Ron Carter / Basçı enstrümanını bilim adamı gibi inceleyip sesini yükseltmenin yolunu bulmalı

0

Amerikalı kontrbasçı Ron Carter, 2011’de konser vermek üzere İstanbul’a gelmişti. Hayranı, kontrbasçı Ozan Musluoğlu konser sonrası kuliste ustasına merak ettiklerini sordu.

 

Geçen yaz Bebel Gilberto ile çaldım. Çalacağımız konser mekanına giderken, yolda Astrud Gilberto’nun Beach Samba albümünü dinliyorduk ki aniden kontrbasın ses rengini fark ettim.Daha önceden de biliyordum,internetten de kontrol ettim ve sizin çaldığınızı anladım. Gerçekten merak ediyorum, çok büyük bir müzikal alanınız var, bir çok değişik stilde 2 bin’in üzerinde albümde muhteşem performanslarınız var. Bir basçı değişik stillerde müzikleri  bu düzeyde çalmak için neler yapmalı?
– Öncelikle enstrümanı tanıtacak öğretmen bulmalı. Eğer enstrümanına hakim olmayı öğrenebilirse çalmak istediği şeyleri daha çok daha rahat çalacaktır. Bir çok harika basçı var ve bence duydukları notaları daha rahat çalmayı öğrenebilirlerse bir başkasının müziğini de o kadar rahat çalacaklardır.Sadece kendi bakış açısını bilen  ve  kısıtlı  bir şekilde binalar tasarlayan  bir mimar gibi aslında. Eğer okula giderse ve mimarinin sanatını ve tarihini anlarsa, kendi tasarlayacağı binaları bu bilgilerle daha farklı hale getirebilir. Basçılar, en sevdikleri albümlerde benim de çaldığımı söylüyor. Pek çoğunun cazla çok ilgili olmadığını söyleyebilirim ama bir şekilde ismimi biliyorlar ve beni tanıyorlar. Bu açıdan müziğin sınır tanımazlığı beni hep hayrete düşürmüştür. Hangi tür olursa olsun,  çaldığım albümlerde müziğin bir parçası olmaya çalışırım. Bu bence çok önemli bir nokta, çünkü bunu becerebildiğinizde, çaldığınız ne olursa olsun zevk almaya ve mutlu olmaya başlıyorsunuz.Sanırım bunu yapabilmek, bu kadar çok stilde çalabilmemi olanaklı kılıyor.
Brezilya müziğini seviyorsunuz, hatta “Claus Ogerman“ düzenlemelerini de çalmıştınız. 1980’de “Patrau” ve 1999’da “Orfeu” adlı iki albüm kaydetmiştiniz. İkisinin arasındaki 19 yılda ne gibi bir değişim yaşadınız?
– Sanırım Brezilya müziğini daha rahat çalıyorum artık. Carlos Jobim aracılığıyla bu müzikle tanışmıştım. Bana yol göstermesini istemiştim.  “Carlos benden ne istiyorsun? Müziğin iyi tınlaması için ne yapmam gerekiyor” diye sorduğumda , bana “Her zamanki gibi çal” dedi. Tabii ki çok kolay bir cevap gibi geliyor ama bunu nasıl yapacaksınız? Ben de müziğin doğru vuruşlarını, armoni ve notalarını bulmaya çalıştım. Geçen 19 senede bu müzikte daha rahat hale geldim. Her zaman çeşitli nota değişimleri, değişik dokunuş ya da değişik yapılarda çalmayı deniyoruz ama biri çıkıp da “Bu çaldığın iyiydi, üzerine gitmelisin” diyene kadar sonuçtan emin olamıyoruz. İki albüm arasındaki 19 senede, yaptıklarımın ilginçliği konusunda kendimi daha rahat hisseder hale geldim ve daha fazlasını yapmaya çalışıyorum.
İlk kaydınız “Stompin” ve albümde birlikte çaldığınız Phil Woods’dan bahseder misiniz?
– Albümü değil ama Phil Woods’u hatırlıyorum. 2-3 sene öncesinde saksofon, bas, davul üçlüsüyle bir albüm kaydetmiştik. Kayıt sonunda “Seninle çalmak iyi bir iş çünkü piyanist ihtiyacım olmuyor” dedi. Bu benim için önemli, çünkü Phil çok önemli bir ilham kaynağı. Kendi dönemimde Charlie Parker’dan çok etkilenmiş fakat kendi sesini bulmuş bir kişiden söz ediyoruz. Çok yüksek bir enerji ve istekle çalıyor, çok fazla parça biliyor. Onunla vakit geçirmekten ve vaktim olduğunda gidip dinlemekten çok zevk alıyorum.
Johnny Griffin ,Kenny Dorham, Wes Montgomery, Bill Evans gibi efsanelerle çaldınız.O döneme baktığınızda hangisi sizin için en önemli albümler arasında yer alıyor?
