Valentina Lisitsa / Doğuştan azimli ve iyimserim

0

Klasik müziğin ilk You Tube starı Valentina Lisitsa bir internet fenomeni. Beethoven’in Ayışığı sonatı yorumu 7.2 milyon kez tıklandı. Kendi kanalını 130 bin kişi takip ediyor. Yedi yılda kendi çabasıyla şöhrete kavuşan 41 yaşındaki piyanist 2014 Nisanı’nda, İstanbul’daki ilk konseri öncesinde, kuliste sorularımızı yanıtladı.

 

Müzik tarihinden bir piyanist seçmeniz istendiğinde Wilhelm Backhaus’un adını vermiştiniz. Sizin için Backhaus’u diğer piyanistlerden farklı kılan nedir?
– Aslında tek isim vermek çok zor. Farklı stillerde çalan en az birkaç piyanistten bahsetmem gerekir… Çocukluğumda, konservatuvar öğrenciliği yıllarımda Rusya’da efsane olan piyanist Vladimir Horowitz’di. Herkes onun gibi çalmak isterdi. Ben ise Backhaus’un yorumlarını dinleyerek büyüdüm. Pek çok eseri onun plaklarından çalışarak öğrendim. En sevdiğim piyanistler listesine Rahmaninov’u da eklemem gerekir.
Coşkulu, özgür Rus ekolüyle yetişen genç bir müzikçinin, yorumda sadeliği, besteciye sadakatı esas alan Alman ekolüne ilgi duyması şaşırtıcı. Backhaus’un üslubuna sizi çeken neydi?
– Ben kendimi Rus ekolünün bir temsilcisi olarak görmüyorum… Rus ekolü şarkı geleneğinden gelir. Yorumcular şarkı söyler gibi çalar. Opera solistleri öylesine özgüvenli, öylesine havalıdır ki bu icralarına da yansımış, kullandıkları süslemeler enstrüman çalanları da etkilemiştir. Rus piyanistleri dinlerken şarkı akıcılığını hissedersiniz. Bununla birlikte notalar arasındaki boşlukları doldurmak için tempoda yavaşlamalar, rubbatolar görülür. Bazı yorumcular geniş akorları estetik şekilde bölmeyi tercih eder. Avrupalı, Alman icracılarda ise sesin yerini kemandaki akıcılık alır. Kemandaki gibi notalar bloklar halinde çalınır, arada kesintileri hissedersiniz. Backhaus bu açıdan Rus ekolüne daha yakındır. Notaya sadakat konusuna gelince. Beethoven’in sonatlarındaki el yazısına baktığınızda, basılı notalardaki gibi standart olmadığını görürsünüz kullandığı notasyonun. Bazı yerlerde işaretler büyük, abartılıdır. Zaman içinde birçok değişiklik yapmıştır. Yani yorumcu da zaman zaman küçük değişiklikler yapmıştır eserinde. Yorumculuk bir tür tanıklıktır. Bir cinayetten sonra nasıl görgü tanıklarının ifadeleri birbirinden farklılık gösterirse, icrada da farklı algılamalar olabilir. Notalara katı şekilde bağlılık müzik dünyasına virtüözite yarışmalarıyla giren bir kavramdır. Çünkü adayları değerlendirmek için somut kriterler oluşturmak gerekmiştir. Bunlardan biri de eseri aynen notada yazdığı gibi çalma zorlamasıdır. Yarışmalar bu açıdan genç yorumcuların kişiliğini ezip yok eder, yorumları tek tip hale getirir. Bu nedenle günümüzde teknik olarak mükemmel çalan çok sayıda piyanist var. Fakat yayımlanan albümleri dinlediğinizde ruhu olan icra yok denecek kadar az.

