Wilhelm Backhaus / Genç piyanistlere üç tavsiyem: Gam çalışın, gam çalışın, gam çalışın

0

1905 yılında, 21 yaşında Paris’te Rubinstein Ödülü’nü kazanıp müzik dünyasında sesini duyuran Leipzig’li piyanist Backhaus (Bachaus), sonraki yıllarda Beethoven, Brahms, Schumann, Mozart ve Chopin yorumlarıyla tarihe geçmişti. Hitler ile ilişkisi ve Nazi sempatizanlığı nedeniyle 2. Dünya Savaşı sonrasında Alfred Cortot gibi zor günler yaşasa da sanatıyla saygınlığını korumayı başarmıştı. Müthiş tekniğinin ardındaki sırları anlattığı bu konuşmasında “Dinleyiciler neden teknik açıdan en zor eserin hangisi olduğunu merak eder de en güzel eserleri merak etmez” diye soruyor.

Günümüzün piyano çalmayı öğretme teknikleriyle 40 yıl öncesinin teknikleri arasında ne kadar küçük bir fark olduğunu görmek bir açıdan şaşırtıcı. Kuşkusuz önemli sayıda teknik bilgi, egzersiz, metod geliştirildi, yazıldı, yayımlandı. Bunlardan bir kısmı geçmişe oranla gelişmenin avantajını taşıyor. Fakat hepsini birden ele aldığınızda ve insanoğlunun bu sürede bilimde ve insan zekasıyla ilgili diğer alanlarda kat ettiği gelişmeyle karşılaştırdığınızda, avantaj gerçekten çok küçük oranda.

Öyle görünüyor ki müzik bilimi (sanat öğrenimi süreci hiç kuşkusuz ki bilimsel bir faaliyettir) kaşiflere ve mucitlere çok küçük bir alan bırakmış. Çok sayıda etüd yazılmış olmasına rağmen, bir an için Czerny, Clementi, Tausig, Pischna’nın bulunmadığı bir müzik tekniğini hayal edin. Tam bir çöl çıkardı ortaya. Bir de Scarlatti ve Bach’ın müzik sanatının yüce eserleri olan ve aynı zamanda teknik bilgimizi zenginleştiren eserlerinin hiç yazılmamış olduğunu düşünün…

Gam sanatının harika etkisi

Kişisel olarak konuşmak gerekirse, konsere hazırlanırken tüm teknik egzersizleri bir kenara bırakıp gam çalışırım. Buna arpej ve Bach’ı ekleyin. İşte benim teknik temelim budur. Teknik becerilerimi merak eden piyanistler, azimle yapılan gam çalışmasının teknik temelim olduğunu söylediğimde çok şaşırır. Çünkü çoğunlukla tenekeyi altına dönüştüren simyacı formülleri gibi bir sırrım olduğunu düşünür çoğu. Müzik denilen laboratuvar ortamında yeterince uzun süre çalışan dürüst bir piyano öğrencisinin rahatlıkla görebileceği gibi herhangi bir sırrım yok… Sadece uzun süreli denemelerle elde edilmiş bazı sanatsal özellikler var.

Tıpkı kimyagerlerin uzun ve yorucu çalışma sürecinde hedefe ulaşırken deneme-yanılma yoluyla yararsızlığını görüp vaz geçtikleri sayısız teknik gibi sanatçı da tüm becerisini, sabrını kullanarak en güzel, en doğru sonuca ulaşana kadar çalışmalıdır. Bu doğru efekt arayışının piyano çalarken gereken tüm kasları gerektiği kadar güçlendirme çabasıyla bir bağlantısı yoktur. Tüm vurguları kullanarak bir kez daha hatırlatmak isterim ki teknik becerimin tüm kaynağı: Gam, gam, gam… Günlük gam çalışmasını sadece yararlı görmüyorum, aynı zamanda zorunlu buluyorum. Hâlâ günde yarım saati gam çalışmasına ayırıyorum.

