Andres Segovia / Bach’ın eserleri marş gibi çalınmaz

0

20.yy’ın başında çoğunlukla halk müziği çalgısı kabul edilen gitarı klasik müziğe kazandıran, de Falla, Villa-Lobos, Castelnuovo-Tadesco gibi bestecilere yakınlığıyla repertuvarın gelişmesine katkıda bulunan Segovia ölümünden kısa süre önce yapılan röportajda müzik serüvenini anlatıyor.

Gitar dışında hangi konulara ilgi duyuyorsunuz?

– Müzisyen olmasaydım ressam olurdum. Biliyorsunuz en büyük oğlum Andres Segovia bu sanatı benden miras aldı, Paris’te beğenilen bir ressam. Ressam olmasaydım felsefe ve tarihi çok sevdiğim için yazar olurdum. Edebiyatı da severim, İspanya’daki evimde çok geniş bir kitaplığım var. Tüm yaşamım boyunca yolculuk ettiğimden çeşitli dilleri öğrenmeye çabalıyor, bunlardan büyük tat alıyorum.

Yazma konusuna dönersek, özyaşam öykünüzün bundan sonraki bölümü üzerinde çalışmayı sürdürüyor musunuz? İzleyen bölüm yaşamınızın hangi yıllarını kapsayacak?

– Evet, bu bölüm üzerinde çalışıyorum, ancak yeni bir yayımcıyla, Wîlliam Marrow’la. Bildiğiniz gibi ilk bölüm 1920‘ye kadarki yaşamımı içeriyor. Sonraki bölümde 1920’den ABD’deki ilk konserime değin geçen yıllar anlatılıyor. İzleyen bölüm o tarihten 1930’a, İspanya’daki devrime kadar uzanıyor. Ardından o tarihten günümüze uzanan dönem son kitabı oluşturacak. Tüm yapıt dört bölümden oluşacak: İlk bölüm, allegro con brio; ardından andante meditivo; daha sonra scherzo ve dördüncü bölüm finale appassionato başlıklarını taşıyacak.

Fritz Kreisler’i Londra’da şaşırttık

İlk bölümü okuduğumda ve dinlediğim öykülerden zaman zaman ufak şakalar yapmaktan hoşlandığınız izlenimini edindim. Bu sizin mizah duygunuzdan kaynaklanan bir şey mi yoksa başka nedenleriniz mı var? – Evet, ilk zamanlar ironilerim şaka amacı taşımıyordu. Biliyorsunuz gitarın gerçek değerini kazanması için toplumun, eleştirmenlerin ve müzikçilerin ilgisini çekmeye çabalıyordum.

O zamanlar -Tarrega ve Sor’a karşın- gitar, halk müziğinin büyüsüne kapılmıştı. Gitarı insanların olanaksız sandıkları bir yere getirmek zorundaydım, çok soylu bir müzik aleti olmalıydı. Böylece gitara ilginin doğması için pek çok yola başvurdum. Herkes gibi benim de yaşamımda yoğun bir duyarlık ve kuşkusuz büyük ölçüde mizah var.

Ponce/Weiss besteleriyle kemancı Fritz Kreisler’e yaptığınız numarayı anlatır mısınız?

– Ah, evet. Ponce büyük besteciydi, birlikte Kreisler’e ufak bir şaka yapmaya karar verdik. Londra’da Kreisler’le konser verecektim. Kreisler programlarında Corelli ve daha başka bestecilerin yapıtları olduğu belirtilen ama aslında kendi yazdığı parçalara yer verirdi. Ben de Ponce’ye “Kreisler ile konser vereceğimiz zaman benim çalmam için Bach üslubunda bir beste yapacaksın ama bir başka bestecinin adını kullanacağız,” dedim. Ponce bir süit yazdı, yalnızca son parçada Bach dönemine ait olmadığı belli kimi armoni izleri bulunuyordu. Kreisler müziği dinlediğinde yanıma gelerek hayretle “Bu parçaları nereden buldun?” diye sordu. Ben de ona “Senin Corelli bestelerinden bazılarını bulduğun yerden,” dedim. “Ya!” dedi “Anladım”. O yaşlı, bense genç birisi olduğum o tarihlerde bile Kreisler’le iyi dost olmuştuk.

Neden besteci olarak programlarınızda Weiss’a yer verdiniz, bu sizin gitardaki hedeflerinize ulaşmanızda ne tür bir katkıda bulundu?

– Bunları Bach yapıtları gibi dinleyiciye sunmak gerçekten olanaksızdı. Öyle ki, Bach müzikologlarca incelenmiş bir besteciydi. O zamanlar, anımsıyorum, bir rastlantı sonucu bulduğum o tarihte henüz tanınmayan Weiss’ın bir kısa Saraband’ı onun büyük bir besteci olduğuna inandırmıştı beni. Böylece Weiss’ı programlarıma almaya başladım. O tarihten sonra Weiss’ın besteleri ilgi çekti. Bu da benim tahminimi doğruladı: Weiss büyük bir besteciydi. Nitekim, Weiss’ın sık sık lavtada Bach’la doğaçlama çaldığı anlaşıldı. Bugün artık Weiss’ın pek çok yapıtı basılı bulunmakta ve birçok büyük sanatçı onun müziğini çalmakta.

İcrada eser yorumcuya aittir

Çok fazla rubato kullandığınızı ve tempo belirteçlerini değiştirdiğini söyleyenler sizin ritm kullanımınıza eleştiri yöneltiyor. Bu eleştiriye ne yanıt vereceksiniz?

– Biliyorsunuz müzik yaşamalı. Kompozisyon partitürde yazılıdır, sanatçı yaklaşır ve “Kalk ve yaşa” der. Sanatçı partitüre yaklaşarak orada yatan güzelliği ortaya çıkarır. Bu andan sonra yapıt yorumcuya ait olur.

Özellikle Bach çalmak, örneğin Bach’ın “Courante”ndaki gibi sekizlik notalarla oluşturulmuş bir melodi cümlesi söz konusu olduğunda ritmik yaklaşımınız nasıl olur? Sekizlik notaları, vuruşlar yerine ölçülerle mi cümlelersiniz?

