Madredeus / Bizi moda akımlar içinde değerlendirmeyin lütfen

0

Fado esinli Portekizce şarkılarıyla dünyanın dört bir yanında yüzbinlerce hayran edinen Madredeus, 2000 yılında okyanus rüzgarı gibi ferahlatan bir albümle çıktı dinleyicilerin karşısına. “Electronico”da grubun şarkıları Craig Armstrong, Dusted, Rob da Bank, Telepopmusik, Manitoba’nın remiks’yle chillout’a dönüştü. Piyanist Carlos Trindade’yi aradık, grubun dünü ve bugününü konuştuk.

 

1980’lerde, isminiz Avrupa’da duyulmadan Japonya’da şöhret oldunuz. 7 turne ve sayısız konserden sonra Japonlar’ın dilini bile bilmedikleri fadolara düşkünlüğünün sırrını çözebildiniz mi?
– Japonya ve Portekiz arasında tarihi bağlar var. Barutlu silahlar Japonya’ya 16. yy’da Portekizli denizciler sayesinde ulaşmış. Bugün bile iki ülke mutfağında, özellikle balık yemeklerinde, birçok benzerlik görüyoruz. Bunun dışında birçok ortak sözcük var. Biz ekmeğe ‘pao’ diyoruz, onlar ‘pan’. Düğme bizde ‘batao,’ onlarda ‘botan’.

Teresa’ya armağan yağdı

Herhalde Lizbon’da Madre De Deus semtinin sokakları Japon turistlerle doludur. Kültür merkezi ya da müze kurmayı düşünüyor musunuz?
– Lizbon’a birçok Japon turist geliyor. Japonlar diğer kültürlere çok meraklı. Ama biz bir müze kurmayı düşünmüyoruz. Dinleyicilerimiz de bizi Portekiz kültürünün gezgin temsilcileri olarak kabul ediyor. Çünkü trubatorlar (Ortaçağ’ın gezgin ozanları) gibi bir hayatımız var. Dünyayı dolaşıyor, her yerde şarkılarımızı bırakıp ayrılıyoruz.
Başlangıçta, akordeon müziğinize Akdeniz tınısı veren sihirli renkti. 10 yıl sonra neden çelloyla birlikte kadro dışı kaldı?
– Enstrümanlardan vazgeçen grup değil. Çellistimiz ve akordeoncumuz gruptan ayrıldı. Arkadaşlarımızdı, ama yolumuza onlarsız devam etmemiz gerekmişti. Tahmin edebileceğiniz gibi, acı, zorlu bir dönemdi bu.
Dil sorunu nedeniyle şarkılarınızın yanlış anlaşılması sizi üzer mi?
-Şarkılarımız birer deklarasyon değildir. Bu tınıyı seven, gereksinim duyanlar dinliyor bizi. Zaten müziğin varoluş nedeni de bu. Şarkılar tıpkı kişisel filmlerimizin fon müziği gibidir.
Solistiniz Teresa’nın büyüsüne kapılan dinleyicilerinizden ilginç mesajlar alıyor musunuz?
– Dünyanın dört bir yanından armağanlar geliyor Teresa’ya. Resimler, özgün müzikler, şiirler, mektuplar, çiçekler, çeşitli objeler. Japon dinleyiciler konser sonrasında sahneye çıkıp armağanlarını sunuyor. Bir Japon gazetesinde Madredeus müziğinin ve Teresa’nın sesinin gökyüzünden düşen yaprağın hareketine benzediğini yazmışlardı.

