Sinekemani Nuri Bey / Toplu keman çalmanın alafrangaya mahsus ve alaturkada imkansız olduğunu savunurlar, bu kanaatin yanlışlığını kanıtladım

0

Nuri Duyguer, 20.yy başında geleneksel Türk müziğinin öncü kemancılarındandı. Darülelhan’da ders verdi, Şark Musiki Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. 1932’de, 56 yaşında Hikmet Feridun Es’in sorularını kısmen sözlü, kısmen yazılı yanıtlarken Münir Nurettin Selçuk’u suçluyor: “Klasik musikimizi kimse anlamıyor diye harcıalem şarkılar okuyor.”

Musiki üstatlarımızdan Sinekemani Nuri Bey’le görüşmeye gidiyordum. Yoğurtçu Çayırı’nın önünden değil, Cevizlik tarafındaki arka yoldan bahçenin yan kapısına geldim. Meğer burası kışın Mazurya bataklıkları gibi bir hal alıyormuş. Yapışkan, vıcık vıcık, insanı kızak gibi kaydıran çamur deryasından kurtulup da bahçeye kapağı atıncaya kadar heyheyler geçirdim.

Nuri Bey’in odasında bermutat ahenk berdevam…

Tiz, pürüzsüz, falsosuz hanım sesleri; bunları idare eden üstadın pişkin kemanı…

Rasttan fasıl geçiyorlar:

Gene bir Gülnihal aldı bu gönlümü,

Simü ten, konca fem, bidebedel, pek güzel…

Çarü naçar, saz ve ses mayna oldu. Nuri Bey’i bir tarafa çektim ve çıtır çıtır söylettim:

Gülleyle vücudumu uyandırdıktan sonra saz başına

1)      Hariciye Nezareti’nde memurdum. Sabah yüzümü yıkadım mı, akşamcıların limonlu içmek itiyatları kabilinden biraz jimnastik. Şöyle gülle ile vücudu yerine getirdim mi saz başına.

İlk sazım kanundur. Sonra ut, keman. Bir musiki faslı, neticede daire. Nezarete öğleden sonra giderdik. Erken giderseniz kimse bulunmaz. Cuma tatil; pazarı hak getire; çarşambaları da meclisi has günüdür, gidilmez.

Alaturka 10 vapuruyla döner dönmez doğru Kuşdili Çayırı. Ya sandalda kürek çekmek yahut Kurbağalıdere’de ve Fikirtepesi’nde hava almak, dolaşmak.

Serde gençlik var; arkadaşlar çok. Spor, gezme, falan amma musiki iptilası da aşkın. Hocam, Tellalzade’nin güzide çıraklarından Kadıköylü Ali Bey’di.

Meşk için uğramazsam, “Sen de mi yan çiziyorsun” diye başlar. Kaçamak yapmadığım zamanlar karşısına geçerdim. O zatı şerif, bir defa okumaya başladı mı gözlerim dolar, dünyayı unuturdum. Çayıra gelirdim ki in, cin top oynuyor.

Kurbağalıdere, çınarın altındaki kahvede, barfiks, paralel, trafez halkaları vardı. Arkadaşlar gelirdi. Ekseri cuma günleri Rona’nın jimnastik muallimi Faik Bey, Yıldız kumandanının oğlu Mazhar Bey (Çamlıca’da kaza sonucu vurulan Mazhar Paşa) gelirler, jimnastik yaparlardı.

Bazı akşamlar da şimdiki Fenerbahçe Kulübü’nün karşısındaki köşkün bahçesinde toplanırdık. Oraya Rıza Tevfik, Selim Sırrı Tarcan, Sıhhat Müzesi Müdürü merhum doktor Hikmet Bey gelirdi.

Bazen de Kuşdili’nde, havuzlu kahvede, sabık İstanbul Maarif Müdürü Saffet ve biraderi Kemal Bey, mütercim Feyzullah Bey toplanırlar, jimnastik yaparlardı.

İçimizde en iyi gülle kaldıran Kemal Bey, en güzel trapez yapan da Aziz’di.

Bir de derede, Yoğurtçu’dan, Moda’dan Fenerbahçe’ye sandal gezintileri ve yarışları yapardık.

Jimnastik kemana engel olunca futbola geçtim

Jimnastik, keman çalmama mani oluyordu. Nihayet en ehveni ve muvafıkı olarak işi futbola döktük. Bazı günlerde akşama kadar beygir jimnastiği yapardık.

Futbola başladıktan sonra, ilk zamanlar, Rum, Ermeni, İngilizlerle antrenman kabilinden, Moda Çayırı’nda oynardık.

Orada bir Türk Kulübü yapmaya kalktık. Elbiselerimiz şıktı.