– Evet, çoğu gitarcıda Bach çalarken yapıtı cümlelere ayırır ve çok hızlı çalar. Bach çalmak ritimde son derece kesinlik gerektirir. Ama buna rağmen ben bazen duraklatış için ufak bir ritar-dando kullanırım. Biliyorsunuz 1928’da Almanya’da çalıyordum ve birçok eleştirmen pek çok yorumcunun Bach’ı bir askeri marş gibi rap rap rap biçiminde (tempo tutar) çaldığını söylüyordu. Bir yazar da “Şu Bach öylesine kusursuz çalıyor ki insana sıkıntı veriyor” demişti. Her zaman için bu tür bir mekanik yaklaşıma karşıydım. Bugün bile müzik ruhundan yoksun birçok müzikolog ve müzisyen Bach’ın şak şak şak diye çalınmasını istiyor. Bu kesinlikle olanaksız bir şey.

Legatoları çalma olanağı vermesi gitarın en önemli özelliklerinden biridir değil mi?

– Evet. Gerçek bir legato çalabilirsiniz gitarda, ti ra ra (Segovia, ağzıyla legato taklidi yapıyor). Bunu piyanoda elde etmek olanaksız. İlk notayı güçlü vurarak yalnızca bir taklit legato çalabilirsiniz. Ama gitar gerçek bir legato sesi çıkarır, bu da müzik gramerinin önemli bir parçasıdır. Parmakla çalınan telli çalgıların bu özelliği görkemli sonuçlar doğurur, notalar doğru biçimde birleştirildiğinde müziğe güçlü bir ruh kazandırır.

Her ses rengi için tellere nasıl vurmanız gerektiğini bilinçli olarak düşünür müsünüz?

– Dinleyin. Sanatçıya yanıt vermede daha duygusuz bir müzik aleti olan piyanonun tersine gitar ve öbür telli çalgılar çok daha fazla biçimde sanatçının tekniğine, yeteneğine ve sezgilerine dayanan bir sese sahiptir. Her gitarcının kendine özgü bir ses rengi vardır. En iyileri güçlü bir duyuş, yoğun duyarlık yanında nüanslarla ses renklerine hazırlayıcı eksiksiz bir müzik bilgisine sahip olanlardır. Bu her kişi için ayrı bir özellik gösterdiği için bu konuda sanatçılara öneride bulunmak oldukça güç. Ancak, genel kural olarak, ses ne kadar belirgin ve parlaksa sanatçı da o ölçüde duyarlıdır.

Ama size gelince; nüanslarınızın çoğu önceden tasarlanmış değil mi, seçimlerinizde ne gibi etkenler söz konusu?

– Kuşkusuz, öyle. Büyük kısmı en iyi müziksel ifadeyi yakalamak amacıyla önceden düşünülüyor. Artık değiştirmelerin, düzeltmelerin dayandığı birçok şey var. Gitar öncelikle salondaki uğultunun şiddetinden etkilenen bir çalgı. İçlerinde fısıldaşanların ya da öksürenlerin olduğu 3 bin kişinin her salonda değişik etki yaratan bir gürültü oluşturduklarını bilirsin. O zaman gitarı bu gibi diğer etkenleri düşünerek kullanmak gerekir, bu da tam olarak yapmak istenen şeyin bazen olanaksızlaşması demektir.

Gitarım esrarengiz bir hastalığa tutuldu

Segovia’nın 1914 Ramirez yapımı gitarı 2019’da 50 bin dolara müzayedeye çıkmıştı.

Son yıllarda bazen Fleta bazen de Ramirez’le çalmanızın nedenini öğrenebilir miyim?

– Elbette, Ramirez’im çok iyi bir gitar, yolculuklarımda sıcaklık ve nem değişikliklerine dayanmada daha güçlü olduğundan daha çok onu kullanıyorum. Ramirez Usta, ağaçtan nemi almaya yarayan birçok aygıt kullanıyor ve bunun sonucunda gitar farklı iklimlere Fleta’dan daha iyi uyum sağlıyor. Ancak Fleta gitar gerçekten görkemli bir çalgı. Bir Fleta’nın sesi genellikle en dost sestir -saf ve zengin. Ama bu Fleta özellikle ses düzeyi açısından güçlüydü, bu nedenle onu turnede yanıma almaya karar verdim. Yazık ki, bu nemli bir iklimde üretildi, çok sıcak ya da çok soğuk bir iklimdeki ülkelere götürdüğümde sonoritesi (ses tonu) değişti. Ayrıca içerdeki zamklı bir parçanın Fleta gitarda açıldığını fark ettim. Bu beni oldukça rahatsız etti, üstelik resitaller vermem gerektiği bir zamandı. Yine de bu gitarı çok seviyordum ama bu durum beni çok üzdü. Eşimden İspanya’dan Ramirez’imi göndermesini istedim.

Sizin şu üstün Hauser gitarınıza ne oldu?

– Görkemli bir gitardı, şimdi evde yatıyor. Gizemli bir hastalığa tutuldu. Ansızın ilk teldeki fa, ardından do ve sonra da fa perdelerinden çok soluk ses gelmeye başladı, titreşimleri büyük ölçüde azaldı. Usta bir gitar yapımcısı olan Hauser’in oğlu bile hastalığı teşhis edemedi. Bu yüzden gitar hep kutusunda dinleniyor. Hauser’ı, dünyada ilk gitar sınıfını açan Cenevre Konservatuvarı’na hediye etmeyi düşünüyorum. 1914’te aldığım eski Ramirez’imi de Madrit’teki konservatuvara vereceğim.

Gitarcı önce müziği öğrenmeli

Tüm bu enerjinizi nereden alıyorsunuz? Konser verdikten sonra sabahın ikisine değin süren bir resepsiyona katılıyorsunuz, sonra bakıyoruz saat yedide uyanmış bir sonraki konseriniz için yola koyulmuşsunuz. Çok daha fazla uyumanız gerekmiyor mu?

