Türkiye’de sesi kaydedilip plak olarak yayımlanan ilk Müslüman kadın şarkıcıydı Fikriye Şakrakses. Operet, tango, alaturka, alaturka operet söyleyerek 1940’lara kadar zirvede kaldı. Sonrasında çabuk unutuldu. 1929’daki şöhret günlerinde yayımlanan bu röportajda modern Türk müziğinin temelini attığını iddia ediyor.
Kıymetli plak sanatkarı Fikriye Hanımefendi’yi Büyükada’daki sayfiyelerinde buldum. Kumsal Caddesi’nde zarif bir ev. Antrenin solunda şık döşenmiş bir yer odası. Beni bu odaya aldılar. Odanın duvarlarında renkli tablolar vardı ve bir köşede Sahibinin Sesi bir gramofon duruyordu. Sonra masanın üstünde bir vazo içinde bir demet zakkum…
Fikriye Hanımefendi beni odanın eşyasıyla uzun zaman baş başa bırakmadı, geldi. Koltuğa oturmuştum, o da karşımdaki kanepeye oturdu. Çok geçmeden Fikriye Hanım’ın annesi Sadiye Hanımefendi de yanımıza geldi. Hep birlikte konuşmaya başladık.
Sahibinin Sesi’nin baş solistine ilk musiki merakının nasıl başladığını sordum!
Plaklarımla modern Türk müziğinin temelini attım
Sualime Sadiye Hanım cevap verdi:
– Fikriye’nin çocukluğu kalabalık bir konakta geçti. Bu konakta bütün genç kızlar, çocuklar piyano çalardı. Fikriye’yi altı yaşında piyanoya başlatmak istediler. Fakat ben keman çalmasını istiyordum. Başta annem olmak üzere ev halkı bu arzuma muhalefet etti. Bunun üzerine, çocuk hem kemanla hem de piyano ile meşgul olmaya başladı; Fikriye’yi bu yaşta Kadıköy’deki Fransız Mektebi’ne (Moda’daki Notre Dame de Sion) verdik.
Fikriye Hanım bundan sonraki hayatını bizzat anlattı:
– Dame de Sion’da 7 sene okudum, diye başladı. Mektepten sonra 18 yaşında Haydarpaşa’daki Alman Mektebi’ne devam ettim. Alman Mektebi her sene bir müsamere verilirdi. Ben bu müsamerelerde çok başarılıydım. Fransız mürebbiyem, keman hocam vardı.
Bunlardan başka Beyoğlu’nda M. Ernest isminde bir ecnebiden şan dersi alıyordum. Fakat musiki ile meşguliyetim tamamen hususi kalıyordu. Evde kendi kendime çalıyor ve söylüyordum.
Plaklara ne zaman söylemeye başladınız efendim?
-İki sene evvel -Muhlis Sabahattin Bey’in güvencesiyle Sahibinin Sesi müessesesiyle anlaştım. Muhlis Sabahattin Bey’i 13 yaşımdan beri tanırım, kendileri hocamdır. Bir gün Muhlis Sabahattin Bey’e ‘Gel okşa beni’ şarkısını söyledim. Pek beğendi ve beni yalnız bu şarkıyı söylemek için Sahibinin Sesi’ne götürdü. Fakat beni bu bir şarkı ile bırakmadılar ki… ‘Gel okşa beni’den başka, ‘Titriyorken dudaklarımda adın’, ‘Ayşe’nin duası’, ‘Ey hayali gözlerimden gitmeyen’ şarkılarını da söyledim.
Bu dört parçanın dördü de tuttu, fakat en ziyade ‘Gel okşa beni…’
Ben bu şarkıları Sahibinin Sesi’ne söylerken, bu müessesede hiçbir Türk kadını yoktu. Bu suretle ben plaklarda modern Türk musikisinin temelini attım.
Konya’daki konserim pek parlak geçti
Söylediğim şarkılar ziyadesiyle rağbet görünce, Sahibinin Sesi bana büyük bir anlaşma teklif etti. Kabul ettim. Evvela iki sonra üç sene daha ilavesiyle beş sene için mukavele yaptım. Şimdi iki senesi geçti, daha üç senem var.
Geçen sene Anadolu’da bir turne yaptığınızı hatırlıyoruz. Bu seyahatinizden de bahseder misiniz?