Rachmaninov 4’ü, üstüne para
verseniz de çalmak istemem

Pek çok piyanist icra edeceği eseri öncelikle notadan incelediğini, kesinlikle geçmişin büyük yorumcularının kayıtlarını dinlemediğini, ancak konserden sonra dinlemeyi tercih ettiğini söylüyor. Siz You Tube’den videoları izleyerek esere hazırlandığınızı söylüyorsunuz, gençlere de aynı tavsiyede bulunuyorsunuz. Bu yöntemle ustaların gölgesinden çıkıp özgün yoruma ulaşmayı nasıl başarıyorsunuz?
– Pek çok piyanist esin kaynaklarından, ilham aldığı ustalardan bahsetmekten kaçınır. Oysa ne kadar uğraşırsanız uğraşın büyük ustaları aynen taklit edemezsiniz. Mutlaka farklılıklar çıkacaktır ortaya. Buna karşılık büyük ustaların icralarını incelemek icra geleneğini kavramak açısından önemlidir. Müzeleri gezerken reprodüksiyon yapan genç ressamlara rastlarsınız. Bu yöntemle ustaların eserlerini analiz ederler. Müzikte de ustaları dinlemek analiz yapma şansı verir genç piyanistlere. Benim özgün sesimi bulmak gibi bir derdim olmadı hiç. Beni ben yapan farklılıklar doğal olarak icralarıma da yansıdı.
Hangi konçertoyu çalmak için üstüne para verirsiniz, hangi konçertoyu büyük paralar da verilse çalmazsınız?
– Bu benim esprimdi… Şimdi sorunuza cevap vermek zorundayım… Fakat çalmak istemeyeceğim eserin adını vermeyeceğim. Yanlış anlaşılabilir
Piyanist Emanuel Ax, bu soru sorulduğunda Rahmaninov çalmak istemediğini açıkça söylemişti. Kimse onu ayıplamadı…
– Ruhsal olarak iletişim içinde olduğum eserleri öncelikle çalmak isterim. Bunlar dönemseldir, değişebilir. Örneğin bir süredir Mozart’ın konçertoları üzerine çalışıyorum. İstanbul’da seslendireceğim Re Minör 20’nci konçertoyu her fırsatta çalmak istiyorum. Rahmaninov’un ikinci konçertosunu, Brahms’ın iki piyano konçertosunu çalmak için üstüne para verebilirdim. Rahmaninov’un 4’üncü piyano konçertosunda piyanist kendisini çok yüce bir rolde hisseder, gerçekte orkestra bölümü o kadar güçlüdür ki, eserde ölüm kalım savaşı verir. Bu nedenle bu konçertoyu artık çalmak istemiyorum.
Konservatuvar öğrenciliğiniz döneminde satrançta profesyonel olmaya karar verdiğinizi söylüyorsunuz. Satranç bilgisi kariyerinizi oluştururken ya da seslendireceğiniz eserleri ele alırken işinize yarıyor mu?
– Rusya’da satranç futbol gibi kitlesel gösteriye yönelik bir spor. Ben de satranççı olmak istemiştim bir dönem. Sonra bu tutkumdan vazgeçtim. Satranç bir savaş sporu, planlama saldırıya yönelik. Bu nedenle müzikal icrada bu deneyimi kullanmam mümkün değil. Kariyer planlaması açısından da bu bilgiyi kullanmadım. İcralarımı Myspace ve YouTube’de yayımlarken uzun erimli planlar yapmamıştım. Her şey kendiliğinden gelişti. Şansımın da payı var bunda…

