Besteci, kemancı Nubar Tekyay çok erken yaşta müzik çalışmalarına başlamış 14 yaşına kadar ısınamadığını söylediği kemana daha sonra aşık olmuştu. Radyo ve sahnelerde dönemin önde gelen şarkıcılarına eşlik eden müzikçi kısıtlı sayıda olsa da beste yapmıştı. 50 yaşında hayata veda eden Tekyay, bir yıl öncesinde yapılan bu kısa röportajda “14 yaşına kadar çaldığım kemanın sesi bana çok bet, canhıraş feryatlar gibi gelirdi” diyor.
Kemanı, babasının zoru ile ve dayak yiye yiye öğrendiğini açıklayan şöhretli icraatkâr Nubar Tekyay, sanatkâr bir ailenin çocuğudur. Babası bestekâr Udî Arşak Efendi’dir. (Udî Arşak Efendi’yi, musiki meraklıları Türk musikisini süsleyen birçok şahane eserden ve bilhassa Hüzzam makamında ibda eylemiş olduğu, “Ben esiri aşkınım” şarkısından tanıyacaklardır.)
Udî Arşak Efendi ud kadar kanun ve kemençe de çalarmış. Kemanı ise pek o kadar iyi kullanamazmış. Buna rağmen Nubar Tekyay’a kemanı bizzat kendisi öğretmiş. Ona hem babalık hem hocalık yapmış.
Kemana dört yaşında başladım
Nubar Tekyay’la karşılıklı oturduğumuzda, elimde olmayarak, dikkat ve merakla, bir kendine bir de kemanına baktım. Baktım ve düşündüm: Herkesi hayranlıktan kırıp geçiren şu mütevazı insan ve elindeki her zaman düzinelerle benzerini gördüğümüz alelâde tahta kutu!..
Böyle kıymetli bir insanın kemana zor ile başlaması da tuhaftı. Sordum:
Kemana ne zaman başladınız? Verdiği cevap karşısında şaşmamak mümkün mü:
– 4 yaşında!..
Hayret ettiğimi görünce güldü:
– Belki tuhaf amma, dedi, hakikat… 1905 tarihinde İstanbul’da doğduğuma ne kadar eminsem, kemana başladığımda 5 yaşında olmadığıma da o kadar eminim.
Doğru. Bu yaşta onun kıymetini takdir kolay olmasa gerektir.
– Hattâ, imkânsız, diyebilirsiniz. Zaten ben de 14-15 yaşıma kadar kemandan tiksinmişimdir. Çünkü o yaşa kadar çaldığım kemanın sesi çok bet, canhıraş feryadlar gibi gelirdi bana.
Keman hoştur, amma güzel ses çıkarnmak mümkün olduğunda. onu sevmek, ondan güzel ses çıkarmakla kabildir. Bu ise elbet zor bir iştir. Onun için 14 yaşıma kadar kemana ısınamadım.
Ondan sonra?..
Nubar Tekyay biraz kızardı. Önüne bakarak yavaşça konuştu: -Ondan sonra, ona âşık oldum!..
İlk kez Eftalofos Gazisonu’nda sahneye çıktım
İlk defa nerede çaldınız?
– Eftalofos Gazinosu’nda, -ki bu gazino 28 sene kadar evvel yanmıştır. Bugün aynı yerde bir kahvehane vardır- Babamın yanında çıkmıştım sahneye. Bu çıkışdaki aynı senelere, yani 14 – 15 yaşlarımda olduğum zamana rastlar. Ondan sonra devamlı olarak gazinolarda çalıştım ve çalışmaktayım.
Üstad bestekâr Zeki Arif (Ataergin) onun çalışına hayrandır. Hele taksimlerine bayılır. Her zaman: “Harikadır Nubar, harika!..” der durur. Bunu Nubar Tekyay’a da hikâye ettim. Hani “Her yiğitin bir yoğurt yeyişi vardır” derler ya; acaba üstadların hayranlığını dahi çeken bu taksim yapışlarında Nubar Tekyay’ın bir kendine göre buluşu mu vardı…
Söylediklerimi iltifat sandı. Mahcup oldu. Bir müddet konuşamadı. Âdeta dili tutuldu. Nihayet:
– Taksim, diye söylendi, bir doğuştur. Lâf aramızda (!) tekniğime biraz güvenirim. Bu bakımdan her tarzda çalmaya cesaretim vardır. Başlarsın olur… Önceden hazırlanılmaz. Ben meselâ, anî olarak bir taksim yapamam icap edince, keman ilk defa hani sesi verirse oradan başlarım. Gerisi de duyuş meselesidir.
“Bir şair yazacağı şiir için ne kadar mevzu ararsa, bir sazende de taksim edeceği zaman o kadar zemin arar!..”
Konservatuvardan öğretmenlik daveti almadım
Nubar Tekyay’ın ikinci bir sanat cephesi vardır: Bestekârlık… Birçok güzel eseri içinde:
“Sevgilim bu akşam guruba kadar” diye başlayan Eviç ve:
“Ağlamış, gülmüş cefaya durmadan yanmış gönül,
Her güzel rüyaya kanmış yare aldanmış gönül,
Bazı gün sevmiş sevilmiş bazı kıskanmış gönül,
Bîvefa ellerde kalmış sade hicranmış gönül.”
mısralarından örülmüş Hicaz şarkılarını bilhassa zikre şayandır.
Hep gazinolarda çaldığını söyleyen Nubar Tekyay, konservatuardan bir teklif alsa acaba kabul eder miydi…
Bunu sorunca Nubar Tekyay cevap kabilinden:
– Şimdiye kadar hiç dâvet edilmediğim için… diye bir şeyler söylemek üzere idi ki, o sırada yanımıza gelmiş olan kanunî İsmail Şençalar onun sözünü yarıda kodu. Mânalı bir tarzda gülerek sualimizi cevaplandırdı:
– Hocamız henüz tekaüt olmadı!..
Alafrangaya da hakkile vakıf olan Nubar Tekyay için – bugün Türk musikisi icraatkârlığını yaparken icrası güç hiçbir keman nağmesi kalmamıştır.
Bu sözleri, Nubar Tekyay’ı yakından tanıdığı muhakkak olan bir arkadaşı, meslekdaşı ve hem de aynı sazı çalan bir dostu; kemanî Necati Tokyay söylüyor. Gösterdiği yakınlık ve alâka için de, ayrıca Tekyay’a da mecmuamız adına teşekkür edip ayrıldık…
(Orhan Kuyucaklı / 20 Şubat 1954 / Radyonun Sesi / Arşiv çalışması: Serhan Yedig / Dizgi, redaksiyon: Ferruh Yazıcı)
Linkler