Massimo Manzoni / Tekniğiyle cazcıları kıskandıran klasik saksofoncu

0

Böyle bir saksofoncuyu senfoni orkestrasının solisti olarak görmek, çoğumuz için, çölde penguene rastlamak kadar şaşırtıcı. Massimo Mazzoni özel bir virtüöz. Enstrümanı saksofon cazın sesi, simgesi. Geçen yüzyılda klasikçilerin saksofona üvey evlat muamelesi yaptığı bir gerçek. Kastner’in 1845’te bestelediği “Le dernier roi de Juda” bir milat sayılırsa, klasik müzik dünyasına adım atmasından bu yana 155 yıl geçmesine karşın henüz saksofonun “Aranquez”i yazılamadı. Glazinov ve Ibert de olmasa, Marcel Mule gibi virtüözler konçerto çalamayacaktı. 2000 Şubatı’nda resital için İstanbul’a gelen İtalyan tenor ve bariton saksofoncu Mazzoni, “Neyse ki saksofonun makus talihi 20. yüzyılın sonuna doğru döndü” diyor. Klasikte, cazcıları kıskandıracak teknikler geliştirildiğini, saksofonun bu yüzyılda klasikte birden parlayacağını söylüyor.

 

Gerry Mulligan’ın, John Coltrane’in çalgısıyla senfoni orkestrasının üyeleri arasına katılmak garip bir duygu olsa gerek. Kendinizi bazen, savaşta cephesini şaşıran asker gibi hissediyor musunuz?
– Saksofon geçen yüzyılda cazla özdeşleşti, bu gerçek. Ama Adolphe Sax bu çalgıyı klasik müzik için tasarlamıştı. Bazı kaynaklar icat ettiği sakshorn ve saksofonu bandolara satıp çok para kazanmayı düşlediğini yazıyor. İlk kez Paris Enstrüman Fuarı’nda kırmızı bir perde ardında çalıp dinleyicileri şaşırtmıştı. Gösteriye Berlioz ve Rossini’yi de davet etmişti. Klasikçiler eserlerinde kullanmaya başladıktan sonra bandolara da bu çalgıyı satmaya çalıştı. Coleman Hawkins, Syndney Beckett gibi cazcılar sesi parlak ve güçlü olduğu, trompetle başa çıkabildiği için saksofona yöneldi. Onların sayesinde 20. yüzyılda cazın simgesi oldu. Adolphe Sax, klasikçilerin bu çalgıyı keman, flüt yerine kullanmayı denediğini, bu nedenle gerçek kapasitesini keşfedemediğini söyler. Neyse ki 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra bu hata düzeltildi. Çalgının tüm olanaklarını kullanabilen eserler yazıldı. Bu akşamki solo konserimin programı bu eserlerden oluşuyor.
Yani kendinizi orkestra önünde yabancı gibi hissetmiyorsunuz.
– Ravel, Gerswin, Debussy gibi çağdaş bestecilerin eserlerini çalıyorum orkestrada. Orkestranın diğer üyeleri de bu çalgının tonunu sevdiklerini söylüyorlar. Saksofoncunun kendisini ifade edebilmesi için klasik müzikte de yeterince olanak var.
Peki kendinizi nasıl ifade ediyorsunuz? Grove’s ansiklopedisinde Glazinov’un, Ibert’inkinin dışında saksofon konçertosu bulamadım. Klasikçiler, eserleri cazı çağrıştırmasın diye bu çalgıyı görmezlikten gelmiş sanki.
– 20. yüzyılın başı için söylediğiniz doğru. Ama sonrakiler saksofona ilgi gösterdi. Bugün saksofon için yazılmış 1500 kadar eser var. 200 civarında da konçerto. Ama çoğu bilinmiyor henüz. Besteciler çalgının olanaklarını tanıdıkça eser yazma gereği duyuyor. Birçok besteciye gidip, saksofonun farklı yönlerini gösterdim. Bu sayede eser yazmaya başladılar.
