Elvin Hoca / Hedefim Çaykovski Yarışması’nda birincilik

0

Üç kuşak müzikçi aileden gelen Elvin Hoca, keman çalmaya başladıktan 1,5 yıl sonra, Çaykovki Konservatuvarı’nca düzenlenen Ipolit Ivanov Yarışması’nda 6-10 yaş grubu birincisi olmuştu. Geçen yıl, Polonya’da iki efsanevi kemancının anısına  düzenlenen Lipinski – Wieniawski Yarışması’nda gümüş madalyayla ödüllendirildi. Bilkent Üniversitesi Adnan Saygun Müzik Okulu’nda öğrenimini sürdüren, ayrıca Maksim Vengerov, Vadim Repin gibi yıldızlar yetiştiren Zakhar Bron’dan ders alan Hoca, daha şimdiden 10 konçertoluk bir repertuvara sahip. Hoca, klasik müziğin yanı sıra, bilgisayarda gitarla rock, heavy metal çalıyor, yüzüyor, tutku derecesinde futbol meraklısı. “Hedefim, beş yıl sonra Çaykovski Yarışması’nda birincilik” diyor.

 

Nermina Ganiyeva, fotoğraf çekimi öncesinde, eliyle oğlunun saçlarını düzeltirken “Elvin geçen yıl biryantinsiz sokağa çıkmazdı, bu yıl bonus stiline geçti” diyor gülerek. Güneşli bir cumartesi ikindisinde, Fenerbahçe Parkı’nda, gelincik ve  erguvanların arasındayız. Elvin “17 Yaş Altı En İyi Çıkış Yapan Genç Müzisyen” kategorisinde Andante Ödülü’nü almak üzere ailesiyle iki günlüğüne İstanbul’da. Önceki akşam, ödül töreninde Fazıl Say ‘la verdiği konserin sevincini yaşıyor hâlâ. Röportajdan sonra otobüse binip, Ankara’ya dönecekler. Hayreddin Hoca, özenle taşıdığı kemanı çantasından çıkarıp oğluna veriyor. Elvin’in ilk öğretmeni, dedesi, Bilkent Üniversitesi Müzik Fakültesi Yaylı Sazlar Bölüm Başkanı Server Ganiyev’e ait bu nadide keman. 19.yy’da ünlü Fransız lüthiye Vuillaume’nin atölyesinde yapılmış. Fotoğraf çekerken bir yandan sohbet ediyoruz Elvin’le. 2006’da dedesiyle İstanbul’da, Mozart’ın 250’inci Doğum yılı Kutlamaları vesilesiyle Mozart’ın iki keman için konçertosunu seslendirmiş, konser öncesinde telefonla röportaj yapmıştık. Dört yıl önce ağzından adeta kerpetenle söz alınabilen Elvin, şimdi espriyle, özgüvenle cevap veriyor her soruya.

Kırbaçlı eğitimci Bron’un öğrencisi oldu

Aradan geçen zamanda yaş kategorisine uygun altı yarışmaya katılıp, dört birincilik almış. Repertuvarındaki konçerto sayısı üçten 10’a yükselmiş. İyi bir yüzücü olmuş. Bilgisayar oyunlarına merakı artmış. Playstation’da futbolun yanısıra enstrüman programlarına merak sarmış. “Gitar parmaklarım için zararlı, bu nedenle Guitar Hero’yla yetiniyorum. Aslında perküsyon çalmak da istiyorum” diyor. Gitar repertuarını sorunca, muzip bir ifadeyle sıralıyor: “Nirvana, Metallica, Sleep Not şarkıları, yani ağırlıklı olarak rock ve metal… 90 civarında şarkı çalabiliyorum…”

Elvin Hoca, Maxim Vengerov, Zakhar Bron

Ancak son dört yılın Elvin açısından en önemli olayı, Maksim Vengerov, Vadim Repin gibi iki müthiş öğrenci yetiştiren Rus kemancı Zakhar Bron’la (63) tanışması. Bron, yarışmalara öğrenci yetiştiren, iddialı bir eğitimci. Geçmişte Moskova Konservatuvarı’nda Igor Oyştrah’ın asistanıymış. Şimdi Almanya, İspanya, İsviçre konservatuvarlarında ders veriyor, dünyanın dört bir yanından gelip, kapısında sıraya girenler arasından en parlak adayları seçiyor. Bunları zorlu bir programla yetiştirip, dünyanın en önemli keman yarışmalarına hazırlıyor. Larissa Vengerov’un oğlu Maksim’i anlattığı kitaptan öğrendiğimize göre, Bron sertliği, gaddarlığıyla meşhur. Elvin, Düsein Kaseinov Keman Festivali için gittiği Kazakistan’da tanışmış Bron’la. “Festivalde master class sınıfına katılmıştım. Beni dinledikten sonra özel ders vermeyi teklif etti. Yaklaşık 2,5 yıldır okuldan izin alabildikçe, telefon ediyorum. Hangi ülkedeyse, annemle oraya gidiyorum.”

