Birinci Dünya Savaşı yıllarında Edremit’te klarnet çalmaya başlayan Şükrü Tunar, 13 yaşında bir gezici tiyatro kumpanyasına katılıp İzmir’e gitmişti. İstanbul’da Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne girdikten sonra besteci ve icracı olarak şöhret basamaklarını tırmandı. Yılmaz Öztuna’nın değerlendirmesiyle “bilinen en iyi klarnetçi” Tunar, 1962’de, bir gazino sahnesinde 55 yaşında kalp krizine yenildiğinde geriye 75 beste kaldı.
“Bildiğin gibi, hemen hemen her gece saat ikide yatarım. Bu yatış saatim senelerden beri hiç değişmez. Eğer sabahleyin çok erken uyandımsa elimi, yüzümü yıkadıktan sonra misafir odasına çekilirim. Burada pipomu yaktıktan sonra ruhumdan gelen nağmeleri kalbimle zapdetmeye çalışırım.”
Nasıl beste yaptığını anlatmaya başlayan klarnet üstadı Şükrü Tunar’a piposunu tazeledikten sonra sordum:
Bir güfteyi ne kadar zamanda besteliyorsunuz?
– Nağmenin gelişi, suyun derede tatlı akışı gibidir. Ucunu yoklayınca sonu kolayca gelir.
Meselâ, “Bir zamanlar maziye bak”ı ne kadar zamanda bestelediniz?
Ağzından piposunu çekmeden gözleri daldı ve yavaş bir sesle:
— Bir hafta kadar, dedi.
Her sabah mı kalktınız?
— Garip değil mi? Güfteyi Sayıklayarak yazdığım da olmuştur. Bu şarkıyı bestelemek için beş veya altı sabah çok erken kalkmış, her sabah da üç saat çalışmıştım.
Bir senedir nağme arıyorum
Emirgân’da mehtap altında bir güfteyi besteleyebilir misiniz?
— Denemedim. Ama, zannetmiyorum. Biraz evvel söylediğim gibi, nasıl alıştırılırsa nağme o şekilde gelir. Bende öyle güzel güfteler vardır ki, nağmesi de aksine o kadar zor geliyor. Hele Elimde bir güfte var. Onun nağmelerini bulabilmek için bir seneye yakındır çalışıyorum. Sözlerimin samimiyetine inanınız.
Nağmeleri nasıl işlersiniz, Rahat besteler misiniz?
— Nağmeler bir güfte üzerinde sona erince onu udumla kontrol ederim.
Ut çalarken gelen nağmeleri beğenmediğiniz olur mu?
— Çoook…
Normal olarak ayda bir beste yapar mısınız?
— Tam isabet…
Bir güfte üzerindeki nağme gelmeyince, Hâlâ ısrar eder misiniz?
— Derhal bırakırım. O gelmiyor demektir. Fakat biraz evvel söylediğim gibi, bir güfte üzerinde çok ısrar ediyorum. İnşallah en güzel şarkılarımdan biri olacak.
Şimdiye kadar kaç eser bestelediniz?
— Seksene yakın.
Evime telefon edip güfte yazdırıyorlar
Şükrü Tunar fıtrî kabiliyetiyle saz Aleminde bir klarinet sanatı yaratarak “Zurnada peşrev olmaz” sözünün yanlışlığını tamamen ispat eden sanatkârdır. Ona ilk bestesinin güftesini ve makamını sordum: Uşşaktır, dedi. Güftesini okuyayım:
Geçti mubabbet demi, ağla gönül,
yan gönül
Çaldığınız klarnetin hususiyetleri var mıdır?
— Diğer sazlara nazaran çalınmasının güçlüğünü takdir edersiniz. Bir ses sanatkârı için sesini kaybetmesi nasıl mevcutsa, benim için de nefesimin tükenmesi riski mevcuttur. Sözlerimde katiyen mübalâğa yoktur. Onun için kendime iyi bakmam şarttır. Ve bakıyorum da…
Kimler güfte gönderiyor? Neler Yazıyorlar?
— Aldığım güftelerin sayısı sonsuzdur. İçlerinde çok güzelleri var. Bu güzelleri bestelemeye çalışsam, 20 senelik ömür yetmez. Maşallah, güfte yazanlar pek fazla. Bunları gönderenlerin ekserisi Erkek ve yazılarından anladığıma göre yaşları 30’dan yukarı. Birçokları da eski Türkçe yazmış. Şunu da söyleyeyim: eve telefon ederek güfte yazdıranlara da rastladım.
