Nikos Saragoudas / Üç tutkum var hayatta: Rebetiko, ut ve Yasemin

0

Nikos Saragoudas, Yunanistan’da rebetiko geleneğini yaşatan eski ustalardan biri. Uttan sonraki en büyük aşkı, eşi Giasemi’yle her akşam mütevazı bir Atina tavernasında sahneye çıkıyor, bu müziğe gönül veren aydınlara hüzünlü şarkılarını söylüyorlar. Beş CD’leri yayımlandı bugüne kadar. 2002’de Türkiye’ye geldiler. Yola çıkmadan, müziksever Stefanos Sofuoğlu çifti Atina’da ziyaret etti. Niko “Müziğin ne olduğunu ut sayesinde öğrendim, bana bu çalgıyı tanıtan Türk müzikçilere minnettarım” diyordu.

Nikos’la Giasemi’nin beraberliği aşkla, şarkılarla yoğrulmuş, canlı bir yaşam. Dile kolay, tam kırk yıllık. Neler değişmemiş ki son kırk yılda dünyada. Haritalar, siyasi kutuplar, beğeniler, modalar, yaşam alışkanlıkları, teknolojiler… Onların aşkının şiddeti değişmemiş ama. Söyledikleri rebetikolar, ezgilerin sıcaklığı bir de.
70’ine merdiven dayayan Nikos Saragouda söylediği şarkılar kadar içten günlük yaşamında. Bilgece yorumları, anılarıyla büyülüyor insanı. Giasemi, ya da Türkçe söylersek Yasemin’in yüzünde sürekli bir tebessüm. Teybin düğmesine dokunup sohbete başlamadan ikisi bir ağızdan soruyor: “Ne içersin kardeş?”

Utu kendi öğrendi

Atina’nın biraz dışında, tavernalarıyla ünlü Pireas semtindeyiz. Hertarafı çeşit çeşit çiçekle donatılmış, geleneksel Atina tavernasında. Nikos ve Giasemi kırk yıldır bu tavernada hüzünlü şarkılarını konuklarıyla paylaşıyor. Ud geleneğini, rebetikoların duygusunu yaşatıyorlar burada. Diğerleriyle karşılaştırıldığında ağırbaşlı sayılabilecek, müşterileri aydınlardan oluşan bir taverna burası. Nikos her akşam eşi Giasemi’yle sahneye çıkıyor. Artık neredeyse vücudunun bir parçası olmuş uduyla hüzün denizine yelken açıyor. Ege’nin iki yakası onların sesinde buluşuyor.
Günümüzde rebet geleneğini sürdüren en eski ustalardan biri Nikos. Doğum yeri Atina yakınlarındaki Spata. Bir kasabın oğlu, Müzikle tanışması 20’li yaşların başına rastlıyor. İlk çalgısı gitar. Sonra ut almış kendine. Üç yıl çalışıp iyi düzeyde çalmayı öğrenmiş.
“İyi hatırlıyorum, yıl 1969…” diye başlıyor anlatmaya. Anılara dalıp gidiyor: “19 yaşından beri şarkı söylüyorum. Gelmişim 33 yaşına. Türkiye’den, Cezayir’den gelen kasetlerde utu keşfettim. Merakım arttı. İzmir’den, İstanbul’dan gelen Rumları buldum. Onlardan kaset aldım, dinledim. Ut almak istedim. Büyük para, bizim gibi fakir insanlar için ulaşılması zor. Tam 1500 drahmi. Çalan az olduğu için fiyatı da yüksek. Bizim ailenin üç aylık masrafına eşit fiyatı. Aldım ve çalmaya başladım. Çevremdeki müzikçiler benimle alay ettiler. Sen deli misin, kimsenin tanımadığı bir çalgıya bu kadar zaman harcıyorsun, diyorlardı. Çok dar görüşlü insanlardı. Oysa bu müziğin de dinleyicisi vardı. Türkiye’den göçen Rumlar bu müziği seviyor, dinliyordu…”
Niko’nun, Giasemi’yle karşılaşması da 1960’ların sonlarına rastlıyor. Utla birlikte Giasemi de hayatına girmiş. İkisini de çok sevmiş. Öyle ki, isimlerini birleştirmiş hafızasında: “Ben müziğin ne demek olduğunu ut sayesinde öğrendim. Sevginin ne demek olduğunu ise Giasemi’nin sayesinde. İşte bu nedenle bazen Giasemi’ye utum derim. Hatta öyle seslenirim onu çağırırken….”

