Angela Hewitt / Kanada yurdum, İngiltere sahnem, İtalya yaşam sevincim

0

Piyanist Angela Hewitt üç ülke, dört şehirde yaşıyor. Saygın bir Bach yorumcusu. 1980’lerden bu yana dünyayı dolaşıp yılda 100’ü aşkın konser veriyor. Beethoven, Mozart, Ravel iddialı olduğu diğer besteciler. Fakat “Rahmaninof’tan uzak duruyorum” diyor. Hewitt, kurucusu olduğu Trasimeno Festivali’nin 10’uncu yılı şerefine hazırladığı “İspanya Manzaraları” repertuvarıyla 2016 Baharı’nda  İstanbul’daydı…

21 albümünüzden yedisi, konser repertuvarınızın önemli bölümü Bach’ın eserlerinden oluşuyor. Hayatınızın neredeyse 40 yılını besteciye adadınız. Bu deneyim yorumculuğunuza başka herhangi bir bestecinin kazandıramayacağı ne gibi özellikler kattı?
– Sanıyorum Bach albümlerimin sayısı yediden, genel toplam 21’den fazla. Neyse… Piyano öğrenimi ve müzikal zekayı geliştirme konusunda Bach’tan iyi başlangıç repertuvarı olamaz. Diğer bestecilerin eserlerine yaklaşım konusunda da tecrübe, avantaj kazandırır. Tüm parmakları bağımsız kullanma, teknik, ifade, harika bir ton, farklı seslerin ayrıştırılması (kontrpuanı doğru icra), armoni duygusu, form duygusu ve daha pek çok ince teknik ayrıntıyı Bach’ın eserlerine çalışırken öğrenirsiniz. İlaveten en güzel müziklerdir, ruha iyi gelir. İyi müzikçi olmak isteyenlere yardım edecek daha iyi müzik yok.
Beethoven’in tüm piyano sonatlarını kaydetmeye başlamak için 48 yaşına kadar beklemenizin özel bir nedeni var mı; albümler ne zaman tamamlanacak?
– Aslında hepsini kaydetmeyi planlamamıştım. Ağustosta yayımlanacak beşinci albümle yolun yarısını geçtim bile, şimdi tamamlamak istiyorum. 2006’ya kadar beklememin sebebi diğer önceliklerimdi. Bach’ı tamamladıktan sonra Hyperion’dan onay çıktı. Beethoven sonatlarının önemli bölümünü yıllardır çalıyorum, bir kısmını kaydetmiştim. Şimdi kalanları öğrenmem gerekiyor. İyi bir Bach icracısı olmak, Beethoven’in iyi icra edilmesi konusunda da kesinlikle etkili.

Chopin’le başlayıp Mozart’a geçilmez

Bach’tan sonra Beethoven’in dünyasına geçiş sizi nasıl etkiledi?
– Müzikal yolculuğun yönü çok önemli. Daha önce de belirttiğim gibi, Bach müzikte temel, her şey ondan sonra ortaya çıktı. Mozart ve Beethoven onu takdir etti, ondan çok şey öğrendi. Chopin ve Liszt ile başlayıp, Mozart ve Beethoven’e dönmek sorun çıkarabilir. Bach’tan ileriye gitmek ise en doğru yoldur. Ayrıca Bach’ın yanı sıra Mozart ve Beethoven’in eserlerini de yarım asırdır konserlerimde çalıyorum.
Uzak durduğunuz besteci var mı?
– Hımm. Pek fazla Rahmaninof çalmadım şimdiye kadar. O kadar çok nota ezberlemeye değmeyeceği kanısındayım.
Üç farklı ülkede, üç farklı kültürde yaşamak size neler kazandırıyor, birkaç sözcükle ifade etmek gerekirse herbiri sizin için ne ifade ediyor?
– Çok ilginç ve tatmin edici… Kanada yurdum, orada geçti çocukluğum. Genç müzikçi olarak pek çok imkan verdi bana, şükran duyuyorum. Hâlâ yakın bir ilgiyle karşılanıyorum. Kanadalı olmak benim için çok şey ifade ediyor. Karakterimde en etkin özellik. Bununla birlikte 30 yıldır Londra harika bir sahne. Klasik müzik dünyasının en önemli merkezlerinden, orada olmak önemli. Müzik hayatı müthiş zengin, büyük bir esin kaynağı. Dünyanın herhangi bir noktasına ulaşmak çok kolay. Hiç kuşkusuz İtalya harika bir ülke. İtalyancayı ve yaşam sevincini paylaşmayı öğrenmek benim için zevkti.
Hangi özellikleri sizi Umbria’ya çekti?
– Dünyanın en güzel bölgelerinden biri, çok huzurlu. Rahatsız edilmeden çalışabileceğim rahat bir ortam. Yemekleri harika. Her deneyim kişiyi insani yönden geliştiriyor. Ben de bunu yaşıyorum.
Türk bestecilerle, yorumcularla yollarınız kesişti mi?
– Hayır.