Dans müziği değil, chill out yapıyoruz

Kurucunuz Magalhaes punkçı geçmişten geldiği halde, sözlerin, şiiirin ön plana çıkması için Madredeus’u akustik bir grup olarak tasarlamıştı. Dans pistleri yerine müziğe ruhunu açan dinleyicileri hedefliyordu. Yeni albümünüz Electronico şarkılarınızı dans müziğine dönüştürmüş. Bu değişimin ardında ne var?
– Electronico tam bir dans müziği değil. Şimdi çok moda olan, rahatlatıcı bir müzik. Barda arkadaşınızla içerken dinleyip, sevebileceğiniz bir albüm. Chill out denilen bu tür, pistte dans edip yorulan, nefes almak isteyen dinleyiciyi hedefliyor. 1980’lerde Brian Eno’nun geliştirdiği ambiyans müziğinin evrim geçirmiş hali. Madredeus kült müziği olabilir ama moda akımlar içinde değerlendirilemez. Electronico’nun müziğimizi diğer türlerin dinleyicilerine tanıtma açısından önemli bir rol üstleneceğini sanıyoruz.
Remix için şarkılarınızı teslim edeceğiniz isimleri nasıl seçtiniz?
-Biz seçmedik. Fikir plak firmamız EMI’den geldi. Electronico’daki gruplarla, isimlerle bağlantı kurdular. Remix’i yapacaklar şarkıyı kendileri seçti. Onlara istedikleri şarkının çok kanallı kaydını gönderdik.
Beğenmediğiniz, değiştirilmesini istediğiniz remix oldu mu?
– Biz bu işe hiç karışmadık. Sadece şarkılarımızı verdik.
Madre De Deus tramvayının yolcuları yeni albümü nasıl karşıladı?
-Portekiz listelerinde şu anda beş numarada. Yani başarılı olacağı şimdiden görülüyor.
Madredeus çizgi değiştirip elektronik müziğe yönelmeyi, siyah ceketleri bir kenara atıp giysilerini renklendirmeyi düşünüyor mu?
– Electronico bizim sesimiz değil. Temelinde şarkılarımız var, o kadar. Eskisi gibi şarkılarımızla dünyayı dolaşmayı sürdürüyoruz. Beşlimiz, sesimiz, giysilerimiz değişmedi.
Web sayfanıza Türk dinleyicilerden herhangi bir mesaj ulaştınız mı?
– Türkiye’de müziğimize büyük ilgi olduğunu duyduk. Bu nedenle İstanbul’u konser vermek istediğimiz kentler listemize yazdık.
Türk müzikçilerle karşılaştınız mı hiç, birlikte çalıştınız mı?
– Hiç karşılaşmadık. Fakat iki ülke arasında birçok benzerlik olduğunu düşünüyoruz. Coğrafya ve kültür açısından aynı enlemdeyiz. Tek fark boylamda. Yaşam alışkanlıklarımız, kültürlerimiz arasında mutlaka benzeşen şeyler var…
Dinleyicilerinize ulaştırmamızı istediğiniz bir mesajınız var mı?
– Öyle hissediyoruz ki günün birinde mutlaka buluşacağız…

 

LİZBONLU GEZGİN ŞARKICILAR Madredeus 1986’da Lizbon’un kenar mahallelerinden birinde kuruldu. İsmini yakınlarındaki tramvay durağından aldı. Fikir, punk ve rock gruplarında çalan gitarcı Pedro Ayres Magalhaes’ten çıkmıştı: Şiiri ön plana çıkaran, akustik müzik. Bir barda fado söylerken karşılaştıkları 17 yaşındaki Teresa’yı aralarına kattılar. Yalnızlığı, özlemi, daha iyi bir dünya umudunu yansıtan Portekizce şarkıları dil engeline karşın Amerika’dan Japonya’ya kadar yüzbinlerce dinleyiciye ulaştı. Bugüne kadar yayımladıkları altı albüm toplam üç milyonun üzerinde sattı. Geçen yıl Helsinki, Londra, Belgrad, Sao Paulo gibi kentlerdeki konserleri ortalama 90-100 bin kişilik kalabalıklar tarafından izlendi.

(Serhan Yedig / 10 Ağustos 2000 / Hürriyet)

Linkler

Grubun web sayfası
Grubun biyografisi

Share.

Leave A Reply

14 + 3 =

error: Content is protected !!