Hususi olanlara cevap vermedim. Fakat sonra Türk Ocakları’nın davetine icabeti vazife bildim. Bu davetleri kabul etmekle modern Türk musikisini Anadolu’ya tanıtacaktım. Geçen sene ekim ayı içinde İstanbul’dan Adana’ya ve Mersin’e doğru hareket ettim. Fakat İzmit’e geldiğimiz vakit, İzmit Kulübü ile Halk Fırkası bir konser vermem için ısrar etti.
İzmit’te program harici bir konser vermeyi kabul ettim. İzmit Kulübü binasında konseri verdiğim gece, Adapazarı Türk Ocağı’ndan bir telgraf aldım, beni memleketlerine davet ediyorlardı. Adapazarı’na da gittim ve ocak binasında bir konser verdim. Adapazarı’ndan program harici olarak Eskişehir’e, Konya’ya, nihayet Mersin’e ve Adana’ya gittim, Konya’da verdiğim konser pek parlak oldu ve Vali İzzet Bey’le Fahrettin ve Sabit paşalar, konserden sonra gelip beni locamda tebrik etti.
Her sene parti ve dernekler yararına konser vereceğim
Mersin’de Türk Ocağı namına üç konser verildi. Bundan sonra Adana’ya hareket ettik. Adana’da ikisi Türk Ocağı Sineması’nda ocak namına, biri malul gaziler menfaatine, diğeri ocak merkezinde üyelerine mahsus olmak üzere, dört konser verdim. Konserlerimde çok beğenildim.
Hatta ziyaret ettiğim şehirlerin ocaklarından, kulüplerinden takdirname aldım. İsterseniz size bunları göstereyim.
Fikriye Hanım bir paket mektup getirdi. Mektupları açtık ve okuduk: Kocaeli Kulübü Reisi Selçuk, Adapazarı Türk Ocağı Reisi Faik, Rize Mebusu Haşan Cavit, Eskişehir Ocak Reisi Osman Cemal, Mersin Ocak Reisi Ali Rıza, Adana Ocak Reisi Fahri beylerin imzalarıyla birçok takdirnameler. Hepsi de Fikriye Hanım’ı modern Türk musikisini yaygınlaştırmaya çalıştığından dolayı tebrik etmekteydi.
Fikriye Hanım sözlerine devam etti:
– Her sene için muayyen programlar dahilinde ocak, parti, Tayyare Cemiyeti namına seyahatler yapacağım. Bu seneki seyahate eylülde çıkacağım. Bandırma yoluyla Balıkesir, Büyükhisar, Manisa, İzmir, Antalya, Kıbrıs ve oradan Adana’ya geçeceğim. Sonra Suriye’den Mısır’a gideceğim. Uğradığımız yerlerde konser vereceğim. Mısır’dan Londra ve Viyana’ya seyahat yapacağım. Avrupa seyahatim kış ortasına denk gelecek.
Geçen sene Süreyya operetinde de çalışmıştınız.
-Evet, Ayşe, Asaletmaap ve Leblebici Horhor operetlerinde rol almıştım.
Her sanatçının janrı farklı, başarılı olanları beğenirim
Şimdiye kadar plağa kaç parça söylediniz?
-40 parça.
En çok beğendiğiniz eser?
-Halkın takdirine göre, “Gel okşa beni”, “Şık şık”, “Geçen ateşli geceler”… Tabii her eserin alıcısı başka, ben en çok Tamburi Refik Fersan Bey’in bestelediği ‘Kelebek’i beğendim.
Söyleyeceğiniz yeni şarkılar arasında neler var?
-Muhlis Sabahattin Bey’in “Fatma kız”ı, “Anam anam garip anam”, Bimen Efendi’nin “Gene kaptırdı gönül”, Korlo Kapiçelli’nin tangoları…
Plağa şarkı söyleyenlerden en çok kimleri beğenirsiniz?
-Kadın, erkek her sanatkârın kendine göre bir karakteri, janrı var. Ben başarılı her sanatkârı beğenirim.
Sorularım bitmişti. Daha vapura vakit vardı. Bundan istifade ederek Fikriye Hanımefendi’nin plaktaki son eserlerini dinledik. Hepsi güzeldi, fakat ben Fikriye Hanım’ın zevkine ve fikrine iştirak ettim: ‘Kelebek’ söylediği şarkıların en güzeliydi.
Ayrılırken Fikriye Hanımefendi’ye teşekkür ettim.
(Hakkı Süha Gezgin / 29 Temmuz 1929 / Vakit gazetesi)