Şefliğe hazırlanıyor

İstanbul’da ve daha sonra 10’uncu yıl kutlaması kapsamında Trasimeno’da seslendireceğiniz “İspanyol Manzaraları” fikri nasıl ortaya çıktı, programı nasıl oluşturdunuz?
– Bu konser repertuvarındaki tüm eserleri öğrenciliğimde, 20’li yaşlarımda çalmıştım. Repertuvarıma yeni girmediler. Granados kayıtlarım 1986’da CBC’den yayımlanmıştı. Bununla birlikte İstanbul’da seslendireceğim birkaç sonat geçen yıl repertuvarıma girdi. Bu arada ilk Scarlatti albümümü kaydettim, 16 sonatını seslendirdim. Bu proje devam edecek. Tabii ki 555’ini birden kaydetmeyeceğim… Harika bir müzik ve İspanyol bestecilerin eserleriyle uyum içinde. Ne de olsa hayatının önemli bölümünü İspanya’da geçirmiş.
Bu sezonun önemli konserleri, kayıtları neler?
– Kasımda Luzern Festivali’nde, Luzern Festival Orkestrası’yla Bach ve Mozart’ın konçertolarını yorumlayacağım, aynı zamanda orkestrayı yöneteceğim. Gelecek bahara Academy of St Martin in the Fields ile Asya turnesine çıkacağız. Edinburg ve Oslo konserlerinde resital vereceğim. New York’ta tüm Füg Sanatı’nı, Prag’da Goldberg Varyasyonları’nı seslendireceğim. Londra’daki Royal Festival Hall ve Shakespeare Sahnesi’nde (Globe) dört resital vereceğim. Ayrıca Hyperion’dan yayımlanacak Beethoven sonatlarının kaydına gireceğim. Yani çok çalışacağım…
(Serhan Yedig / 20 Kasım 2016 / Müzik Söyleşileri)

İTALYANLAR KÜLTÜRE KİŞİSEL KATKIYI PEK BİLMİYOR
10 yıl önce Trasimeno Festivali’ni kurarken hedefim tüm dünyadan dinleyicilerimi, seçtiğim sanatçılarla, Umbria’nın harika coğrafyasında, harika konserlerde buluşturmaktı. Yazın herkes İtalya’ya gitmek ister. İklim, güneş, yemekler, şarap, manzara, sanat çok çekicidir. Buna müziği de eklediğinizde, başka ne dileyebilirsiniz ki? Büyük bir iş yükü getirmesine karşın harika oda müziği icracılarıyla, şancılarla, şeflerle, aktör ve yazarlarla sahneye çıkmak büyük zevk. Dinleyicilerin çoğuyla dost olduk, büyük bir aileye dönüştük. Festival dünyanın dört bir yanından gelen kişisel desteklerle gerçekleşiyor. Sadece ABD, Kanada, İngiltere değil, Japonya, Finlandiya, Güney Afrika, Avustralya’dan müzikseverler de katkıda bulunuyor. İtalyanlarda ne yazık ki kültüre kişisel katkı anlayışı pek gelişmemiş. Yabancı dinleyici çok önceden biletini alıyor, bir hafta boyunca tüm konserleri izliyor. İtalyanlar ise son dakikacı. İtalyan dinleyicilerimizin artmasını umuyorum.

Linkler

Biyografisi

Kişisel web sayfası

Share.

Leave A Reply

2 + 11 =

error: Content is protected !!