Müzikal omnipotent: Bach

Kuşkusuz benim gibi Leipzig’li olan kilise orgçusu Bach için bugüne kadar söylenmişleri tekrarlamanın anlamı yok. Bununla birlikte bu gerçeği henüz fark edemeyenler için hatırlatmakta yarar var: Bach çalışmak teknik beceri açısından en kısa en hızlı yoldur. Busoni, Bach’tan yola çıkarak gelişmiştir. Çağdaş köprüler kimi zaman eski temeller üzerine kurulur. Busoni, Bach’ın fikirlerini alıp ufuk açıcı ve açıklayıcı yetenekleriyle çok daha berrak ve etkili hale getirmiştir. Ellerini beyninin sinyallerine göre geliştirmek isteyen herhangi bir genç piyanist gam, Bach ve arpej çalışmasıyla harika bir temel edinebilir.

Hep yeni kalan eski

Pek çok yöntem, yordam arayışıyla karşılaştım. Kimileri zamandan tasarruf etmek adına doğruluktan vazgeçmiş gibi görünen girişimlerdi. Bundan öte, geçmişin büyük piyanistlerinin ortaya çıkmasını sağlayan koşullar, geleceğin piyanistlerinin ortaya çıkacağı koşullardan büyük ihtimalle farklı olacaktır. Fakat bu farkın çok az olacağını belirtmekte yarar var.

Gam çalışmanın çağdışı bir yöntem olduğunu düşünen ultra modern öğretmenler gidip Pachmann’ı dinlemeli. Her gün gam çalışıyor… Yılların büyük virtüözü Vladimir de Pachmann, hâlâ günlük çalışmanın zorunluluk olduğu kanısında. Ve gamlara ek olarak epeyce Bach çalıyor. Bugün tekniği hiçbir zaman olmadığı kadar güçlü, bunu son derece basit bir şekilde açıklıyor.

Çağdaş piyano eserlerindeki zorluklar

Çok sık sorulan sorulardan biridir. Geleceğin besteleri, tıpkı bir zamanlar Liszt’in yaptığı gibi, piyano tekniği üzerinde etkide bulunabilir mi? Zor bir soru. Fakat öyle görünüyor ki piyano tekniğindeki zorluğun sınırlarına Busoni ve Godowski’nin besteleri ve uyarlamalarıyla varıldı. Yeni Fransız ekolünden Debussy, Ravel üslup olarak farklı olmakla birlikte müthiş teknik beceriler gerektirmiyor.

Bununla birlikte Godowski’nin Chopin etüdleri uyarlamaları kadar zor ve karmaşık bir şey düşünemiyorum. Doğrusu piyano tekniği bu noktadan ileriye nasıl gidebilir, bu açıdan geleceği göremiyorum. El ve parmak sayıları artmadığı sürece bu pek mümkün değil. Godowski’nin bu etüdlere yaklaşımı, ele alış biçimi sadece teknik açıdan değil, müzikal açıdan da harika. Chopin’in başyapıtlarına yeni bir lezzet eklemiş. Armoni ve kontrpuan açısından çok zekice ve gerçekten ilgi çekici bir çalışma. Öylesine ki bestenin güzelliğinden teknik karmaşıklığı unutuyorsunuz. Eserlerin özgün güzelliğinin artırıldığını söylemek mümkün değil, fakat zorlu teknik özelliklerine karşın öğrenciler açısından müthiş büyüleyici hale getirildiği aşikar.

Küçük zorluklar artık şok yaşatmıyor

Ne mutlu ki, teknik beceri teşhirinin piyanistleri şöhrete kavuşturduğu günler geride kaldı. Mekanik piyanoların ortaya çıkmasının etkisi olsa gerek. Toplum makinelerin yaptığını tekrarlayanları takdir etmek istemiyor artık. Daha kaliteli, dolaysız, sanatçının ruhuna yakın yorumlar bekliyor. Tabii bu kapsamlı teknik bilgiye artık gerek kalmadığı anlamına gelmiyor. Hatta tam tersi. Kapsamlı teknik bilgiye her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Fakat toplum saf müziğe, sanata ilgisini sürekli dile getiriyor.

