Filiz Ali / Memleket için bir şeyler yapmak görevimdi, böyle yetiştirilmiştim

0

Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nin kurucusu, müzikolog Prof. Dr. Filiz Ali, 2011’de kurumun 14’üncü yaşını kutladı. Kurumsal destek alamamaktan şikayetçiydi. “Gönüllülüğün de bir sınırı var” diyordu. Şubat ayında Koç Vakfı’nın ödülünü alması önemli bir destek oldu. Bu vesileyle yapılan söyleşide Filiz Ali, gazete yazılarını ve radyo programlarını bırakma nedenini de anlatıyor.

Bundan 14 yıl önce Ayvalık’ta ilk Boynerlerin evinde başlattıkları çalışmaları, bugün deniz kenarındaki pembe evde, klasik müzik alanında önemli sanatçıların eğitim verdiği iddialı bir akademi düzeyine gelse de bunun değerini bilenlerin sayısı çok az. Vehbi Koç Vakfı’nın Türkiye’nin gelişimine katkıda bulunan kişi ve kurumlara verilen ödülü alması nedeniyle konuştuğumuz Prof. Dr. Filiz Ali’ye “Bu yola küçük bir ekiple çıkmıştınız. Şimdi kaç kişi çalışıyor sizinle” dediğimde haklı olarak o kadar güldü ki, vaziyeti anlamak için bu yeterliydi. Öğrencisi olan Dr. İlke Boran ile başlattıkları Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi çalışmalarını, şartlar gereği hâlâ sadece ikisi sürdürüyordu. Sabancı Üniversitesi’nde ders vermeye devam eden Filiz Ali’yi dinlerken, kendini bir ideale adamanın nasıl bir kararlılık istediğini bir kez daha anlıyorsunuz.

Eski öğrencilerimle Facebook’tan haberleşiyoruz

50 yıldır klasik müzik alanında ders veriyorsunuz. Geriye dönüp baktığınızda ‘Niye Amerika ya da İngiltere’de kalmadım,’ gibi ‘keşke’leriniz var mı? Türkiye’de klasik müziğe verilen değeri siz çok daha iyi biliyorsunuz çünkü…

– Doğrusu hiç keşkelerim yok. Ama eğitim sistemimizin iyiye gideceğine kötüye gitmesi beni üzüyor. Tek başıma da Türkiye’nin eğitim sistemini düzeltemeyeceğime göre bazen ümitsizliğe kapıldığım oluyor. Yurtdışında kalmayı istemezdim. Benim görevim bu memlekette bir şeyler yapmaktır, diye eğitilmişiz. Gerçekten sıkı bir eğitimmiş ki vazgeçmeden, verebileceğimin azamisini vermeye çalıştım. Pek çok öğrenci yetiştirdim. Bu öğrencilerin arasında çok iyi yerlere gelen oldu. Kimisi belki çok başarılı olamadı ama beni hayal kırıklığına uğratmadı. Şimdi Facebook sayesinde uzak kaldığımız öğrencilerimizle de temas edebiliyoruz. Öğretmenlik beni gerçekten mutlu etmiştir. Öğrenciler ve öğretmenlikle hiçbir sorunum olmadı. Benim sorunum genel olarak sistemle ve sistemi yanlış uygulayan idareciler, politikacılarla oldu.

Çok engel aşmak zorunda kaldınız mı?

– Hep oldu. En iyisini yapmak istersiniz ve yaparsınız da bir süre… Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yöneticilik yaparken Bedrettin Dalan ve ekibi benim önümü açmıştı. Bana açık kart verdiler. Sonradan gelen ekip o açık kartı kullanmama izin verdi. Fakat hiç ummadığım şekilde sonra gelen ekip, hem Cumhuriyet Halk Partisi’ydi hem Hilmi Yavuz gibi sanatsever olması gereken şair kişilerdi, onlarla çalışmalarımda çok büyük zorluklar çektim. Anlayışsızlıkla karşılaştım. O zaman bakıyorsunuz, gerçekten idealistsen ve yaptığın işin en iyisini yapmaya çalışıyorsan, her zaman mükafatlandırılmıyorsun. Bir de atasözü var biliyorsunuz: Ne gibi iyi işler yaptın da şimdi cezalandırılıyorsun, derler. Onun için alışıyor insan. Eğitim hayatımızda da buna benzer olaylar oldu. Hep mehter takımı adımları… Bir adım ileri giderseniz iki adım geri gidiyorsunuz. Radyoculukta da bunu gördüm. 25 yılın üstünde radyo programı yaptım. Her gelen yeni müdürün çeşitli yasaklarıyla karşı karşıya kaldık. Darbelerden sonra bir müdür gelir, kullandığınız kelimelere karışır. Bir başka müdür gelir, o sıralarda Bulgarlarla aramız iyi değildir, Bulgar müzikleri çalamazsınız. Bazen de düşünüyor insan: Türkiye’nin gerçekleri budur ve mücadele etmek gerekiyordu, ettik ve etmeye de devam ediyoruz.

Radyo-3’ün haline çok üzülüyorum

TRT Radyo-3’ü hâlâ dinliyor musunuz? Klasik müzik yayını yapan neredeyse bir iki kanaldan biri olduğu halde uzun süre verici sorunu yaşadı ve artık bazı illerde hiç yayın yapılmaz hale geldi. Yayınların internete kaydırılacağı iddiasını nasıl yorumluyorsunuz?

– O kadar üzülüyorum ki… Çünkü ben gerçekten TRT’nin insanıyım. Daha TRT, TRT değilken Ankara il radyosunda yayın yapmaya başladım. Ne kadar büyük bir idealizm ve profesyonel anlayışla TRT’nin kurulduğunu, iyi eğitimli kişiler olduğunu biliyorum. TRT-3’ü senelerce yaşatan ve kalitesini düşürmeyen bizleriz… Gerçekten hala büyük bir dinleyici kitle vardır. Bunun anketini yapmadan, dinleyici profilini bilmeden yukarıdan karar vermek ne kadar antidemoktarik bir davranış.

