Misha Nodelman / Virtüöz yetiştirmek heykel yapmak gibidir

0

Vadim Repin, Maxim Vengerov, Daniel Hope gibi virtüöz kemancılar yetiştiren ünlü eğitimci Zakhar Bron’un öğrencilerinden biri Misha Nodelman. Dahası yıllardır Bron’un asistanı. 38 yaşındaki St. Petersburglu kemancı 2015 Haziranı’nda ilk kez Türkiye’ye geldi, Ayvalık Müzik Akademisi’nde ustalık sınıfı düzenledi, öğrencileriyle konser verdi. “Ayvalık Akademisi’nde öğrenme şevkiyle dolu genç kemancılarla karşılaştım” diyen Nodelman’la hocası Bron’u ve meslek sırlarını konuştuk.

 

Köln’de, Zakhar Bron’un sınıfında Türk öğrenciniz var mı?
– Bildiğim kadarıyla yok. Eşimin Türkiye’den piyano öğrencileri oldu… Aslında, çok özel bir neden olmadıkça öğrencilere uluslarını sormayız, pek çoğunun nereli olduğunu bilmeyiz…
Ayvalık’ta karşılaştığınız öğrencilerin düzeyi sizde Türkiye’deki keman eğitimi konusunda ne gibi izlenimler oluşturdu?
– Çok farklı yaş gruplarından, seviyelerden öğrencilerle çalıştım. Bazıları üst, uluslar arası düzeyde, bazıları başlangıç seviyesindi. Ortalama bir şey söylemem pek mümkün değil. Öğrenmeye çok istekli genç kemancılarla karşılaştım. Bu durum gelecek açısından umut veriyor. Bu küçük gruba bakarak genel bir değerlendirme yapmam mümkün değil.
Köln Müzik Akademisi’ne en çok hangi ülkelerden öğrenciler geliyor; hangi ülkeler son yıllarda keman eğitiminde yaptıkları hamlelerle sizi şaşırtıyor?
– Öğrencilerimizin yaklaşık yarısı Alman, geri kalanı yabancı ülkelerden. Uzakdoğu’dan çok hırslı öğrenciler geliyor. Günde 10 saat durmadan çalışabiliyorlar. Hepsi çok yetenekli olmasa da hepsi çok çalışkan. Kore’nin son 10 yılda aldığı yol dikkat çekici. Keman eğitiminde büyük bir gelişim gösterdiler.
Sizce bu sıçramanın nedeni ne olabilir?
– Klasik müzik zor iş. Günümüzde gittikçe zorlaşıyor. Pazar gittikçe küçülüyor. Çok sayıda virtüözün yanı sıra adını duyurmak için çabalayan yetenekli genç var. Crossover projelerin yaygınlık kazandığı bir dönemde eski, klasik üslupla başarıya ulaşmak gerçekten zor. Koreliler bu işi nasıl başarıyor bilmiyorum. Fakat Avrupa’ya çok iyi yetişmiş öğrenciler gönderiyorlar.
St. Petersburg Konservatuvarı’nda eğitim aldıktan sonra eğitiminize Almanya’da devam etmeye karar verdiğinizde, üslup farkı nedeniyle sorun yaşadınız mı, zorlandınız mı?
– Almanya’da da Zakhar Bron’la çalıştığım için sorun olmadı. Aynı ekolde devam ettim.
Köln Konservatuvarı’nda öğretmen olarak kendi keman öğretme tekniğinizi kullanabiliyor musunuz yoksa size verilen sistemle mi çalışıyorsunuz?
– Alman, Rus, Kore diye bir sistem yok bence. Sistem var mı yok mu bu önemli. Üst düzeyde teknik bilgi ve virtüöziteye ulaşmak önemli olan. Müzik uluslararası bir dil. Çalışmalar sırasında onlar bana bazı fikirler veriyor, ben bunlara cevap üretiyorum.
