François-Frederic Guy / Beethoven sağırlığı sayesinde dış dünyadan korundu, iç sesini eserlerine yansıttı

0

François-Frederic Guy’ın tutkusu dağlar. Özellikle Alpler. 10 saati bulan uzun yürüyüşleri seviyor. Otomobillerle de arası iyi. Direksiyona geçip plansız, programsız uzun yolculuklara çıkmaktan hoşlandığını anlatıyor. Piyanonun başına geçince duruluyor birden. “Beethoven” diyor tutkuyla “hayatımın merkezi, yıllarım eserlerini yeni baştan incelemekle geçecek.” François-Frederic Guy, 2001’de Beethoven’in tüm piyano sonatlarını seslendirmek üzere beş piyanistle İstanbul’a gelmişti. Öncesinde, Fransa’dan arayıp müzik serüvenini konuştuk.

 

Bir piyanistten duyabileceğiniz en son şeyi François Frederic Guy “pat” diye söyleyiveriyor. Hiç çekinmeden, yanlış anlaşılmaktan korkmadan. Konuşurken son derece samimi, içten. “Biliyor musunuz, ben aslında orkestral müziği severim” diyor. Bir saniye durup, muzip bir ifadeyle sürdürüyor: “Piyanosuz olanı!” CD arşivinin sadece yüzde 10’unun piyano müziğinden oluştuğunu, geri kalanının operalar, senfoniler  ve diğer orkestral eserleri içerdiğini anlatıyor. Şakayla karışık “Herhalde şefliğe hazırlanıyorsunuz” dediğimizde çıkıyor ortaya gerçek. Dinleyici tercihiyle, müzikçi tercihinin farklarından söz edip, çalgısına ne denli tutkuyla bağlı olduğunu anlatıyor. “Piyano çok çalışmayı, özveriyi gerektiren bir çalgı. Aynı zamanda şeflik yapmak bence imkansız” diyor.

Kutsal kitap gibi

Le Monde’un “Beethoven sonatlarının gizemini çözen piyanist” diye nitelendirdiği Frederic Guy genç kuşak Fransız piyanistleri arasında yıldızı hızla parlayan bir isim. 30 yaşında. Paris’te CNSM’den mezun. Coma Gölü Vakfı’nın düzenlediği konserlerde Karl Ulrich Schnabel, Murray  Perahia gibi ustalarla tanışması birinci sınıf solistler arasına girmesini sağladı. Beethoven’in Hammerklavier Sonatı’nı yorumladığı CD’si sayesinde şöhret basamaklarını uçarak tırmandı. Son yıllarda Bernard Haitink, Antoni Wit gibi şeflerin yönetiminde Londra Filarmoni, BBC Filarmoni, Münih Senfoni, Halle Senfoni gibi orkestralarla konserler veriyor. Konçerto repertuarı geniş. Hatta daha doğrusu, repertuarının büyük bölümünü konçertolar oluşturuyor. Prokofiyef uzmanlık alanı. Brahms’ın konçertoları gözde eserleri. Beethoven’inkiler de.
Oda müziğiyle, solo piyano repertuarıyla hobi düzeyinde ilgileniyor. Beethoven yorumu, Le Monde de la Musique’in ödüllendirdiği Brahms yorumları, genç besteci Eric Tanguy’un eserleri ve bugünlerde yayımlanan yeni Prokofiyef yorumları sayılmazsa bu alandaki çalışmaları sınırlı.
İşin tuhafı derin bir tutkuyla bağlı olduğu tek eser oda müziği repertuarından: Beethoven’in piyano sonatları. 32 sonatı en güçlü çekim merkezi, başlıbaşına bir din olarak değerlendiriyor: “Benim için müzikte herşey bu sonatlara doğru gidiyor, herşey onlardan geliyor. Tüm hücrelerimizi besleyecek kadar zengin. Müzikal mükemmelliyeti kadar, duygu yoğunluğu ve sosyal tarih gibi olmasıyla diğer eserlerden ayrışır. Beethoven eserinde, Romantik Çağ’ın diğer bestecilerinin aksine, bireyin değil, kalabalıkların duygularını kavramsallaştırmıştır. Klasiktir, olgundur, devrimcidir. Bestecinin cesaretini belki sağırlığıyla, döneminin seslerinden uzak kalmasıyla açıklayabiliriz. Sanki beynini korumuştur bu eseri yaratmak için. İnsanın yüceltildiği bu müthiş eser onun yarattığı din gibi kavramlar zincirinin eksiksiz bir ürünüdür.”

Artık onlardan korkmuyor

32 sonatı bilen, kendi kendine defalarca çalan Guy başlangıçta üçünden çekindiğini söylüyor. Bunlar: Opus 54, Opus 78 ve Opus 101. Ama altı konserden sonra fikri değişmiş: “32 sonatı baştan sonra çalmak zaman içinde yolculuk gibi, herbiri bir dönemin eseri. Altı konserden sonra dönüşüm yaşadık, endişelerim yok oldu. Şimdi hepsini çok seviyorum, tüm sonatları seslendirmek büyük bir maceraydı. Bizi getirdiği noktalardan biri de eseri daha iyi tanımak ve sevmek oldu.”
Guy klasiğin yanısıra cazı severek dinliyor, rock’n roll’a bayılıyor. Klasikte kalmakta kararlı. Önümüzdeki günlerde Prokofiyef albümünün tanıtım turnesine çıkacak. ABD’de konserler verecek, Tokyo Filarmoni’yle Prokofiyef ve Grieg çalacak. Sonra yeniden çalışmaya başlayacak. Repertuarına Prokofiyef’in, Brahms’ın eserlerini katacak. Ve tabii tutkuyla bağlı olduğu Beethoven’a çalışacak: “Eserleri benim için sonsuz birer keşif serüveni. Dönüp, dönüp yeniden ele alacağım. İlgim hayat boyunca sürecek…”
(Serhan Yedig / Aralık 2001 / İş Sanat)

Linkler

Kişisel web sayfası

Share.

Leave A Reply

14 + 3 =

error: Content is protected !!