Neveser Kökdeş / Fes ve mes devri geçti, neden müziğimizde devrimi hazmedemiyoruz

0

Geleneksel Türk müziğini Batılı yaklaşımla ele alan, popüler şarkılarını piyano başında besteleyen Neveser Kökdeş bu tavrı nedeniyle zaman zaman eleştirilmiş ve dışlanmıştı. Hatta Mesut Cemil’in İstanbul Radyosu’nun müdürlüğünü üstlendiği ve yayına kalite getirmek amacıyla standartlar koyduğu dönemde mikrofona çıkması engellenmişti. Kökdeş, ölümünden dokuz yıl önce yayımlanan röportajda İsmail Dede Efendi’nin bile vals bestelediğini hatırlatıyor, değişimin anlayışla karşılanmasını talep ediyor.

Senenin en güzel şarkıları arasında yer alan “Sevmek Seni Suç İse” bestesinin elemli sanatkarının evindeyim. O, kendi dünyasında… Odası onun indinde bomboş… Kimse yokmuş gibi… Ne ben ne fotoğrafçı ne gazeteci… Kimse! Pedalı bozuk piyanosunun başına geçmiş 19 yaşındaki kızların heyecanıyla tuşları döverek opera aryaları çalıyor… Tuhaf şey! Bu evde Hacı Arif Bey, Şevki Bey yok. Chopin, Schubert, Beethoven var. Odanın en yüksek tepesinde, piyanonun üstünde derin ve kuvvetli bakışlarını etrafında gezdiren Beethoven’in büstü, bu artist kadının ruhunda Batı klasiğinin hüküm sürdüğünü gösteriyor. Baş döndürücü valsler içinde geçen ara müziğinden sonra hüzzam veya nihavent makamıyla meczolmuş Batı tekniğinin akışını bu evde daima dinlemek mümkün… Sesler, usta bir kuyumcu tekniğiyle işlenmiş sesler, bu evin ruhunu ifade de.. Bu evde katiyyen konuşmuyor, sadece dinliyorsunuz. Bu evde göre çarpan tek zenginlik, musiki. Bu evde Neveser Kökdeş’in fiziği değil, ruhu yaşıyor…

Önce beste, sonra güfte

Doğrusunu isterseniz meslek hayatım boyunca bir artistin karşısında bu kadar hürmetle sustuğumu hatırlamıyorum. Sanatının heykel, yani heybetli ifadelerle haykırdığı yerde, insan bir eşya sessizliğine gömülüyor. Bu ulvi sükutum belki de bundan. Lütfü Güneri de aramızda… Piyanonun başına geçmiş, Neveser Kökdeş’le beraber “Sevmek Seni bir Suç ise”yi geçiyorlar. Şimdi de ses dalgaları bir başka eserin üslubunda dağıtıyor:
Hüsranla gönül hep inler, gece gündüz ah eder
Bir serap oldu şimdi hayalin
canım sen
neşen sen
bir lahza görsem…
Neveser Kökdeş’in orijinal özelliklerinden biri: Bestelerinde güftenin dizelerini kati olarak tesbit edemiyorsunuz. Zira söz bestekarda, melodilerle beraber doğuyor. Yani Neveser Kökdeş güfteye göre beste yapmıyor, besteye göre güfte hazırlıyor.
Neveser Kökdeş eserlerinde ideal edindiği stili şöyle izah ediyor:
“Fes ve mes devri geçti. Neden müziğimizde devrimi hazmedemiyoruz. Dedeler ve Rahmi Bey’lerin bile zaman zaman Türk musikisinde devrim yapmak üzere harekete geçtikleri görülmüş, fakat fesin altındaki zihniyet karşısında daha fazla cesaret edememişler. Yani herkes bilir ki Dede’nin valsleri vardır.”

Bestelerimi kötü icra ederek beni harcıyorlar

Yine ben sormadan piyanodan başını çevirerek eserlerinin tahrif edilişinden şikayete başlıyor:
“Benim ‘aman’larım basit eski tars ‘aman’lar değildir. Fakat geçenlerde radyoda dinledim. İsmi lazım değil, bir hanım sanatçımız bir köçekçemdeki ‘aman’ı gazel amanına çevirdi. Bir ‘aman’ çekti ki, hani bende aman dedim. Eserlerimi en güzel okuyan sanatkar Sabite Tur Gülerman Hanım. Mualla Mukadder de fena değil, fakat Sabite Tur’un sesi, alafranga nağmelere daha çok gidiyor…”
Sanatkarın derdi bitmiyor…
“Bu işten 40 para kazanmıyorum. Üstelik eserlerimi orkestrasyon yaptırmak için cebimden para bile verdiğim oluyor. Ayrıca hayat sıhhatimi, saadetimi, her şeyimi kaybettirdi. Geçirdiğim buhranlar yüzünden yüzüm bozuldu, elektrikle tedavi olarak bugünkü halime girebildim. Sesler beni geceleri uyutmuyor. Bütün bu zahmet ve ıstırapların ödülü nedir, biliyor musunuz? Biraz evvel söylediğim gibi bestelerinizin bozulması yoluyla harcanmak!…”
Neveser Kökdeş, Şecaattin Tanyerli’nin repertuvarında bulunan “Solan Ümit” tangosunu çalarken ürperiyor, içimde anlaşılmaz bir haz duyuyor ve düşünüyorum: Opera aryaları gibi bir tango… O bir sihirbaz mahareyitle tuşlarıyla oynarken, devam ediyor:
“Halimi görüyorsunuz. Halbuki Türk müziğini hudutlarımızın dışına çıkarmış bir sanatkarım. Eserlerim halen Londra ve Paris radyolarında çalınıyor. Hamdolsun verimliyim, durmadan eser yapıyorum. Bestelerim 500’ü geçti. Kim bilir beni tanıyanlar ‘Neveser Kökdeş ne kadar kazanıyor’ derler. Ne kazandığım, daha doğrusu ne kaybettiğim meydanda. Bereket kanatları altına sığınacağım fedakar bir evladım var. O da olmasa halimi siz hesap edin.”

Ağabeyim Muhlis Sabahattin ve ben anlaşılmadık

“Bu işe hayatımı verdim. Ankara Türkocağı’nda başörtüsü ile ilk konser veren Türk kadınıyım. Kardeşim Muhlis Sabahattin ve ben anlaşılmadık… İşte bu beni üzüyor. Çek… çek… ve anlaşılma… Sanatkarın çilesi…
Şimdi Neveser Kökdeş, Lütfü Güneri’nin genç sesinde yorgun sesiyle suzinak makamında geziniyor. Bu üstatça işleyişle hazırlanmış yeni bir eser:
Hazan oldu soldu bütün Gülizar
Susmuştu bülbül, ötmüyordu kuşlar
Ağlıyordu hazin hazin bir pınarsız bir diyar…
Ne ümit var ne ışık var.
(Zafer Sülek / 26 Mart 1953 / Radyo Alemi / Arşiv çalışması: Zeynep Erdoğan / Dizgi: Serhan Yedig)

Linkler

Neveser Kökdeş: Her şarkımı üç makamda bestelerim

Neveser Kökdeş: Şarkılarımın sözlerinde maziye ait bir şey yoktur

Neveser Kökdeş bestelerini 33 yıl çekmecesinde bekletmişti

Share.

Leave A Reply

18 − five =

error: Content is protected !!