Hasan Gökçe Yorgun / Çocukken tek hayalim kemanı Heifetz kadar hızlı çalmaktı

0

Mersinli kemancı Hasan Gökçe Yorgun, İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in 2008’deki Türkiye ziyaretinde Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’yla verdiği konserde dikkat çekmişti. Geçen yıl Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün armağan ettiği 1780 yapımı Antonio Gragnani kemanıyla müzik serüvenini sürdüren Yorgun, şu anda Viyana Üniversitesi Sahne Sanatları Fakültesi’nde öğrenci. Hedefi üniversiteyi sınıf atlayarak bitirmek, ABD ya da İngiltere’de yüksek lisans yapmak. Bu arada Sarasate gibi önemli yarışmalarda ödül için yarışacak. 2011 Nisanı’nda, 18 yaşında Ankara Festivali’nde iddialı bir repertuvarla dinleyici karşısına çıkmaya hazırlanan Yorgun, Viyana’dan müzik serüvenini anlatmıştı.

 

Hasan Gökçe Yorgun’u ilk kez geçen yaz Kapadokya’daki Klasik Keyifler kapsamında verdiği resitalde dinlemiştim. Açıkhava Müzesi’nde, iki bin yıl önce keşişlerin kayaya oyduğu karanlık bir mağarada, kapıdan sızan ışığın altında Paganini’nin kaprislerini seslendirmişti. Müthiş bir hızla ve enerjiyle çalıyordu. Ondan önce Kanadalı ve Amerikalı iki genç kemancı üçer eser yorumlamış, mağaranın atmosferinde hiçbir şey değişmemişti. Yorgun, Paganini’ye başladığında taşların arasına saklanmış kelebekler havalandı, bir anda başımızın üstündeki boşluk uçuşan kelebeklerle doldu. Bach’a geçtiğinde sakinleşip, kovuklarına döndüler.

CD eşliğinde prova yapardım

Genç kemancının sürat merakının nedenlerini merak etmiş, fakat soracak fırsat bulamamıştım. Geçen hafta hayatımın Scype üstünden yaptığım ilk röportajında, bu sorunun cevabını aradım. Viyana’dan yaptığımız video görüşmede Yorgun, sadece müzikte değil, hayatın diğer alanlarında da hızlı olduğunu anlatıyordu. “Kemana başladığım yıllarda tenis oynuyordum, hatta turnuvalara katılmıştım. Koşu yarışmalarında birinciliklerim var. Futbolda iddialıydım… Annem gibi kitap okumayı severim. İlkokulda bir yılda 81 kitap bitirdiğimi hatırlıyorum.”

Öğrencilikte, öğrenmekte de hızlıydı Hasan Gökçe. Zorlu eserleri çok kısa zamanda ezberliyor, hemen icraya hazır hale getirebiliyordu. Bu alandaki hızını öyle ilerletmiş ki iki yıl önce Çaykovski’nin konçertosunu üç günde, Brahms’ınkini dört günde çıkarmıştı. Rekorunu Prokofiyef’in keman konçertosuyla kırmıştı; geçen yaz iki günde ezberlemiş, aynı hafta konserde seslendirmişti.

İcradaki hız merakını ise biraz Rus ekolüyle yetiştirilmesine biraz da örnek aldığı efsanevi virtüöz Yasha Heifetz’e borçluydu. “13 yaşında Heifetz’i keşfettim. Tüm önemli konçerto icralarının albümlerini alıp dinlemeye başladım. Okulda çalıştığımız esere hep onu dinleyerek hazırlanıyordum. Heifetz her eseri normal temposundan iki kat hızlı çalan bir usta. Dinlerken çok kolaymış gibi geliyor, fakat kemanı elinize alıp deneyince zorluğunu anlıyorsunuz. Eserleri ezberleyip, sonra CD’den onun icrasına eşlik ederek eserleri öğreniyordum. Kimi eserleri günlerce çalışır, onun hızına yetişemeyeyince herhalde kaydı hızlandırdılar, diye düşünürdüm. Mesala Sibelius’un konçertosunun üçüncü bölümünde Heifetz gibi çalabilmek beni çok uğraştırmıştı. Geçen yıla kadar devam etti bu alışkanlığım. Hocam icramda bir noktaya takılıp neden böyle çaldığımı sorduğunda hep aynı cevabı verirdim: Çünkü Heifetz de böyle çalıyor.”

En fazla dört saat çalışırım

İnsan bu kadar hırslı bir kemancıyla karşılaşınca “herhalde yemeden, içmeden saatlerce çalışıyor” diye düşünüyor. Hasan Gökçe, gülümseyen bir ses tonuyla cevap veriyor bunu duyunca. “Çocukluğumdan bu yana, yaz tatilinde bile, mutlaka her gün dört saat keman çalışırım. Daha fazla çalışma gereği de duymam, bu yeter bana. Fazla çalışınca icra bozuluyor. Rekorum geçen yaz Prokofiyef’i hazırlarken, iki gün üst üste, yemeden, içmeden yedişer saat çalışmamdı. Bu bir istisna. Artık kemanla ilgili hiçbir teknik sorunum kalmadı, şimdi müzikal yaklaşım konusunda derinleşmeye odaklandım.”