– Dostum, bu benim neredeyse bütün yaşamım boyunca böyle yürüdü. Geceleri çok az uyurum ama sabahları 2,5 saat egzersiz yaptıktan sonra 15-20 dakika dinlenirim ve yeniden kendimi tazelenmiş hissederim. Günün öbür yarısında da kısa süre dinlendiğim olur. Böylece geceleri dört saatlik uyku yeterli gelir.

Gitarcılara ne önerirsiniz, nasıl çalışsınlar?

– Tüm gitarcılara önereceğim ilk şey tam anlamıyla müziği öğrenmeleri. İkinci önerim gitarı müzikten çok seven amatörlere: Müziği gitardan fazla sevmeniz doğru olur. Ardından da çalışmak geliyor. Sürekli çalışmak. Çalışmadan hiçbir şey elde edilmiyor.

Andres Segovia: Klasik Gitarın Gücü ve Görkemi

Sanat araçlarında önemli gelişmeleri başlatan dehalara oldukça az rastlanır ve bu akım kuruculardan ancak birkaçının benzersiz katkıları sürekli, başarılı sanat dallarına dönüşür. Andres Segovia, yeni bir konser salonu geleneği yaratma düşünü gerçekleştirmesi yanında, bu alana yaşam katan ve onu kendi elleriyle bir dünya fenomenine dönüşene değin besleyen bir müzik yenilikçisi. Günümüzde onun adı, yaşamını adadığı çalgıyla eş anlamlı. Maestro Segovia klasik gitarın babası ve öğrencileri (onların da öğrencileri) de dünyanın her yanında başlıca konser salonlarında sürekli yeni dinleyiciler kazanıyor.

Segovia’dan önce kimi büyük gitarcı/besteciler yaşamışsa da -Fernando Sor, Mauro Giuliani Fransisco Tarrega ve diğerleri gibi- sınırsız enerjisi ve sağlam kararlılığıyla klasik gitarı saygın bir yere getiren Segovia olmuştur. Segovia 70 yıl boyunca dünyanın hemen her yerinde verdiği resitallerle bestecilere esin vermiş, onlarla birlikte çalışmış ve kalıcı bir öğretim ağı kurma yolunda çaba göstererek sürekli artan sayıda önemli konser gitarcısının yetişmesinde itici bir güç olmuştur.

Müzik açısından bakıldığında, Segovia’nın yarattığı her notaya, tınıya saygı duyanlar ve onun yorumlarında çok özgür davrandığını söyleyenler bulunur. Ama Segovia’nın genç yaşta en yüksek amaçlarına ulaşarak onları da aşan olağanüstü bir sanatçı ve zik tarihinin eşsiz adlarından biri olduğu su götürmez bir gerçektir.

Segovia’nın gerçek dehasını yansıtan kanıt temelde düşmanca bir müzik ortamında fenomen niteliğinde bir başarı elde etmesidir. Müzisyenliğinin eşsiz niteliklerinin belirmesinden sonra bile müzik alanında birçok etkili insan hâlâ Segovia’nın düşüncesini değiştirmesi ve yeteneğini çabasına daha değer bir müzik aletine adaması için ısrar ediyordu. Ne var ki, tam tersine, Andres Segovia ve gitarının sürükleyici sesi müzik dünyasını değiştirdi.

Sezgilere güvenin

Segovia’nın görüşlerini yaşama geçirmesi, kendisini ve savunduğu şeyi geliştirirken kullandığı yöntemler, tam anlamıyla kusursuz bir başarı modeli oluşturur. Tüm müzikçiler Segovia’nın derslerinden özellikle de onun meslek yaşamının ilk dönemlerinde çıkardığı derslerden yararlanabilir.

DERS 1: Sezgilerinize kulak verin ve cesaretinizi kırabilecek kişilere aldırmayın.

Andres Segovia 1893’de İspanya’nın Linares kentinde gitarın genellikle neredeyse bir eşlik çalgısı olarak görüldüğü bir zamanda doğdu. Andres daha küçük yaşlarda Eduardo Amca’sının korumasında Granada’ya giderek oraya yerleşti. Beş yaşındaki Andres orada ilk müzik derslerine kemanla başladı. Her yanlış yapışında küçük Andres’i çimdikleyerek cezalandıran sert öğretmeni bir süre, onun tümüyle müziğe yeteneksiz olduğunu söyledi. Ama Eduardo Amca bir gün eve gezgin bir flamenko gitarcısını çağırdığında Andres bu çalgının sesiyle büyülendi, bunun üzerine gitarcı da bu istekli gence ders vermeyi kabul etti. İşte o tarihten sonra gitar Andres’in tüm dünyası oldu.

Sanatçının FletaIgnacio gitarı

10 yaşında ilk gitarını edinen Andres artık gitar çalmada yoğunlaşarak okulu savsaklamaya başladı. Eduardo Amca ondaki bu yeni gelişmeye kuşkuyla bakıyordu. Bundan olumlu bir şeyler çıkar mıydı? Yeteneksiz olduğu söylenen bir genç çocuğun derslerini bir kenara bırakarak değersiz bir müzik aletine bu kadar zaman ayırmasına ne demekti! Sonunda, amcası gitarını kıracağını söyleyince, 12 yaşına gelen Andres de komşularının arka bahçesinde gizlice çalışabileceği bir sığınak buldu kendine.

Ama kısa süre sonra Eduardo Amca ölünce Andres halası ve büyükannesiyle daha uygun bir eve, ardından da annesi ve erkek kardeşiyle birlikte Cordoba’ya giderek yerleşti, ancak buranın da pek elverişli bir ortam olmadığı anlaşıldı. Yetişkinliğe daha yeni adım atan Segovia, müzik tutkusunun yine kösteklendiğini anlayınca tek başına bir oda kiralamaya karar vererek her anını gitar ve yeni müzik yapıtları üzerinde çalışarak değerlendirebileceği bir yere taşındı.

Pencerelerinizi dünyaya açın

DERS 2: Düşünce; bilgi alışverişinde bulunmak ve potansiyel destekçilerle karşılaşabilmek için öbür müzikçi ve sanatçılarla işbirliği yapın.

Segovia yoğun biçimde gitar çalışmışsa da hiçbir bakımdan insanlardan uzak bir yaşam sürmedi. Zaman buldukça öbür icracılarla da çalıştı ve bu bağlantılar yoluyla Tarrega ve daha başka bestecilerin müziklerini içeren çok değerli koleksiyonunu genişletmeye başladı.

