Ayşegül Sarıca / Emelim turnelere çıkmaktır

0

Yıl 1957… Piyanist Ayşegül Sarıca 22 yaşında. Paris Konservatuvarı’ndan dört yıl önce mezun olmuş. O yıl  Marguerite Long – Jacques Thibaud Uluslararası Yarışması’nda ilk beşe girmiş. Tatil için Türkiye’ye dönüşünde ilk röportajı 20’nci Asır Dergisi’nde yayımlanmış. Geçmişin tozlu sayfalarından naklen…

 

Ünlerini, başarılarını yurtdışına taşıyan genç san’at elçilerimizden birisi de Ayşegül Sarıca.. Uzun ve sıkı çalışmalarla dolu olan bir kıştan, yarışma ve konserlerden sonra şimdi İstanbul’da, Moda’da, ailesinin arasında bol bol dinleniyor. Yakın bir zaman sonra bu çalışmalar, Ayşegül’ün Paris’e dönmesiyle yeniden başlıyacak. Son, uluslararası 70 kişinin katıldığı bir yarışmada beşinci olan Ayşegül Sarıca, alabildiğine sade, Mütevazı, bütün gösterişlerden uzak bir san’atkâr.
Kaç yıldan beri Paris’tesiniz, oradaki günlük programınız nasıldır?
– Altı yıldan beri Paris’teyim. Üç yıl evvel konservatuarı bitirdim. Şimdi hususi olarak çalışıyorum. Ya derse giderim, ya evde çalışırım.
Sizde müzik kabiliyeti olduğu nasıl anlaşıldı? Ailenizde müzikle meşgul olanlar var mıydı?
– Büyükannemin müziğe karşı özel bir düşkünlüğü varmış. Altı yaşımdayken, bir Alman profesörünün hanımı benimle meşgul oldu. O, bende müzik Üzerine özel bir ilgi olduğunu fark etti. Burada konservatuara devam ettim, bitirmeden Fransa’ya gittim.
Fransa’ya dönünce ve ondan sonra neler yapmağı düşünüyorsunuz?
– Gidip konser programı hazırlamak istiyorum. Aynı zamanda repertuarımı da genişletmek istiyorum. Orada iki yerde çalacağım. Almanya, İngiltere ve Japonya’da da çalmak ihtimalim var. Ama tam kesin tarih belli değil, Zaten nisan başında da Türkiye’ye gelip bir konser vermek mümkün olacak galiba.
Paris’te kiminle kalıyorsunuz? İstediğiniz gibi çalışabiliyor musunuz?
– Annemle beraberim. Ev sahipleri pek bir şey demedikleri İçin istediğim gibi çalışabiliyorum. Ama şurası muhakkak ki konser vermek çok güç, dinlemek çok mümkün. Paris’te bol bol konser dinlemek imkânı daima mevcut.
Daha ilerisi için neler yapmayı düşünüyorsunuz?
– Benim emelim, turnelere çıkıp, Konser verebilmektir.
Orada kimlerden ders alıyorsunuz?
– Konservatuar hocam Md. Lucette Descaves ve Marguerite Long’tan.
Altı Sene içinde Paris’te neler yaptınız?
– İlk gittiğim sene konservatuara girmedim. Yılbaşında gitmiştim çünkü. Ertesi sene, ekimde konservatuara girdim, iki sene okudum ve mezun oldum. Sonra Özel ders aldım. Bu ara Münih’te açılan bir konkur’a girdim. Birinci seçilemedi. Üç kişiyi ikinci yaptılar, ben de içlerindeydim. İki kere Paris’te, bir kere yugoslavya’da, üç sene evvel de İstanbul’da çaldım.
Katıldığınız ve bizim için büyük bir başarı olan son yarışmayı anlatır mısınız?