Geçen ay İngiltere’ye yerleşen viyolacı Maxim Rsyanov’la röportaj yapmıştım. Moskova Konservatuvarı’nda teknik mükemmelliğin öğretildiğini, sahnede bunu uygulamasının istendiğini anlatmıştı. İngiltere’de ise öğrenciye kişisel özelliğine göre gelişme yolları sunulduğunu, genç sanatçılın kendi yolunu seçtiğini anlatmıştı. Bu açıdan bakıldığında ne söyleyebilirsiniz? Ayrıca, Moskova ve St. Petersburg konservatuvarları arasında genç sanatçıya kişiliğini yaratma özgürlüğü sunmak açısından bir farklılık var mıydı?
– Kişiden kişiye değişiyor bu değerlendirme… Ben iki konservatuvar arasında sadece şu farkı görüyorum. St. Petersburg Konservatuvarı’na bir süredir yeterli yatırım yapılmıyor. Eğitim seviyesi gittikçe düşüyor. Moskova Konservatuvarı ise hâlâ büyük ve güçlü bir eğitim kadrosuna sahip. 1970’lerde belki başka farklar da vardı… Günümüzdeki tek fark bu… Rusya antidemokratik bir ülke, devlet bütçesinden aslan payını merkezdeki kurumlar alıyor. St. Petersburg Konservatuvarı hızla kan kaybediyor. St Petersburg’da çalacak orkestra bulmak zor, Moskova’da seçenek çok… Bu nedenle St Petersburg’lu iyi virtüözler yurtdışında yaşamayı seçiyor. Almanya, ABD, İspanya’da pek çok iyi müzikçi var bu şehirden. Dünya için sevindirici, St. Petersburg’un müzik geleceği açısından üzücü bir tablo bu. Ekoller ve genç sanatçıya sağladığı özgürlükler konusunda uluslar arası düzeyde değerlendirme yaparsak, öncelikle şunu vurgulamak gerekir: Sınırların neredeyse ortadan kalktığı, internet çağında yaşıyoruz. Öğrenciler dünyayı tanıma konusunda geçmişe oranla daha şanslı ve özgür.
Zakhar Bron’un kişisel eğitim sistemi, Rus sisteminden hangi açılardan farklı? O da Moskova Konservatuvarı’nda okumuştu, Igor Oystrah’ın asistanıydı, muhtemelen bu gelenekten geliyor, ne gibi bir farklılık yarattı ki günümüzde en çok yıldız yetiştiren eğitimci konumuna yükseldi?
– Bron’la karşılaşmak müzik yaklaşımımı değiştirdi… Şunu kavradım ki, nasıl yaşamın bir matematiği, mantığı varsa, bu doğrultuda hayatla iletişim kuruyorsak, müziğin de bir matematiği ve mantığı var. Bron’la karşılaşmadan önce, bir eseri elime aldığımda hep kendime şunu sorardım: Neden bu eseri herkes bu üslupla seslendiriyor. Gelenek olduğu için mi, eser bunu gerektirdiği için mi, en güzel böyle tınladığı için mi? Cevaplar beni hiç tatmin etmezdi. Bron’la karşılaştığımda cevapları da buldum. O, genç müzisyene sistematik sorgulamayı, analiz yapmayı öğretir. Örneğin Bron’un meşhur sözlerinden biri şudur: “Müzikte ifade biçimleri sonsuzdur, ama kemanın yayı sonsuz değildir. Öyleyse yayı en uygun şekilde kullanma yöntemini bulmalıyız…” Bu genç kemancının Bron’dan öğrendiği ilk bilgidir. Aslında, iki kere ikinin dört ettiği kadar aşikar bir durumdur anlatılan. Bron’la müziğin matematiğine böyle başlarsınız. Sonra her aşamada yeni bilgiler edinirsiniz. En basit eserlerden Çaykovski’nin konçertosuna kadar uzun bir yoldur bu. Bir başka ilginç özelliği eserlerin analizini yaparken, zor pasajları kendisi çalar ve yaklaşımının nedenlerini sıralar. Öğrencisine analiz yeteneğini kazandırır. Çok derin, yoğun müzikal fikirleri basit şekilde, en doğal haliyle izah ettiğinde, kristal berraklığında önünüze serdiğinde “bu benim aklıma neden gelmedi ki” dersiniz ve şaşırırsınız.