Dedesi Server Ganiyev’le evde, Elena Postnova’yla okulda çalışmalarını sürdüren Elvin ayda ya da altı haftada bir Bron’la çalışmaya gidiyor. Beş gün boyunca, günde iki saat konser ya da hedef seçilen yarışma programı için çalışıyorlar. Beş günde bir eseri konsere hazır hale getiren bu zorlu çalışmayı videoya kaydediyor Elvin. Eve dönüşte, defalarca izleyip, kendini geliştiriyor: “El altından, yüksek fiyatlara satıldığı için Bron video çekime izin vermiyor, fakat bana güvendi ve izin verdi.”

Fotoğraf çekimini bitirip, Fenerbahçe Burnu’ndaki Adalar manzaralı kır kafesine oturduğumuzda Nermina Ganiyeva, denizi ailece ne kadar sevdiklerini anlatıyor. Ankara’da denize hasret yaşadıklarını söylüyor. Elvin de katılıyor annesine: “Fırsatım olsa her gün açıkhavada, denizde yüzmek isterdim.” Sonra Ganiyeva sözü tekrar Zakhar Bron’a getiriyor: “O yıldız yaratan bir eğitimci, öğrencisi olmak çok zor. Bu nedenle Elvin’e önerisini hiç düşünmeden kabul ettik. Fakat, yorgunluk bir yana bu çalışma bizi ekonomik açıdan çok zorladı” diyor. Haksız sayılmaz. Elvin, geçen yaz Lipinski – Wieniawski Yarışması öncesinde yaşadıklarını anlatırken, ailesinin özverisini de gözler önüne seriyor.

“Annemle Zakhar Bron’un peşinden altı haftada dört ülke, beş şehir dolaştık. İsviçre, Hırvatistan, Polonya, İsviçre’de ders verdiği şehirlere gidip, bir otele yerleşiyorduk. Üç, dört gün nefes almadan çalışıyordum. Aslında çok kötü bir dönemdi benim için. Dedem hastaneye kaldırılmıştı, çok üzgündüm. Yine de yarışmada bu çalışmanın büyük etkisini gördüm. Örneğin yarım sesleri vurgulama konusunda çok özel bir teknik öğretiyor Bron. Lublin’de rakiplerimden hiç etkilenmeden çaldım, ikinci oldum. Birinci olan Japon kemancının elinde bir vakfın ödünç verdiği üç milyon dolarlık Strad keman vardı.”

Aile bu yarışmaya hazırlık sürecinde yaklaşık 15 bin Euro harcamış. Akademisyen maaşıyla masrafın altından kalmakta zorlanıp otomobillerini satmışlar. Yine de sonuçtan memnunlar. “Tek sorunumuz Elvin’e iyi bir enstrüman bulamamak, gerisini kendi imkanlarımızla çözümlüyoruz” diyorlar.

Günde en az dört saat çalışıyor

Türkiye’den sonra, yurtdışında enstrüman eğitimi alan öğrenciler genellikle ciddi sorunlar yaşar. Eğitimciler arasındaki teknik farkları bazen içinden çıkılmaz problemlere dönüşür. Server Ganiyev ve Zakhar Bron gibi zor beğenen, sert eğitimcilerden aynı anda ders almanın ne gibi sorunlara yol açığını sorduğumuzda, hiç beklenmedik bir cevap veriyor Elvin: “Dedem ve Bron Rus ekolünden geliyor. Her ikisi de Oyştrah’ı çok sever. Yine de aralarında birçok konuda yaklaşım farkı var. Dedemle çalışırken onun istediği gibi, Bron’la çalışırken onun istediği gibi çalıyorum. Bron’un beni en zorlayan yanı edebi tarifler yapması. Bazen Rusçam yetmiyor anlamak için, bunları daha sonra videoyu seyrederek çözüyorum.”

Elvin yarışma, konser olmasa bile her gün en az dört saat keman çalıyor. Saat 9.00 – 16.00 arasında okulda. Eve dönüşte, aynı apartmanda oturan dedesine uğruyor. Birlikte müzik dinliyorlar, haftada en az üç kez birlikte ders yapıyorlar. Ankara’daki konserleri kaçırmıyor, YouTube’den ustaların videolarını izliyor.

