Marcus Miller / Kontrbası evimde çalıyorum

0

Elektrobasçı, besteci Marcus Miller yıllardır dünyanın dört bir köşesinde konserden konsere koşuyor. Yoğun turnelerin zorluğunu her fırsatta spor ve uykuyla yendiğini söylüyor. Kendi hep yeniliklerin peşinde olsa da “Bence cazda her zaman 1940-60 dönemindeki gibi çalanlara ihtiyaç olacaktır” diyor.

 

Bu kadar yoğun turne programı içinde şehirler, ülkeler, kıtalar arasında seyahat ediyorsunuz. Gündüz yolda, gece sahnedesiniz. Vücudunuz buna nasıl adapte oluyor, fiziksel zorlanmanın icranızı olumsuz etkilememesi için neler yapıyorsunuz?
– Bu tempoda en önemli şey uyku. Koşturmaca arasındaki her boşluğu uykuya çevirebiliyorsanız şanslısınız, vücut biraz da olsa kendini şarj etmiş oluyor. En zor şey jet-lag. Dünyanın diğer ucundaki konser eğer senin ülkende genellikle uykuda olduğun saatlerdeyse vücudun reaksiyonu biraz ağırlaşabiliyor ama ona da alıştım galiba. Bol egzersiz durumu toparlıyor. Spor yapmayı sevdiğim, hobi olarak egzersiz yaptığım için sorun yaşamıyorum.
Konser öncesinde ne içmeyi tercih ediyorsunuz?
– Sadece su ve çay.
Peki konser öncesinde ısınmak için ne yaparsınız?
– Yavaş şekilde gamları çalmak ve yavaş yavaş hızlandırmak, konser öncesinde en sık yaptığım şey.
Grupla ne sıklıkla prova yapıyorsunuz?
– Turne başlamadan önce 4-5 gün prova yapıyoruz. Yeni fikirler ve eklemeler için ise, genelde soundcheck’lerde veya çalmadığımız gün toplanıp bakıyoruz. Çoğunlukta soundcheck’ten sonra, vakit varsa yarım saat ile bir saat arası prova yapabiliyoruz, aynı zamanda eğlenceli de oluyor.
Gruptaki müzisyenleri bir arada tutup yıllarca aynı grupla turlamak kolay bir şey değil. Çalanların hepsi çok iyi müzisyenler ve başka projelerde de yer alıyorlardır eminim ki. Konserler çakıştığında ne oluyor?
– Konser veya turne belli olur olmaz hepsine haber salıyorum, tabi bu ne kadar erken olursa benim için o kadar iyi. Hatta benim için turnenin olacağı ayı açık tutmalarını rica ediyorum. Gelemeyecekleri zaman kafamdaki listeden alternatif müzikçileri aramaya başlıyorum ya da onların tavsiye edecekleri kişileri değerlendiriyorum.
Poogie ile artık çalmıyor musunuz?
– Poogie ile 91 yılından beri beraber çaldık ve çok iyi dostuz. Epeyce zaman olmuş, inanılmaz bir insan ve inanılmaz bir müzisyen. Farklı bir şeyler denemek istediğim için daha farklı bir grup yaptım ve artık bu grupla turluyorum.

Ego sorunu varsa grubu
hemen terk etmek gerekir

Hazır gruptan bahsederken… Bugüne kadar çaldığınız gruplarda karakter ve ego çatışmaları yüzünden sorun yaşadınız mı, bu durumdan kurtulmak için ne önerirsiniz?
– Tabii ki, zaman zaman böyle durumlar karşıma çıktı. En iyisi hemen uzaklaşmak. Genellikle büyük egoya sahip müzisyenler müziğin içinde de o baskın egoyu gösterir. Bence bir insanın karakterini en iyi spor yaparken ya da müzik yaparken anlarsın. Gerçek karakterini orada gösterir. Beraber çaldığında, birinin solosunun altında onu destekliyor mu yoksa baltalıyor mu hemen görürsün. Artık pek umursamıyorum böyle durumları…
Farklı müzikler denediğiniz başka bir grubunuz var mı?
– Eski grubumla da arada sırada toplanıyoruz, çalıyoruz, beraber vakit geçiriyoruz. Bu grubumla da devamlı beraber çalıyoruz, arada sırada beraber takıldığım bir davulcu arkadaşım daha var. Hepsi çok iyi müzisyenler ve hepsiyle bambaşka etkileşimler oluyor.
Çağdaş müzik için ne söylemek istersin?
– Çağdaş müzik önemlidir, gelecektir. Eski stil caz çalan, yani 1940 ile 60’lı yıllar arasındaki dönemi, o ekolü çalanlara her zaman ihtiyaç var. İnanılmaz bir dönemdir. 1940 ile 60’lı yıllar arasında yapılmış caz müziği okul gibidir. Umarım cazın o dönemini yaşatan, o dönemi unutturmayan müzikler yapılmaya devam edilir, gerçekten çok önemlidir ve umarım o dönemi çalan ve yaşatan müzisyenler hep olur. Çağdaş müzikler de çok önemlidir, çok yeni ve güzel şeyler yapılıyor onlara da açık olmak lazım.
Turneler nedeniyle en çok ne kadar ailenden uzak kalıyorsun?
– Bu güne kadar en uzun ayrı kaldığım süre 5 haftaydı. Genelde turnede aralıklar oluyor, bunları hep ailemle, çocuklarımın yanında geçiririm. Ya da turnenin sonlarına doğru eğer çocukların okul dönemi değilse onlar da bize katılır ve beraber vakit geçiririz.
Boş vakitlerinizde neler dinlersiniz, dinlediğiniz son üç albüm?
– Aslında güzel olan her şeyi dinlerim. 1950’lilerin cazını, 1970’lerdeki funk’ı dinlerim… 1960’lı yıllardaki Brezilya müzikleri çok hoşuma gider. 1980’li yıllardaki hip-hop’ı çok severim. 1990’lardaki nuvo soul’u dinlerim… Her dönemin bambaşka güzelliği var ve hepsi o dönemi betimleyen bambaşka renkler… En son dinlediklerim: Joe Henderson-Wynton Kelly Trio… “Headhunters” Herbie Hancock… John Coltrane  “Love Supreme”…
Konser ve turnelerde DVD kaydı yapıp arşivliyor musunuz?
– DVD’mizi daha yeni bitirdik, şu sıralar yayımlanmak üzere. Şubat sonu mart başı çıkması gerekiyor.