Bazen çok küçük detaylar yorumda büyük farklılıklara yol açıyor…
– Hiç kuşkusuz öyle…
Bron’un diğer eğitimcilerden farklı olarak odaklandığı, çok önemsediği bu türdeki detaylardan birkaç örnek verebilir misiniz?
– Bu konuda kitap yazabilirsiniz (Gülüyor). Hatta yazmayı düşündüm de… O kadar çok detay var ki: Sol elde, sağ elde…  Virtüözite nedir? En az çabayla en mükemmel sonuca ulaşmak… Orkestrada çalsam da, solist olarak sahneye çıksam da zihnim analiz yapmayı sürdürür hep. Elde ettiğim sonuçlardan ders çıkarırım. Kendi kendime öğrenme süreci hep devam eder.  Daha iyi olmak için analizi sürdürmek zorunluluktur. Yapılması gerekenler kadar, yapılmaması gerekenleri de görmek gerekir. Virtüöz yetiştirmek heykeltıraşlık gibidir, elinizdeki taşı işler, gereksiz olanları kesip atar ve ortaya mükemmel bir eser çıkarmaya çalışırsınız.
Eğitim sisteminin, şöhret yolunun önemli duraklarından biri de yarışmalar. Her ne kadar güven sorunu yaşanıyorsa da, hâlâ önemlerini koruyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
– Ben yarışma sisteminin hararetli destekçilerinden biri değilim. Müzik futbol değildir. Yasha Heifetz ile David Oyştrah’ı nasıl karşılaştırırsınız, hangisinin daha iyi olduğuna nasıl karar verirsiniz? Her virtüöz bir kişiliktir. Farklı olabilirler. Hepsine ihtiyacımız var. Bununla birlikte yarışma sistemi öğrenciler açısından çok önemli ve yararlı. Kariyer, ödülle gelen konser fırsatları değil sadece, konser öncesindeki yoğun çalışma dönemi, amaca kilitlenmek çok önemli.
Sizce hangi uluslararası keman yarışmaları önemlerini yitiriyor, hangileri önemli hale geliyor?
– Geçmişe oranla daha çok yarışma, daha çok fırsat var. Fakat değerlendirme sistemi hiç değişmiyor. Yepyeni yarışmaların çıkması gerekiyor artık. Nasıl bir yenilik, diye sorarsanız size net cevap veremem. Bilmiyorum… Belki modern teknolojiyi kullanan yarışmalar olmalı. Daha interaktif yöntemler denenmeli. Sadece jüri değil, dünyanın farklı noktalarından dinleyiciler de oylamaya katılabilmeli. Klasik müzik çok tutucu bir dünya. Evet bir yandan geleneği korumak iyi… Fakat diğer yandan değişim gerekir.
Jüri sistemleriyle ilgili pek çok tartışma var. Öğretmenler, plak firmaları, menajerler arasındaki lobilerden bahsediliyor. Sizce ciddi bir güven krizi noktasına geldi mi?
– Her sistemin olumlu, olumsuz yönleri, destekçileri ve muhalifleri var. İmkanımız olsaydı, iki, üç farklı yöntem uygulasaydık, iyi müzikçiyi seçmek için daha güvenilir bir yöntem olabilirdi. Şu andaki sistem ticari odaklı. Nasıl sporlar büyük birer şova dönüştürüldüyse, yarışmalar da birer şov oldu.
Para kazanan mutlu, dinleyiciler mutlu… Olanlar genç müzikçilere oluyor ne yazık ki, yarışmalarda hayata küsen pek çok genç yetenek var.
– Ve müzik de harcanabiliyor bu ortamda genç müzikçiler gibi…
(Serhan Yedig / 27 Ocak 2015 / Müzik Söyleşileri)

(c) Bu metnin tüm yayın hakları saklıdır, kısmen dahi olsa izinsiz alıntı yapılamaz.

Share.

Leave A Reply

3 × three =

error: Content is protected !!