Esin Afşar / Veysel’in türkülerinde caz ruhu olduğunu düşünmüşümdür hep

0

Esin Afşar, 1960’larda Andre Carr’ın düzenlemesiyle Aşık Veysel ezgilerini Avrupa’da seslendirmişti. 1994’te albüm kaydetti. Daha sonra repertuvarı caz / dünya müziği yaklaşımıyla yeniden ele aldı. Veysel’le tanışan, Sivas’ta ziyaretine giden Afşar “Yeniliklere açıktı, çokseslilikten yanaydı” diyor ozan için. Yorumlarını dinlediğinde “Aferim Afşar, ağzına sağlık” dediğini anlatıyor. Afşar, 2011 Kasımı’nda hayata veda etti…

 

Fotoğraflar: İlhami Yıldırım

1998’de Aşık Veysel’in ezgilerinden bir albüm hazırlamıştınız. Yanılmıyorsam, Veysel’in ezgilerine yakınlığınız bu tarihten çok daha eskiye uzanıyor…
– “Kara Toprak” ve “Güzelliğin On Para Etmez” yorumları ilk çalışmalarımdan. Tabii o zamanlar caz formunda değil, çok sesli bir anlayışla yorumlamıştım Aşık Veysel’le tanışmıştım. Ankara Devlet Konservatuvarı’nda öğrenci olduğum yıllarda, konser vermeye gelmişti. Konserde ben de şiirlerim okumuştum. Yıllar sonra birkaç konserde yine aynı sahneyi paylaştık Türkülerini çok sesli haliyle dinleyince “Aferin Afşar, ağzına sağlık” demişti. Yeniliklere açıktı, çokseslilikten yanaydı. Oysa o günlerde TRT, yani sanatçının topluma sesini duyurabileceği tek kanal, bu anlayışa karşı kişilerin elindeydi. Mesela Nida Tüfekçi halk müziğinin çokseslendirilmesine, Doğu – Batı sentezine karşıydı. TRTde çalışmalarımızın yayımlanmasını engelliyordu. Aşık Veysel türkülerinden bir program yapmak istedik. Kerim Afşar şiir okuyacak, ben de ezgileri seslendirecektim. Stüdyo günü bile saptanmışken, çalışma iptal ettirildi.
Veysel’le tanışıklığınız dostluğa dönüşmüş olmalı; bu dostluktan hafızanızda neler kaldı?
– Yakın bir dostluğumuz vardı. İnanılmayacak kadar yeniliklere açık bir ozandı. Bir gün Veysel’e sormuşlar: “Hümeyra, Esin Afşar türkülerini söylüyor, ne dersin” diye, O yıllarda Anadolu Folk akımı çok rağbette. “Kimi elmayı dalından koparıp yer, kimi komposto yapar” demiş. Çok kıvrak zekası olan, güzel bir insandı. Şu anımı unutamayacağım: Fikret Kızılok’la Anadolu turnesindeyiz. Bir haber geldi, Aşık Veysel hastaymış; memleketi Sivas’ta hastaneye kaldırılmış. Hemen gittik. Hiçbir şey söylemeden odaya girdim, elini tuttum. “Afşar hoş geldin” dedi. Gönül gözüyle görenlerdendi…

Caz değil, dünya müziği

Müzik serüveniniz klasikten folka, oradan türkülere uzanmış. Peki caza nasıl yolunuz düştü?
Aşık Veysel’i dinlerken hep türkülerinde caz ruhu olduğunu düşünürdüm. Uzun zaman Veysel’in türkülerinin cazla yorumlanıp, yorumlanamayacağını düşündüm. Denemek istiyordum. Bir ara Durul Gence’yle yorumlamayı düşündük. Hatta denemeler yaptık. Proje plağa dönüşmedi. 1990’ların sonunda Yapı Kredi kaset projesi için onay verdi. Caz çevrelerini tanımam, dostlarıma sordum. Baki Duyarlar’ı önerdiler. Baki, Klasik Türk Müziği’nde aileden gelen birikime, duyarlılığa sahip. Ortak ses oluşturmamız zor olmadı Düzenlemeleri de o yazdı.

