Maestro, 165 yıl önce uğradığınız İstanbul’dan sizi ziyarete geldim geçen hafta. Evinizin duvarlarını kaplayan sarmaşıklar kızarmış, damadınız Richard Wagner’in komşu villası onarıma alınmıştı. Bayreuth’un merkezine kebapçılar, mezarınızın yanıbaşına Türk kıraathanesi kurulmuştu. Müzedeki masklarınızda sanki derin bir uykudaydınız.
Evinize gelirken önce Schloss Meydanı’ndaki 300 yıllık çeşmenin yanından geçtim. Viyana’da Osmanlı’ya karşı yedek kuvvetlerde savaşan General Christian Ernst, çeşmenin üstünde atını gururla batıya sürüyordu. Beceriksizliği nedeniyle istifa ettiği unutulmuş olmalıydı. Altındaki dört atlıdan, doğuya, yani saraya yöneleni dikkatimi çekti. Başı sarıklı, eli mızraklıydı. Osmanlı’nın atı ağzından sular fışkırtıyordu. Meydandan geçerken, Çırağan Sarayı’nda Sultan Abdülmecit’e verdiğiniz piyano resitalini hatırlar mıydınız Bay Franz Liszt? Beyoğlu ve Büyükdere konserlerinde alkışlara karşılık izleyicilere beyaz, ipekli eldivenlerinizi fırlatışınızı.
Wagner’e cadde, size sokak
Hayatınızın son 14 yılında çeşmenin arkasındaki Yeni Saray’a da yolunuz düşmüş olmalı. Gerçi sanatçı hamisi, Prusya Kralı Büyük Frederick’in kardeşi, amatör besteci Prenses Wilhelmine öleli 15 yıl olmuştu ama sizi seven aristokratlar yerindeydi. Babasının ezdiği, kocasının aldattığı Wilhelmine’nin saray tavanlarına kırık aynalarla yaptırdığı kolajlar sizin de yüreğinizi burkmuş muydu?
At kestanesi ve köknarlar sarayın arkasındaki uzun bahçeyi sonbahar renklerine boyamıştı. Evinize doğru ilerlerken, 70’inizde bu yolda yaptığınız yürüyüşleri hatırladım. Dolaşım bozukluğundan ayaklarınızın şiştiğini, kışın bile sandalet giydiğinizi okumuştum. Gerçekten hiç üşümez miydiniz?
Mason Müzesi’ni geçip komşunuz Wagner’in villasına vardığımda asık yüzlü bir turist grubu bahçeden çıkıyordu. Bina, 2013 Wagner Yılı öncesinde restorasyona alınmış, müze kapatılmıştı. Ziyaretçiler kapının önündeki Wagner mezarında fotoğraf çekerek avunuyordu. Kızınız Cosima da Venedik’te sevgilisiyle bastığı, 70’inde kalp krizinden ölümüne sebep olduğu kocasının yanındaydı. Mermerde isimleri yoktu. Fakat ayakuçlarına gömülen köpeklerinin mezar taşında adı yazılıydı.
Sorun kadınlar mıydı
1872’de kızınız Cosima’yla sorunlarınızı çözmek, damadınız Wagner’in başlattığı dev opera inşaatını görmek için geldiğiniz bu şehirde günün birinde öleceğinizi, gömüleceğinizi hiç düşünmüş müydünüz Bay Liszt? Siz ki o yıllarda Weimar’da el üstünde tutuluyor, Londra’da konser veriyor, Budapeşte’de hocalık yapıyordunuz. Damadınıza kucak açan şehirden bahsederken “Bayreuth’ta besteci değil, reklam malzemesiyim” diyordunuz. Wahnfried Villası’nın karşı köşesinde önce odasını, sonra tümünü kiraladığınız evi gerçekten sevmiş miydiniz, yoksa sadece Cosima’ya yakın olmak için mi seçmiştiniz?
Çılgın damadınızın yaratıcılığını kıskanmış olamazsınız. Davetini geri çevirmemek için hasta yatağından kalkıp, temmuz sıcağında Tristan’ın Bayreuth Festivali’ndeki prömiyerine gitmiştiniz. Bedelini ciğerlerinizi üşütüp ölüm yatağına düşerek ödediniz. Siz ki egonuzu yenip Chopin, Schubert ve Beethoven’in müziğini dünyaya taşıdınız, Bonn’a Beethoven heykeli diktirdiniz…
Maestro neydi derdiniz?
Dünyanın hızla değişmesi, mertliğin, zarafetin tarihe karışması mı?
Maskta yaşayan ifade
Son nefesinizi verdiğiniz yatağın yerinde bugün ölüm maskınız sergileniyor. Kulağınıza eğilip fısıldasam
Yüzünüzdeki ifade o kadar güçlüydü ki takılıp kaldım. Alçının sıradanlaştıran beyazlığına meydan okuyordunuz.
Maskınızın başında donup kaldığımı gören rehberimiz yanıma geldi. “Ölümünden birkaç gün önce piyanoda en son kimin eserini çaldığını biliyor musunuz” diye sordu.
Bilmiyordum, öğrendim: Schubert.
Bravo maestro! Ölüm ancak bu kadar zarif karşılanabilirdi…
(Serhan Yedig / 22 Ekim 2012 / Hürriyet Gazetesi Seyahat İlavesi)
KAMELYALI KADININ AŞKIYLA SARSILDI KENDİNİ İSTANBUL’A ATTI
Romanya’dan hareket eden gemi 8 Haziran 1847’de İstanbul rıhtımına yanaştığında piyanist Franz Liszt 36 yaşında, şöhretinin doruğundaydı. Acı çekiyordu, yastaydı. Paris’in elit fahişesi, yazar Alexandre Dumas’ın sevgilisi, Verdi’nin La Traviata operasına ilham veren Marie Duplesis’e aşıktı. Eşi Kontes Marie d’Agoult’u bile terk etmişti. Duplesis 23’ünde vereme yenik düştü. Liszt bu acıyı unutmak için ortadan kaybolup, dostu Donizetti Paşa’nın davetiyle İstanbul’a gelmişti. Beyoğlu’ndaki Nuruziya Sokak 19 Numara’daki enstrüman ithalatçısı Alexandre Commendinger’in evine yerleşti. İlki Çırağan Sarayı’nda Sultan Abdülmecit’e olmak üzere 10’a yakın konser verdi. Donizetti Paşa’nın Mecidiye Marşı üzerine Marş Parafraz’ı besteledi. Sultanın eczacısı Faik Paşa’nın oğlu Sudda Bey’e ders verdi. 13 Temmuz’da şehirden ayrıldı.