Cazcılar enstrümanlarıyla her türlü cambazlığı yaparken siz saksofonu edepli çalmak zorundasınız. Kurallar, çalgınızı sıradanlaştırmıyor mu?
– Klasikte temiz çalıp orijinal, yaratıcı olabilmek mümkün. Marifet çalgınızı deforme etmeden, ruhuna sadık kalarak ilginç olabilmektir. Genç bestecilerin eserlerinde cazın olanakları da kullanılıyor artık. Saksofon haykırabiliyor, ağlayabiliyor. Resitaldeki eserler bu mantıkla seçildi zaten.
Klasik saksofoncular, cazcıların fark etmediği teknikler keşfedebildi mi?
– Coltrane ilk multifonik tekniği kullanan saksofoncuydu. Daniel Kientzy bu tekniği inceleyip bir kitap yazdı. 300 civarında yöntem geliştirdi bu tekniği kullanmak için. İsteyen cazcı okuyup yararlanabilir bundan…
Cazcıların emprovizasyon özgürlüğünü kıskanıyor musunuz?
– Coltrane gibi bir usta emprovizasyonda bir eser besteler gibi çalar. Kuralları, gelişim çizgisi kafasında oluşmuştur önceden. Bunları bilir. Onun kadar yaratıcı olmak herkeste görülen bir özellik değil. Klasik müzikte saksofon için yazılan bazı çağdaş eserlerde solocuya özgürce çalabileceği bölümler ayrılmıştır. Temaya, gelişim çizgisine bağlı doğaçlama yapılır bu bölümlerde. Resitalde böyle bir esere yer veriyorum.
Denemek için de olsa bir caz grubunda çaldınız mı?
– Konservatuvarın ilk yıllarında çalıyordum. Sonra öğretmenlerim engelledi. Etkileneceğimi düşündüler. Bence hata ettiler, bu da bir tecrübe çünkü. Stil gelişip, olgunlaştıktan sonra etkilenme söz konusu olmuyor.
İtalyan Kültür Merkezi’ndeki resital programında hangi eserler yer alıyor?
– Saksofonun klasik müzikteki olanaklarını göstermek için düzenlenen bir program bu. Klasik, modern ve caz etkileşimli eserler çalacağım. Bach’ın viyolonsel için yazdığı altı sonatıyla başlayıp daha sonra dört çağdaş bestecinin eserlerini sunacağım. Caz kökenli Pierluigi Allessandri’nin eseriyle bitireceğim. Arada açıklamalar yer alacak.

EŞİ DE SAKSOFONCU : Massimo Mazzoni, 1960 doğumlu, Rossini Konservatuvarı mezunu. Pop dinlerken saksofon çalmaya, 11 yaşında konservatuvara girince ise klasikçi olmaya karar verdiğini anlatıyor. Mazzoni’nin ilk çalgısı alto, daha sonra tenor ve baritona geçti. Daha sonra klasik saksofonun başkenti Paris’te, ünlü saksofoncu Jean Marie Londeix’nin öğrencisi oldu. 1985’ten bu yana dünyayı dolaşıp önemli orkestralarla konserler veriyor. Saksofonun klasik müzikte yaygınlaşması için misyoner gibi çalışıyor. Dünya Saksofoncular Kongresi’nin üyesi, İtalya Saksofoncular Derneği’nin başkanı olan Mazzoni, Pergolessi Konservatuvarı’nda saksofon dersleri veriyor. Adına ithaf edilmiş eserlerin sayısı 50 civarında. Mazzoni, Amerikalı bir tenor saksofoncuyla evli. İki oğlunun da müzisyen olmasını düşlüyor.
(Serhan Yedig / 11 Şubat 2000 / Hürriyet)

Share.

Leave A Reply

ten − 7 =

error: Content is protected !!