İkinci dersten çıkan sonuç şudur: Bir ilişki bir başka ilişkiyi getirir. Segovia ayrıca piyanist Luis Serrano’yla birlikte Bach’ın “Ayarlı Klavsen”i, (Das Wohltemperierte Klavier) ile daha başka org bestecilerinin müzikleri üzerinde uzun süre çalıştı. Serrano’yla yakınlığı sayesinde saygın klavye otoritesi Senor De Montis’le tanıştı.

Segovia’dan etkilenen De Montis, onun bazı ünlü klavye parçalarından yaptığı uyarlamalara sıcak bir ilgi göstererek Segovia’yı Sevilla’nın etkili sanat çevrelerine tanıtmak istedi. Bu, genç sanatçı için son bir itici güç oldu.

16 yaşında gitarcı olmayı kafasına koyarak okulu bıraktı. Kısa süre sonra da, 1909 sonlarında, ilk kez Granada Sanat Merkezi’nde halkın karşısına çıkarak resital verdi.

De Montis, Sevilla’ya geleh Segovia’yı çok sıcak karşıladı. Tüm ”nitelikli kişiler” de De Montis’in evine uğrardı ve Segovia’nın oradaki dinletilerinden sonra pek çok kişi sahnede konser vermesi için onu himayesine alma önerisinde bulundu. Andres bir yılı aşkın kaldığı Sevilla’da l6 resital Verdi. Segovia, kentteki sanatçıların bir araya gelerek çalıştığı “Araştırmalar Evi”ne (Casa da Los Estudios) sık sık uğradı ve orada daha başka önemli ilişkiler kurdu. O yılın sonunda Segovia bir başka ders daha çıkarmış oldu.

Engellerden yılmayın

DERS 3: Dinleyicinin ilgisi sizi sürekli bağlamasın.

Segovia’nın Sevilla’daki son birkaç konseri öncekilerden çok daha az başarı elde etmişti. Bunun üzerine, yola koyuldu: Önce Câdiz’e ardından Jerez’e gitti, sonra yeniden Sevilla’ya döndü, oradan da Cordoba’ya geçti. Amacı, İspanya’nın kültür merkezi olan Madrit’te şansını denemek için yeterince para kazanmaktı. Segovia, bu kez de bir başka önemli ilke bulguladı, en çetin olanıydı bu.

DERS 4: Konser sanatçıları hem konser öncesi hem konser sonrası basının kendilerinden söz etmesini ister.

Gitarın bir konser çalgısı olarak kabul edilmesi konusunda hâlâ kuşkuları bulunan gazete eleştirmenleri ve konservatuvar yöneticileriyle tartışan Segovia’ya basında çok az yer veriliyordu, konservatuvarlardan aldığı çağrılar da içtenlikten uzaktı.

18 yaşına gelen Segovia, Madrit’e gitmeye artık hazırdı. Hâlâ okul günlerinden kalma aynı gitar vardı elinde, Madrit’e vardığında ilk resitalinin programa alındığını görünce hemen gitar yapım ustası Manuel Ramirez’in dükkânına gitti. Resitali için bir gitar kiralamayı düşünen Segovia, gitarlardan birini çalarken -bu gitara tutulmuştu- Madrit Konservatuvarı baş keman öğretmeninin kendisini dinlediğinin farkında değildi. Kemancı, Segovia’ya bu “anlamsız” gitar tutkusundan vazgeçerek kemana başlamasını önerdi. Üstü kapalı biçimde öğrencisi olmasını isteyen bu adamın önerisini reddeden Segovia, Ramirez’in enstrümanını biraz daha çaldı.

Gitarın ederini konuşma anı geldiğinde Ramirez Usta, Segovia’nın geri çeviremeyeceği bir öneride bulundu. “Al gitarı” dedi büyük lutiye “karşılığında para istemiyorum”. Başka bir deyişle, Andres çaldığı müzikle ödeyecekti karşılığını.

Tarregacılarla tırnak tartışması

DERS 5: Bir resitale hazırlanırken sıkı çalışın ama aşırıya kaçmayın. Segovia ilk Madrit konseri öncesinde pek çok şeyi tehlikeye atarak yeni gitarıyla hiç durmaksızın prova yaptı. Sağlığını hiç düşünmedi, yemek yemeyi unutup kendisini tükenme noktasına değin zorlayarak hemen hiç dinlenmeden çalıştı. Sonunda Segovia’nın sağlam bedeni bile böylesi şiddetli isteklere tepki gösterdi. Gitarcı sinir sisteminin yıpranması sonucu üç gün boyunca yarı baygın sayıkladı.

İyileşti ve resitalini verdi ancak önyargılı basın ve müzik çevrelerinden gelen tepki gerçekten çok zayıftı. Cesareti kırılmıştı. Manuel Ramirez kendisine, gazetelere yansımasa da birçok seçkin kişinin onun sanatçılığını ayrı ayrı övdüklerini söyleyince durum değişti.

Francisco Tarrega

Birkaç ay sonra Segovia, Valencia’ya yerleşmeye karar verdi. Onu buraya çeken en önemli şey, Tarrega’nın bir grup öğrencisiydi. Bu kişilerden, 1909 yılı sonunda ölen Tarrega’nın müzik yaşamı ve besteleri üzerine daha fazla şey öğrenmeyi umuyordu. Bir ilke konusunda ortaya çıkan ayrılık, Segovia’yı, onun telleri çekerken tırnaklarını kullanmasına dayalı tekniğini hoş karşılamayan Tarregacılardan uzaklaştırdı. Tarrega’nın metodu tırnak kullanımını yasaklar; öğretisi tellere parmak uçlarıyla vurulmasını savunur. Segovia, Tarrega’nın öğrencilerine çaldığı zaman onlardan soğuk bir karşılık gördü, çaldıktan sonra ya da yanlarından ayrıldığında konuşmaya pek istekli görünmüyorlardı.

