Steven Isserlis / Dvorak’ın Si Minör konçertosunun her icrası başlı başına bir yolculuktur

0

Günümüzün önde gelen çellistlerinden Steven Isserlis, 2014’te Dvorak’ın konçertosunu seslendirmek üzere İstanbul’a geldi. Aynı günlerde ikinci kitabı Türkçeye tercüme edilmişti, yayımlanmak üzereydi. Müziğin yanı sıra yazarlık serüveninden de bahsetti röportajımızda. Isserlis “Sanırım yazarlık üslubumu belirleyen de müzisyenliğim” diyor.

Birkaç hafta sonra ‘Oda Müziği Dünyayı Birleştirir’ başlıklı bir konser vereceksiniz. Oda müziği neden, nasıl, hangi özelliğiyle dünyayı birleştirir?
– Başlık bana ait değil. Dürüst olmak gerekirse, sanırım biraz sersemce bir başlık bulmuşlar. Bunu söylemekle birlikte oda müziğini çok seviyorum. Bence tüm müzik türleri, konçertolar dahil, aslında oda müziği. Müzikçi sahnede diğer enstrümanlarla söyleşmeli, iletişim kurmalı. Bu açıdan konçertolar da geniş kapsamlı oda müziği örnekleridir.
Antik çalgıların insanlara benzediği, her birinin insanlar gibi zorlu karakterlere sahip oldukları söylenir. Siz uzun yıllar De Munch lakaplı Stradivarius yapımı çelloyla çalmıştınız. Bir süre önce Nelsova lakaplı Stradivarius enstrümanla çalışmaya başladınız. Yeni çalgınızla dost olmak ne kadar zamanınızı aldı, aralarında ciddi karakter farkları var mı?
– Doğru… Antika çalgıların ruhları birbirinden çok farklı oluyor. Marquis de Corberon ya da Nelsova adıyla tanınan yeni çalgımın ses tonu daha sıcak, De Munck’ten biraz daha bas. Her ikisi de özgün niteliklere sahip. Bu nedenle ikisini de seviyorum.
Çello repertuvarının doruğu olarak kabul edilen süitlerin tümünü kaydetmek için 49 yaşına kadar beklemiştiniz. Albüm yayımlandıktan yedi yıl sonra dönüp baktığınızda sonuçtan memnun musunuz; gelecekte yeniden kaydetmeyi düşünüyor musunuz; çekmecenizde olgunlaşmanızı bekleyen başka eserler var mı?
– Şimdilik Bach’ın solo çello süitlerini tekrar kaydetmeyi düşünmüyorum. Fakat günün birinde fikrimi değiştirebilirim. Şu anda Bach’ın bir başka başyapıtı gamba sonatlarını kaydediyorum. Kayıt sürecinin ortasındayım. Beethoven’in sonatlarını kaydetmek için daha uzun süre beklemiştim. Hayatta bazı şeyler aceleye gelmez…
Handel’ in Kıpır Kıpır Peruğu adlı kitabınız bu yıl Türkçe’ye çevrildi. Sırada Beethoven Neden Tükürmüştü adlı diğer kitabınız var. Yazarlık süreci, kitaplar yayımlandıktan sonra okurlarınızla iletişiminiz yorumculuğunuza nasıl yansıyor? Türk okurlarınızdan herhangi bir mesaj aldınız mı?
– Genç okurlarımdan tepki almak beni çok mutlu ediyor. Bununla birlikte henüz Türk okurlarımdan herhangi bir mesaj gelmedi. Yazma serüvenimin müzik yaklaşımım üzerinde etkisi olduğunu sanmıyorum. Sanırım tam tersi oldu. Müzisyenliğim yazarlık üslubumu etkiledi…
İstanbul’da seslendireceğiniz Opus 104 Si Minör konçerto ne kadar zamandır repertuvarınızda? Esere yaklaşımınız zaman içinde nasıl dönüşüm geçirdi?
– İlk kez 40 yıl önce seslendirmiştim bu konçertoyu. Hımmm. Yaşlanıyorum galiba… Gençlik çağıma oranla eserde şimdi trajedinin daha ağır bastığını düşünüyorum. Bununla birlikte neşe, mizah, nostalji, hassasiyet, kısacası pek çok duygu içeriyor. Bu eserin her icrası başlıbaşına bir yolculuk benim için. Gerçek bir başyapıt…
Dvorak’ın ilk yazdığı haliyle mi seviyorsunuz bu eseri yoksa çellist Hanus Wihan’ın önerileri doğrultusunda değiştirdiği haliyle mi?

– Çaldığım hali iki versiyonun karışımı. Bazı önemli detayları son halinden bazılarını ilk halinden alıyorum. Evet Wihan’ın önerisiyle yapmış birçok değişimi fakat bunların hepsi iyi fikirler. Dvorak’ın son düşüncesinin ne olduğunu bilmek zor. Son halinin ne kadarının kendisine ait olduğunu da. Ben, tüm çellislerin yapması gerekeni yapıyorum. Neyin otantik olduğuna hislerim doğrultusunda karar veriyorum.

Kayıt sırasınızda hangi besteciler, eserler var?

– Çembalocu Richard Egarr ile birlikte Bach, Handel, Scarlatti’nin sonatlarını kaydediyoruz şu anda. Kısa süre önce Paavo Jarvi’nin yönettiği Hessiche Rundfunk Orkestrası eşliğinde Prokofiyef ve Şostakoviç’in konçertolarını kaydettim, henüz yayımlanmadı. Yine Jarvi yönetiminde Philharmonia Orkestrası’yla Elgar ve Walton’un konçertolarını kaydetmeyi planlıyorum. Sevgili dostum piyanist Stephen Hough’la Romantik Sonatlar başlığı altında bir albüm kaydediyorum. Bu arada Hough ve bir başka iyi dostum piyanist Olli Mustonen’le yazdıkları sonatları içeren bir albüm yayımladık geçenlerde. Bestecinin piyanosu eşliğinde eser kaydetmek gerçekten çok heyecan verici.
(Serhan Yedig / Haziran 2014 / Müzik Söyleşileri)

Linkler

Steven Isserlis: Konser salonunda, uykusunda sıçrayan dinleyiciyi sevmem

Share.

Leave A Reply

seventeen − twelve =

error: Content is protected !!