Sıra Bach’ın eserlerinde

Repertuvarınızı hangi yönde geliştirmeyi planlıyorsunuz?
– Her yönde geliştireceğim. Geçmişe de gideceğim, günümüze de geleceğim. Bach’ın eserlerini çalma fırsatı bulamamıştım. Şimdi bu döneme yönelmek istiyorum.
Birçok klasik yorumcu çağdaş bestecilerin enstrümanları yeterince tanımadığını söylüyor, çağdaş eserleri seslendirmekten kaçınıyor. Sizin günümüzün bestecileriyle aranız nasıl; eser siparişi vermeyi düşünüyor musunuz?
– Kısa süre önce Michael Nyman yorumlarından oluşan bir albümüm yayımlandı. Eser siparişi henüz vermedim, fakat gelecekte bu tür ortak çalışmalar yapabilirim. 19’uncu yüzyılda Romantizm sonuna kadar kullanıldığı için 20’nci yüzyıl bestecileri tamamen forma odaklanmıştı. Teknik niteliği yüksek fakat ruhu olmayan, kalbi atmayan, dinleyicinin kalbine hitap etmeyen soyutlamalar üretildi uzun yıllar. Ardından minimalizm gibi daha yalın, dinleyicisinin kalbine hitap eden akımlar ortaya çıktı. Şimdi çağdaş müzik geçen yüzyıldakinden farklı bir yolda yürüyor. Gelişmeleri yorumcu olarak ben de ilgiyle izliyorum. Günümüz bestecilerinin eserlerini daha çok seslendirmek istiyorum.
Bunca şöhretten sonra albüm, konser repertuvarınızı kendiniz seçebiliyor musunuz?
– Plak firmasında bir fikrin CD haline dönüşebilmesi çok uzun bir süreç    gerektiriyor. Örneğin iki yıl önce coşkuyla Chopin’in noktürnlerini kaydetmiştim. Plak firmamın üretim programlamasına girdi, nihayet bu yıl sonbaharda yayımlanmasına karar verildi. Geçenlerde kayıtları dinlediğimde, iki yılda bakış açımın önemli oranda değiştiğini fark ettim. Yeniden kaydetmeye karar verdim. Şu anda bekleyen birkaç projem daha var. Bazılarını farklı biçimlerde gündeme getirmeye karar verdim.

Plak dediğin beklemiş
yemeği ısıtıp yemek gibidir

Yarışmalar, plak firmaları yerine siz interneti kullanıp, You Tube gibi alışılmadık bir platformda şöhreti yakalamıştınız. Neden şimdi internetten bu fikri daha ileriye taşımak yerine geleneksel yöntemleri tercih ediyorsunuz?
– Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki önemli olan konserlerdir. CD dinlemek daha önce pişirilmiş yemekleri ısıtıp yemek gibidir. Bazı büyük piyanistler yorumlarından bahsederken “ceset” sözcüğünü kullanır. Dijital teknoloji çok geliştiği için You Tube’da yayımlanan kayıtlarda belirli bir ses kalitesini yakalamak mümkün. İnternetteki diğer platforlarda da icralarımı paylaşabilirim. Fakat bu konserin yerini tutmaz.
Bir röportajda alışılmadık tekniklerle film çekme hayalinizden bahsediyorsunuz. Ne gibi sürprizler hazırlıyorsunuz You Tube izleyicileri için?
– Sıradan dinleyicilerin klasik müzik eserleriyle daha yakından iletişim kurması için yeni yöntemler denemek gerekiyor. Videoya eserle, icra edilen bölümle ilgili notlar eklemek, bir öykülendirme yapmak ilginç olabilir. Belki bir gün böyle bir senaryo yazarım.
Uzun süredir bahsettiğiniz “Everest’e Tırmananlar Kulübü”ne katılmaya karar vermişsiniz… Piyano repertuvarının Everest’i olarak nitelediğiniz Beethoven Sonatları’nın icralarını web sayfanızda yayımlamaya başlamışsınız. Bazıları 4-5 milyon tıklamaya ulaşmış. Peki ne zaman albüm kaydedeceksiniz, tüm sonatları icra edeceğiniz konser dizileri düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
– Henüz kulübe katıldığımı söyleyemeyeceğim. Çünkü albüm kaydı yapmadım. Chopin noktürnlerinin icralarının iki ayda zihnimdeki geçerliliğini kaybettiğini düşünürseniz, Beethoven icraları konusunda karar vermek gerçekten çok zor. Backhaus önce 44, sonra 70 yaşında tüm sonatları iki kez kaydetmişti. Benim için çok erken. Sonatları konser dizisinde seslendirmek istemem. Çünkü herbirinin üslubu farklı. Birbiri ardına seslendirdiğinizde dondurma üstüne çorba içmek, sonra pilav yemek gibi olur… Bunların bağımsız konserlerde seslendirilmesi, tadına varılarak dinlenmesi gerekir.
Emprovizasyon yapıyor musunuz, bestelerinizi sahneye taşımayı düşünüyor musunuz?
– Konservatuvarda kompozisyon eğitimi de aldım, piyano için besteler yaptım. Fakat büyük ustaların müziğiyle karşılaştığımda, bunları sunmayı, bilinmeyen eserleri gündeme getirmeyi tercih ettim. Gelecekte bilinmeyen, unutulan bestecilerin eserlerine daha fazla yer vereceğim çalışmalarımda. Emprovizasyon yapmayı seviyorum. Fakat bunları sahneye taşımayı düşünmüyorum. Dinleyiciyle paylaşmaya değecek kadar kayda değer eserler değiller ne yazık ki… Gelecekte film müziği alanında çalışmalar yapmak istiyorum.