Segovia, Tarrega’nın yolundan gidenlerle düşünce alışverişi ve müzik yapmayı umduğu için bu durum onda acı bir düş kırıklığı yarattı. Ancak, teknik konulardan çok müzikle ilgilenen bir sanat koruyucusu, Segovia’yı tırnakla çalacağı resitaller ayarlamayı kabul eden Iturbi Ailesi’yle tanıştırmaya götürdü.

Başkentteki ilk resitali hayal kırıklığı getirdi

DERS 6: Farklı olacaksanız iyi olmalısınız.

Yerli gitarcıların düşmanlık göstermelerine karşın Segovia’nın konserleri Valencia dinleyicisince beğenilecek denli parlak geçti. Sanatı üstün gelmişti. Böylelikle, bir süre sonra popülerleşecek Tarrega’nın en ünlü öğrencisi Miguel Llobet’le tanışmak amacıyla Valencia’da bir süre daha kaldı.

İki gitarcı iyi dost oldu, aynı ölçüde gitara tutkundular ve her ikisi de tırnakların kullanıldığı sağ el tekniğiyle gitarın daha güçlü ve etkileyici çalınabileceğine inanıyordu. Llobet, kendi kütüphanesinden ve oradaki müzik çevresinden yararlanabilmesi için genç gitarcı Segovia’yı Barcelona’ya davet etti.

Miguel Llobet

Segovia’nın Barcelona’daki ilk konseri başarısızdı. Eline hiç para geçmedi ve gazetelerde hiçbir yazı çıkmadı. Ancak, bunu izleyen iki resitali seçkin bir Barcelona’lı ailenin desteğiyle gerçekleşmişti. Bu resitalleri çok dinleyici çekti ve olumlu eleştiriler aldı. Segovia’nın Barcelona’da bulunduğu tarihlerde verdiği son konser, önceki resitallerin gerçekleştiği konser salonlarından çok daha büyük bir salonda (yaklaşık 1000 kişilik) verilmiş olması açısından özellikle önem taşır. Llobet kendinden daha az konser deneyimi olan Segovia’ya, gitarının sesinin salonun her yanından duyulamayacağını söyleyerek bu işe kalkışmamasını önerdi ama Segovia, gözüpek bir girişimle bu işi başardı, dinleyicileri ve eleştirmenleri büyüledi.

Yükselen genç virtüöz, çok geçmeden Madrit’e geri dönerek çellist Gaspar Cassado’yla dostluk kurdu. Cassado, Segovia’yı seçkin bir konser düzenleyicisi olan Senor Quesada’yla tanıştırdı. Quesada gitar resitali düzenlemek konusundaki ciddi kaygılarını dile getirdikten sonra bir deneme yapmayı kabul etti. Konser büyük başarı sağladı. Gazetelerde çok olumlu eleştiriler çıktı, dinleyiciler coşkuyla karşıladı, bunu gören Quesada, uzun süreli sözleşme önerdi.

Pazarlık becerisi işe yaradı

DERS 7: Geleceğinizi uzun erimli bir sözleşmeyle bağlamayın ve işi çok isteseniz bile güvenilir gözükmeyen bir anlaşmaya imza atmayın.

Quesada’nın önerisi son derece çekiciydi ve Andres’nin henüz çok tanınmış bir sanatçı olmadığı da göz önüne alındığında cömert bile sayılabilirdi. Ancak, Segovia kartlarını ustaca oynayarak ilk öneriyi geri çevirdi ve kendisi için daha doyurucu sayılabilecek bir anlaşma yapılmasını sağladı.

Nitekim, 40 yılı aşkın süre birlikte çalıştılar. Segovia bir önemli turne önerisini yalnızca bu ilk pazarlıkta geri çevirmemişti. Öyle ki, ilk yurtdışı faaliyeti Güney Amerika turnesi için Quesada’yla bundan sonra önemli bir sözleşme görüşmesi daha yaptı. Ününün artmasının (Gitar tutkusunun da sürmesinin) Güney Amerika turnesine dayandığını fark etmişti. Yine de cesaretle ilk sözleşmeye karşı çıktı. Sessizlik ve heyecanla geçen birkaç günden sonra, hemen tüm taleplerinin kabul edildiğini gördü.

Bu tarihlerde ün kazanan sanatçı en büyük onuru elde etti: Saray daveti. İspanya Kraliçesi Victoria, genç ustayı Madrit’teki sarayda dinlemek istedi. Çok sevinen müzikçi hemen koşup konser için uygun bir giysi ödünç aldı, soylu dinleyiciler için kısa bir dinleti programı hazırladı. Segovia üstün müzik yeteneği ve doğasındaki soylu çekicilikle kraliçenin beğenisini kazandı. Kısa süre sonra da 21 yaşındaki gitarcı/serüvenci Atlas Okyanusu’nu geçip Güney Amerika’ya giden bir gemiyle ilk kıtalararası turnesine çıktı.

İlk kayıtlarını ilkel koşullarda yaptı

İzleyen 15 yıl, genç virtüöz için son derece verimliydi. 1920’lerin başında Güney Amerika dinleyicisini etkileyen Segovia, kazandığı zaferle Avrupa’ya döndü; Londra, Paris ve diğer önemli kentlerdeki başarılı resitalleri daha sonraki Avrupa turnelerinin başlangıcı oldu. 1928’de ilk ABD konserini, New York Belediye Sarayı’nda verdi; bu, yarım yüzyıldan fazla sürecek Amerika’daki konser turneleri geleneğini başlattı. Hâlâ Segovia’nm klasik gitarının müziksel soyluluğundan kuşku duyanlarla onu çekemeyenler, hayranlarının gittikçe büyüyen kalabalığı içinde gözden kayboldular.

Segovia, aynı zamanda, 1920’lerin sonlarıyla, 1930’ların ortasında ilk plaklarını kaydetti. Günümüz standartları göz önüne alındığında tümüyle ilkel sayılsalar da bu 78 devirlik titrek plaklar genç ustanın coşku veren, parlak müziğini duyurabiliyordu. Ayrı ayrı kayıt yaparak birbirine ekleme olanağı bulunmayan o günlerde, yapıtların kesintisiz icra edildiği, bağırsaktan yapılmış tellerin sürekli gevşediği dikkate alınırsa bu kayıtların çoğu kusursuz, hatta mucizevi sayılabilir. Bu yıllanmış kayıtlardan bazıları EMI (Angel Records) tarafından yeniden plak yapıldı.