Yazıyor musunuz?
— Belki çok hoşuma gider Diye yazıyorum.
Telefonla beğendiğiniz güfte oldu mu?
— Şimdilik hayır.
Şükrü Tunar’la konuşmamızı Pangaltı’daki evinde yapıyoruz. Eşi Saide Tunar da salonda bizimle beraber oturuyor. Bir ev hanımının bütün vasıflarını haiz bulunan Saide’ye soruyorum:
Şükrü Bey’in en çok sinirlendiği şeyi söyler misiniz?
Tebessüm ederek cevap veriyor:
— En çok, sabahleyin kalktı mı, “Prens”e kızar.
Bu da kim?
– Köpeğimiz.
Neden kızıyor?
– Rahat bırakmadığından tabiî..
Parolam: Çalış, çalış, çalış
Şükrü Tunar’a soruyorum: Biraz sanat hayatınızı anlatınız. Meselâ yaşınız kaçtır? Nerede doğdunuz?
— Doğum yerim Edremit’tir. Yaşım da 43’e girdi. Yani ihtiyarlıyoruz.
Yok canım. Daha nerede…
— Böyle cümleler yalan da olsa tatlı geliyor. Ha, nerede kalmıştım. Edremit’te doğdum. Burada mektebe devam ederken Birinci Cihan Harbi çıktı. Askerlerin caddelerden geçişinde, birinin elinde klârnet çalarken gördüm. Görüş o görüş… 13 yaşında tiyatrocuların peşine takıldım. izmir’e geldim. Birkaç sene sonra tiyatrocuları bırakıp İzmir Musiki Cemiyeti’ne Girdim. Geceleri de Yıldız Gazinosu’nda çalışıyordum. İki sene kadar sonra Istanbul’a gelerek Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne iltihak ettim. O zamanlar Selâhattin Pınar, Necati Tokyay yeni yeni keman ve ut öğreniyorlardı. Zamanla bu cemiyetin konserlerinde yer alınca şevkim gittikçe artıyordu. Çalış, çalış ve durmadan çalış… Bu benim parolamdı. Allah’a bin şükür ediyorum.
En çok tutulan eserlerden birkaçını söyler misiniz?
— Son zamanlarda mı?
Evet.
— “Gönül durup dururken”, “Geçti sevdalarla ömrüm”, “Gözü ceylân gözlüdür”, “Bir zamanlar” ve yeni çıkacak birkaç şarkı daha var. Bunların da tutulacağını zannediyorum.
Yaşayan ses ve saz sanatkarlarından kimleri en çok takdir edersiniz?
— Hepsini. İsim söylemek hiç işime gelmiyor. Onu söylesem o kırılıyor. Doğruyu söylersem olmuyor. En iyisi “Hepsini!..” derim, olur biter..
Demek tercihiniz var!..
Şükrü Tunar suali bana tevcih etti:
—Senin yok mu?
Öyle ya herkesin pek sevdiği bir ses veya saz sanatkârı olabilirdi.
(Zeki Tükel / Fotoğraflar: Müeddeb Erkmen / Radyo Haftası / 8 Nisan 1953 / Arşiv çalışması, redaksiyon: Serhan Yedig)
İLK ŞARKISINI 21 YAŞINDA BESTELEDİ
“Klarnette çıkardığı ses sert olmakla beraber, tekniği erişilmez derecedeydi” diyor Yılmaz Öztuna, Ansiklopedik Türk Mûsikîsi Sözlüğü’nde Şükrü Tunar için. Tunar, 1907’de Balıkesir’in Edremit ilçesinde doğdu. Yedi yaşında klarnete başladı. Birinci Dünya Savaşı’nda evin tüm erkekleri askere gidince evin geçimini üstlendi. 1921’de İzmir’e, 1923’te İstanbul’a gitti. İstanbul Radyosu’na girdi. Döneminin pek çok popüler şarkısının bestecisi olan Tunar, “Gözü Ceylan”, “Ay Öperken”, “Geçti Sevdalarla Ömrüm” gibi şarkılarıyla Türk Müziği’nin ölümsüzleri arasına girdi.
Linkler
Şükrü Tunar kayıtları