– 60’ların başı, 70’ lerin ortasına kadar süre gelen o albümler sırasında,kendime ”ben artık New York’dayım”  dediğimi hatırlıyorum. New York’a yakın ya da New York’da oturan onca müzisyen arasından beni çağırmaları, benim için çok önemliydi. En önemli albümüm yok ama bir başkasının müziğini, kendimi çalarak, biraz daha farklılaştırabilme ve müziğe yardımcı olabilme yolunda doğru yolda olduğumu görmüş olduğum için minnettarım. Her gün ve her kayıt benim için  bir dersti. Bütün öğrendiklerim için bedava bir okula gitmiş gibi oldum, hatta üstüne para aldım.
Art Farmer ile çalarken, Miles Davis dinlemeye geliyor, size turneye çıkacağını,bir basçıya ihtiyacı olduğunu söylüyor ve müzikal birlikteliğiniz böylece başlıyor. Miles Davis ile kaydettiğiniz albümlerden ve Miles’dan biraz söz eder misiniz?
– Eğer bir albüm ismi vermek zorundaysam, (isim verene kadar masada tutsak kalacaksam) , Seven Steps to Heaven derim. Beraber yaptığımız ilk albüm. O albümde Victor Felman, Herbie Hancock, Frank Butler ve Tony Williams ile beraber çalma şansına eriştim. Söylediğim gibi bedava okul. Onlar bana tempoları nasıl seçtiklerini, melodileri, armonik değişimleri, akor seslendirmeleri gibi konuların hepsini gösterdi.
1955 yılında çalmaya başladınız.56 sene olmuş.Bunca senedir sizinle beraber olan kontrbasınızdan söz eder misiniz ?
– 1910 yılında yapılmış çalgım. 1960’da satın aldım. Her zaman yedek enstrümanım oldu. Fakat ikincisi ana çalgım kadar iyi değil. Jobim ve Miles albümlerindeki bas ile çalıyorum hâlâ. “Mel Lewis in France” ve “Benny Golson with Shirley Horn” albümleri  dışında hep aynı bas ile çalıyorum. 3/4 bir bas, 4/4 vardı ama çok büyük ve çok ağır, taşıması çok zor. Sesleri güzel ama zor enstrümanlar.
2500’ün üzerinde albüm kayıdınız var. Tecrübelerinizden bahseder misiniz. Tanışmadığınız müzisyenlerle stüdyoya girme deneyimi size ne kazandırdı?
– Onlara işini ciddiye alan, çok çalışan bir müzisyen olduğunuzu göstermelisiniz. Kendinizi en az onlar kadar profesyonel  gösterecek düzeni sağlamalısınız. Luiz Bonfa ile çalışmıştım. Portekizce bilmiyor, söylediklerini anlamıyordum. Zayıf İngilizcesiyle “Endişilenme, seninle uzun süre çalışacağız ve eğleneceğiz” dedi. Bu benim için yeterli, bütün gün kayıt yapabiliriz, cevabını verdik. Albümü kaydettik.
Dergimizin başlıca okurları davulcular, basçılar. Size birkaç teknik sorum var. Bazen bastan iyi bir ses çıkarmak çok zor olabiliyor. Özellikle de küçük sahneler sorunlu. Pick-up, tel, mikrofon, monitor, ses ayarı gibi konularda ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz?
– Bu güne kadar hiçbir kulüpte iyi bir açık bas mikrofonuyla çalmadım. Çalanı da görmedim. Ne kadar iyi mikrofon olsa da, sahnede çok yakın çaldığınız için her şey bas mikrofonuna gidiyor. Mikrofonu nereye koyarsanız koyun, bence açık bas mikronu ile çalanlar hata yapıyor. İkinci konu, pick-up. Bence basçı, kendi ihtiyaçlarını karşılayacak bir pick-up için her zaman meraklı olmalı ve araştırmalı. Bazı basçılar benim kullandığımı, bazıları ise başka markalar kullanıyor. Bu olası bir durum ama herkes kendi bası için en iyisinin hangisi olduğunu çözmeye çalışmalı. Üçüncü konu: Bence basın nasıl ses çıkardığını bilmelisiniz. Şu an turnedeyim ve başka baslarla çalmak durumunda kalabiliyorum. Bazen sahnede 2 ya da 3 pick-up’ lı baslarla karşılaşıyorum. Enstrümana o kadar fazla şey asılı oluyor ki bas artık titreşmiyor bile. Bence basçı enstrümanının nasıl ses ürettiğini bir bilimadamı gibi incelemeli ki basın sesini yükseltmek için farklı yöntemler