Bestecileri teşvik etti, repertuvarı genişletti

Manuel de Falla

Segovia’nın klasik gitar konusundaki çalışmaları kendi konserleri ve kayıtlarının çok ötesine geçti. Uzun süredir üzerinde kafa yorduğu konulardan biri de gitar repertuarının sınırlı olmasıydı ve Sevgovia, gitarın geleceğinin büyük ölçüde bu durumun değiştirilmesine bağlı olduğunu anladı.

Kıtalararası konser turnelerinin ilk aşamasındayken bile bestecilerle tanışıp onları gitar için müzik yazma konusunda yüreklendirmeye girişti. Kendisinin çok sayıda uyarlaması ve yayını bulunmasına karşın Segovia’nın seçkin bestecilerden gitar müziği yazmaları için sürekli istekte bulunması son derece verimli sonuçlar getirdi, bu durum Maestro’nun en önemli katkılarından biridir. Standart repertuar durumundaki 20.yy gitar müziği yapıtlarının pek çoğu ya Segovia’nın çalması için yazılmış ya da ona ithaf edilmiştir. Bu repertuar Manuel de Falla, Hector Villa-Lobos, Mario Castelnuovo-Tadesco, Alexandre Tansman, Federico Moreno Torroba ve diğer bestecilerin yapıtlarını içerir.

Bu bestecilerin çoğu senfonik kompozisyonu temel alan klasik gelenek doğrultusunda yetişmiş ve gitar konusunda çok az şey bilen kişilerdi. Segovia, yabancı bir müzik aleti için yapıt vermeye istekli bu müzikçilerle dost olup birlikte çalışmak ve önerilerini söylemek zorundaydı.

Manuel Ponce

Bu bestecilerin en verimlisi Segovia’nın 1923’de Meksika’da tanıştığı Manuel Ponce’ydi (1886-1948). Çok yönlü Ponce’nin solo gitar parçaları, gitarın tüm anlatım gücünden yararlanan son derece izlenimci özelliklerle yüklü yapıtlar yanında halk ezgilerinden yaptığı lirik uyarlamaları da içerir.

Bestecinin Mario Tadesco’nun Re Majör Gitar Konçertosu’nun ilk kez seslendirilişinde (solist Segovia’ydı) orkestrayı yönetişi ve bunun sonucunda doğan yaratma heyecanıyla kendi Güney Konçertosu’nu yazışı, Segovia’nın Ponce hakkında anlattığı öyküler arasında yer alır. Ponce konçertonun bölümleri yazıldıkça bunları düzenli olarak Segovia’ya postalıyordu ve bu yapıt da büyük gitarcıya ithaf edildi. Segovia, bestecinin yoksulluk içerisinde yaşamasına karşın müzik yazmadaki tükenmez enerjisini anımsayarak Ponce’den her zaman saygı ve sevgiyle söz ederdi.

Villa-Lobos ve Tedesco’yla yakın dost oldu

Müzikçilerin buluşma mekanlarına sık sık giden Segovia aradığı türden başka sanatçıları da buldu. 1920’lerin ortalarında Paris’te başarı kazanan sanatçılar arasında Brezilyalı besteci Hector Villa- Lobos’la tanıştı. Diğer bestecilerin aksine, pek iyi olmasa da, Villa-Lobos gitar çalmasını biliyordu.

Heitor Villa-Lobos

1924’de ilk kez karşılaştıklarında Villa-Lobos, Segovia’ya bir şeyler çaldı. Anımsadığına göre, Segovia’nın ilk tepkisi sevgili Ramirez’ini Villa-Lobos’un “şiddetli ve ürkütücü tutkusu”ndan korumak olmuştu. Bununla birlikte, Segovia, Villa-Lobos’un şaşırtıcı ölçüde uyumsuz seslerine, özgün melodi parçalarına, alışılmışın dışında kesin ritmlerine ve ustalıklı parmak tekniğine ilgi duydu. Villa-Lobos, Segovia’ya ithaf ettiği, günümüzde çok ünlü “Gitar için 12 Etüt”ü yazdı.

1932’de Venedik’te düzenlenen Uluslararası Müzik Festivali boyunca (Segovia bu festivale yaşlı Manuel de Falla’yı da getirmişti) Segovia, büyük besteci Mario Tadesco’yla yeniden karşılaşma fırsatını elde etti. Ancak, Tadesco’dan çekinen Segovia bestecinin eşi Clara’dan onu gitar için bir şeyler yazmaya zorlamasını istedi.

Clara Tadesco bunun öyküsünü şöyle anlatır: “Mario’ya Segovia’nın isteğini ilettiğimde çok memnun kaldı, öyle ki, Segovia’nın gitar çalışına hayrandı. Segovia’ya gönderdiği mektupta, ‘Senin için bir yapıt yazmak beni çok mutlu ederdi, ancak, açık konuşmalıyım, ne çalgını tanıyorum ne de nasıl gitar müziği yazılacağını biliyorum’ demişti. Segovia bunun üzerine, Mario’ya incelemesi için

Mario Castelnuovo-Tadesco

iki dizi tema ve çeşitlemeler yanında gitarın ses düzenine ilişkin bilgilerle daha başka açıklamalar da gönderdi. Mario ‘Yüzyılların İçinden Çeşitlemeler’i yazmaya başladı, ilk çeşitlemeler dizisini Segovia’ya gönderdi; o da gitarı bu kadar çabuk kavrayan bir besteciye ilk kez rastladığını belirten bir not yolladı. Gerçekten de Segovia tüm parçada yalnızca üç ya da dört akoru değiştirmişti.

