Şevval Sam / Benim için müzik sonsuz oyun alanı

0

İlk gençlik yıllarında dansa ilgi duyan, tango dersleri alan şarkıcı Şevval Sam yıllar sonra bu türün sevilen örneklerini repertuvarına kattı. Yeni albümünde Türk ve dünya tangolarını yeni bir yaklaşımla yorumluyor. 10 Aralık’ta İş Sanat’ta vereceği konserde, albümden eserleri seslendirecek, ayrıca konuk sanatçı Cihat Aşkın’ın kemanı eşliğinde dans edecek. Sam “Tango bir dünya müziğidir ve zamansızdır. Tabii ki bir farkla, bugünkü tangolar, geçmişin zarif ve masum romantizmini pek taşımıyor.”

Son yıllarda birbiri ardına gelen tematik projeler hazırlıyorsunuz. Karadeniz türküleri, Türk Sanat Müziği ve arabeskin ses coğrafyasında çıktığınız yolculuklar müziğe bakışınızda, yorumculuğunuzda ne gibi değişiklere yol açtı, ne gibi izler bıraktı?
– Müzikal olarak akademik bir geçmişim olmadığı için projeler hep benim eğitim alanım oldu. Bir tek farkla; bir çocuğun gelişimini ailesini izler, benim sürecimi dinleyicilerden oluşan geniş bir aile izliyor… Tabii her yeni proje benim için yeni bir keşif ve deneyim alanı aslında. Bir açıdan oyunculuk gibi de… Her farklı tarz yeni bir karakter analizi gibi… Tangoyu arabesk tavrıyla söylediğimi düşünsenize… Ya da tam tersi… Tabii bütün bu süreçlerin sadece müzikal olarak değil, varoluş sürecimde de karşılığı var..

Neden tek tema üzerine yoğunlaşmayı tercih etmediniz, gelecekte de bu tür arayışlarınız devam edecek mi?
– Hayatı kendi algınızda keyifli hale getirmeyi beceremediğiniz takdirde bu dünya yaşanabilecek bir yer değil. Başkasına endeksli yaşamlar mutsuzluk getirir, ben kendim için şarkı söylüyorum. Benim için ‘müzik’ var. İyi örnekleri olmak koşuluyla bütün farklı tarzlara ilgi duyuyorum. Birini söylesem diğerinde aklım kalıyor. Bu içten gelen bir şey… Müziğin içinden akıp geçmeyi seviyorum ben. Sonsuz bir oyun alanı…
Son dönemde neler dinliyorsunuz, düşünsel olarak hangi kaynaklardan besleniyorsunuz?
– Ağırlıklı caz dinliyorum. Müzik dinlemeyi de öğrenebiliyor insan. Daha önceleri tercihen tek sesli müzik dinliyordum. Şimdi armoni duymak hoşuma gidiyor. Dediğim gibi müzik, sonsuz bir kaynak benim için…
Çocukluk, ilk gençlik döneminizde tangolara ilgi duymuş muydunuz?
– İlk gençlik yıllarımda internet olmadığı için bu kadar fazla kaynağa ulaşamıyorduk. Dansa büyük bir ilgim vardı. Fakat dans kurslarına gelenler sadece düğününde dans edebilmeyi hedefleyen, dansla alakası olmayan kişilerdi. Bir – iki kez gittim, sıkıldım. Yine de içimdeki dans etme arzusu hiç bitmemiş olacak ki, tango söylemeye karar verir vermez dans çalışmalarına da başladım.

7 aranjörle çalıştım

Yeni CD’nizdeki repertuvarınız, Aralık 2013’teki İstanbul konseriniz Türk tangolarına odaklanmış. Bu eserler sizin için tango müziğinin ötesinde, geçmişin dünyasına yaptıkları göndermelerle anlam taşıyor mu?
– Aslında albümde sadece Türk tangoları yok, yeni besteler ve iki klasik Arjantin tangosu var. Ama belki şöyle diyebiliriz: Tango bir dünya müziğidir ve zamansızdır. Tabii ki bir farkla, bugünkü tangolar, geçmişin zarif ve masum romantizmini pek taşımıyor.
Tango projesinin hazırlığı, repertuvarın ortaya çıkışı ne kadar sürdü; nasıl hazırlandınız; eserlere yaklaşım, yorum konusunda tango çevresinden yardım aldınız mı?
– Tango albümünün hazırlığı başladığında, şarkılardan çok, aranjmanlar konusunda arayışımız vardı. Türkiye’de tango adına henüz denenmemiş bir sound olmasını tercih ediyorduk, çünkü zaten klasik tarzda çok fazla örnek vardı. Bunun yanında yeni besteler de olsun ve tango denilince akla ilk gelen dünyaca ünlü eserlere de yer verelim dedik. Aslında akışa bıraktık kendimizi. Yeni besteler bulduk. Astor Piazzolla’nın “Libertango”su ve Carlos Gardel’in “Por Una Cabeza”sı “olmazsa olmaz”lardandı. “Por una Cabeza”, “Bozcaada” olarak, “Libertango” ise “Özgürlük” tangosu adıyla ilk defa Türkçe okunmuş oldu. Albüm, yıllardır aşina olduğumuz klasik eserlerle de birleşince repertuvar tamamlandı. Albümde 7 farklı aranjörle çalıştık. Dünyaca ünlü keman virtüözü Cihat Aşkın albümün yıldızı diyebilirim. Sonuçta klasik, elektronik, alaturka ve özgün anlayışta düzenlenmiş 17 şarkıdan oluşan tango albümü hazırlanmış oldu. Albümün masteringi Londra’daki Abbey Road stüdyolarında Peter Mew tarafından yapıldı.
Türk tangoları repertuvarınız kaç eserden oluşuyor, bunların hepsine albümde yer verdiniz mi; albüm repertuvarını hangi ölçütlere göre seçtiniz?
– Türk tangoları ile ilgili, ulaşabildiğimiz bütün kayıtları dinledik. En çok bilinenler arasında da bir seçim yaptık. Mesela “Papatya Gibisin” yerine, daha az bilinen ve radyoda Zehra Eren’in okuduğu “Sensiz Kaldığım Geceler”i tercih ettik.