bulabilsin. Dördüncü konu, grupdaki çoğu müzisyen ‘harika’ müzik çalmak istiyor ve her gece bunu başarabilme şansları var.Bir basçı onlara bir öneride bulunuyorsa, onlar da ciddi müzisyenlerse, basçıyı dinlerler. Eğer basçı “Piyanoyunun kapağını daha küçük aralıkla tutabilir miyiz” derse, müzisyenler basçıyı dinler. Piyano çok yüksek olmadığında herkes biraz daha düşük çalıyor. Sahnedeki enerji yüksek oluyor ama daha düşük ses düzeyiyle bu sağlanıyor.Benim durduğum yer ortada, sesin ortasındayım, o yüzden önerilenlerin, düşüncelerin ciddiye alınması gerekiyor…
Mulgrew Miller ile Countdown  albümünü 1988’de, Russell Malone ile 1998’de Sweet Georgia  Peach albümünü, 2003 yılında da bu trio ile Golden Striker albümünü kaydettiniz. Bu Trio ile gelecekte albüm planlarınız var mı?
– Avrupa turnemi düzenleyen menejerim, bu trio ile mayısa kadar bir albüm kaydetmemi ve turneye albümle devam etmemi önerdi.Albümle ilgili tam olarak emin olamıyorum.İlk olarak hazırda yeni bir müzik yok.2003’de kaydettiğimizin benzeri bir albümü tekrar yapabiliriz ama ben biraz gelişim göstermek istiyorum , bu da mayısa kadar mümkün mü?  Bilemiyorum. 2011’de mutlaka bir albüm kaydetmek istiyorum. Aramızdaki kimya çok önemli. Hangi gurupla çalıyorsanız çalın böyle bir iletişime ihtiyacınız vardır.
Gününüz evde ve turnede nazıl geçer?
– Bir antrenörüm var. Haftada 3 gün geliyor. Boş ağırlık ve vücut esnetme çalışıyoruz. Saat 05:45’den 06:30’a kadar. Sonra banyo yapıyorum ve partnerimle kahvaltı ediyoruz. Genelde 4 tane öğrencim oluyor sabah saat 9.00’dan 13.00’e kadar. 13.30’da öğlen yemeği… Ardından ev işleri ya da kayıt varsa, albüm kaydına gidiyorum. NewYork’da bir günüm böyle geçiyor. Turnedeyken yapacak daha az şey var tabii ki. Daha az telefon, cevap verecek bir mail yok.Yanımda da bilgisayar taşımıyorum o yüzden yapacaklar azalıyor. Sabah 8 gibi kalkıyorum. Eğer bulunduğum yerde arkadaşlarım varsa onları ziyaret ediyorum.Turnedeyken en önemlisi okuma fırsatım oluyor.Şu andaki tur 2 hafta sürecek.Yanımda 6 tane kitap getirdim, hepsini okuyacağım. Okumadığım zaman, müzik düşünüyorum. “Bir gece önce, çalarken yapmadıklarımı, bu gece nasıl yapabilirim, müzikte neleri değiştirebilirim” diye düşünüyorum.Turnedeyken de günüm böyle geçiyor.
Klasik müzik çaldığınız bir grubunuz var mı?
– Şu sıralar, sadece evde klasik müzik çalıyorum. O insanlar beni ünlü bir caz müzisyeni olarak tanıyor ve çoğu klasik müzik çalabilecek özelliklere sahip olmadığımı düşünüyor.Ben bu fikirden pek hoşlanmıyorum çünkü notalar neredeyse ben de orada olmak istiyorum. Geçen martta, Polonya’da bir konser verdim. Konservatuardan bir dörtlüyle Schubert’in Alabalık Beşlisi’ni çalmamız istendi.Caz üçlümüz de aynı konserde çaldı. O gün prova yaptık ve gece çaldık. Bu tip projeleri çok seviyorum çünkü müzikle ilgili merakımı her zaman ayakta tutuyor. Bach’ın bas hatlarının caza ne kadar benzediğinden bahsediyor. Bazen 1700’lerde olduğumu hayal ediyorum. O zamanın müziği, Bach’ın gelip ilk defa notaları orkestranın önüne koyduğunu hayal ediyorum. Gününün müziğinden o kadar ileri ki, herkes onun deli olduğunu düşünmüştür herhalde. Müziği istisnasız her enstrüman tarafından başarıyla çalınabilen birkaç nadir kompozitörlerden biridir Bach.
En son dinlediğiniz 3 albüm hangileri?
– Glenn Gould / GoldbergVariations, Ron Carter-Jim Hall / Live at Village West, Nancy Wilson / But Beautiful
(Ozan Musluoğlu, tercüme: Derin Bayhan / Temmuz 2011 / Drum&Bass Dergisi)

Linkler

Biyografisi

Kişisel web sitesi

Share.

Leave A Reply

two × 3 =

error: Content is protected !!