Göğsünün önü, yakası, kol kapakları beyaz gökdesi kırmızı yünlü kumaştan gömlekli, beyaz pantalonlu, bir kostüm intihap ettik; başladık oynamaya, o zaman bu gibi şeyler tabii memnu. Bile bile işe giriştik. Hafızamda yanılmıyorsam ilk oyuncular şunlardı:

Mehmet Ali Bey, Danyal Bey, biraderi Neşet Bey, Hafız Mustafa Efendi, Arapzade Emcet Bey, topçu zabiti merhum Cevdet Bey, Bahriyeli Fuat Bey, Konstantin Efendi, Daniş Bey, Şevki Bey, bir de aciz… Baba Tahir’in Fransızca Servet gazetesi takdir amiz bir makale yazmış, fırsattan bilistifade Köçeoğlu Andun isminde birisi bizi jurnal ediyor. Reşat Bey, içimizde olduğu için, Kadıköyü’nde Veliaht Reşat Efendi himayesinde bir kulüp teşkil etmiştir, diye yukarı çıktık.

Kuşdili Karakolu Komiseri Azmi Efendi bir sabah bize geldi. Top oynayanların isimlerini zabptedecekmiş. Daha bir çok azada var.

Oyunculardan 11’inin ismini yazdı. Arkasından, Reşat Danyal, Mehmet Ali, Emcet Beyler’i Zaptiye Nazırı Şefik Paşa çağırdı.

Saraya jurnallendik

Nefi hakkında sultandan irade bile çıkmış. O zaman Şefik Paşa’nın iyiliğini inkar edemeyiz. Mesele oyundan ibarettir, şayanı ehemmiyet bir şey yoktur, diye işi halletti.

Musiki hocam, Hanende Ali Bey vefat edince Tophaneli Sabri Bey’den meşke başladık. Bundan da başımıza bir badire çıktı.

Sabri Bey, Şehzade Kemalettin Efendi’nin müezzin başıymış. Kemalettin Efendi’nin müezzini içtimalar yapıyor, başına adamlar topluyor diye jurnal edilmişiz. Birleştiğimiz yere bu hafta şurada, öteki hafta burada, değiştirerek tehlikeyi savdık. Bilenlerin hatırındadır ya, o zamanlar üçten fazla kişi bir araya gelince kapıyı çalıp evdekileri dağıtırlardı.

Kışın ekseriya ava giderdim. Sair zamanlarda da Kadıköyü’nde Kadifeli Birahane’nin üstünde, yahut Mühürdar Gazinosu’nda bilardo oynardım.

Şimdi başlıca zevkim ve meşgalem Şark musiki cemiyetimize gitmek, evime gelen arkadaşlarla ve talebelerimle vakit geçirmek, diğer zamanlarda da bahçemin ağaçlarıyla ve çiçekleriyle uğraşmaktır.

Züppelerden kaçıyorum

Öteden beri, say bağı ile müçtemian keman çalmanın alafrangaya mahsus olduğunu, alaturkada mümkün olamayacağını iddia edip dururlar. Ben bu kanaatin yanlış olduğunu isbat etmek için çok çalıştım. Talebelerimle verdiğimiz konserlerde görüldüğü üzere buna da muvakkak oldum.

2) En sevdiğim semt Kadıköy ve hala sevdiğim Yoğurtçu’dur. Bu evde hatta şimdi oturduğumuz bu odada doğmuşum. Ben evimden şaşmam. Apartman ziyade olsun.

3) Neye merakım olduğunu anlattım galiba: Spor, jimnastik ve sonra musiki.

Biz eski sporculardan olduğumuz için kadında da sıhhat ve tenasübü endam taraftarıyım. Allah her güzeli başka yaratmıştır. Beyazın da kumralın da, esmerin de güzeli olur. Niçin seçmeli? Güzel güzeldir. Ukalalığı hiç sevmem. Kadının en birinci şartı göründüğü gibi bulunmak ve cali olmamaktır.

Vekarını muhafaza eden sporcu hanımlarımızı çok takdir ediyorum. Züppelerden fersah fersah kaçıyorum. Bana da hak veriniz, hata mı ediyorum?

Münir Bey harcıalem şeyler okuyor

4) Eskilerde aradığım bir şey varsa gençlik. Akşam oluyor, günden güne gidiyoruz. Geçen günler hayal oldu.

Bir de en başlıca istediğim, musikimizin taalisi, kıymettar musiki eserlerini, herkesin seve seve takdir ettiğini ne zaman göreceğim? Benim başlıca arzum, eski klasik musikimizi umuma telkin etmektir. Bu sebeple bedava konserler veriyoruz.

Bugün, ekseriyetin baş tacı olan hanende Münir Nureddin Bey, klasik musikiyi kimse anlamıyor diye harcı alem şeyler okuyor. Okuyuşunun sanatkarane olduğunda şüphe yok. Fakat okuyuşlarında içten terennüm ettiği eski tesir yok.

Bunun sebebi de, ihtimal, herkes zevkine varmıyor diye klasik eserleri okumadığından ve harcı alem eserlere rağbet olduğundan… Maamafih, bu hususta halk da mazurdur. Zira klasik parçaları anlamak için çok dinlemek, istinas etmek, sonra lezzet almak lazımdır. Münir Bey de pek haksız değildir.

6) Bugün 25 yaşında olsam eski yaptıklarımı yapardım. Fakat biraz daha düşünerek.

(Sermet Muhtar / 20 Mart 1932 / Akşam gazetesi / Arşiv çalışması: Zeynep Erdoğan)

Linkler

Hüseyin Kıyak’ın Nuri Duyguer hakkındaki yazısı

Share.

Leave A Reply

nineteen + 20 =

error: Content is protected !!