Gençlerin ilgisini gördüm, Trabzon’da tango söyledim

Albümdeki müzisyen kadrosunu nasıl oluşturdunuz? Cihat Aşkın gibi klasik bir yorumcuyu albüme katılmaya nasıl ikna ettiniz?
– Cihat Aşkın, virtüözitesinin yanı sıra son derece alçak gönüllü bir insan. Daha önce de bir kaç projede birlikte yer almıştık. Yapım şirketimiz de aynı: Kalan Müzik… Albümde yer almasını Hasan Saltık ve ben çok istedik. O da bizi kırmadı ve albümdeki 3 şarkıya imzasını atmış oldu..
Web sayfanızda gördüğüme göre, son zamanlarda Türkiye’nin şehirlerini gezip konserler veriyorsunuz; tangolar nasıl karşılanıyor, ne gibi tepkiler alıyorsunuz?
– Tangoları daha ziyade özel gecelerde ve salon konserlerinde seslendirmeyi tercih ediyoruz. Halk konserlerinde daha ziyade eğlenmek istiyorlar. İlk başta Anadolu’da pek ilgi görmez diye düşünüyorduk; ancak en son Trabzon’a gittiğimizde çok ilgi gördük. İmza günü de vardı, ben sadece Karadeniz albümünü imzalatmak isterler, diye düşünüyordum. Bir baktık özellikle gençler Tango’ya da çok ilgililer. Konser repertuvarında da yer verelim dedik. Tabii o da bir salon konseriydi. Özel gecelerde ise dans etmek isteyenlerin hoşuna gidiyor. Klasiklerden oluşan bir potpuri çalıyoruz.
Tango çalışması müziğe, hayata bakışınızda ne gibi izler bıraktı?
– Arjantinliler aşklarını, kavgalarını, tutkularını bir şekilde tango ile ifade etmiş. Tango, sanatın, hayatın içindeki güçlü duyguları nasıl da dönüştürdüğünü bir defa daha görmemi sağladı. Keşke dünyanın her yerinde bu böyle olsaydı… Belki de insanlar savaşmaz, şarkı söylerdi.

Konserde dans etmek isteyene sahne açık

Konser repertuvarını nasıl hazırladınız?
– Konserde birkaç sürpriz olacak tabii… Albümdeki şarkıların yanı sıra, artık bir tango klasiği olmuş, Sur filminin şarkısı “Vuelvo Al Sur” olacak, Arapça, Ermenice tangolar ve albümde yer almayan bir iki yerli tangoya yer vermeyi düşündük. Cihat Aşkın konuğumuz olacak, onun çaldığı bir eserde Hamza Zeytinoğlu ile dans edeceğim.
Albümdeki grubunuzla mı konser vereceksiniz?
– Albümde farklı aranjörler, farklı müzisyenler yer aldı. Dolayısıyla konser için yeni bir ekip oluşturduk. Çağlayan Yıldız, tüm şarkıları yeniden yazdı ve konser formatına dönüşürdü. Ekipte çok değerli müzisyenler var: Piyano ve tuşlu çalgılarda Ercüment Orkut, basta Çağlayan Yıldız, davulda Derin Bayhan, gitarda Sarp Maden, klarnette Göksun Çavdar, akordeonda Ortaç Aydınoğlu, kemanda Özgür Arkun…
Konserden önce dinleyicilerinize ulaştırmak istediğiniz bir mesajınız var mı?
– Bu konser benim için de yeni bir deneyim olacak. Ben tadını çıkaracağım. Umarım herkes keyif alır.. Bu arada… İçinden dans etmek gelen dinleyiciler, lütfen tutmasınlar kendilerini…
Yakın gelecekte ne gibi yeni projeleriniz var?
– Hayatın benim için hazırladığı sürprizlere hep açık oldum. Bakalım bundan sonrası nasıl akacak…
(Serhan Yedig / Aralık 2013 / Müzik Söyleşileri)

Linkler

Şevval Sam’ın web sayfası

Share.

Leave A Reply

five × 2 =

error: Content is protected !!