Yesari Asım Arsoy / Türk musikisinde en kolay şey okuyucu ve bestekâr olmak, müzisyenliğe yanaşanlar yok denecek kadar az

0

Yesari Asım Arsoy diyor ki: “Bir gecekondu ile mimarî kıymeti olan bir bina arasında fark ne ise, hakikî bir beste ile rasgele yapılan beste arasındaki fark da odur…”

 

Geçen yazın bende bıraktığı en unutulmaz hâtıra, üstad, bestekâr Yesari Asım’la Erenköy’ünde geçirdiğim bir akşam saatidir. Erenköyü’nün tarihinde ayrı bir fasıl teşkil eden; geçen bir devrin hâtıralarıyla dolu, çeşitli çamlarının gölgesinde senelerin rüyası uyuklayan, dal çıtırtılarında, yaprak hışırtılarında bile hâlâ eski bir âhengin nağmeleri yaşayan Mehmet Ali Paşa Köşkü’nün bahçesinde, geçirdiğimiz bir akşam saati…

Bir zamanlar saz sesleri, şarkılar ve şûh genç kız kahkahaları ile çınlayan bu bahçede şimdi sadece haz içinde geçen bir “mazi”nin “cümbüşü” vardır. Büyük demir kapıdan içeriye adımınızı attığınız andan itibaren, rüzgârın ruhunuza eski bir şarkıyı fısıldadığını hissedersiniz. Her tarafınızı hayaller sarar, yavaş yavaş bir “mâzi”ye karışırsınız.Ruhunu huzura kavuşturmak, gürültüden, korna seslerinden, bisikletli, pantolonlu kızların yaygaralarından, hülâsa, “sonradan görme” bir devrin curcunasından kaçıp kurtulmak isteyenler için, bu bahçe, adetâ bir mesire idi. Yesari Asım’ı oraya çeken sebep de bu olsa gerek…

Plâklarda, radyolarda eserlerini dinlediğimiz bestekar kafası rahat olarak yaratıyordu. Öyle olmasa, Lâleli’deki apartmanından kalkar da, Erenköy’ünün mazi içine gömülmüş, bu kuytu köşesine taşınır mıydı?

Gazeteciler huzurumu bozuyor

Zamanın her şeyinden, gazetecilerinden bile ürküyordu. Beni korkak bakışlarla karşıladı. Dedi ki:Siz üstünüze alınmayın, fakat gazetecilere mülâkat vermekten hakikaten kaçınıyorum. Öyle şeyler yazıyorlar, öyle hatalar yapıyorlar ki, huzurumu bozuyor. İçlerinde “ben sana hayran, sen cama tırman” kabilinden cümleler yapanlar var. Halk bilmez, bunların hepsini Yesari Asım söyledi sanır. Emin olun, rahatsız oluyorum, günlerce çalışamıyorum.Halk bizi semavî bir mevcut gibi düşünür. Onun huzuruna acemi bir muharririn kaleminden dökülen kırık dökük bir ifade ile çıkmak feci bir şey… Çok şık tasavvur ettiğiniz bir adamı, yırtık pantolonla görünce, uğrayacağınız inkisarı hâyâli düşünün… Kanaatimce, gazetelerin san’at röportajlarını yazanların da, biraz artist ve san’ata agâh olmaları lâzımdır.

Kendisini iknâ edebilmek için bir hayli uğraştım. Nihayet râzı oldu. Akşamın alaca karanlığı içinde konuşmağa başladık. Günün son pırıltıları büyük bahçenin yollarında oradan oraya sıçrıyor, bir kedi yavrusu gibi çimenlerde oynaşıyordu.Yesâri Âsım’a ilk sualim şu oldu:

Bestekarlık bir mevhibedir

Son yıllardaki okuyucu, bestekâr bolluğuna ne dersiniz? Dikkat ediyorum: Herhangi bir sazı çalmak, öğrenmek hevesine kapılan yok. Önce okuyucu oluyorlar, sonra da bestekâr… Beste yapmak, yahut bir şarkıyı lâyıkı ile okumak, bir saz çalmaktan daha mı kolaydır?..