Doğuştan azimli ve iyimserim

Twitter’da Ukrayna’daki son gelişmeler konusunda çok sert yorumlar yapıyorsunuz. Kırım’ın bağımsızlığını destekliyorsunuz. Elinizde üç kullanımlık sihirli değnek olsaydı, sorunu nasıl çözerdiniz?
– Tüm politikacıları ortadan kaldırırdım, sözü halklara verirdim. Ukraynalı politikacılar sürekli düşmanlar icat edip, başarısızlıklarını bu yolla örtmeyi deniyorlar. Her dönemde yeni bir düşman çıkarıyorlar ortaya. Bakmayın ülkenin milli marşında “tüm düşmanları yendik, muzaffer bir ülke olduk” denilmesine, hâlâ yeni düşmanlar üretiliyor. Rusya’yı suçluyorlar. Tarih boyunca bağımsız yapısı olmamış, gerçekten bağımsız sistem kuramamış bir ülke burası. Dünyayı, görünmeyen düşmanları suçlamak yerine kendi sistemini kurması gerekiyor önce.                                                                                                                               İnternetteki röportaj videolarında hayatın her alanında çok iyimser olduğunuzu görüyoruz. Oysa çok zor koşullardan geçip bugüne gelmişsiniz. İyimserlik doğuştan mı, yoksa zafere ulaştıktan sonra edindiğiniz bir meziyet mi?
– Bazı özellikler doğuştan geliyor. Ben hep mücadele ettim hayatım boyunca. Daha iyiye ulaşmak için savaş verdim. Annemle babam ben küçük yaştayken ayrıldı. Annem çok zor koşullarda, çok ağır işlerde çalışıp hayatını kazanmak, bana ve anneanneme bakmak zorunda kaldı. Pazara gittiğimizde çok küçük şeyler için pazarlık yaptığını, kimi zaman yalvardığını duyardım. 20 yaşına kadar doğru düzgün bir biftek yiyemedim. Pazarda satılan kokmaya yüz tutmuş etleri yiyorduk. Konservatuvarda okuyabilmem için annemin ekonomik desteğine ihtiyacım vardı. Bu koşullarda kendi savaşımı verdim. Konservatuvardan sonra Amerika’ya geldim. Burada da YouTube gibi bir imkanı kullanarak başarıya ulaştım. 10 yaş büyük ağabeyim benden çok daha şanslıydı. Mutlu bir evlilik döneminde geçti çocukluğu. Makine mühendisi oldu. Tam hayata atılacağı dönemde SSCB yıkıldı. Eski rejimin güvencelerine o kadar alışmıştı ki, sokağa çıkıp kendisine iş bulmak için savaş vermedi. Gelip onu bulmalarını, işe davet etmelerini bekledi. Hayatı odasında, TV başında geçiyordu. Sonunda depresyona sürüklendi, uyuşturucuya başladı ve intihar etti. Aynı genleri taşıyan, benzer koşullarda büyüyen iki insanın yaşamında, mücadele etmenin önemini yaşayarak öğrendim…

