Eleni Karaindrou / Tüm bestelerim büyük bir mozaiğin parçalarıdır

0

“Tema için birkaç dakika yeter, yeter ki ilk ilham gelsin!” diyen Yunan besteci Eleni Karaindrou’nun yolu 2009 Mayısı’nda bir kez daha İstanbul’a düştü. Bu kez Theo Angelopoulos’un yeni filmi Dust of The Time (Zamanın Tozu) için yazdığı bestelerin, ECM tarafından albüm olarak yayımlanmasının şerefine gelmişti. “İlk kez müziğim orkestra tarafından seslendirilirken filme yansıdı, çok heyecanlandım” diyordu.

Bu filmde oyuncu olarak rol aldınız mı, ilk oyunculuk deneyiminiz nasıl geçti?

– Dust Of The Time’ın senaryosunu ilk okuduğumda beni çok etkileyen, büyük  bir sürprizle karşılaştım. Filmin, bir film hazırlığını anlattığı sahnesinde bir senfoni orkestrası, piyanist, şef ve besteci görünüyordu. Bu benim Theo ile yıllardım yaptığım ortak çalışmaya açık bir göndermeydi. Bu iki karakteri Theo’yla ben canlandırabilirdim. Bununla birlikte ben film ekibindeki gerçek rolüme odaklandım. Yani film müziği besteciliğine. Besteci rolünü çok iyi bir oyuncu olan Renie Pittaki canlandırıyordu. Ve ben de partisyonlarımla, kamera arkasında, kayıt işini yürütüyordum. Müziğimin orkestra tarafından seslendirildiği anda filme yansımasına ilk kez tanık oldum. Müthiş bir tecrübeydi.

Filmi, ham haliyle de olsa, önceden görebildiniz mi, yoksa müziği sadece senaryoyu okuyarak mı bestelediniz?

– Theo’yla çalışmaya başladıktan bu yana tüm ilhamımı öyküden alıyorum. Aynı yöntem diğer yönetmenlerle çalışmalarımda da geçerli. Müzikal fikirler bunun çevresinde biçimleniyor. Film müziğinin ana temalarını daha çekim başlamadan bulmuştum. Çekimler sırasındaki zamanı orkestrasyonu hazırlamak için kullandım. En önemli an, müzikal temanın ortaya çıktığı an. Temanın önceden ortaya çıkması yönetmen açısından da önemli. Kendini daha güvende hissediyor, müzik, film için bir ilham kaynağına dönüşüyor.

Ulis’in Bakışı’nda viyola, Arıcı’daki saksofon, Siste Manzaralar’daki obua başka bir enstrümanla değiştirilemez

Enstrüman seçiminde hangi unsurlara dikkat ettiniz?

Yönetmen Theo Angelopoulos pek çok Karaindrou müziğine filmleriyle ilham verdi

– Genellikle enstrüman seçimini çalışmamın ikinci aşamasında, yani orkestrasyon sırasında yaparım. Büyüleyici bir süreç. Enstrümanlar tıpkı bir ressamın paspartosu üzerindeki renkler gibidir. Bazen önce enstrüman çıkar ortaya. Ağlayan Çayırlar, Arıcı’nın müziklerindeki akordeon gibi. Bu durumda, enstrüman filmde önemli bir rol üstlenir. Özgün renkleri müziğin diğer öğeleriyle iletişime geçer. Orkestrasyonun yazıldığı an, bestecinin en önemli yaratıcı sürecidir. Görüntülerle iç içe geçen ses renklerini saptamak filmin hazırlık sürecinde önemli bir rol oynar. Ulis’in Bakışı’ndaki viyola, Siste Manzaralar’daki obua, Arıcı’daki saksofon bu açıdan başka bir enstrümanla değiştirilemez. Bu kadar önemlidir.

Filmin geçtiği dönemdeki popüler müziklerden ya da halk ezgilerinden alıntılar yaptınız mı?

– Müzikal temaları düşünmeye başlamadan önce, yönetmenle yaptığım ilk konuşmada öykünün geçtiği dönemin müziği üzerine de konuşuruz. Çoğu zaman filmde öykünün arka planı bu popüler şarkılar ya da bestelenmiş eserlerle izleyiciye çağrıştırılır. Bu sesler bir radyodan, hoperlordan, kasetçalardan, şarkı söyleyen bir kadından, bir sokak müzikçisinin akordeonundan ya da kemanından filme yansır. Bütün filmlerde geçmişi çağrıştıran ses unsurunu filme eklemenin başlıca yollarından biridir bu yöntem. Bu nedenle Dust of Time’da da dönemin ses unsurları kullanıldı. Örneğin Stalin’in ölümü Çaykovski’nin Patetik Senfonisi’yle, Berlin Duvarı’nın çöküşü Beethoven’in 9. Senfonisi’yle desteklendi. Alışveriş merkezi imgesi rock müziğiyle güçlendirildi. Bununla birlikte filmin üslubunu belirleyen, omurgasını oluşturan öğe orijinal film müziği. Bu müzik diğer küçük ses öğelerini de bünyesinde topluyor ve çalışmaya müzikal kimliğini kazandırıyor.