– Son konkur, bu yıl Haziran 23’te başladı. 70 kişi girdik. Her memleketten insanLar vardı. Üç imtihan yapıldı. Türk olarak piyanoda yalnız ben vardım. Kemanda Suna Kan vardı. İlk imtihandan sonra epey Elendiler. Derece alanlarla anlaşma yapıyorlar ve bir miktar da para veriyorlardı. İlk imtihandan sonra 22 kişi kaldık. Finale 8 kişi girdik. Benden gayrisi erkekti. Bir Rus, bir Macar, iki Fransız, bir Alman, bir Amerikalı, bir Polonyalı finale kalmıştık. Yaş tahdidi 33’e kadardı. Hepsi 22-31 yaş arasındaydı. En küçükleri bendim. Macar genci birinci oldu, ikinci Rus, üçüncü Alman, dördüncü bir Fransız ve ben de beşinciydim.
Bu yarışmanın özelliği nedir?
– Marguerite Long ve Jacques Thibaud bu yarışmayı hazırlamıştı. İlk baŞlandığı zaman yalnız Fransızlara aitti, sonra international olmağa başladı. 15-20 senedir international havası gittikçe kuvvetleniyor.
Paris Radyosu yarışmadan önce verdiğiniz bir konseri yayınlamıştı. Dinlediniz mi, kendinizi dinlerken neler hissettiniz?
– Dinleyemedim. Bir kere konserimİ dinlemiştim. Çok heyecanlanmıştım dinlerken, yalnız kendimde de daima kusur buluyordum.
Hangi dilleri biliyorsunuz?
– Almanca, Fransızca, İngilizce…
Klâsik müzisyenlerden kimleri beğeniyorsunuz?
– Bach, Beethoven, Schumann, Brahms.
Paris’i seviyor musunuz?
– Pek çok… Müzik muhiti olarak Paris’i en çok seviyorum.
Modem Fransız edebiyatını nasıl buluyorsunuz?
– Gide’ler dururken, yeni olarak kim var diye düşünmek Lâzım. Eskileri okumayı daima tercih Ediyorum.
Fransız gençliğinin tutumu hakkındaki fikriniz nedir?
– Fransız gençliği egzistansialist bozması olmak hevesinde. Bunlar daha çok Saint Germains muhitinde görülüyor. Müzik muhitinde öyle kendini bırakmış kimseler yok. Müzikte bir şeyler yapmak isteniyorsa, çok çalışmak lâzımdıR.
Modern müzikte kimleri beğeniyorsunuz?
– Stravinski, Bartok… Fransızlar daha zayıf kalıyor. En yenilerinin müziği, sürrealist ressamların eserlerine benziyor. Sürrealist ressamların eserleri, müzisyenlerin eserlerinden yüz bin kat daha iyi.
Hangi operaları seviyorsunuz?
– Başta Wagner olmak üzere, Mozart’ın, Debussy’nin operalarını severim. Bu sene, Almanya’dan bir trup geldi. Wagner’in dört operasını çok İyi oynadılar. Orkestra güzeldi, fakat tabiî sesler onların çok üstünde idi. Her biri dört saat devam ediyor. Saat 6 da gidiyorsunuz, 7,5 ta yemek için bir saatlik bir ara var. Yeniden başlıyor, sonra yarım saat ara ve bitiyor.
(Selma Yazoğlu / 20. Asır Mecmuası / 26 Eylül 1957)

Not: Antalya’daki İltem Sahaf’a teşekkürler.

Andor Foldes – Master Class (1963)

The legendary Hungarian pianist Andor Foldes was giving a masterclass for trained pianists at the Conservatory of Music in Saarbrücken on August 3, 1963. Subject of the lesson was Beethoven's Piano Sonata No 32, op 111. This is an excerpt from the masterclass. After the death of Walter Gieseking in 1956, Foldes succeeded him at the Conservatory in 1957.

Posted by Meloclassic on Thursday, August 1, 2019

Share.

Leave A Reply

six + 13 =

error: Content is protected !!