Klasik müzik yayını yapan bir radyo açmak çok mu zor?

– Kültür işleri para getirmez. Artık bu kapitalist dünyada her şey parayla ölçüldüğü için, ‘Reklam almıyor,’ diyorlardır. Ama devlet radyosunun reklamla ne işi var? Liberal ekonomiyle yönetilen ülkelerin hepsinde devlet radyoları ve kültür sanat programları var. Bu programları yapmak devletin görevidir. BBC’yi, bütün Almanya ve Fransa’daki radyoları düşünün…

Ayvalık’ta kurduğunuz ve yüzlerce öğrenciye eğitim verilen müzik akademisinin bu yıl 14’üncü yılı… Hayal ettiğiniz noktaya geldi mi?

– Her yıl bir yenilikle devam ediyoruz. Koç Vakfı’nın verdiği ödül büyük bir motivasyon oldu. İnsanın yapmak istediklerinin hepsini gerçekleştirmesi o kadar kolay değil.

Küçük bir ekiple akademiyi ayakta tutuyorsunuz değil mi?

– İki kişiyiz biz. İlke Boran ve ben. Bizim ekibimiz mikro. İkimiz de 14 yıldır gönüllüyüz. Bir ara Nejat Eczacıbaşı Vakfı bize iki-üç yıl maaş ödemişti. Ama artık o da yok. Ama makro düzeyde ufak tefek destekçilerimiz çok.

Zarar ettiğimizde dostlarımız destek oluyor

Akademiyi nasıl ayakta tutabiliyorsunuz bu şartlarda?

– Master class için belli bir ücret alınıyor. O ücretin karşılığında gelen hocalara ücret ödeniyor. Öğrencilerin ücretine pansiyon da dahil. Bu arada mutlaka öğrencilere bir parti ya da gezi yaparız. Bazen ucu ucuna gelir, bazen zararda oluruz. O zaman bizim sevgili dostlarımız var. Paraya ihtiyacımız olduğunda onlardan rica ediyoruz. Bin-iki bin avro gibi.. Öğrencilere burs veren hayırsever dostlarımız var. Bu hayırseverler de çok varlıklı değil. Müziğe, gençliğe, eğitime ve bize inanmış insanlar.

Daha büyük adımlar atmak için kâr edilemiyor mu?

– (Filiz Ali burada epey gülüyor…) Kar hiçbir zaman söz konusu değil.

Kışın da konserler devam ediyor mu?

– Bu yıl mali sıkıntımız çok olduğu için yapamadık. Ama bundan önceki üç yıl her ay bir konser verdik. Mazot parasını verip binayı ısıtamayacağımız için bu yıl kış konseri yapmadık. Ama 15 günde bir sinema kulübümüzün sinema klasikleri gösterimi oldu. Hatta !f İstanbul’un gösterimlerinden bazıları da internet üzerinden orada yapıldı. Kış faaliyetleri tamamen finansmana bağlı.

Ayvalıklılar destek oluyor mu?

– Tabii çok.

Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın Ayvalık’taki bir binayı daha size vermek üzerine bir sözü vardı. Bu gerçekleşti mi?

– Olmadı maalesef. Bakanın üç yıl önce verdiği sözü, şu ana kadar yerine gelmedi. Zaten Kültür Bakanlığı’na ait olan kilisenin restorasyonu için bir ihale açılacaktı. Sanırım açıldı ama sonra ne oldu, bilmiyorum. Bizim yaşayabilmemiz için gerçekten bir veya iki ciddi kurumsal desteğe ihtiyacımız var. Benim de en nihayet bir sabır çizgim var. İlke Boran, genç bir insandır, kendi mesleği var. Gönüllülüğün de bir sınırı var. Kurumsal desteğe ihtiyacımız var. Ayvalık’ta büyük sanayi yatırımları var. Dünyada bu tür kültür ve eğitim etkinliklerine mutlaka yerel yönetimler, devlet yardımcı olur. Biz şimdiye kadar destek istemedik. Çünkü belediyemiz maddi açıdan zor durumda. Ama olması gereken budur. Akademi, Türkiye’de ilktir. Bizden sonra açılan oldu ama devam edemediler. Uluslararası anlamda devamlılığı olan ve kurumsallığı doğru giden bir başka faaliyet yok.

AKM çürümeye bırakıldı

Artık gazetelerde konserlerle ilgili eleştiri yazılarınızı niye göremiyoruz?

– Bloguma yazıyorum arada bir. Vaktim yok. Bir de yaz yaz, nereye kadar? Hiçbir şey olmuyor ki… AKM için yazdığım yazıların haddi hesabı yok. Kimsenin umurunda değil. Bir Kültür Başkenti’nde konser merkezi, opera binası nasıl olmaz? O zaman Kültür Başkenti olarak ortaya çıkma, niye çıkıyorsun? Sen var olan binanı kapatmışsın. Kullanılmayan binaların ne hale geldiğini görüyoruz. Bu bina çürüyecek, istenen bu mu? ‘Artık bunu yıkmak lazım,’ diyecekler. O da 10 yıl sürecek. Bu arada İstanbul gibi bir metropol, kendi orkestrası, balesini halkına gösterebilecek bir yere sahip olmayacak. Utanç verici bir şey bu.

(Figen Yanık / Mart 2011 / Sabah Gazetesi)

 

Linkler

Filiz Ali’nin blogu

Ayvalık Müzik Akademisi

Share.

Leave A Reply

4 + three =

error: Content is protected !!