İki yıl önce eğitim için gittiği Avusturya’nın sosyal, kültürel atmosferi genç kemancıyı çok etkilemiş. Faytonları, tarihi yapıları, geçmişin kültür kurumlarıyla Mozart çağını yaşatan bir şehir olarak tanımlıyor Viyana’yı. Müziğe bakışında, sürat anlayışında önemli bir dönüşüm yaşadığını anlatıyor. “Konservatuvarda Uzakdoğu’dan öğrenciler ağırlıkta. Hepsi teknik sorunları aşmış, icra bilgilerini artırmak üzere buraya gelmiş. Onları dinledikçe Heifetz ya da bir başka kemancı gibi çalmanın hiçbir değeri olmadığını, fark yaratmak gerektiğini, kendi sesimi bulmam gerektiğini görüyorum. Artık önceliğim sürat değil, özgünlük.”

Viyana’ya gittikten sonra Bach’ın müziğini sevmiş, Mozart’ı kendine daha yakın hissetmeye başlamış. Viyana Filarmoni’deki konserleri kaçırmıyor, ustaları CD yerine konserde dinlemenin ufkunu açtığını söylüyor. Eskilerin kayıtlarını You Tube’den inceliyor. Şimdi en sevdiği yorumcular Maxim Vengerov, Itzhak Perlman ve Janine Jansen. “Mersin’deki konserinde Jansen’in Bruch konçertosundaki yorumu beni çok etkiledi. Bildiğim, çalmayı pek sevmediğim bu eseri onun sayesinde gönülden bağlandım. Mendelssohn icraları da beni çok etkiliyor. Vengerov ve Perlman ise tüm icralarını sevdiğim, hep örnek aldığım ustalar.”

Repertuvarımda 10 konçerto var

Hedefi okulu sınıf atlayarak bitirmek ve ABD ya da İngiltere’de yüksek lisans yapmak. Sonra da birer birer dünyanın önde gelen konser salonlarında sahneye çıkmak. Bunun için yarışmalarda şansını deneyecek. Bu yaz Sarasate Yarışması’na girmeye hazırlanıyor.

Genç kemancının aktif repertuvarında şu anda Çaykovski, Mendelssohn, Mozart, Paganini dahil 10 konçerto var. Sibelius, Brahms konçertolarını da bir haftada konsere hazır hale getirebilecek durumda. Oda müziğinde, yaylı çalgılar dörtlüsü, piyanolu ikili repertuvarında 15 civarında eser var. Viyana’ya gittikten sonra sonat dağarcığını geliştirmeye yönelmiş. Bugünlerde Beethoven ve Brahms sonatlarından bilmediklerini öğrenip, bu iki bestecinin tüm sonatlarını konserde seslendirecek hale gelmek istiyor.

Hasan Gökçe Yorgun, Ankara Festivali için, okuldaki korepetitörü piyanist Tamara Atschaba eşliğinde ustalığını sergileyebileceği bir program oluşturduğunu söylüyor. “İddialı olduğumu gösterecek özel bir program hazırladım. Beethoven’in  bir numaralı sonatı Viyana’ya geldiğimde çalıştığım ilk eserdi. Bir günde çıkardım, birkaç gün sonra Rus Kültür Derneği’nde çaldım. Saint Saens’ın Opus 52 Etüdü zor bir eserdir, seyrek çalınır. Introdüksiyon ve Rondo Kapriçyozo için de aynı şey söylenebilir. Schumann’ın opus 105 sonatı Viyana dönemini yansıtan farklı üslupta bir eser. Program Sarasate’nin Introdüksiyon ve Tarantella’sı ve Carmen Fantezisi ile noktalanacak.”

Hasan Gökçe, 18 Nisan’da Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde vereceği konserden sonra, 15 Mayıs’ta da Samsun Devlet Senfoni Orkestrası’nın solisti olacak. Çaykovski’nin keman konsertosunu seslendirecek.

(Serhan Yedig / Hürriyet Gazetesi / 16 Nisan 2011)

 