Esin Afşar, Aşık Veysel Şatıroğlu ve Fikret Kızılok

Cazın vazgeçilmez öğelerinden biri emprovizasyondur. Herhangi bir melodi yaratıcı yaklaşımla ele alınıp yeniden biçimlendirilir. Bir röportajda Veysel’in ezgilerini deforme etmeden yorumladığının söylüyorsunuz. Orta yolu nasıl buldunuz?
– Yaptığımız müziğin klasik tanımıyla caz olduğunu söyleyemeyeceğim. “Dünya müziği” demek daha doğru belki. Benim için öncelik, türkünün doğal yapısı. Sözleri o kadar önemli ki, bozmak istemiyorum kesinlikle.
Dolayısıyla solist otantik yapıya bağlı kalırken, arkadaki grup caza yakın çalıyor. Sadece “Güzelliğin On Para Etmez”de bir emprovize solo yapıyorum. O kadar. Repertuardaki ezgilerin ikisi Veysel’in bilinmeyen taşlamalarıydı. Parasını çaldırdığında “Parça Parça Olsun Param Çalan” diye bir taşlama yazmış, bir başka taşlaması “Ne Ettin Baltayı, Baltayı”. İki taşlamayı, ben müzikledim. Bir eser Veysel için yazıldı. Diğerleri Veysel’in ezgileri.
1998’deki albümden bu yana Veysel repertuarınız genişledi mi?
– Değişmedi. Albümden sonra CRR’de konser verdik. Veysel’in anısına düzenlenen bir festivale katıldık. Hepsi bu. Repertuar değişmeden duruyor. Aslında, ben caz şarkıcısı değilim. Bu konuda eğitim almadım. Konservatuvarın drama ve piyano bölümünü bitirdim. Caz eğitimim yok. Tek hatırladığım, 1960’ların sonunda Fransa’da plak için stüdyoya girdiğimde sesimin caz için çok uygun olduğu söylendi. Çalıştığım besteci Andre Carr de çok beğendiğini söyledi. Monte Carlo’da Emmy Barelli Orkestrası’yla verdiğim bir konserde, Veysel ezgilerini ilk kez caz formunda denedik. Çok beğenildi. Carr albüme koymak istemişti, ben direndim. Yıllar sonra başlı başına bir projeye dönüştü.

Karacaoğlan’dan daha önemli bir ozan

Aşık Veysel projesini yeniden gündeme getirmenizin özel bir nedeni var mı; ozanın türkülerinin unutulduğunu, ezgilere artık eskisi kadar önem verilmediğini mi düşünüyorsunuz? Yoksa çabanız bir vefa borcu mu?
– Bana göre Veysel, Karacaoglan’dan daha önemli, vazgeçilmez bir ozan, içinde büyük bir insan ve doğa sevgisi var. Şahsen tanıdığım, görüşlerinden, renkli kişiliğinden etkilendiğim bir insan. Radyoda, Erdoğan Alkan’ın yazdığı 12 bölümlük drama belgesel yapılmıştı. Ben de kadın yazar rolündeydim. Bu oyunda Veysel’in hayatını ayrıntılarıyla öğrendim. Oyunda rol almam, türkülerini söylemem bir vefa borcu olarak değerlendirilebilir. Yeniliklere çok açık bir insandı. Yaşasaydı, türkülerinin caz yorumunu dinleseydi eminim çok mutlu olurdu. Bu çalışmalarını Veysel’in müziğine yeni dinleyiciler kazandırdığım düşünüyorum. Mesela Klasik Batı Müziği’nden başka bir şey dinlemeyen arkadaşım konsere gelmişti. Çıkışta “Sazı sevmem, sazı sevdim; cazı sevmem, cazı sevdim” demişti.
Kadronuzda değişiklik var mı; albümdeki ekiple mi konser veriyorsunuz?
– Baki Duyarlar ve Erkan Oğur albümde yer almıştı. Okay Temiz yoktu, konsere katılacak. Kontrbası Nezih Yeşilnil yerine Erdal Akyol çalacak. Bir de trompetçi Yavuz Duman katılacak ekibimize.
1998’de Veysel albümü yayımlandıktan kısa süre sonra kaza geçirip ölümden dönmüştünüz. Bu konser hem Veysel’in müziğinin hem de sizin geri dönüşünüz olacak sanırım…
– Kaza değildi. Küçük bir ameliyat için gittiğim Alman Hastanesi’nde yapılan iğne sonucu menenjit geçirdim. Bir ara hayatımdan umut kesilmiş Çok hızlı şekilde yurtdışına götürülmem sayesinde hayatım kurtuldu. Durumun farkında değildim, o günlerde iptal edilen dokuz Avrupa konserini düşünüyordum. Oysa sadece konserler değil, bütün hayatım alt üst oldu.

Üç proje birden geliyor

Yakın gelecek için ne gibi hazırlıklarınız, tasarılarınız var?
– Nazım Hikmet’in şiirleri üzerine bir proje hazırladık. Erol Erdinç, Bilkent Orkestrası’nı yönetecek, ayrıca eserlerin orkestra düzenlemelerini yazacak. İki konser vereceğiz, sonra CD’ye dönüşecek. Bu projedeki 10 şiirden beşinin müziği bana ait. Bunun dışında Kültür Bakanlığı ile çocuklar için bir proje hazırladım. Yalanda “Pembe Uçurtma” adıyla yayımlanacak. Bir de Oktay Erdil ve Erol Büyükburç’la vokal topluluğu kurma tasarımız var. Bu amaçla çalışıyoruz.
(Serhan Yedig / Ekim 2001 / İş Müzik)

Linkler

Esin Afşar’ın biyografisi

 

Share.

Leave A Reply

2 × 4 =

error: Content is protected !!