Çağdaş besteciler de dev teknik eserler yaratmak yerine bu talebi dikkate alıyor. Bence hiç tartışmasız günümüzün devi Rahmaninov. Çağının tüm bestecilerinden çok daha büyük eserler yazıyor piyano için. Tüm eserleri piyanoya çok uygun ve sanatından ödün vermiyor. Müthiş bir akıl, çok hoş bir oranlama becerisi, güzellik sezgisine sahip. Bu onu besteci olarak yüceltiyor. Müzik var olduğu sürece besteleri de var olacak.

Skriyabin ve benzerleri beni ilgilendirmiyor

Diğerleri, Scriabin’in benzerleri, bestelerindeki güzelliği hissetmekle birlikte beni daha az ilgilendiriyor. Rahmaninov’un görkemli yüceliği onlarda yok. Güçlü özgünlüğü de… Kuşkusuz bunlardan bazıları gelecekte müthiş özgün eserler yazacak. Kötü olmasa da ancak üstüne yazıldığı kağıt kadar değerli eserler pek uzun yaşamaz. Büyük, yeni, özgün düşünce içeren, esin veren, soylu, büyük bir ustanın becerisiyle işlenmiş eserler hayatta kalır ancak.

Debussy’yi severim. Sıradışı bir atmosfer yaratır. Bir kez üslubuna alıştınız mı besteleri müthiş çekicidir. Özellikle son Amerika turnemde seslendirdiğim Homage a Rameau, Jardins sous la pluie ve D’un cahier d’esquisses…

Müzikte zorluk kavramı

Bana hep sorarlar: En zor beste hangisi? Bu soru beni eğlendirmiştir hep. Bununla birlikte çok insani. En yüksek binayı, en yüksek dağı, en uzun nehri, en eski şatoyu merak etmek gibidir. Neden zorluk konusuna bu kadar öncelik verilir ki? Bunu söylemek biraz tuhaf olacak ama hiç kimse sorulması gereken gerçek soruyla ilgilenmiyor. Neden en güzel eser merak edilmiyor?

Müzikte zorluk kavramı teknik karmaşıklığa bakılarak tahmin edilemez. Mozart’ın konçertosunu iyi çalmak müthiş zor bir iştir. Mükemmeliyet anlayışı doğrultusunda en iyi yoruma ulaşmak amacıyla saatlerce çalışan piyanist bu emeğinin karşılığını asla alamaz. Sadece birkaç iyi müziksever fark eder. Haydn ve Mozart’ın sonatları gibi görece basit eserlere aylarca çalışıp özgün bir bakış yakalayan virtüözün çabası sağır kulakları aşamaz.

Rahatsızlık verene takdir

Bunun tam tersi de gerçektir. 10 dakikalık çalışmayla çıkarılacak bir pasajdaki küçük bir bravura gösterisi, zihnini yormaktan pek hoşlanmayan dinleyicileri stadyumdaki futbol izleyicilerine dönüştürebilir. Kuşkusuz bu durum gerçek sanat yolunda yürüyen, kendisini samimi şekilde sanatına adamış piyanistte ciddi bir strese neden olur.

Kuşkusuz çok az kişinin üstesinden gelebilecek kadar emek harcadığı eserler de mevcut. Bunların arasında Godowski-Chopin etüdleri (özellikle yeterli teknik seviyeye gelmemiş öğrencileri çok korkutan Opus 25, no: 1), Liszt’in Don Juan Fantezisi, Brahms-Paganini varyasyonları ve hakkını vererek çalmak için büyük müthiş bir teknik beceri gerektiren Beethoven’ın Opus 106 sonatı sayılabilir. Piyanist repertuvarından bu eserlerden herhangi birini çıkardığında büyük rahatlık hisseder. Eğer bu dört beste müzik tarihinin en zor piyano eserleri değilse, emin olun ki en zor eserler arasındadır.

Neden güzelin peşinden gitmiyoruz?