Bu tarihten sonra, Mario her yıl Segovia için bir parça yazdı, o da konserlerinde bu yapıtlara sık sık yer verdi. Segovia’yla Mario her zaman iyi dosttu. İlişkilerinde hiçbir zaman tatsızlık yaşanmadı. Mussolini ve Hitler yüzünden İtalya’dan ayrılmak üzere olduğumuz ve herkesin tehlikeden kaçtığı böyle bir zamanda başka hiç kimsenin cesaret edemeyeceği biçimde Segovia’nın özellikle bizi görmek için İtalya’ya gelmesi hiç unutamayacağımız ve bize her zaman çok şey ifade eden bir olaydır. Herkes kaçarken bütün bir gün bizde kaldı. Gerçek bir dost olduğunu göstermek istemişti.”

Frankocular evini yağmaladı, sürgüne gitti

1935-1945 yıllarında yaşanan siyasal karışıklıklar Segovia’nın klasik gitar alanında yürüttüğü müzik misyonunu sınırladı. 1938’de İspanya İç Savaşı’nın patlak vermesi üzerine ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Değerli yazmaların, sanat yapıtlarının ve kişisel notlarının bulunduğu Barcelona’daki evi yağmalandı. Segovia’nın bu yıllarda kaldığı kentler arasında New York ve Uruguay’ın başkenti Montevideo da bulunuyordu. Ama müzikteki ilerlemesi tümüyle durmamıştı. 2. Dünya Savaşı öncesi Almanya’ya son gidişinde, 25 yıl boyunca elinden düşürmeyeceği ünlü Hermann Hauser gitarını satın aldı. Segovia bu gitarı “Çağımızın en güçlü gitarı” olarak nitelendirdi.

Savaş yıllarının zorluklarına rağmen dünyanın en büyük gitarcıları bazı konserler gerçekleştirmenin yollarını buluyordu. Bu dönemin sonuna doğru (1943) Segovia emprezaryo Sol Hurok’la bir ABD turnesi için sözleşme imzaladı, izleyen 30 yıl boyunca Segovia’nın bütün Amerika turnelerinin düzenleyicisi Hurok 1974’de öldü.

Gitar telindeki gelişimi ona borçluyuz

Gitar tellerinin eksik yanlarının bulunması savaş yıllarında Segovia’yı huzursuz ediyordu. 1946’da elinde bulunan en beğendiği marka Pirastro bağırsak telleri neredeyse tükenmişti ve bunların yerine geçecek başka tel bulmak gerçekten olanaksızdı.

Ayrıca bağırsak tellerin çok kötü bir ünü vardı, hem akort etmek güçtü, hem de konser ortasında sık sık kopuyordu. Gerçekten de Segovia, konserlerinde sık sık alt tellerden ayrılan bazı sarımları koparmak zorunda kalıyordu.

Segovia telleriyle ilgili sorunlarını kimyasal madde imparatoru du Pont Ailesi’nden dostlarına anlatmıştı. Yakınması ilk naylon gitar tellerin üretimine götüren olaylar zincirini başlattı. Du Pont mühendisleri ön araştırmaları gerçekleştirip ilk örnekleri üretti, Segovia bunları hemen deneyip gitarcılar açısından teknolojik bir dönüm noktası olduğunu söyledi.

Segovia ile New York’lu sanat hamisi Albert Augustine, du Pont’un naylon gitar tellerini kusursuzlaştırma işini sürdürmesi için ısrar etse de firma bu işten vazgeçti. Projeyi Augustine üstlendi. Birçok deneme-yanılmanın ardından 1947’de Segovia’nın sağlamlık, ses uygunluğu ve ton açısından en iyi bağırsak tellerden bile üstün olduğunu söylediği naylon tel üretildi. Tecrübeli klasik gitarcılar bu öncü dönemin naylon tellerinin (belki de petrol krizi sonucu baş gösteren yüksek nitelikli hammadde sıkıntısı nedeniyle) günümüzün naylon tellerinden üstün olduğu görüşünde birleşir.

Daha sonraki tarihlerde Segovia’nın ısrarı üzerine Augustine, gitarcıya daha iyi yanıt veren bas teller yaratmaya girişti, bu da malzeme ve üretim aygıtlarında bazı gelişmeler kaydedilmesini gerekli kılıyordu. Augustine işinin ustasıydı. Bas tellerin sarımında kullanmak üzere bakır, 14 ayar altın, alüminyum, paslanmaz çelik gibi madenlerle denemelere girişti. En iyi sonucu veren gümüştü. Ayrıca, bas tellerden parmakların sürtünmesi sırasında çıkan gıcırtıları aza indirmek üzere sarımları sıkı ve pürüzsüz yapmaya büyük özen gösterdi. Segovia bu ilerlemeleri övdü, o tarihten beri de Augustine tellerini kullandı.

Ustalık sınıflarıyla tecrübesini dünyaya yaydı

1950-60’larda Segovia’nın sanatı dünyanın her yanında ilgi çekiyordu. Bu tarihlerde yılda ortalama 100 konser verdiği ve Decca’ya yaklaşık 30 plak kaydettiği düşünülürse, Maestro’nun müzik dışındaki diğer girişimlere nasıl zaman bulduğunu düşünmek zorlaşır. Ancak bunu da başardı. Çabalarına klasik gitar geleneğinin sürdürülmesinde önemli yeri olan son halkayı da eklemeyi başardı: Profesyonel düzeydeki gitarcılara ustalık sınıflarını başlattı.

Segovia, 1960’larda ustalık kurslarına başladı. Sınıfları, dünyanın tanıdığı en iyi virtüözler kuşağına deney alanı oldu. Christopher Parkening, Michael Lorimer, Oscar Chiglia, Eliot Fisk, John Williams ve diğer başarılı gitarcılar Maestro’nun daha seyrek uğradığı yerler yanında İtalya’nın Siena ve İspanya’nın Santiago de Compestela kentlerinde Segovia ile çalıştı. Segovia’nın ABD’deki ilk mastır öğrencileri Kaliforniya’nın Berkeley kentindeki efsanevi 1964 sınıfını oluşturdu. En son mastır sınıfı 1981 Temmuzu’nda Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde oluşturuldu.

