Udi, bestekar Şerif Muhittin Targan’ın 1924’te New York’a gittiğini, piyanist Leopold Godowski’nin evinde resital verdiğini, bu konseri Jascha Heifetz, Fritz Kreisler gibi efsane virtüözlerin izlediğini biliyor muydunuz? 1948’de yayımlanan bu röportajda Targan’ın Amerika gezisi anlatılıyor, üstad müziğimizin çokseslileştirilmesi konusundaki görüşlerini aktarıyor.
(…)
Şerif Muhittin Bey 1936’da Irak Hükümeti’nce davet edilip yeni teşkil edilen, Şark ve Garp musikisini ihtiva eden konservatuarın başına getirilmişti. 1940’da aynı müesseseye resim, heykel ve temsil kısımları da ilave edilerek Güzel Sanatlar Akademisi haline dönüştürüldü. Üstad, halen 250’yi aşkın talebesi olan bu sanat müessesesinin yöneticiliğini sürdürüyor.
1892’de dünyaya gelen ve son Mekke Emiri merhum Şerif Ali Haydar Paşa’nın oğlu olan bu büyük musiki üstadımız, henüz 3-4 yaşında evlerinde yapılan toplantılara gelen Rauf Yekta, Ali Rıfat, Zekâizade Ahmed Efendi gibi devrin büyük musikişinaslarını dinler ve işittiği melodileri piyanoda çalarmış. 5-6 yaşlarında ut çalmaya ve 8-9 yaşlarında ut üzerinde kompozisyon tecrübeleri yapmaya başlayan ve büyük maharet gösteren bu müstesna kabiliyet 14 yaşlarında da hu-susî bir hocadan viyolonsel dersi almaya başlamış. Gerek ilk ve gerekse onu takip eden hocalar bu büyük üstadın önünde bazen sene, bazen de senenin yarısını bile doldurmadan bütün malûmatlarını teslim etmek zorunda kalmış. Bütün bunlar musikinin talî ve mektep tahsilinin aslî olarak tutulduğu hayat devrelerinde cereyan etmiş ve 20 yaşlarında edebiyat ve hukuk fakültelerinden mezun olduktan sonra musiki ile daha fazla iştigal etmek imkânını bulmuştur.
1924 yılında Amerika’ya giden Şerif Muhittin Targan, 1928’de Newyork Townhall’da ilk umumî konserini vermiş ve değerli bir virtüöz olarak tanınmıştır.
Udun Paganinisi
Memleket dışında viyolonsel ve utla konserler verip muvaffakiyet kazanmanın takdir ve tahlili ne bu satırları yazanın haddi ne de bu dar sahifelerin mevzuudur.
Hatta Amerika’da dünyaca meşhur piyanist ve bestekâr Leopold Godowski’nin evinde Kreisler, Heiffetz, Jerardi ve Prof. Arer gibi tanınmış musiki üstadları önünde hususî bir konser verdikleri vakit Godowsky, arkadaşlarına Şerif Muhittin Bey için “Udun Paganninisi” demiştir.
Halen istirahat ve tedavi için memleketimizde bulunan değerli sanatkârı ziyaret ettiğimizde istirahat eder bir halde bulduk.
Daha evvel kendilerini bir hususi musiki toplantısında tanımak ve dinlemek bahtiyarlığına eriştiğimiz üstad, doktorların kendisini her türlü yorucu işlerle iştigal etmekten menettiğini ileri sürerek bu görüşmenin sadece bir dostluk ziyareti mahiyetinde kalıp mecmua sütunlarına geçmesini istemedi. Okuyucularımız namına yaptığımız ricaları kabul etmek lütfunda bulundu.
Günün en aktüel sualini sordum.
Musikimizde armoni tatbik edilebilir mi?
— Evet, edilebilir kanatindeyim.
Dede Efendi’ye dokunmayın
Bazı müzisyenler musikimizde çeyrek sesler mevcud oldukça armoni tatbik etmenin çok müşkil olduğunu, eğer çeyrek seslerden feragat edilirse bu fered de musikimizin hususiyetini kaybedeceğini söylüyor. Siz ne dersiniz?
– Ben çeyrek seslere rağmen armoninin tatbik edilebileceğine kaniyim. Çünkü çeyrek ses gamın her perdesinde değildir. Bir, iki yerinde gam’ın karakteristik bir alem’idir. Armoniyi tatbik eden üstad onu nerede ve nasıl kullanacağını tayin eder. Fakat belki bu arada bazı gamlardan feragat etmek lazım gelecektir. Armoninin tatbik edileceğine kani olmakla beraber bunun ne zaman ve nasıl olabileceğini kestirmek mümkün değil. Musikimizde müteaddit sesli eserlerin kontrpuan yoluyla yapılması muvafık olur fikrindeyim.
Musikimizin bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz?
– Beşer kendini ifade etmek için musiki vadisinde üç istihale geçirmiştir: Ritim, melodi, armoni. Musikimiz ritim ve melodi sahasında temül etmiş hatta bu vadide pek müstesna bir zenginlik arzetmiştir. Son merhale olan çoksesliliğe de kavuştuğu gün bu bu mesele tamamen halledilmiş olacaktır. Yukarıdaki üç aşama beşerin ihtiyacıyla gelişmiştir. Bu ihtiyacı evvela sanatkar hisseder ve sonra muhite yayılarak onun malı olur. Dünyada bugün biri yerel, diğeri evrensel iki müzik vardır. Yerel müzik ancak evrensel müzik şekline büründükten sonra dünya seyahatine çıkabilir. Her nedense yerel müzik o şekle bürünmeden o kadar uzun yolculuğa dayanamıyor, ekseriya yarısında kalıyor. Her ne olursa olsun armoni ve kontrpuan tekniği ile yeni eserler yapılması taraftarıyım. Yoksa Itri, Dede Efendi ve emsali gibi büyük, eski bestekarların kıymetli eserlerine dokunulmamalı. O güzellikler saygı ve özgün üslubuyla icra edilmeli.
(…)
(Halil Nadaroğlu / 1 Eylül 1948 / Türk Musikisi Dergisi / Arşiv çalışması, redaksiyon: Serhan Yedig)
Linkler
Nizamettin Nazif’in 1951’de yaptığı röportaj