Güzellik ve belki yalınlık dururken neden en zor eseri arıyoruz? Binbir renkte, güzelim kokulu çiçeklerle dolu bir çayırda çiçekten demet yapmak yerine ağaçları kesip demet yapmaya çalışmanın ne anlamı var? Piyano solo bir çalgı ve teknik anlamda sınırları var. Bazı piyano eserlerinin orkestral eser gibi tınladığı söylenir. Aslında büyük bölümü orkestrayla seslendirildiğinde daha iyi tınlar.

Gerçek piyano müziği nadirdir. Günümüz bestecileri arasındaki bazı devlere piyano çok küçük gelir. Piyano için besteledikleri eserlerde yüz ya da daha fazla kişiden oluşan modern orkestraya duydukları gizli özlem hissedilir. Debussy müziğinin bana yakın gelmesinin sebeplerinden biri de orkestra gereksinimi hissettirmeden piyano eserlerinde çok renk kullanmayı becermesi. Bu açıdan eserlerinin çoğu harikadır. Dahası geleceğin müzikçilerinin bu özellik nedeniyle çok daha mutlu olacağını düşünüyorum.

Hemen sorun çözen egzersizler

Günlük çalışmada ortaya çıkacak tüm sorunları tek egzersiz yöntemiyle çözmek mümkün değil. Bununla birlikte el kaslarımı kısa sürede harekete hazırlayan basit bir egzersizim var. Öylesine basit ki önermeye çekiniyorum. Bununla birlikte kimi zaman küçük ilerlemeler büyük sonuçlara yol açar. Mısır piramitleri buhar makinesinin icat edilmesinden yüzyıllar önce inşa edilmişti. Bilim adamları hâlâ bu dev taşların nasıl üst üste dizildiğini bulmaya çalışıyor.

Gam çalışmasının yanı sıra en çok kullandığım, piyano çalarken ve gam çalışırken uygulanabilen egzersiz başparmağımı diğer parmaklarımın üstüne ya da altına koyma yöntemi. Bunun sürekli olarak nasıl yapılabileceğini düşündünüz mü? Bunu bilmeden başlangıç seviyesinin ötesine geçmek bile zordur. Tuşları parmak, ön kol ya da kol basıncıyla bastırmaktan çok daha farklı bir kas kullanımı gerektirir.

Bahsettiğim ilke doğrultusunda, insanoğlunun değişiklik gereksinimini de dikkate alıp yeni egzersiz yöntemleriyle şu tür şeyler çalıyorum:

Bir sonraki formda farklı parmak tekniği kullanacağız.

Bir sonraki form şu olabilir:

Bu da transpoze denemesi:

Şunu hemen belirteyim ki zorunlu egzersiz vermiyorum size, fakat öğrenciye çalışma planı öneriyorum. Yeni egzersiz bulmak ve uygulamak eğlenceli bir iştir. Öğrencinin konuya odaklanmasına yardımcı olur. Kuşkusuz bu egzersizler, kitaplardaki tüm egzersizler çalışıldıktan sonra denenmelidir.

Çok karmaşık egzersizlerden uzak durun

Çoğunlukla öğretmenlerin çok karmaşık egzersiz ödevleri verdiğini düşünürüm. Karmaşık egzersiz berrak düşünmeyi engeller, konsantrasyonu bozar. Eğer öğrenci yeterli hırsa sahipse sade egzersizler asla kuru ve sıkıcı gelmez. Nihayetinde sonuç önemlidir. Çalıştığınız malzemeye odaklanmak yerine düzeltmelere dikkat kesilmek daha faydalıdır. Çalışmalarda hiç bitmeyen bir çeşitlilik olmalıdır. Öğrenciye üzerinde düşünülecek yeni konular çıkardıkça, her egzersizin çalışma süresinde değişiklik yapmanızda yarar vardır. Farklı kitaplarda yüzlerce egzersiz örneği bulabilirsiniz. Değişiklik arayan öğrencinin ıstırap çekmesi gerekmez.

(James Francis Cooke / Great Pianist on Piano Playing, 1917, Philadelphia / Çeviri: Serhan Yedig)

 

 

Share.

Leave A Reply

nine − eight =

error: Content is protected !!