Segovia’nm korumasına aldığı en iyi gitarcılar kendi öğretim yöntemlerini geliştirdi, bunların çoğu düzenli olarak ders vermekte. Parkening, Bozeman’daki Montana Eyalet Üniversitesi’nde Lorimer de bu yıl Kuzey Carolina Üniversitesi’nde ders veriyor. Bu isimler ve diğerleri Segovia’nın klasik gitar alanındaki tasarılarını gerçeğe dönüştürerek geometrik bir artış gösteren üstün öğretim ve çalma yöntemleri yaratmakta. Maestro “Gitarın geleceği kesinlikle sağlam temellerde” derken kendinden emin olmakta haklıydı.

Son yıllarda birçok görüşmeci Segovia’ya “Ne zaman gitarı bırakıyorsunuz?” diye sormakta. Ancak daha uygunu “Hiç yavaşlamayacak mısınız?” olmalı.

Segovia 1970’ler boyunca RCA’e albüm kaydetti. Maestro yıllık konser turnelerini 1990’larda da sürdürdü, gittiği yerlerde arada sırada dostlarını ziyaret etti, üniversiteler, gitar çevreleri ve ileri gelen devlet adamlarından çeşitli ödüller aldı. Bu dostluklardan aldığı tadı ifade etmekten kaçınmadı. Gazetecilere kapısını kapatmadı.

1976’da Macmillan’ın yayımladığı otobiyografisinin ilk bölümünde açıkça görüldüğü gibi yazmaya karşı – özellikle de öykü anlatma konusunda- yeteneği tartışılamaz. Klasik gitar üzerine yazıların yayımlandığı bilimsel bir dergi olan Guitar Review’a da yazılarıyla katkıda bulunan Segovia, derginin kurucularından; ayrıca, eski dostu Vladimir Bobri’nin belirttiğine göre, 35 yıl kadar önce Segovia bir destek konserinden elde ettiği gelirle dergiye büyük bir mali yardım yapmış.

Maestro sık sık eşi Emilia ile 11 yaşındaki oğlu Carlos Andres’e daha çok zaman ayırmak istediğini söylüyor. Son yıllarda kıtalararası turnelerinin daha kısa sürmesinden yararlanarak etkinliklerini evine biraz daha yakın merkezlerde sürdürmeye çalışıyor. Ekim ayında İngiltere’de gerçekleştirilen Segovia Uluslararası Gitar Yarışması’na başkanlık eden Segovia, geçenlerde İspanya’da NPR için hazırladığı bir radyo dizisini de tamamladı.

Maestro’nun sıradışı başarısının gizi nedir? Yetenek, zamanlama, sıkı çalışma, kendini adama… Hedef belirleyip ulaşma kararlılığı… Segovia’nın başlıca itici gücü kendisini değil, her zaman gitarın konumunu yükseltmek olmuştur. Kişisel başarısı ise bir yaşam boyu süren bu zevk aldığı işin doğal sonucudur.

Öğrencilere öneriler

Son olarak, işte Segovia’nın ustalık sınıfında öğrencilerine sunduğu önerilerden kimi alıntılar…

Torroba’nın Sonatin’i: Portamento(kaydırma)’yu bu kadar bilinçli yapma, bırak parmağın oraya kendiliğinden gitsin. Ritme çok bağlı kalma -bu güç bir şey ama gerekli. Çok ritmik çalarsan dogmatik görünürsün.

Granados’un “La Maja de Goya” adlı yapıtı: Çalarken kafanda melodiyi söyle (Segovia yüksek sesle solfej yapıyor). Görüyorsun şarkıcı değilim! Kendi tekniğinizin kurbanı olmayın. Teknik açıdan kusursuz olabilirsiniz ama daha fazla şeylerinizin de olması gerekir. Ufak şeyler; ritmi orada biraz geciktir.

Rodrigo’nun “Dua ve Dans”i: Rodrigo’nun partiturda yazılmamış küçük şeylerin eklendiğini görmekten tat aldığını anlamalısınız. Hayranlık toplayacak olası tüm efektleri kullanmaktan hoşlanır.

Tedesco’nun “Sonata”sı (tempo di minuetto): Parçanın başından beri tempoyu koruduğunuz için kadansta ses şiddetinde ufak değişiklikler yapıyoruz.

Ponce’nin “Şerzino MeOicano”su: Baştaki kaydırmayı (portamento) vurgulayarak çal. Tellere vururken, tüm tellere değerek yoğun bir vuruş yap.

Ponce’nin “Prelüd”ü: Hızlanmadan çalmaya çalış. Bu gerekli bir şey, bu kadar hızlı çalarsan tüm nüanslar yok olur.

Tarrega’nın “Capricho Arabe”si: Parmak işaretlerini değiştirme, Tarrega’nın belirttiği parmaklarla, korkunç portamentoyu yapmadan çal. Oku ve uygula. Bu çok iddiasız bir yapıttır ama herkesin hoşuna gider. Çok kesin ifadeden kaçın, düş görüyormuşçasına, kayıtsız çal.

Ponce’nin “Folias De Espana Üzerine Varyasyon ve Füg”ü: Başından bir ileri bir geri kullanıyormuşsun gibi kreşendo ve dekreşendolar kullan- dengelenmiş dinamikler. Yanlış yapmaktan korkma: Bunlar ailenin en iyileri için bile olağandır! Bazı yerlerde melodinin duyulması için armoni biraz yumuşatılmalı.

Bach’ın “Prelüd”ü (İkinci Lavta Süiti’nden): Uygun ölçüde vurgulamalar müziği yavanlıktan kurtarır, karakterini kazandırır.

Giuliani’nin “Grand Overture”ü: Giuliani büyük bir besteci ama seçtiği temaların tümü basittir.

Kursun sonunda Maestro gitarcıları kutladı ve düzenlenen etkinliğin felsefesini açıklayarak “Mastır sınıfı yorum amacıyla oluşturuldu, teknik kazanmak için değil” dedi. “Önerilerimi benimseyebilir ya da karşı çıkabilirsiniz, bu size kalmış bir şey. Ama kararınız ne olursa olsun gitar tekniğinizi ve müzik anlayışınızı geliştirmek için sürekli sıkı çalışın.”

(Rick Gartner / Tercüme: Özcan Temoçin, Cumhur Pekyiğit / Haziran 1991 / Argos)

 

Share.

Leave A Reply

18 − seventeen =

error: Content is protected !!