Müziğimi en iyi elektrobas yansıtır

Hep merak etmişimdir, kontrabasa ilginiz var mı?
– Evimde var ve hep çalarım ayrıca çok da severim. Her basçının mutlaka tecrübe etmesi gerekir ama benim sahnedeki sesim elektobastır. Beni ve müziğimi en iyi o yansıtır.
Günümüz müzik piyasası ve müziğin dijital olarak internet üzerinden satılması konusunda ne düşünüyorsunuz?
– Bu bir geçiş süreci bence. Kimse ne yapacağını tam olarak bilemiyor. Kimse CD’sini nasıl satacağını, pazarlayacağını bilemiyor. Üretilen CD’lerin, müziği yapanlar için ne kadar önemli olduğuna dair bilinç maalesef kaybolmuş. Bence CD sadece reklam gibi bir durumda… Herkes CD satışlarından endişeli.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
– Turnedeysem genelde erken başlar. Bilgisayarımda müziklerle uğraşırım, bende genellikle sabahları güzel etkileşimler olur. Kahvaltının ardından çıkıp biraz şehri gezerim, fotoğraf çekerim, o dokuyu, lezzeti hissetmek hoşuma gider. Sonra otele dönüp spor yaparım. Spor motivasyonumu olumlu etkiler. Sonrasında biraz dinlendikten sonra konserin olacağı yere gideriz, soundcheck yapılır ve mekanın içindeki sese alışılır. Soundcheck esnasında beklerken biraz bas çalışırım, rutinlerimi yaparım. Yemek için oradan ayrılırız. Konser çıkışı otele gidip dinleniriz ya da bir sonraki şehre otobüsle gidiliyorsa yola çıkarız. Bu hep tekrar eder. Evdeysem erken kalkarım, bol müzikli günler geçiririm, sporumu ihmal etmem.
Kendinizi en yaratıcı hissettiğiniz anlar?
– Nedense genellikle baskı altında yaratıcılığım artar. Bir yere bir şeyler yetiştirmem gerekiyorsa aklıma çok farklı şeyler gelebilir.

Miles Davis’in sürprizi

Bu turneyi “Tribute to Miles Davis” olarak tasarlamışsınız. Onunla güzel bir anınızı anlatır mısınız?
– 1981-83 arası onun bas gitaristiydim, grubunda çalıyordum. Güzel bir albüm yapmıştık: “We Want Miles”. Kendimi daha da geliştirmek, daha iyi besteci olabilmek ve daha çok prodüksiyon yapabilmek için izin istedim. Onun da desteğiyle iki yıl ara verdim. O dönemde Columbia Records’dan ayrılıp Warner Bros Records’a geçmişti… O dönemde Tommy LiPuma, Warner Bros Records’daydı. Miles’ın değişik bir şeyler aradığını söylemişti. Miles için iki parça yapmıştım: “Tutu” ve “Portia”. Parçalarla beraber Los Angeles’e gidip dinlettim. Çok hoşlarına gidince “Haydi bunu kaydedelim” diye konuştular. Grubu sorduğumda “Grup yok, demo’daki gibi her şeyi sen çal” dediler. Çok şaşırmış ve bir o kadar da ürkmüştüm. Karşımdaki Miles Davis idi ve bu; 26 yaşındaki biri için biraz ağır sorumluluktu. Birkaç gün sonra Miles’a dinletmeyı planlıyorlardı. Ben studyoda çalışırken Miles uğradı ve dinledi, beğenip devam etmemi söyledi. “Bana ihtiyacın olduğunda haber ver” dedi ve gitti. Parçaları bitirip kayıt için onu aradım, inanılmaz heyecanlıydım. Baslarda biraz korkuyordum, birkaç kayıt denemesinden sonra heyecanı atıp daha rahat iletişim kurabilir hale gelmiştim. Parçaları beğendi ve daha çok parça yazmamı istedi. Bütün albümü beraber yaptık. Albümde ikisi dışında bütün parçaları ben besteledim. Gerçekten çok büyük bir sorumluluktu ama kendisi öyle uygun görmüştü. Daha sonra “Siesta” filminin müziklerini beraber yaptık. Miles ile hikayem böyle başlamıştı. Bugüne kadar tanıdığım en özel insanlardan biriydi. Bu nedenle turneyi ona ithaf ettim.
(Ozan Musluoğlu / 2011 Sonbahar / Jazz Dergisi)

Linkler

Biyografisi

Kişisel web sayfası

Share.

Leave A Reply

seven − 1 =

error: Content is protected !!