ÇALMAKTAN SIKILDIĞIM ESERLE KEŞFEDİLDİM
Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nda, Pablo de Sarasate’nin Introdüksiyon ve Tarantella’sını çalmamı şefimiz Rengim Gökmen istemişti. Bu eseri Mersin, Adana, İstanbul, Bodrum dahil pek çok konserde, provalar dahil en az 10 kez seslendirmiştim. Aslında aynı besteyi çalmaktan biraz sıkılmıştım. Çok hızlı tempoda bir eser olduğu için orkestra açısından zorluklar içeriyor. Buna rağmen, Rengim Gökmen sayesinde her seferinde gayet iyi icra ettik. 2008 Mayısı’nda, İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in Türkiye ziyareti sırasında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çankaya’da verdiği davet sonrasında konser vermemiz istendi. Repertuvarda bu eser de vardı. Bir süre kapıda bekletildiğimiz için ellerim soğuktan üşümüştü. Buna rağmen konser sorunsuz geçti. Atatürk’ün köşkünde, Atatürk’e çalıyormuşum gibi hissettim. Kraliçeye çalmak, konser sonrasında onun tarafından bizzat tebrik edilmek gurur vericiydi. Bir süre sonra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın piyanist İdil Biret’e eşlik ettiği konserde, ben başkemancı olarak sahneye çıktım. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de izleyiciler arasındaydı. Kulise gelip tebrik etti, bir ihtiyacım olursa kendisine başvurmamı söyledi. Bir ay önce Eskişehir’deki konserde şef kemanıma çarpmış ve Doğuş Grubu’nun hediye ettiği antika keman kırılmıştı. Kraliçeye besteci Hasan Tura’nın kemanıyla çalmıştım. Viyana’ya gideceğim kesinleşince Cumhurbaşkanı’na mektup yazıp, iyi bir keman alabilmem için yardım istedim. Enstrüman seçimini bana bıraktılar. Daha önce Fransız yapımı kemanla çalmış, mutlu olmamıştım. Viyana’daki bir lüthiyeden 1780, Antonio Gragnani yapımı bir keman seçtim. Aynı kalitedeki Fransız kemanlarından çok daha iyi, çok daha rahat çalınabilen bir enstrüman. Şimdi 100 bin Euroluk bu kemanla çalışıyorum ve çok mutluyum.

İDSO’YLA İLK KONSERİNİ VERDİĞİNDE 10 YAŞINDAYDI
Yorgun, Mersin doğumlu. Annesi kitap kurdu bir ev hanımı, babası sosyal hizmet uzmanı. Beş yaş küçük kardeşi Ata ile hep radyo, özellikle Klasik Batı Müziği yayını yapan Radyo 3 dinlenen bir evde büyümüş. Ata basketbolu seçmiş, o müziği. Ailesinde enstrüman çalan yok. Yeteneğini, Özel Toros İlköğretim Okulu’ndaki ikinci sınıf öğretmeni fark etmiş. “Okulun yaz kampından bir hafta erken ayrılıp konservatuvar sınavlarına girmek zorunda kaldığım için çok kızmıştım. Piyano çalmayı hayal ederken, elime keman tutuşturulunca ikinci hayal kırıklığımı yaşadım. Fakat hocam Lili Çimburitze sayesinde enstrümanımı çok sevdim” diyor Yorgun. İlk dört yıl sabah okula, saat 16.00-20.00 arasında Mersin Devlet Konservatuvarı’na devam eden genç kemancı, altıncı yılında tam zamanlı programa geçti. Çimburidze’nin öğrencisi olarak 2009’da diplomasını aldı. Başarısında hocasının önemli rolü olduğunu söylüyor. “Okulumuzda çok iyi eğitim almış, çok sayıda Gürcü hoca vardı. Çimburidze, çok disiplinli olmasına karşın 10 yıl boyunca bir kez bile sesini yükselterek konuşmadı benimle.”

Hocası dışında Yorgun’un yeteneğini ilk keşfeden, adının duyulmasını sağlayan kişi kemancı Cihat Aşkın . Mersin’deki bir konserinden sonra konservatuvarda yetenekli öğrencilerle atölye çalışması yaparken keşfetmiş Yorgun’u. “Şef İbrahim Yazıcı’yla birlikte gelmişlerdi. Onlara bir eser çaldım, çok şaşırdılar ve stil konusunda bazı önerilerde bulundular. Daha sonra Cihat Aşkın ve Küçük Arkadaşları (CAKA) projesine katıldım.” 10 yaşında İDSO’nun genç solistler yarışmasını akazanıp orkestrayla konser veren Yorgun, 12 yaşında İzmir’de İgor Oistrakh’ın master sınıfına katılıp Mendelssohn’un konçertosunu icraya hazırladı. Ertesi yıl İstanbul’daki atölye çalışmasında Paganini yarışması birincilerinden Alexander Markov’la tanıştı. Onun önerisiyle 2005’te ABD’ye gidip Vermont’taki Rondo Festivali kapsamında düzenlenen kurslarda bir ay Albert Markov’un öğrencisi oldu. 2006’ta bir aylık davet daha aldı. 2007’de ise İsrail’deki Keshet Eilon’da Hagai Shaham ve Shlomo Mintz ‘le çalıştı. 2002’de, Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın baş kemancılığına seçilen, CSO dahil Türkiye’nin birçok önemli orkestrasıyla konser veren Yorgun, 2004’teki Gülden Turalı Ulusal Keman Yarışması’nda birinciliği kazandı. İki yıldır Doğuş Bursu’yla Viyana’da öğrenimini sürdürüyor. İlk yılını Viyana Privatuniversitat’ta geçirdikten sonra bu yıl Viyana Üniversitesi’nde Dora Schwarzberg’in öğrencisi oldu. Isaac Stern, Doroty Delay, Yehudi Menuhin gibi ustaların öğrencisi olan Schwarzberg, Martha Argerich , Boris Berezovsky, Yuri Bashmet, Misha Maisky gibi müzikçilerle yaptığı çalışmalarla tanınıyor.

Share.

Leave A Reply

sixteen + twelve =

error: Content is protected !!