Oyun oynar gibi, sıkılmadan keman çalıştığını söylüyor Elvin. Genellikle bir esere hazırlanırken önce usta kemancılardan yorumunu dinliyor, sonra nota başına geçip çalışmaya başlıyor. Bazen zorlu eserleri birkaç günde çıkarıp, çevresindekileri şaşırtıyor. “Çocukluğumda evde ablam ve kuzenim çalışırken onları dinlerdim. Bu sayede birçok eseri biliyorum. Nota ezberlemek yerine, eserleri çalarak öğreniyorum. Tek sorunum, çalışırken arkadaşlarımın futbol oynamaya çağırması. İşte o zaman sabırsızlanıyorum. Annem Maksim Vengerov’un yetişkinlik döneminde bile günde sekiz saat çalıştığını söylüyor, ben o kadar güçlü değilim. Birer saatlik dilimler halinde en fazla dört saat çalışabiliyorum.”

Heyecanını kontrol etmekte neden zorlanmadığını, sahne korkusunu hiç yaşamadığını gülerek, gerekçeleriyle anlatıyor. “Dedemle çalışırken bir eserin beğenmediği bölümünü 20-30 kez çaldırırdı. Annemle çalıştığımda ise 100 tekrar yapıyoruz! Sahneye çıktığımda, endişe kalmıyor.”

Elvin, yılda bir kez kemanını bırakıp, deniz kıyısında tatil yapıyor. Geçen yıl Lipinski-Wieniawski Yarışması nedeniyle tatile çıkamamış, bu yaz Antalya’da deniz tatili için ailesinden söz almış. Müzik, futbol ve bilgisayardan sonra en büyük tutkusu kitaplar. Annesi, Elvin’in okuma tutkusundan şikayetçi bir ses tonuyla bahsediyor: “Yolculuğa kitapsız çıkmaz, iki günlük İstanbul yolculuğu için bavuluna iki roman koymuş. Bron’la derse gittiğimizde, bazen kitabın başından zor kaldırıyoruz.” Çizgi romanlar, çocuk kitaplarıyla başlayıp klasiklere geçmiş Elvin. “Harry Potter serisine ikinci kez başladım. Suç ve Ceza’yı, cezayı merak ettiğim için okudum. Çalıkuşu’nu tavsiye etmişlerdi, anlatılanlar ilgimi çekmedi. Son bir yılda okuduklarım içinde en sevdiğim roman Lindsay Clarke’ın Truva’sıydı.” TV’de birincil tercihi NTV’nin spor programları. Fırsat bulursa “Kavak Yelleri”ni, Beyaz ve Okan Bayülgen’in şovlarını severek izlediğini söylüyor.

Dedesi konserlerini cep telefonuyla dinliyor

Server Ganiyev, hastalığı nedeniyle torununa eskisi kadar zaman ayıramasa da, gelişimini yakından izliyor. Her konseri videoya kaydettiriyor, dönüşte gece yarısı bile olsa Elvin’le izleyip değerlendiriyor. Hatta önemli konserleri cep telefonundan naklen dinliyor.

Elvin şimdi bir yandan “A” kategorisindeki uluslararası yarışmalara hazırlanırken, diğer yandan repertuvarını genişletme çabasında. Her yarışmanın repertuvarına yeni eserler kattığını söylüyor. Mevsimler, ikili konçerto ile Vivaldi, iki konçertosuyla Bach, ayrıca Bruch, Berio, Wieniawski, Mendelssohn’dan sonra bu yaz Paganini’nin konçertosunu öğrenecek. Ayrıca 30 Eylül’de Moskova Çaykovski Konservatuvarı’nda David Oyştrah Yarışmasına katılacak. “Dört aydır Novosibirsk Keman Yarışması’na hazırlanıyordum. Vengerov ve Repin’in kazandığı ilk önemli yarışma bu. Fakat İzlanda’daki yanardağ patlaması nedeniyle uçuşlar durdurulunca, yarışmayı kaçırdım. Umarım Moskova’ya sorunsuz gideceğim.”

2010’un en heyecan verici olaylarından biri eylülde, Almanya’da 3. Oettingen Keman Festivali’nde vereceği konser. Hocası Zakhar Bron, geçen yıl Çaykovski Yarışması birincisi Mayuko Kamio’yla seslendirdiği Vivaldi’nin ikili konçertosunu bu kez Elvin Hoca’yla yorumlayacak.