Yesari Asım’ın gözlerinde asabi bir parıltı uçtu:

Bugün Türk musikisinde en kolay şey, okuyucu ve bestekâr olmaktır. Müzisyenliğe yanaşanlar yok denecek kadar azdır. Çünkü işe yarayacak derecede müzisyen olmak için, birçok seneler, hiç değilse yedi sene gibi uzunca bir müddet buram buram terlercesine çalışmak lâzımdır. Halbuki, klişe bir beste yapmak, buna nazaran, gayet basittir. Okuyuculuk da böyle… Bizde son zamanlardaki okuyuculuk telâkkisi herhangi bir şarkıyı ezberleyip okumak mânâsındadır. Halbuki bir okuyucu okuyacağı eserin evvel be evvel karakterini bulmağa mecburdur. Bir bestekâr için de hâl aynıdır. Türk musikisi henüz şiirle sımsıkı arkadaşlık ettiğine göre, herhangi bir şiirin mânâsına bürünemeyen nağmeler ne kadar güzel olursa olsun, kompozisyon kavaidi noktai nazarından, muvaffak olmuş sayılamaz. O esere, eser demek de câiz değildir. Maalesef bu hususta da bu nevi şuurlanma mefkut gibidir. Bu sözümü bestekârlıkta kendilerine titr yapmış olanlara teşmil etmiyorum. Daha ziyade, özenti kabilinden bir şeyler ortaya atmak cür’etini gösterenleri kastediyorum. Ayrıca, şunu da unutmamak lâzımdır ki, bestekârlık bir mevhibedir. Yani Allah vergisidir.

Yaradana sığınıp Yahya Kemal’in şiirini besteledim

Yine ayni sual üzerinde duracağım. Demek ki, bazılarına beste yapmak veya bir besteyi okumak, bir müzisyen olmaktan çok daha kolay geliyor?

Yesari Asım sinirlenmişti:

Gecekondu yapmak eğer bir sanat ise, bahusus sanayii nefise ise, o takdirde kanaatimi geri alırım. Bir gecekondu ile mimari kıymeti olan bir bina arasındaki fark ne ise, buradaki fark da, odur. Hakiki bir bestekâr, biraz olsun edebiyata agâh, biraz şâir ve lüzumu kadar da musikişinâs olmalıdır.

Büyük bestekârdan bu sene Türk musikisine kazandırdığı eserleri olup olmadığını sordum:-

Yeni bazı eserler hazırlamış bulunuyorum, dedi. Gözleri, kararan bahçenin derinliklerine dalmıştı:

Yahya Kemal’in Bahçelerden Uzakta isimli şiirini de Yaradana sığınarak besteledim. Yahya Kemal’in ilk defa olarak bir şiirini bestelemiş oluyorum.

Sonra gittikçe heyecanlanan, adetâ bu şiirle kendi ruhu arasındaki bir münasebeti ifşâdan sakınan, fakat zaman zaman titreyen bir sesle mısraları okumağa başladı:

İstemem artık ışık, lâyiha, renk, âlemini,

Koklamam yosma karanfille güzel yasemini,

Beni bir lâhza müsait bulamaz idlâle,

Ne beyaz bâkire zambak, ne ateşten lâle…

Beklemem fecrini leylâklar açan nisanın,

Özlemem vaktini dağ dağ kızaran erguvanın,

Her sabah başka bahar olsa da, ben uslandım,

Uğramam bahçelerin semtine, gülden yandım.

Ruhunda geçen bir fırtınanın son rüzgârı sanki bu mısralara sinmişti. O, onu nağmeler hâline getirmiş ve eserini tamamlamıştı. Yesari Asım’ın Yahya Kemal’in şiirleri arasında bestelemek için, bu şiiri seçişinde, bizim bilmediğimiz, kendine ait elbette bir “mânâ” vardı.Niçin bahçelerin semtine uğramak istemiyordu; niçin kendine yaşamak için bu mazi içine gömülmüş, gülleri solmuş, metrûk bahçeyi seçmişti?.. Sahiden, bir “gül”den mi yanmıştı yoksa?..(Gavsi Ozansoy / 18 Şubat 1953 / Radyonun Sesi / Arşiv çalışması: Zeynep Erdoğan / Dizgi, redaksiyon: Ferruh Yazıcı)

Linkler

Yesari Asım Arsoy / Tüm bestelerimi eşit oranda severim (1951)

Yesari Asım Arsoy / Türk musikisinde en kolay şey okuyucu ve besteci olmak, müzisyenliğe yanaşanlar yok denecek kadar az (1953)

Yesari Asım Arsoy / Şarkılarım hangi sanatçı için yaratıldıklarını bildirir (1954)

Yesari Asım Arsoy / Aşksız bestekarlık olamaz (1944)

Yesari Asım Arsoy / Terkipli güfte yazmam (1932)

Atilla Gündüz: Yesari Asım eserlerini heba etmemek için gazinoya çıkmadı

Share.

Leave A Reply

one + 2 =

error: Content is protected !!