Tercihi hüzünlü şarkılar

Rebetiko dediğimiz aynı kaynaktan beslenen iki ayrı ırmak. Niko’nun tercihi batakhanelerde serpilip gelişen Tekke türü yerine, aydınların dinlediği Cafe Aman ekolü. “Biz kaliteli müzik dinleyen insanların geldiği küçük tavernalarda çaldık hep” diyor Niko. “Söylediğimiz şarkıları rebetikonun en duygulularından seçtik. Dertleri, hüzünleri anlatan şarkılardan oluşturduk repertuarımızı.”
Ut tekniğini geliştirmek, repertuarını genişletmek için defalarca Türkiye’ye gelmiş Niko. Anadolu’ya ilk ayak basışını 30 yıl sonra, sanki bugünmüş gibi heyecanla anlatıyor: “İlk gelişim 1970’teydi. TRT’nin davetlisiydim. İstanbul’da havaalanında uçaktan inince Türkiye toprağını öptüm. Çünkü o topraklar bana utun varlığını öğretti. Uta olan aşkımı Türk udilere borçluyum. Onlara minnettarım. Türkiye’de Yorgo Bacanos’la bir araya geldim. Yunanistan’da ondan iyi çalan yoktur. Hele şu anda onun yerini artık kimse dolduramaz.”
Giasemi, yani Yasemin için Anadolu köklerinin bulunduğu toprak. Ailesi İzmir’den Yunanistan’a göçenlerden. “Gelirken beraberlerinde çok şey getirdiler. Biri de Anadolu müziğiydi. Türkiye bizim için çok önemli bir müzikal kaynak. Şarkılarımızın Anadolu’yla yakın ilgisi var. Müzik hayatımızın bütününe bakıldığında da Türkiye’ye çok bağlı olduğu görülecektir. Aramızdaki sınırlar, aynı şarkılarla duygulanmamıza engel olamaz. Dilimiz, dinimiz, soyumuz farklı olabilir. Ama aynı coğrafyanın insanlarıyız, aynı duyguları paylaşıyoruz.”

TRT, Türkiye’ye davet etti

Niko sohbetimizin sonuna doğru karı-koca ikisinin de kulaklarının hala Türk Müziği’nde olduğunu anlatıyor. “Türkiye’de çok iyi ut çalan müzikçiler var. Boş zamanlarımızda onların kayıtlarını dinleriz. Kim diye sorarsanız birkaç isim söyleyeyim. Mesela Burhan Bey, Niyazi Haydar, klarnetçi Sabri Recep. Zeki Müren’i severek dinliyoruz. Ben sınırların müziğin güzelliğini paylaşmaya engel olamayacağını düşünüyorum. Müzik dediğin şey bütün halklar için yapılır. Biz nasıl Zeki Müren’i severek dinliyorsak, bizlerden birilerinin Anadolu topraklarında sevilerek dinlenmesi çok önemli…”
Sadece müzik değil Niko’yu Anadolu topraklarına yaklaştıran. Bir başka büyülü ses onu en az geleneksel ezgiler kadar çekiyor: “Hoca minareye çıkar, ezan okur ya; işte buna bayılırım. Belki müzikçilerden daha önemlidir benim için. Çünkü onlar milyonlarca insanın inancını temsil ediyor…”
Gelelim İş Sanat’ta verecekleri konsere. “Yıllardır söylediğimiz, vücudumuzun parçası haline gelen şarkıları sunacağız” diyor Niko. “Rebetiko repertuarının en hisli şarkılarını seçtik o akşam için… İzmir’de söylenen şarkılar, İzmir’den Yunanistan’a göçenlerin söylediği şarkılar…”                                                    (Stefanos Sofuoğlu / Aralık 2001 / İş Müzik)

NİKOS SARAGOUDAS : 20 yaşında gitarla başladı müziğe. Demotika Tragoudia adı verilen Yunan halk ezgilerini söyledi önceleri. Patrikhanenin şef solisti Thrasyvoulos Stanitsas’dan vokal, kanuncu Nikos Stefanidis’ten makamları öğrendi. Ut tekniğini geliştirmek için Türkiye ve Mısır’daki ustaları ziyaret etti, ders aldı. Kadri Şençalar ve Yorgo Bacanos’u ilk önemli ustaları olarak kabul ediyor. Kolos, Saleas, Paterelis gibi Yunan sanatçıların yanısıra Mustafa Kandıralı, Saffet Gündeğer, Yılmaz Tektel gibi isimlerle albümler kaydetti.

GİASEMİ SARAGOUDA : 1945’te Atina yakınlarındaki Nea Ionia Attikis’te doğdu. Ailesi İzmir göçmeni. Türk ve Yunan radyolarını dinleyerek kendisini geliştirdi. 1958’de profesyonel şarkıcı olan halasıyla konserlere çıkmaya başladı. Üçüncü konserde Niko’yla karşılaştı. Birlikte çalışmaya başladılar. Üç yıl sonra da evlendiler. 40 yıldır kocası Niko’yla sahneye çıkıyor.

Linkler

Ninos-Giasemi çiftinin Facebook sayfası

Share.

Leave A Reply

six + 2 =

error: Content is protected !!