRT Radyo 3’ün varlığını bile 18 yaşında, İstanbul’a geldikten sonra öğrendi. “Solist düzeyindeki bir piyanisti ilk kez 12 yaşında, babamın İstanbul’dan getirdiği iki CD’de dinlemiştim. Hiç unutmam Fazıl Say ‘ın Mozart, Sviatoslav Richter’in Çaykovski Piyano Konçertosu yorumlarıydı” diyor Özyazıcı geçen hafta Moskova’dan telefonla müzik serüvenini anlatırken.

Genç piyanisti Trabzon’dan Moskova’ya ulaştıran 20 yıllık yolculuk tesadüflerle, sürprizlerle dolu. Dezavantajlara yenilmemiş, engellere takılmamış olması mucize. Konservatuvar öğrenimine çok geç başlamasına karşın bugün ulaştığı nokta ise şaşırtıcı.

Oyuncak orgla başladı

“İlkokul ikinci sınıfta blok flüt çalıyordum. Bazı parçalarda ses aralıklarının yetersiz olduğunu fark edince, evdeki oyuncak orgu denedim. Duyduğum, sevdiğim şarkıları orgla çalıyordum. Kurs açıldığını duyunca annemle başvurduk. Org hocası, bu çocukta yetenek yok uğraşmayın, demiş anneme. Tek başına çalışmayı sürdürdüm. Aradan iki yıl geçti. Bir gün okuldan döndüğümde evde bir konsol piyano duruyordu. Babam Ankara’dan getirtmiş. Ağabeyimle piyanonun başına oturduk, kendi kendimize çalıştık. Bir süre sonra ailem bir müzik öğretmeni buldu. Hobi olarak müzik dersi alıyordum. Babam okuldan sonra tüm zamanımı severek müziğe ayırdığımı görünce, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Müzik Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Nazım Bağırov’a başvurmuş. Bağırov özel ders vermiyordu. Ricayla, araya tanıdıkları sokarak haftada bir saat özel ders almamı sağladı. Üniversite yıllarına kadar solfeji yeterince öğrenemedim, duyduklarımı çalıyordum. Fakat Moskova Konservatuvarı öğrenimli Bağırov’la piyanoya başlamanın çok yararını gördüm. Bugün Moskova’da zorlanmamanın en önemli nedenlerinden biridir.”

Özyazıcı çocukluğunda piyonoyu sihirli bir oyuncak kabul ettiğini, tatilde yazlığa gittiğinde bile günde ortalama dört saat çalıştığını anlatıyor. İlk konserini KTÜ’nün açılış töreninde vermiş. İlk konserin repertuvarından aklında kalan tek eser Rahmaninof’un İtalyan Polkası, diğerlerini hatırlamıyor. Babasının bir gün gazetede Bilkent’in Samsun’da yetenekli öğrencileri seçmek için sınav yapacağını okuması hayatında dönüm noktası olmuş. “Haydi Furkan, gidip şansımızı deneyelim, başaramazsan ailece gezmiş oluruz” demiş.

“İki günde hazırlandım sınava. Bilkent Piyano Bölümü Başkanı Ersin Onay beni yetenekli buldu, lise sona kadar tam burslu okuyabileceğimi söyledi. Orta 2’den ayrılıp ailemle Ankara’ya taşındık. Fakat genç bir öğretmene düştüm, hevesim kırıldı. Hatta psikolojik sorunlar yaşadım. Doktora götürüldüğümde depresyon geçirdiğim söylendi, tedavi gördüm. Birinci yılın sonunda sınavda başarılı olduğum halde ailemin onayıyla okuldan ayrıldım. Hep birlikte Trabzon’a döndük.”

Emanuel Ax’ın dikkatini çekti

Bu hayal kırıklığının etkisiyle tam iki yıl piyanoya elini sürmediğini söylüyor Özyazıcı. Sonra bir gece uyanıp, piyanonun başına oturmuş. “Ben olayı hatırlamıyorum. Babam gece 1.30’da piyano sesiyle uyandıklarını, bir süre piyano çaldıktan sonra uyuduğumu anlattı. O günden sonra tekrar okuldan dönüşte piyano başına geçtim, haftada bir derse gittim. Lise sona  geldiğimde, saatlerce piyano çalıştığım halde hâlâ müziğe hobi olarak bakıyordum. Babam gibi sağlık sektöründe çalışmayı düşünüyordum. Üniversite tercihlerimi bu doğrultuda yaptım. Sınava girdim. O günlerde elime Chopin’in 1’inci Balad’ının yer aldığı bir albüm geçti. Günler boyunca dinledim. Ve konser piyanisti olmaya karar verdim.”