Fazıl Say’ı YouTube’de izliyorum

Türk müzikçilerle, bestecilerin eserleriyle yolunuz kesişti mi hiç?
– Sadece Fazıl Say’ın yorumlarını You Tube’de izledim. Onun dışında yorumcu, besteci tanımıyorum ne yazık ki. Fakat Türkiye’den çok sayıda dinleyicim var. İnternetten gelen mesajlar bunu gösteriyor. Türkiye’ye ilk kez geliyorum, umarım tekrar gelebilirim ve Türk müzikçilerini tanıma fırsatım olur.
Genç yorumculara her eser için zihinlerinde bir öykü oluşturmalarını tavsiye ediyorsunuz, satranç oynarken bile her partide farklı öyküler hayal ettiğinizi anlatıyorsunuz. İstanbul’da seslendirdiğiniz Mozart’ın Re Minör 20’nci konçertosu için ne gibi bir öykü oluşturdunuz?
– Evet doğru, benim için her eserin bir öyküsü vardır. Bazen icra edildiği dönemdeki yaşamımla, karşılaştığım kişilerle, bazen tamamen hayali kahramanlarla örülüdür bu öyküler. Bu konçertoyu ilk kez 20 yıl önce icra etmiştim. Daha sonra bir kez daha çaldım. İstanbul’da üçüncü kez seslendirdim. Eser için hayal ettiğim öykü öylesine kişisel ki, anlatmam mümkün değil…
(Serhan Yedig / Nisan 2014 / Müzik Söyleşileri)

Günde 12 saat piyano başında

Valentina Lisitsa, Ukrayna’da doğdu. Anneannesi opera solisti olan ünlü bir sopranoydu. Üç yaşında piyano çalmaya başladı. Bir yıl sonra ilk resitalini verdi. Lysenko Üstün Yetenekli Çocuklar Müzik Okulu’ndan sonra Kiev Üniversitesi’nde öğrenim gördü. Öğrencilik döneminde satranca merak sardı ve profesyonel satranç oyuncusu olmaya karar verdi. Okul arkadaşı, eşi, piyano ikilisi partneri Alexei Kuznetsoff ile de satranç tutkusu sayesinde tanıştı. 1991’de Florida’da Murray Dranoff Piyano İkilisi Yarışması’nı kazandılar. 1992’de evlenip ABD’ye yerleştiler. 1995’te Mozart Festivali kapsamında ikili Lincoln Center’da konser verdikten sonra, Valentina piyanist olarak ABD’de yol alamayacağını görüp, müziği bırakmaya karar verdi. Bir kamu kurumunda iş buldu, çalışmaya başladı. 2007’de You Tube’a yüklediği Rahmaninof yorumuna gelen tepkiler üzerine kararını yeniden gözden geçirdi. Özellikle bir İngiliz müzikseverin mesajı piyanoya dönmesinde etkili oldu. Chopin’in Etüdler’ini kaydedip, Amazon’dan satışa sundu. Fakat bir süre sonra bu eserlerin korsan olarak You Tube’e yüklendiğini gördü. Tepki olarak tüm kaydı You Tube’e yüklemesi hayatını değiştirdi. Kaydın satışları arttı, dahası Lisitsa bir anda şöhrete ulaştı. 2010’da eşiyle biriktirdiği parayla Londra Filarmoni Orkestrası ‘nı kiraladı ve Rahmaninov’un tüm piyano konçertolarını kaydetti. İki yıl sonra DECCA sanatçıları arasına katıldı ve bu kayıtları yayımlandı. Bu arada internetteki yorumları yaklaşık 50 milyon kez tıklandı. İngiltere ‘deki Royal Festival Hall’dan , New York’taki Carnegie Hall’a, Viyana’daki Musikverein’a pek çok önemli konser salonunda sahneye çıktı. Liszt ve Nyman kayıtları yayımlanan sanatçı Norh Carolina’da yaşıyor. Oğlu Benjamin sekiz yaşında. Evinde dört kuyruklu piyano bulunuyor. Hâlâ günde 12-14 saat piyano başında çalışıyor. Genç piyanistlere örnek olması için kimi zaman internet üzerinden, evinden canlı yayın yapıyor.

Linkler

Biyografisi
Kişisel web sayfası
You Tube kanalı

Share.

Leave A Reply

four − three =

error: Content is protected !!