İstanbul Müzik Festivali’nin açılışında Elvin, Gürer Aykal’ın yöneteceği Borusan Filarmoni Orkestrası eşliğinde Wieniawski’nin 2. Keman Konçertosu’nu seslendirecek. Bu esere geçen aralıkta çalışmaya başlamış. Eskişehir ve Antalya senfoni orkestraları eşliğinde seslendirmiş. Konçertoyla duygusal bağını anlatırken, bestecileri değil, eserlerini sevdiğini, bazı eserleri sevmekte çok zorlandığını öğreniyoruz. “Romantizmiyle beni çok etkiledi bu konçerto. Wieniawski aşık olduğu, kavuşamadığı genç kız için yazmış. Aynı zamanda çok coşkulu. Bu nedenle çok seviyorum. Bazı eserlerde yeterince coşku bulamıyorum; çalarken, bir an önce bitsin diye bekliyorum. Mesela konçertolarını çok sevdiğim Çaykovki’nin Meditasyonu bu açıdan beni çok zorlar. Altı sayfa bitmek bilmez… Aman dedem duymasın söylediğimi, en sevdiği eserdir çünkü…”

(Serhan Yedig / Hürriyet Gazetesi / 23 Mayıs 2010)

ALTI YAŞINDA BAŞLADI
Elvin Hoca, 25 Kasım 1997 Ankara doğumlu. Müzik yeteneği iki yaşında ortaya çıktı. 2003’te Bilkent Adnan Saygun Müzik Okulu’nda keman eğitimine başladı. Üç ay sonra ilk konserinde annesinin piyanosu eşliğinde Rieding’in Keman Konçertosu’nu seslendirdi. Yedi yaşında Viktor Pikayzen’in ustalık kursuna katıldı, Vivaldi’nin İki Keman için Konçertosu’nu birlikte seslendirdiler. 2005’te Cihat Aşkın ve Küçük Arkadaşları (CAKA) üyesi oldu, Türkiye’yi dolaşıp konser verdiler. 2006 ’da Londra’da Yehudi Menuhin ve Chetam Scholl salonlarında resitaller verdi; “Üç Kuşak” konserinde dedesi Server Ganiyev, babası çellist Hayreddin Hoca ve annesi piyanist Nermina Ganiyeva’yla aynı sahneyi paylaştı. 2006 ’da 2. Gülden Turalı Keman Yarışması’nda Ayla Erduran, Suna Kan gibi isimlerin bulunduğu jüri yaş kategorisinde birinciği ve “Türk Bestecisi Özel Ödülü”nü Elvin’e verdi. İstanbul, Eskişehir, İzmir senfoni orkestralarıyla konser veren Elvin, 2007’de Strazburg’da Avrupa Birliği Parlamentosu’nda çaldı. Geçen yıl Almanya, Rusya, İspanya ve Türkiye’de 20 civarında konser gerçekleştirdi. Bu yıl Almanya, Çekoslovakya, Rusya, İspanya’da konserler verecek.

SAHNEDE BABASININ VE DEDESİNİN                       SOYADLARINI BİRLİKTE KULLANIYOR
Elvin’in dedesi Server Ganiyev, kemancı ve orkestra şefi. Geçmişte Moskova Konservatuvarı’nda ders veriyordu. Uzun yıllardır Bilkent Üniversitesi Müzik Fakültesi’nde öğretim üyesi. Şu anda Yaylı Sazlar Bölüm başkanı. Elvin’in babası Hayreddin Hoca (52) ise Arnavutluk doğumlu bir çellist. Annesi Nermina Ganiyeva (47), Azerbaycanlı piyanist. Her ikisi de Bilkent Üniversitesi Müzik Fakültesi öğretim üyesi. Hayreddin Hoca ayrıca Bilkent Senfoni Orkestrası’nın çello grup şefi, dayısı Toğrul Ganioğlu, orkestranın birinci kemancısı. Ablaları Cahan ve Megi kemancı. Elvin, dedesinin arzusu üzerine Azerbaycan nüfusuna babasının ve dedesinin soyadlarıyla kaydedilmiş. Hoxa Ganiyev soyadını sahnede de kullanıyor. Türk kimliğinde ise Elvin Hoca yazıyor.

FENERBAHÇE’DEN VAZGEÇTİM, ARTIK BEŞİKTAŞLIYIM
Elvin, dört yıl önce koyu bir Fenerbahçeliydi. Barselona, Milan ve Fenerbahçe futbol takımlarının tüm oyuncu isimleri, geçmişleri hafızasındaydı. Hatta babası Hayreddin Hoca “Onunla futbol konuşurken kendimi çocuk gibi hissediyorum” diyordu. Bu kez röportajda söz futbola gelince, muzip bir ifadeyle gülümsedi. “Ben dönek oldum, artık Beşiktaşlıyım” dedi. Evde, bebasının kullandığı sarı kırmızılı eşyalara inat, gururla sergilediği sarı lacivert çarşaf, eşofman, terliklerini çöpe atmamıştı, fakat gönlündeki takımı değiştirmişti. “Sebep çok sevdiğim arkadaşımın bir sözü. Kanka, sana Fenerbahçe yakışmıyor, gel benim gibi Beşiktaşlı ol, dedi. Ben de takımımı değiştirdim.”

Linkler

Kişisel web sayfası

Share.

Leave A Reply

2 × 4 =

error: Content is protected !!