Özyazıcı’nın 2004’te İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na girmesi de başlı başına bir macera. KTÜ Eğitim Fakültesi ile konservatuvarın sınavları aynı güne denk düşüp iki okul da yardımcı olmayınca sorunu çözmek yine babasına kalmış. “Babam konservatuvarın müdürü Prof. Dr. Meral Yapalı’yla görüştü, piyano yerine oda müziği sınavına girmem önerildi. Solfej bilgim pek iyi olmadığı halde okula kabul edildim. Ailem bir kez daha Bilkent tecrübesi yaşamamdan çok korkuyordu. Fakat Prof. Dr. Yapalı gibi şefkatli bir eğitimciyle karşılaştım. Beni destekledi, hatta evini açtı. İkinci sınıftan sonra, mezun olana kadar onun evinde kaldım.”

Roma’da yarı finale kaldı

Özyazıcı, İstanbul’da üniversite eğitimiyle yetinmedi, konserlere gitti, radyodan, plaktan ustaları dinleyip kendini geliştirdi. Konserde dinlediği, çok etkilendiği Ivo Pogoreliç’in izinden yürümeye karar verdi. Bu arada Emanuel Ax, Vitaly Margulis, Marcella Crudeli gibi ustaların İstanbul’da düzenlediği müzik atölyelerine katıldı. Ax’ın dikkatini çekti, bir süre onunla yazıştı, önerilerini aldı. İkinci sınıfta Chopin Vakfı’nın düzenlediği Asya Uluslararası Chopin Piyano Yarışması’nda bronz madalya kazandı, 2008’de Avrupa Gençlik Müzik Yarışmaları Birliği’nce düzenlenen yarışmada birinci oldu, 2009’da Roma’da Uluslararası Chopin Piyano Yarışması’nda yarı finale kaldı. Aynı yıl konservatuvardan mezun oldu.

“Hocamla yurtdışı eğitim olanaklarını araştırdık. İngiltere’de Kraliyet Müzik Akademisi’ne ve Moskova’da Çaykovski Konservatuvarı’na başvurdum. Her ikisine de kabul edildim. Moskova’yı seçtim. TEV’in eğitim bursunu aldım. Ayrıca ENKA lojmanlarında bana yer tahsis etti. Eylülden bu yana Prof. Andrei Diev’den ders alıyorum. Okuldaki resmi program haftada birkaç saat. Fakat hocam neredeyse her gün evine çağırıyor ve özel ders yapıyor.”

Yarışmalara hazırlanıyor

Özyazıcı hocasıyla İngilizce iletişim kuruyor. Zorunlu Rusça dil dersinden başarılı olursa öğrenciliği iki yıl sürecek ve bu sürede özellikle Rus klasikleri üzerine çalışacak, repertuvarını genişletecek. Uluslararası yarışmalara girecek. Daha sonra ABD’de Juilliard ya da İngiltere’deki Kraliyet Müzik Akademisi gibi bir okulda eğitimini sürdürmeyi planlıyor.

Furkan Özyazıcı, İstanbul Festivali’nde Bach, Brahms, Beethoven’le birlikte en sevdiği bestecilerden Chopin’in eserlerini seslendireceği için mutlu. “Chopin’le müziğe başladım. Bu nedenle benim için bir idoldür” diyen piyanist resitalde 1 ve 2’inci Balad’la birlikte iki noktürn seslendirecek. Konserde Ayşe Deniz Gökçin ise 2 ve 4’üncü Balad’la birlikte iki noktürn yorumlayacak.

(Serhan Yedig / 12 Haziran 2010 / Hürriyet)

Share.

Leave A Reply

sixteen − 11 =

error: Content is protected !!