Dust of Time’ı müziklerken öykünün niteliğinden, 1950-1990 gibi geniş bir döneme yayılmasından ya da baş karakterlerin özelliğinden dolayı özel bir zorluk yaşadınız mı?

– Film benim çocuk ve sonrasında yetişkin olarak yakından bildiğim, bizzat yaşadığım, tanık olduğum bir dönemde geçiyor. Global ya da yerel olayların her biri üzerimde izler bıraktı. Filmin beni en zorlayan yanı bir ailenin, oğullarının, onun oğlunun ve eşinin hayatlarının birbirine paralel olarak anlatılmasıydı. Film Stalin’in ölümüyle başlıyor. Sonra rahat bir şekilde bugüne gelip, tekrar geriye dönüyor. İşte bu zaman yolculuğu iki müzikal temaya kaynak oldu. Biri karakterlerin zorlu hayat yolunu, ödedikleri bedelleri simgeliyor. Diğeri ise tükenmeyen aşkın sesi. Ortaya çıkan müzik, piyano ve orkestra için bir senfonik vals.

Karşılaştığınız problemleri nasıl çözüm yolları buldunuz?

– Müzikle derinlemesine bir ilişkim var. Temalarım özgürce doğar, müzikal kaynağımla aramda hiçbir engel oluşmaz… Her şey mümkün. Her ifade arayışı kendi kıvılcımını yaratır.

Müzikal fikirler son şekli piyano başında emprovizasyonla alır

Müziği tamamlamak, kayıt süreci ne kadar zamanınızı aldı, kayıtta herhangi bir problem yaşadınız mı?

– Müzikal bir tema yaratmak için tek ihtiyacım bir ilham kaynağı ve birkaç dakika. Birçok müzikal fikir piyano başında emprovize yaparken son şeklini alır. Orkestrasyonu tamamlamak, yani tüm partisyonu tamamlamak için zamana ihtiyacım oluyor. Kimi zaman iki ay, kimi zaman beş ay sürüyor. Kayıt üçüncü aşama. Çoğunlukla iki, üç günde bitiyor. Birkaç gün de miksaj ve ana kopyayı çıkarmak alıyor. Müziğin tamamlanma sürecinin her aşamasını seviyorum.  Daha sonra sıra son gözden geçirmeye geliyor. Film ve müzik birleştiriliyor. Bu gerçekle yüzleşme anı benim için. Çok etkileyici ve coşku verici. Nihayet film müziğinin CD’ye dönüştürülmesi evresi yaşanıyor. ECM’in kurucusu ve dahi prodüktörü Manfred Eicher’la birlikte, albümün dramatolojisini yaratıyoruz. Bu bizim müzikal filmimiz oluyor. Müzikal imgeler ve düş gücüyle oluşturulan bir film. Dust of Time’ın albümünü hazırlarken de bu büyülü süreci yaşadım.

Dust of Time’ın müziğini Angelopoulos’un diğer filmleri için bestelediğiniz müziklerle karşılaştırırsanız, üslup açısından önemli bir farklılık var mı?

– Bestelediğim her ezginin kendi özgün karakteri olduğu kanısındayım. Karşılaştırmam çok zor. Tüm bestelerim büyük bir mozaiğin parçalarıdır. Besteci olarak her biri ruhumdan izler taşır. Birbirinden farklı, ancak hepsi birbiriyle bağlantılıdır. Diğer film müziklerim gibi Dust of the Time da bana yeni müzisyen dostlarlar kazandırdı, eski ve değerli dostlarımla iletişimimi pekiştirdi. Yüreğimin derinlerindeki, keşfedilmemiş bazı ayrıntıları keşfetmemi, kendimi tanıma yolunda bir adım daha atmamı sağladı.

(Figen Yanık-Serhan Yedig / 10 Mayıs 2009/ Sabah)

© Bu metnin tüm yayın hakları saklıdır, kısmen dahi olsa izinsiz alıntı yapılamaz.

Linkler

Facebook hesabı

Albümleri

 

Share.

Leave A Reply

1 + 14 =

error: Content is protected !!